Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1315 E. 2023/815 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1315
KARAR NO: 2023/815
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07.02.2020
NUMARASI: 2017/1007 E. – 2020/144 K.
DAVANIN KONUSU: Ticari Ünvanın Korunması
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının … A.Ş. ticaret unvanını kullandığını; bu durumun müvekkilinin isim hakkından haksız faydalanma olduğunu; ticaret unvanının ticaret sicilden terkini gerektiğini, … unvanını 2000 yılında Kocaeli Ticaret Odasında … Ltd. Şti. olarak kullanmaya başladıklarını sonrasında İstanbul’a naklettiklerini, … A.Ş.’y,i 2007 yılında İstanbul Ticaret Odasına kaydettirerek faaliyetlerini sürdüğünü, 8 farklı ülkede ve 50 şehirde hizmet sunduklarını, davalı ile müvekkilinin iştigal alanlarının aynı olduğunu, Kadıköy .. Noterliğinden 04/04/2017 tarih ve … yevmiye ile ihtar çektiklerini, bu ihtarın 06/04/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının ihtara cevap verdiğini cevaplarında, farklı kitlelere hizmet verildiğinden terkin işleminin gerçekleşmeyeceğini belirttiklerini, talep olarak da ticari unvana tecavüzün önlenmesini, davalı firmanın ticari unvanının iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; şirket unvanlarının benzerlik göstermediğini, her iki şirketin faaliyet alanını aynı olmadığından karışıklıktan bahsedilemeyeceğini, …’in faaliyet ve satış alanının araç takip sistemleri, çarpışmayı önleyici sistemler ile filo yönetimi olduğunu, faaliyet alanı konusu telekomünikasyon, uydudan izleme, uzmanlık gerektiren telekomünikasyon uygulamalarının sağlanması, çevrimiçi internet erişimi sağlanması olduğunu, İTO kayıtlarında da meslek grubunun telekominikasyon olduğunu, müvekkilinin … isimli araç takip sistemlerini kullandığını, davacı şirketin bilgisayar, bilgisayar çevre birimleri ve yazılımların toptan satıcısı olduğunu, bu kapsamda da bilet dolum cihazları geliştirme, ATM cihazları, pos cihazları, toplu ulaşım araçlarına LED güzergah ekranları temine etme, dolum cihazları ve validatör satışı yaptığını; İTO kaydında meslek grubunun bilgi teknolojileri olduğunu, davacının unvanıyla müvekkilinin unvanının ne söyleniş ne de simge bakımından benzer olduğunu, internet arama motorlarında iki şirket de aratıldığında kendilerine ait sitelerin çıktığını, internet sitelerinin alt alta dahi çıkmadığını, bu durumunda karıştırılma ihtimalinin olmadığını gösterdiğini, hiçbir tüketicinin aracına güzergah paneli ya da bilet dolum makinesi satın alacak iken, güvenlik amacıyla kullanılan araç takip sistemini almayacağını, bu durumunda müşteri portföyünün farklı olduğunu gösterdiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporları içeriğine göre; davacının ticaret unvanının “… A.Ş.” olduğu, davalının ticaret unvanının “… Ticaret A.Ş” olduğu, davacının, davalının ticaret unvanının kendi ticaret unvanına benzer olduğu ve her iki şirketin iştigal alanlarının aynı olması nedeniyle davalının ticaret unvanının iptaline karar verilmesini talep ettiği, yapılan incelemede, her iki unvanda da ayırt edici kısmın … ve … ile faaliyet konusu ile şirket türünü ifade eden “… A.Ş.” ve “… A.Ş.” olduğu, faaliyet konusunu ifade eden “… A.Ş” ve “… A.Ş.” kısımlarının oldukca farklı olduğu, unvanların asıl kısmını oluşturan “…” ve “…” kısımlarının görsel olarak benzerlik gösterdiği, bu kısımların her ikisinin de son hecesini oluşturan “…” harflerinin ülkemizde marka ve ticaret unvanlarında “…”, “…” kelimesinin kısaltılmış hali şeklinde yaygın olarak kullanıldığı ve o şekilde algılandığı, bu kelimelerin okunuş ve hece sayısı bakımandan da farklılaştığı, bir bütün olarak tarafların ticaret unvanlarının farklı olduğu, tarafların iddia, savunma ve ticaret kayıtlarında sundukları mal veya hizmetlerin kurumsal müşterileri hedef alan mal veya hizmetler olduğu,bu mal ve hizmetlerin günlük tüketime yönelik olmadığı, bu mal veya hizmetlerin niteliği gereği ve satış sonrası destek gibi olanlar dahil müşteriler ile tek seferlik değil bir sürece yayılan ticari ilişki gerektirdiği, davalının ticaret unvanının tescilinden dava açıldığı tarihe kadar geçen sürede taraf unvanlarının karıştırıldığına ilişkin somut herhangi bir delil sunulmadığı, her ne kadar Ankara 4. Fikri Sinai Haklar Mahkemesinin 2018/34 E. -2019/132 K. sayılı dosyasında dosyamız davalısının marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemi ile açılan davanın reddine karar verilmiş ise de, dava konusunun marka olduğu, mevcut dava dosyasında konunun marka olmayıp firmaları birbirinden ayırt etme fonksiyonu icra eden ticaret unvanı olduğu, davalı ticaret ünvanının davacının ticaret unvanına tecavüz oluşturmadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı firmanın müvekkili şirketin ticari unvanından haksız olarak faydalanması nedeniyle müvekkilinin unvanının korunması ve davalı firmanın ticaret sicilinden terkin edilmesi için açılan dava sonucunda verilen ret kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Türk Patent Marka Kurumunun kararı ile davalı firmaya karşı müvekkilinin marka hakkını koruduğunu ,ancak mahkeme kararının korumaktan uzak kaldığını, Türk Patent ve Marka Kurumunun 20.11.2017 tarihli yeniden inceleme ve değerlendirme kurulu kararı ile davalı firmanın yapmış olduğu marka başvurularının müvekkili firmanın hakları açısından değerlendirildiğini ve reddedildiğini, bu yönde davalı firmanın yapmış olduğu itirazlarında reddedildiğini, iptal davasının derdest olduğunu, ticaret sicilinde kayıtlı olmasına rağmen davalı firmanın marka başvurusunun müvekkili firmanın haklarını zedeleyici şüphesiyle Türk Patent Marka Kurumu tarafından reddedildiğini, davalının yapmış olduğu itirazlarının iptal davasının kabul edilmediğini, kararın iptaline yönelik açılan Ankara 4. Fikri Sinai Haklar Mahkemesinin 2018/34 Esas, 2019/132 Karar sayılı kararında davalı firmanın marka başvurusunun reddedildiğini, unvana konu kelimeler arasındaki benzerlik sebebiyle ticari unvanlarının karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, her iki şirketin iştigal alanlarının aynı olduğunu, müvekkili firmanın korunan hakkına tecavüzün söz konusu olduğu, mahkeme kararına dayanak yapılan bilirkişi raporunda her iki firmanında ticari unvanlarını marka olarak kullanmadığının ileri sürüldüğünü, bu hususun hatalı olduğunu, müvekkili şirketi … grup şirketleri arasında yer alan bir şirket olduğunu, konularına göre ticaret unvanlarında … ibaresinin yer alması suretiyle faaliyette bulunduğunu, müvekkili firmanın somutlaşmış çalışmalarını 3.kişilerin hak ihlalinden korumak ve fikri hak korumasından yararlanmak üzere marka tescillerinde bulunduğunu, bu yaklaşımla birlikte ayrıca hizmet ve emtialarında ticaret unvanı olarak kullandığı ibareyi … numaları “… Şekil” ibaresini Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil ettirdiğini, buna rağmen davalı firmanın müvekkili ile bağdaşan özgün bir anlamı olmayan hizmet ve emtia sınıfı için bir nitelik arz etmediği için bir güçlü marka niteliğindeki … baskın unsurlu markası ile benzer olan … AŞ ibareli ticaret unvanını kullandığını, söz konusu unvanı ayırt edicilik sağlayan esas unsurunu … ibaresini oluşturduğunu, dolayısıyla Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere bu ibarenin ayırt edicilik taşımadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 50 vd.maddeleri uyarınca ticaret unvanının korunması ve aynı Kanun’un 52 vd. maddeleri uyarınca ticari unvanına yapılan tecavüzün önlenmesi ve davalı firmanın ticari unvanının terkinine karar verilmesi taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, davacı şirketin ana sözleşmesinin 04.06.2007 tarihinde tescil edildiği, çalışma konusunun, her nevi bilgisayar ve bilgisayar yan ürünleri ile elektrikli ve elektronik cihazlar ve bunlara bağlı dayanıklı tüketim malları ve yedek parçalarını almak, satmak, ihracatını ve ithalatını yapmak veya yaptırmak vb işler olduğu, davalı şirketin ise ana sözleşmesinin 23.02.2016 tarihinde tescil edildiği, çalışma konusunun otomotiv sektörü ile ilgili her türlü aracın güvenli sürüşünü, yönetim ve takibini ve yakıt tasarrufu yapmasını sağlayacak her türlü elektronik optik, radar, görsel işitsel radyo dalgalı mekanik cihaz, kameralar ve monitörlerin üretimi vb konuları kapsadığı, davacı şirkete Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından 21.04.2009 tarihinde başvuru sonucunda 21.12.2009 tarihinde faydalı model belgesinin verildiği, faydalı model buluş başlığının kredi eksilten ve yükleyen pos cihazı olduğu, 23.10.2017 tarihli faydalı model buluş başlığının tek katlı sistem vb başvuruların yer aldığı, davacı şirketin 06.08.2009 tarihinde sicile kayıt edilen markasının 29.09.2009 tarih ve 401 sayılı Resmi Marka Gazetesinde yayınlandığı, markanın ilk defa 25.04.2007 tarihinde tescil edildiği, 556 sayılı markaların korunması hakkında kanun hükmünde kararnamenin 40. Maddesi gereğince 24.04.2017 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği, 19.04.2009 tarihinde sicile kayıt edilen markanın 30.09.2009 tarihinde Resmi Marka Gazetesinde yayınlandığı, ticaret sicilinde yer alan diğer faaliyet alanlarına ilişkin olarak ise 6769 sayılı Sinai Mülkiyet Kanununa göre 27.09.2009 tarihinde itibaren 10 yıl müddetle tescil edildiği, 22.07.2010 tarihinde sicile kayıt edilen markanın 29.09.2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlandığı sicil kayıtlarının, “…bilet …durak” , “…güzergah”, “…hastane”, “…jeton”, “… medya”, “…”, “…” vb olduğu “…” nın ise 6769 sayılı Sinai Mülkiyet Kanununa göre 13.03.2017 tarihinde itibaren 10 yıl müddetle tescil edildiği, tescili 19.03.2018 tarihinde sicilie kayıt edilen markanın 30.05.2018 tarihli Resmi Gazetesinde yayınlandığı, davalı … ise, tescilinin 16.04.2018 tarihinde sicile kayıt edilen marka olduğu, 30.05.2018 tarihli resmi marka gazetesinde yayınlandığı 6769 sayılı Sinai Mülkiyet Kanununa göre 20.12.2016 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle tescil edildiği, davalı şirketin … başvuru numaralı “… Sistemleri” ibareli marka başvurusu hakkında Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme Ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden inceleme Kurulunun 20.11.2017 tarihli kararı ile davalının 20.12.2016 tarihinde başvurusu neticesinde 556 sayılı KHK’nın 8.maddesi uyarınca …. Vb sayılı ve … Bilet, … durak, … jeton, … medya, …sistemler, … etiket, … hastane, … kent, … şekil, …, …, …, …, …, …, … şekil ibareli markaya/markalara dayanılarak reddedilmesi talebi ile yapılan itirazların incelendiği, 556 sayılıl KHK kararnamenin 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmek için öncelikle 2 koşulun birlikte var olması gerektiği, 1.nin tescili talep edilen markanın daha önceden tescilli ya da başvurusu yapılmış bulunan itiraz gerekçesindeki markalar ile aynı ya da benzer olması diğerinin ise uyuşmazlığa konu markaların aynı ya da benzer mal ya da hizmetleri kapsaması olduğu belirtilerek davacı şirketin itirazının kısmen kabulüne karar verildiği, söz konusu 2017-M-9936 sayılı YİDK kararının iptali ve marka tesciline karar verilmesi için davalı şirket tarafından Ankara 1. Fikri Sinai Haklar Hukuk Mahkemesine 19.01.2018 tarihinde davacı şirket ve dava dışı Türk Patent ve Marka Kurumuna husumet yönelterek açmış olduğu davasının mahkemenin 2018/34 Esas 2019/132 Karar ve 29.04.2019 tarihli kararı ile 556 sayılı KHK’nın 8/1 (b) anlamında tescili istenen marka ile tescilli markalar arasında karıştırma ihtimaline yol açacak ölçüde benzerlikten bahsedebilmek için, markalar arasında ayniyet, ürünler arasında benzerlik bulunması, markaların benzer, ürünlerin aynı olması, markaların benzer ve ürünler arasında da benzerlik bulunması halinde 3 ihtimalden birinin varlığının gerektiği, bilirkişiden alınan 19.02.2019 havale tarihli raporla, ret gerekçesinin markalar kapsamındaki mal ve hizmetler ile aynı tür olduğu, taraf marka işaretlerinin genel izlenim yönünden benzer olduğu, karıştırma olasılığın bulunduğu, dava konusu kararın yerinde olduğu şeklinde ifade edildiği, yargılama konusu mallar/hizmetler açısından firmaların … asıl unsuru tescilli markalı mal/hizmet satın almak/yararlanmak isterken şekil olarak … sistemleri ibareli başvuru markalı malı/hizmeti satın almak yararlanmak biçiminde bir yanılgıya düşebileceği, başvuru konusu işaret ile davalı firmaların markası arasında idari ve ekonomik anlamda işletmesel bağ olduğu algılaması oluşabileceği bu açıdan taraf markalarının arasında başvuru kapsamından çıkarılan mallar/hizmetler açısından 556 sayılı KHK’nın 8/1.maddesi gereğince iltibas koşulu oluştuğu kanaatine varılarak YİDK kararının doğru ve yerinde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, ret kararının istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 2019/1053 Esas 2021/260 Karar ve 22.03.2021 tarihli kararı ile 556 sayılı KHK’nın 8/1 b maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğunu, dava konusu başvurunun asli unsurunu oluşturan “…” ibaresi ile redde mesnet “…” markalar arasındaki tek farkın başvuruda “A”harfinden sonra “U” harfine yer verilmesi olduğu bu farklılığın başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verildiği anlaşılmıştır. 15.01.2019 tarihli bilirkişi raporunda, … ile … sözcüklerinin yazım, okunuş, logo bakımından farklı olması, U harfinin TTK 45’te tanımlanan farklılığı sağladığı, davacı ile davalının ticari faaliyet alanlarının farklı olması, İTO meslek gruplarının farklı oluşu, ortalama tüketicilerin ticari unvanları karıştırma ihtimali bulunmaması, davalının ticari unvanında …’i kullanmasının TTK 52 uyarınca ticari dürüstlüğe aykırı bir biçimde haksız kullanımı olmayışı sebeplerinden dolayı davalının ticari unvanında yer alan … sözcüğünün silinmesini gerektirecek şartların oluşmadığı belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından bilirkişi raporuna karşı itiraz edilerek YİDK kararı ile davalı firmanın talebinin reddedildiğini, ticari unvanların karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, her iki şirketin de iştigal alanlarının aynı olduğunu belirterek yeni bir rapor alınmasını talep etmiştir. 31.10.2019 tarihli bilirkişi raporunda, davaya konu ticaret unvanının tescil tarihinin 2016 yılı Şubat ayına rastladığı, dava tarihinin ise 2017 yılı Kasım ayı içerisinde olduğu, ticaret unvanının tescil tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre içerisinde taraf unvanlarının karıştırıldığına ilişkin somut herhangi bir delilin dava dosyasına sunulmadığı, dava dosyasında bulunan 2017-0E-503857 numaralı ve 20.11.2017 tarihli Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirime Kurulu kararının da mevcut dava çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, bu kararın davalı tarafından 2016/103616 numarası ile işlem görmekte olan “…” marka başvurusuna davacı ve diğer bir firma tarafından … ibaresi ile diğer kelime ve/veya şekil unsurlarından oluşan markâalara dayalı olarak yapılmış olan İitirazlar neticesinde verildiği, karar çerçevesinde idare, itiraz sahipleri markaları ile itiraz olunan markayı karıştırma ihtimali doğuracak kadar benzer bularak itiraza konu başvuruyu aynı/benzer bulunan mal ve hizmetler açısından ret ettiği, bahse konu kararın bu dava çerçevesinde ele alınırken dikkate alınması gereken üç unsurun bulunmadığı, birinci olarak bu kararın idari bir karar olduğu, yargı denetimine tabi (tarafların iradesi ile) bir karar olduğu, yani bu kararın yargı açısından bağlayıcı olmayan bir karar olduğu, ikinci olarak kararın konusunun mal ve/veya hizmetlerin birbirlerinden ayırt edilmesi fonksiyonunu icra eden markalar arasında karıştırılma ihtimali değerlendirmesi olduğu, bu değerlendirmenin o marka başvurusu açısından karar tarihinde yürürlükte olan 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin (556 S. KHK”)8/1 hükmü çerçevesinde yapıldığı, mevcut davada dava konusunun markalar olmayıp firmaların birbirinden ayırt etme fonksiyonu icra eden ticaret unvanları olduğu, uygulanacak kanunda ne 556 S. KHK ne de onun yerine geçen 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu olduğu, üçüncü olarak ise bahse konu İdari kararda karşılaştırılan markalar ile bu davaya konu ve dava çerçevesinde karşılaştırılacak olan firma unvanları olan “… A.Ş.” ve “…TİCARET A.Ş.” aynı olmadığı, bu çerçevede de ‘bahse konu idari kararın emsal bir’karar gibi algılanması dikkate alınmasının mümkün olmadığı, tüm bu değerlendirmeler ışığında ve özellikle davaya konu ticaret unvanının tescili tarihi ile dava tarihi arasında geçen uzun süreye rağmen unvanların karıştırıldığına yönelik dava dosyasında somut verilerin bulunmaması, unvanların öne çıkan kısımlarını oluşturan “…” ve “…” kısımlarının son hecesini oluşturan “…” harflerinin benzer şekilde son hece olarak ticaret unvanlarının öne çıkan kısımlarında yaygın olarak kullanılması ve “…” veya “…” kelimesinin kısaltılmış hali şeklinde kullanılmaları ve algılanmaları, unvanların “…” ve “…” kısımlarının oldukça farklı olmaları, tarafların iddia ve savunmalarında ifade ettikleri ve ticaret kayıtlarında belirtilen mal ve/veya hizmetlerin kurumsal müşterileri hedef alan mal ve/veya hizmetler olduğu ve bu mal ve/veya hizmetlerin günlük tüketime yönelik olmaması ve bu mal ve/veya hizmetlerin nitelikleri gereği ve satış sonrası destek gibi olanlar dahil müşterilerle tek seferlik değil bir sürece yayılan ticari ilişki gerektirdiği gerçekleri dikkate alındığında davalı ticaret unvanının iptali şartlarının bulunmadığı, dava konusu ticaret unvanının davacı ticaret unvanı ile benzer olmadığı, davacı ticaret unvanına tecavüz oluşturmadığı ve. bu çerçevede dava konusu ticaret unvanının iptali hükümsüzlüğü şartlarının oluşmadığı, dava. konusu ticaret unvanının davacı markaları ile karıştırmaya sebep olacak kadar benzer olmadığı, davacı markalarına tecavüz oluşturmadığı ve bu çerçevede dava konusu ticaret unvanının iptali / hükümsüzlüğü şartlarının oluşmadığı belirtilmiştir. Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçeye istinaden davanın reddine karar verilmiştir. Davanın tarafı olan şirketlerin türleri bağlamında ele alındığında, limited şirketler ile anonim şirketlerin ticaret unvanlarının nasıl olacağına ilişkin hüküm, TTK’nın 43. maddesinde yer almaktadır. Anılan düzenlemeye göre, “(1) Anonim, limited ve kooperatif şirketler, işletme konusu gösterilmek ve 46 ncı madde hükmü saklı kalmak şartıyla, ticaret unvanlarını serbestçe seçebilirler. (2) Ticaret unvanlarında, ‘anonim şirket’, ‘limited şirket’ ve ‘kooperatif’ kelimelerinin bulunması şarttır. Bu şirketlerin ticaret unvanında, gerçek bir kişinin adı veya soyadı yer aldığı takdirde, şirket türünü gösteren ibareler, baş harflerle veya başka bir şekilde kısaltma yapılarak yazılamaz. ” Buna göre anonim ve limited şirketlerin unvanlarının çekirdek kısmı, şirketin türünü gösteren ibare (anonim şirket/limited şirket) ile şirketin işletme konusundan oluşur. Unvana ek almak ise kural olarak serbesttir. Bu serbesti, TTK’nın 46/1.maddesinde, “Tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve fınansal durumu hakkında, üçüncü kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunmamak, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla; her ticaret unvanına, işletmenin özelliklerini belirten veya unvanda yer alan kişilerin kimliklerini gösteren ya da hayalî adlardan ibaret olan ekler yapılabilir.” şeklinde ifade edilmiştir. Ticaret unvanına ek almanın zorunlu olduğu hallerden biri TTK’nın 45. maddesinde gösterilmiştir. Bu hükme göre; “Bir ticaret unvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır.” TTK’nın 52/1.maddesi uyarınca ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde, bir başkası tarafından kullanılması halinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir. Davacı şirketin yukarıda yer verildiği üzere davalı şirketten daha önceden ticaret sicil kaydının tescil edildiği anlaşılmaktadır. Ticaret unvanının korunmasına ilişkin düzenleme, eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 52 ve devamı maddelerinde yer almış, tacirler için büyük önemi haiz, ticari işletme devri ve ticari işletme rehnine konu olan ticaret unvanı, bu hali ile kendine has özel koruma tedbirlerine tabi tutulmuştur. Bu türden açılan davalarda Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulaması gereğince, terkini talep edilen şirkete ait ticaret unvanının ayrıca ek alıp almadığı, tacirlerin iştigal sahalarının benzer olup olmadığı, unvanların genel görünüm itibari ile benzer olup olmadıkları ve bu benzerliklerin üçüncü kişiler açısından karışıklığa neden olup olmayacağı hususları incelenip değerlendirilmektedir. Somut olayda davacı … şirketin ticaret unvanının “… AŞ ” olduğu görülmektedir. Bu unvanda şirketin türünü gösteren ibare “Anonim Şirketi”; şirketin işletme konusunu gösteren ibareler ise “…” ibareleridir. Diğer bir deyişle davacı şirketin ticaret unvanının çekirdek kısmı “… ” ibarelerinden oluşmakta olup “…” ibaresi ise ek olarak seçilmiştir. Bu davacının “…” ekini içeren unvanı 04.06.2007 tarihinde tescil edilmiştir. Davalı şirketin ticaret unvanı ise “… AŞ’dir. Bu unvanın çekirdek kısmı, şirketin türünü gösteren “Anonim Şirketi” ve işletme konusunu gösteren “… ” ibarelerinden oluşmaktadır. Unvanın ek kısmı ise “…” ibaresidir. Davacı şirketin ticaret unvanı 04.06.2007 tarihli tescille almıştır. Davalı şirket ise ticaret unvanını23.02.2016 tarihinde, yani davacının unvanı üzerinde hak kazandığı tarihten sonra tescil ettirmiştir. Bu açıklamalar ışığında, taraf şirketlerin ticaret unvanlarında yer alan çekirdek kısımların farklı olduğu gibi, ticaret unvanını daha sonradan tescil ettirmiş olan davalı şirketin davacı firma ile ilgisinin olmadığı ve fiili faaliyet alanlarının farklılık arzettiği, ticaret unvanının eki olarak kullandığı “…” ibaresinin, davacı şirketin unvanından farklı olduğu, eklerin benzer nitelikte olduğu kabul edilse dahi bu durumun üçüncü kişilerde karşılıklığa mahal verecek nitelikte olmadığı, bir karışıklığın ortaya çıktığına dair delil olmadığı gibi tarafların ticaret unvanlarında ayırt edici klavuz sözcügün “…” olduğu, davalı şirketin ayırt edici ek aldığı, davalının bu kullanımın TTK’nın 52. maddesinde tanımlandığı gibi ticari dürüstlüğe aykırı olduğundan söz edilemeyeceği, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının markaya ilişkin olduğu, ticaret unvanına ilişkin olmadığı ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucuna, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11.05.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.