Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/132 E. 2022/1529 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/132
KARAR NO: 2022/1529
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2018/190 E. – 2019/1244 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Bankacılık işleminden kaynaklı)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … tarafından Ankara merkezli olarak kurulduğunu, daha sonraki dönemde …’in şirketteki bütün hak ve yetkilerini …’e devrederek şirketteki ortaklığından ve yetkilerinden ayrıldığını, müvekkili şirketin münferit yetkilisi Ticaret Sicil Gazetelerinde de sabit olduğu üzere 13/10/2017 ile 11/10/2020 tarihleri arasında … olarak belirlendiğini, …’in temsil yetkisinin son bulduğunu, işbu durumun 13/10/2017 tarihinde tescil edildiğini ve 18/10/2017 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiğini, müvekili şirketin ticaret faaliyetlerine devam ettiğini ve … Bankası İskenderun Şubesine ait hesabı kullanmaya başladığını, yapılan incelemede müvekkili şirketin hesabında bulunan toplam 740.890,51 TL’nin Taksim-Cumhuriyet caddesi şubesi tarafından müvekkili şirket ile hiçbir ilgisi olmayan, yetkilisi olmayan, hatta şirketin sigortalı çalışanı bile olmayın … adlı kişiye ödendiğinin tespit edildiğini, davalının bu hatalı durumunu düzeltmesi için Kartal … Noterliğinin 13/02/2018 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile bankaya ihtarname keşide edildiğini, ancak müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, dava konusu olayda davalı bankanın müvekkili şirketin yetkilisi olmayan …’e yasaya ve sorumluluklarına aykırı bir şekilde ödeme yaptığını, müvekkili şirkete karşı muhatap bankanın sorumluluğunun bu noktada ortaya çıkacağını, tüm olumsuz sonuçlardan muhatap bankanın sorumlu olduğunu, bu zarar ile bankanın özen borcuna aykırı davranmasından dolayı arada uygun illiyet bağının mevcut olduğunu, bankanın mevduat hesabından yetkisiz kişiye ödeme yapmakla neden olduğu tüm zararları tazmin etmekle yükümlü olduğunu belirterek, davalı tarafından haksız bir şekilde yetkisiz kişiye ödenen 740.890,51 TL bedelin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının ortaklık değişikliğine ilişkin müvekkili bankaya herhangi bir bildirimde bulunmadığını, 12/02/2018 tarihinde banka kayıtlarına göre şirket yetkilisi ve ortağı …’e ödeme yapıldığını, dava konusu edilen 740.890,51 TL’lik ödemenin 12/02/2018 ödeme tarihinde davacı şirketin yetkili temsilcisinin bankada kayıtlı Ankara … Noterliğinin 01/03/2017 tarih ve … yevmiye numaralı imza sirkülerine göre … olduğunu, banka nezdindeki ticaret sicil kayıtlarına göre de şirketin tek ortağının … olduğunu, müvekkili bankaya şirketin temsilindeki işbu değişikliğe ilişkin herhangi bir bildirim yapılmadığını, 01/03/2017 tarihinde …’in yetkili olduğuna dair imza sirkülerinin kayıt edildiğini, 13/10/2017 tarihinden 12/02/2018 tarihine kadar müvekkili bankaya şirket ortaklığının değiştiğine dair herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, bu nedenle davacının kusurlu olduğunu, davacı ile müvekkili banka arasında imzalanan bankacılık hizmetleri sözleşmesinde de davacı şirketin bu tür değişiklikleri bankaya bildirilmesi gerektiğinin düzenlendiğini, bu nedenle müvekkili bankanın herhangi bir sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, davacı şirket hesaplarından bilgi ve iradesi dışında para çektiğini iddia ettiği … hakkında herhangi bir suç duyurusunda da bulunmadığını, dava dilekçesindeki iddiaların müvekkili bankanın aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğunu, bu nedenle savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…davacı davalı banka tarafından ödemenin yapıldığı tarihte şirket yetkilisi olmayan …’e ödenen paranın tazmini talebinde bulunulmuş ise de; davalı banka tarafından ödeme yapılan …’in davacı şirketin önceki tek ortağı ve yetkilisi olduğu, davalı bankaya …’e ait şirketi temsile yetkili olduğuna dair imza sirkülerinin sunulduğu, her ne kadar 11/10/2017 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında şirket yönetim kurulu başkanlığına … seçilmiş ise de; bu hususun davalı bankaya bildirilmediği, bu kararın ticaret sicil gazetesinde yayımlanmış olmasının, davalı bankanın bu durumdan haberdar olduğu anlamına gelmeyeceği, taraflar arasındaki bankacılık hizmetleri sözleşmesinin ‘6. Ortak hükümler bölümünün kimlik tespiti ve teyidi’ kısmında bankaya verilen bilgi ve belgelerde oluşacak değişikliklerin derhal bankaya bildirilmesi gerektiğinin düzenlendiği, davalı bankaya yeni yöneticinin bildirilmemesi nedeniyle kendi kayıtlarında şirket yetkilisi görünen …’e ödeme yapılması hususunda davalı bankanın herhangi bir kusurunun bulunmadığı, yetkilinin değiştiği hususunun bankaya bildirmemesi nedeniyle kusurun tamamının davacı şirkette olduğu, bu nedenle davacının davalı bankadan tazminat talebinin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve kararın hatalı usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davalı banka hesabında bulunan 740.890,51 TL’sinin hiçbir yetkisi olmamasına rağmen müvekkili şirketin eski ortağı …’e ödenmesinden dolayı dava ikame edildiğini, TTK 36/1.maddesi gereğince Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan …”in yönetim kurulu üyeliği ve temsil yetkisinin son bulduğuna yönelik ilamın banka hakkında sonuç doğurduğunu, …’in yönetim kurulu üyeliğinin 03.10.2017 tarihinde sona erdiğini, temsil yetkisinin de son bulduğunu, bu durumun 13.10.2017 tarihide tescil edildiğini, 18.10.2017 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, TTK 36/1.maddesine göre ilanla beraber üçüncü kişinin iyi niyetinin de ortadan kalkacağını, ayrıca müvekkili şirket tarafından ortaklık ve yetkili değişikliğine ilişkin bildirim yapılmadığı iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu, banka tarafından şirketin yeni yetkilisinin … olduğunun bilindiğini, ortak ve yetkili değişikliğine dair belgelerin tebliğinden maksatın bankanın bu durumu öğrenmesi ve haberdar olması olduğunu, uygulamada şirketlerin yetkili ve ortaklarının buna ilişkin belgeleri elden bankalarına götürdüklerini ve bu şekilde işlemlere başladıklarını, önemli olanın bankanın değişiklikten haberdar olması olduğuna göre ortaklık devrinden sonraki iş ve işlemlerin davalı bankanın ortak değişikliğini bildiğini net bir şekilde ortaya koyduğunu, bankanın ortaklık yapısının değişmesinden sonra … tarafından yapılan işlemleri gerçekleştiriyorsa bu kararları bildiğinin göstergesi olduğunu, kararın bu kısmını bildiği halde diğer kısmını bilmiyorum demesinin akıl ve mantık kurallarıyla bağdaşmayan bir durum olduğunu, bunun kabulünün en basit deyimiyle abesle iştigal olduğunu, davalı tarafın kusurlu olduğunu, zarar ile bankanın özen borcuna aykırı davranmasından dolayı arada uygun illiyet bağının olduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, davacı şirketin davalı bankanın müşterisi olduğu, dava konusu miktarın davacı şirketin eski ortağı ve yetkilisi tarafından çekilmiş olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacı şirket hesabından para çeken dava dışı şirket yetkilisinin şirket ortağı ve yetkilisi olma sıfatının son bulmuş olduğu dönemde gerçekleştirdiği anlaşılan para çekme işleminden dolayı davalı bankanın Bankacılık Kanunu ve ilgili mevzuat kapsamında sorumlu olup olmadığı ile kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından, dava dışı … tarafından yine dava dışı …’e Ankara …Noterliğinin 03.10.2017 tarihli anonim şirket pay devri sözleşmesi ile davacı şirketteki paylarını devrettiği, söz konusu devrin şirket defterine kaydedildiği, 12.10.2017 tarihli Ankara …Noterliğinde düzenlenen tescil talepnamesi ile şirket unvanı altında kullanılacak imzanın tescil ve ilamının talep edildiği, söz konusu talepte yer alan yetkilinin … olduğu, şirket yönetim kurulunun 03.10.2017 tarihli kararı gereğince şirket merkezinin Payas/Hatay’a taşınmasına dair karar alındığı, 18.10.2017 tarihli Dörtyol … Noterliğinde düzenlenen imza sirkülerinde davacı şirket yetkilisi …’in münferiden yetkili olduğu, 11.10.2020 tarihine kadar temsile yetkili olarak seçildiğinin belirtildiği, davacı şirketin 11.10.2017 tarihli yönetim kurulu kararı ile yönetim kurulu üyeliğine seçilen …’in üç yıl süre ile şirketi her hususta en geniş manada temsile, bir yıl süre ile yönetim kurulu başkanı olarak seçilmesine karar verildiği, aynı tarihli karar ile şirketin TTK 338.maddesine göre 11.10.2017 tarihinden itibaren tek pay sahipli anonim şirket olarak faaliyetine devam edeceği hususunun belirtildiği, 18.10.2017 tarihli Dörtyol Ticaret Sicil Müdürlüğünde ticaret sicil tasdiknamesinin yer aldığı, davalı bankanın mahkemeye vermiş olduğu cevabı yazıda, banka şubesinde mevcut imza sirkülerinin şirketi yetkili olan …’e ait olduğu, imza sirkülerinin Ankara …Noterliğinin 01.03.2017 tarihli işlemi ile düzenlenmiş olduğu, …’in münferiden 01.03.2017 yılından itibaren iki yıl süre ile temsilde yetkili olduğunun belirtildiği, … tarafından davalı bankanın/şubesinden 12.02.2018 tarihinde dava konusu 740.890,51 TL’yi çekilmiş olduğu, davacı şirketin davalı bankadaki hesap hareketlerinde, 12.02.2018 tarihli işlemin şirket adına provizyon/kasadan şeklinde gösterildiği, dava dışı şirket yetkilisinin ad veya soyadına hesap hareketlerinde yer verilmediği, davacı şirketin değişen şirket yetkilisine ait imza sirkülerinin banka kayıtları arasında yer almadığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında imzalanan 15.09.2017 tarihli Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi’nin ortak hükümler başlıklı 6.maddesinde “…Müşteri, Sözleşme’nin imzalanması sırasında banka’ya verdiği bügi / belgelerin doğruluğunu beyan ile bu bilgi/ belgelerde oluşabilecek değişiklikleri derhal Banka’ya bildirmeyi kabul ve taahhüt eder.Müşteri, banka’nın müşteri bilgi ve belgelerini güncellemek amacı ile yenilenmesini talep etmesi halinde, bu talebi yerine getirecektir…” düzenlemesi yer almaktadır.Aynı tarihli olarak sözleşme öncesi bilgilendirme formu şirket yetkilisi tarafından imzalanmıştır. TTK’nın 36. maddenin üst başlığı tescil ve ilanın üçüncü kişilere etkisidir. “Madde 36- (1) Ticaret sicili kayıtları nerede bulunurlarsa bulunsunlar, üçüncü kişiler hakkında, tescilin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği; ilanın tamamı aynı nüshada yayımlanmamış ise, son kısmının yayımlandığı günü izleyen iş gününden itibaren hukuki sonuçlarını doğurur. Bu günler, tescilin ilanı tarihinden itibaren işlemeye başlayacak olan sürelere de başlangıç olur. (2) Bir hususun tescil ile beraber derhâl üçüncü kişiler hakkında sonuç doğuracağına veya sürelerin derhâl işleyeceğine ilişkin özel hükümler saklıdır.(3) Üçüncü kişilerin, kendilerine karşı sonuç doğurmaya başlayan sicil kayıtlarını bilmediklerine ilişkin iddiaları dinlenmez.(4) Tescili zorunlu olduğu hâlde tescil edilmemiş veya tescil edilip de ilanı zorunlu iken ilan olunmamış bir husus, ancak bunu bildikleri veya bilmeleri gerektiği ispat edildiği takdirde, üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Ne var ki taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin yukarıda belirtilen 6. maddesinde, davacının sözleşmenin imzalanması sırasında bankaya verdiği bilgi ve belgelerin doğruluğunu beyan ile bu bilgi ve belgelerde oluşabilecek değişikliklere derhal bankaya bildirmeyi kabul ve taahhüt ettiği hükme bağlanmıştır. Bu durumda taraflar arasında gerçekleştirilen sözleşme ilişkisi kapsamında davacı müşterinin üzerine düşen bildirme edimini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda oluşabilecek zarara kendisinin katlanmak zorunda olduğunun kabulü gerekecektir. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin 2015/11588 Esas, 2016/8774 Karar ve 01.12.2016 tarihli emsal kararında; “…Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; bankadaki hesabın … Apartmanı Yöneticiliği adına olduğu, 29/11/2006 tarihinde bankada yönetim adına hesap açılması, para yatırma ve para çekmesi için yönetim kurulu üyesi … …’ın yetkili kılınmasının kararlaştırıldığı, daha sonra 18/01/2008 tarihinde yönetim kurulunun yeniden seçiminin yapıldığı ve yönetim kurulu başkanlığına …, yardımcılığına …’ın seçildiği, taraflar arasında yapılan bankacılık işlemleri sözleşmesinin 7.3.b maddesinde müşteri yetkilisinin bankaya teslim edilen yetki belgesi ve imza sirkülerinde belirtilen yetkililer olduğunu, yetkili değişikliklerinin derhal bildirilmemesi halinde eski yetkililer tarafından yapılan işlemlerin geçerli olacağının belirtildiği, ancak Kat Mülkiyeti Kanununun 35. maddesi gereğince apartman yöneticisinin topladığı paraları yatırmak, gerektiğinde almak üzerine kendi adına hesap açtırma yetkisinin bulunduğu, dava konusu olayın gerçekleştiği tarihte …’nün apartman yönetim kurulu başkanı olduğu, kanun gereğince yönetim adına açılan hesaptan para çekme yetkisinin tanındığı, daha önce 2006 yılında hesabın ilk açıldığı dönemde hesap açma yetkisi ile birlikte para çekme yetkisinin …’a verilmiş olmasının bu şahsın sürekli olarak para çekme yetkisine haiz olacağı anlamını taşımadığı, ayrıca davacı yönetimin bankaya para çekme yetkisini haiz olan kişiyi bildirmediği, bu nedenle banka tarafından apartman yöneticisine yapılan ödemenin kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.” gerekçelerine yer verilmiştir. Özetle, TTK’nın 36. madde ticaret siciline tescilin etkisi düzenlenmiş ise de taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 6. maddesinde yer verilen düzenlemeye göre bankanın her işlemde sicili denetleme yükümlülüğü ortadan kaldırılmıştır. Bu bildirimi yapma yükümlülüğü davacıya yüklenmiştir. Bu nedenle davalı bankanın herhangi bir kusurundan söz etmek mümkün görülmediğinden, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.