Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/130 E. 2022/1530 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/130
KARAR NO: 2022/1530
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/11/2019
NUMARASI: 2015/954E. – 2019/838 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul- kısmen reddine dair verilen hükme karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında yıllardır süregelen ticari ilişki bulunduğunu, bu ticari ilişkiye bağlı olarak davacının davalıya ürün verdiğini, ancak davalının bunun karşılığı olan edimini yerine getirmeyerek davacıya olan borcunu ödemediğini, taraflar arasındaki ticari ilişkide tarafların birbirlerine kur farkı faturaları kestiklerini, yani fatura tarihi ile fiili ödeme tarihi arasındaki kur farklarını birbirlerine fatura ettiklerini ve bu uygulamanın taraflar arasında teamül haline geldiğini, 20/06/2009 tarihinden itibaren bu uygulamanın süre geldiğini, fatura tarihi ile fiili ödeme tarihi arasında kur farkı oluşup, döviz değer kaybetmişse davalının bu miktarı davacıya fatura ettiğini, yine aynı şekilde döviz değer kazanmışsa kur farkını davacının davalıya fatura ettiğini, taraflar arasında bu işlemlere bağlı olarak biri 30/09/2011 tarihi itibarı ile 443.130,51 TL biri de 315.576,24 TL üzerinden mutabık olarak mutabakat mektubu düzenlendiğini, bu uygulamaya bağlı olarak davalıya 26/02/2014 tarih … numaralı ve … numaralı faturalar gönderildiğini, ancak davalının işbu faturaları Kahramanmaraş …Noterliğinin 24/03/2014 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile iade ettiğini, bunun üzerine davalıya Çerkezköy …Noterliğinin 08/04/2014 tarihli ihtarnamesi keşide edilerek kur farkı bedellerine ilişkin faturaların yeniden gönderildiğini, ancak davalının işbu faturalara da Adana …Noterliğinin 18/04/2014 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile itiraz ettiğini, bunun üzerine iyi niyetli olarak ihtilafı çözme niyetinde olan davacının davalıya Bakırköy …Noterliğinin 06/05/2014 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesini keşide ettiğini, ancak davalının bu iyi niyetli girişimlerin hepsine taraflar arasındaki ticari teamüllere ve ticari kurallara karşı hareket ederek Adana …Noterliğinin 15/07/2014 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesini gönderdiğini, bunun üzerine davacının Bakırköy …Noterliğinin 14/07/2014 tarih … yevmiye sayılı ve 01/08/2014 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamelerini keşide ettiğini, davalının gönderilen ihtarnamelere verdiği cevaplarda ve kur farkı faturalarının iadesi gerekçelerinden biri olarak ödemelerini yeniden eskiye doğru yapmış olmasını gösterdiğini, ticari hayatta ve kanuni gereklilik olarak borca karşılık ödenen paranın, önce eski borcun karşılığı olduğunu, ancak karşı tarafın 12 aylık Türk parası borcu dururken gönderilen ödemenin döviz borcunu geçecek ve üstüne alacak yaratacak şekilde (Temmuz 2014’den Aralık 2015’e kadar döviz alacağı pozisyonu yaratılmasının) ticari hayatta rastlanılmamış bir durum olduğunu, bu şekilde sonsuz Türk borcuna karşılık ödemelerin sadece dövize sayılmasının istenilmesinin basiretli bir tacire yakışmadığını ve iyi niyetli olduğu iddiasının kabul göremeyeceğini, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla davacının davalıdan aralarındaki ticari ilişki ve teamüllere bağlı olarak kur farkı faturalarından ve cari hesaptan alacaklı olduğu 70.488,14 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile 35.481,42 USD, 1.013.33 Euro’nun fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; açılan davaya yetki yönünden itiraz ettiklerini, davalı şirketin adresi Kahramanmaraş olduğundan yetkili mahkemenin Kahramanmaraş mahkemeleri olduğunu, kur farkı fatura hesaplamalarının hangi kriterler esas alınarak yapıldığının davalı şirketçe bilinmediğini, davalının yapmış olduğu hesaplar ve ortaya çıkan borç miktarı ile davacı tarafça yapılan hesapların birbirini tutmadığını, 5228 Sayılı Vergi Usul Kanununa aykırılık teşkil eden kur farkı faturalarının kabulünün mümkün olmadığını, usulüne uygun hesap girişi yapılmadığı ve hesaplar hatalı olduğu için kur farkı faturalarının hesabının yanlış olup gerçeği yansıtmadığını, hesaplamaların daha sağlıklı ve düzgün yapılabilmesi, hesaplar arası mutabakatın sağlanabilmesi için davacıdan gerekli belgelerin istendiğini ancak önemli olan bir kısım belgenin gönderilmediğini, davacının talep etmiş olduğu kur farkı faturalarının gerçeği yansıtmadığını, davalı tarafından yapılan ödemelerin TL borcuna sayılarak yabancı para borcunun bekletilmesi sonrasında kur farkı talep edilmesinin davacının kötü niyetliliğini ortaya koyduğunu, ticari teamüller gereği davacı taraftan beklenenin öncelikle dolar borcunun kapatılması olduğunu, sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan kur farkı talep edilmesinin kabul edilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, tarafların ticari defter ve kayıtları ile taraflar arasında imzalanan 30/09/2011 tarihli mutabakat mektubu dikkate alındığında, tarafların 30/09/2011 tarihi itibarı ile 72.649,30 TL, 240.966,34 USD bakiyede mutabık kaldıkları, taraflar arasındaki ihtilafın 01/10/2011 tarihinden itibaren davalı tarafından yapılan ödemelerin TL hesabından mı yoksa döviz hesabından mı düşülmesi hususunda olduğu, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme ile ödemelerin taraflarca farklı borç/alacak tutarlarından tenzil edilmesi nedeniyle davaya konu ihtilafın oluştuğu, ödemelerin öncelikle hangi borçtan tenzil edileceği yönünde taraflar arasında yazılı bir düzenlemenin yapılmadığı, davalı tarafından yapılan ödemelerin öncelikle vadesi gelen fatura borcundan tenzil edilmesi gerektiği, taraflar arasında fatura vadelerinin ne olduğu konusunda da yazılı bir belge bulunmadığı, davalı vekilinin 06/07/2017 tarihli celsede alınan beyanında taraflar arasında oluşan teamüle göre ticari satım bedellerinin yaklaşık 6 ay sürede ödendiği ve bu şekilde teammül oluştuğu, kur farkı hesaplamalarının buna göre yapılması gerektiğini beyan ettiği, ancak davalı taraf cari hesap ekstreleri ile davacı taraf ticari defterleri incelendiğinde, davalıya kesilen faturalara birebir olarak 3 ay sonra ödemeler yapıldığından taraflar arasındaki ticari ilişkide ortalama vadenin 3 ay olduğu ve bu şekilde teamül oluştuğu, davalı tarafça vadeli çeklerle yapılan ödemelerde çekin ödeme tarihindeki kurunun esas alınması greektiği, ciro edilen çeklerin ise kural olarak ciro tarihindeki kurun esas alınması gerektiği, ciro edilen ancak karşılıksız çıkan çeklerin ise hangi tarihte ödenmiş ise o tarihteki kura göre hesap yapılması gerektiği, bütün bu tespitler neticesinde hükme esas alınan bilirkişi raporu ile davacının davalıdan dava tarihi itibarı ile USD ve EURO alacağı bulunmadığı(emsal için bknz Yargıtay 19. HD’nin 2015/11192 E., 2016/2067 K. Sayılı kararı), 115.990,09 TL alacağının bulunduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle, davanın kısmen kabul- kısmen reddi ile 115.990,09 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarlamış ve rapora itirazlarının karşılanmadığını, yetersiz bilirkişi raporu İle hüküm tesis edildiğini, davanın tamamen kabulü gerektiğini, mahkemenin esas aldığı raporun müvekkili şirketin alacağını döviz cinsinden istemesine engel olan bir yaklaşım içerisinde olduğunu, bunun açıklamasını ise kur farkının TL olarak kesilmiş olması olarak gösterildiğini, kur farkı faturasının TL olarak kesmenin Vergi Mevzuatı gereği bir zorunluluk olduğunu, alacağı döviz olarak istemenin müvekkili şirket için hukuki hak olduğunu, davalı İle müvekkili şirketin uzun zamandır çalıştığını, davalının müvekkili şirketin mallarını alıpta ödemediği 70.448,14 TL ve 1013,33 Euro cari hesap borcu ve ayrıca 35.481,42 USD kur farkı borcu olduğunu, bu borcun 70.448,14 TL ‘lik ve 1013,33 Euro’luk kısmının fatura alacağı, 35.481,42 USD kısmının kur farkı alacağı olduğunun 02.03.2017 tarihli dilekçede açıklandığını, 6098 m.99 gereğince müvekkilinin de döviz karşılığı davalıya ürün verdiğini, vadeli olarakta alacağını döviz olarak istediğini, davalının yaptığı ödemelerin borç sırasına bakılmaksızın öncelikle döviz borcundan düşülmesi gerektiğini söyleyerek müvekkili ile aralarında oluşmuş teamül hukukuna aykırı bir şekilde kötü niyetle itiraz edip ödemediğini, ödemelerin tarih sırasına göre eskiden yeniye doğru ödenmesi gerektiği konusunda savları ve ısrarları olduğunu, karara esas alınan raporda, çeklerdeki sorumluluğun keşideci ve ciranta olarak ikiye ayırdığını ve borcun doğumunu buna göre farklılaştırarak aleyhlerine hesap hatası yapıldığını, TBK 99. maddenin kesin olduğunu, fiili ödeme gününün esas alınacağının yoruma yer bırakmayacak kadar açık olduğunu, asıl büyük çelişkinin çeklerle yapılan çelişkili yorum olduğunu, 13.02.2019 tarihli dilekçeleri ile terditli olarak talepte bulunduklarını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kısmi ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarlamış ve davacının TL ve döviz cinsinden alacaklarını ayrı ayrı talep ettiğini,TL yönünden alacağını 70 bin TL ile sınırlamış olduğunu, alacak miktarını 115 bin TL’ye çıkarmadığından talebin üstünde karar verilmesi sebebiyle kararın kaldırılması gerektiğini, talepten fazlasına veya talepten başka bir şeye karar verilemeyeceğini, rapora itirazlarının doğru bir şekilde karşılanmadığını, yetersiz rapor İle hüküm tesisisin doğru olmadığını, raporda müvekkili şirketin defterleri ve ödemelerinin tam olarak incelenmeden rapor düzenlendiğini, bilirkişinin davacının talebi üzerine cari hesap alacağına dair itirazlarına rağmen inceleme yapıldığını, davacının iddiayı genişleten bu taleplerini kabul etmemelerine rağmen mahkemece dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, davacının davasını, kur farkı fatura miktarı ve alacağı şeklinde ikame ettiğini, bilirkişinin taraflar arasındaki ticari teamülleri rapora dahil etmediğini, müvekkilinin TL/ Döviz faturalarını TL olarak ödemesi ve davacının da müvekkil tarafından yapılan ödemeleri vade sırasına göre önce döviz sonra TL alacaklarından düşmesi gibi ticari teamüllerin dikkate alınmadığını, eksik inceleme ve hesaplama İle alınan rapora dayanarak hüküm tesis edildiğini, müvekkili şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını, müvekkilinin ticari ilişkilerini TL yada Dolar üzerinden gerçekleştirdiğini ancak ödemeleri hep TL üzerinden yaptığını, müvekkilinin ödemelerini süresinde ve eksiksiz yaptığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne dair verdiği kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisinde ticari teamüllere bağlı kur farkı faturalarından ve açık hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul- kısmen reddine karar verilmiş; bu karara karşı, her iki taraf verillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında, ticari ilişkinin varlığı konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, mahkemece, taleple bağlılık ilkesinin ihlal edilip edilmediği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun yeterli olup olmadığı ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktalarındadır. Dosya kapsamından, davacı şirket tarafından davalı şirket adına 26.02.2014 tarihli, 55.082,31 TL ve 39.806,16 TL bedelli iki adet kur farkı faturası düzenlediği, faturaların, davalı şirket tarafından, Kahramanmaraş … Noteliğinin 24 Mart 2014 tarihli ihtarnamesi İle kabul edilmeyerek iade edildiği, davacı şirket tarafından Bakırköy … Noterliğinde 14. 07.2014 tarihinde davalıya düzenlenen ihtarname İle 06.05.2014 tarihli ihtarnamede detaylı açıklandığı üzere müvekkili şirketin cari hesap ilişkisinden dolayı olan 72.869,45 TL ve 36.772,90 USD’nin halen ödenmediği, cevabı ihtarnamedeki belirtilen konuların gerçeği yansıtmadığı, ilgili evraklarda inceleme yapılmasının engellenmesi iddiasının mail delilleri ile kolayca çürütülebilecek iddialar olduğu iyiniyetle bağdaşmadığı belirtilerek ödemenin talep edildiği, davalı şirketin, davacı şirketin 09.07.2014 tarihli ihtarnamesine cevaben 15.07.2014 tarihli ihtarnamede, müvekkili şirketin 72.869,45 TL ve 36.772,90 USD cari hesap kaynaklı borcu olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığı,müvekkilinin yaptığı hesaplar ve ortaya çıkan borç miktarı İle hesapların, bildirilen borç miktarı İle birbirini tutmadığını, hesaplamanın daha sağlıklı yapılabilmesi için gerekli belgelerin istendiği, bunlardan bazılarının gönderildiği, fakat önemli olan bir kısım belgenin gönderilmediği belirtilerek ihtarnamede belirtilen borç miktarının gerçeği yansıtmadığı belirtilerek, mutabık olmadıklarının ifade edildiği, davacı şirketin 06.05.2014 tarihli ihtarnamesi İle Adana … Noterliğinin 17.04.2014 tarihli keşide edilen ihtarnamedeki, bu zamana kadar yapılan bütün ödemelerin TL borcuna sayılıp doların yükselmesine bağlı olarak fatura edilmesinin iyi niyet sınırlarına dahil değildir ibaresinin doğru olmadığı, söz konusu kur farkının dövizin artışına bağlı olarak değil, döviz dalgalanmalarına karşı döviz giriş çıkışını dengelemeye yönelik düzenleyici bir işlem olduğunu,müvekkili şirketin dövizle borçlandığını, döviz artışlarından kendisininde etkilendiğini, kur farkı ödemeleri yaptığını, bu durumda 2009 yılından beri kur farkı işleminin iki taraflı olarak yapılan firmaya karşıda dövizde beklenmeyen sıçramalara karşı ticari hayatın teamülü olan uygulamayı hukuka uygun ve hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasında iyiniyetle bağdaşmayan hiçbir yönün bulunmadığı, 06.03.2014 tarihinde şirkete elden verilen yazıda açıkça anlatıldığı üzere ticari hayatta mal alınan şirkete hem döviz hem TL borcu var ise ödemelerin eskiden yeniye doğru olacağını ve borcun eski borçtan başlayarak düşeceğini, firmanın yaptığı hesaplamada söz konusu farkın 3 ayla da sınırlı olmayıp yapılan hesaplamada 26.07.2013 tarihinde 244.783,63 USD alacaklı hale gelmiş olmasına rağmen ödenmemiş 10 aylık TL borçlarının durduğu, döviz artışı dolayı 1 TL bile ödememek için yapılan bu uygulamanın ticari hayatta ve Yargıtay kararlarında da karşılığı olmadığını, 08.04.2014 tarihli yazıda belirtildiği üzere firmalar arası kur farkı uygulamasının 2009 yılından beri devam etmekte olduğunun fiili ve zimmi olarak tarafların kabulü bir anlaşma olduğunu, yani kesilen faturaların hukuki karşılığının olduğunu, kur farkından kaynaklanan 134.220,49 TL borcun cari hesaba aktarılmış olduğunun belirtildiği, davacı şirketin 08.04.2014 tarihli ihtarnamesinin, davalı şirketin 24.03.2014 tarihli ihtarnameye cevaben olduğu, ihtarnamede, 20.06.2009 tarihinde dövizle çalışılmaya başlandığı, bu tarihten itibaren kesilen kur farkı faturalarının, 2009,2010,2011 ve 2012 yıllarına ait fatura örneklerinin olduğunun belirtilerek, kur farkı örneklerinin 24.03.2014 tarihli ihtarnameye cevaben bildirildiğinin belirtildiği ve İş bu davanın açılmış olduğu anlaşılmıştır. 28.06.2016 havale tarihli talimat bilirkişi raporunda; ticari alışverişe konu TL, USD ve EURO faturaları olduğunun tespit edildiği, tarafların 2009/6. aydan itibaren dövizli olarak çalışılmaya başlandığı ve Euro faturalarında taraflar arası herhangi bir mutabakatsızlık olmadığı her iki tarafta da EURO C/H borcu 1.013,33 olduğu görüldüğü, mutabakatsızlık bulunan TL ve Döviz hesapları incelenerek taraftarın Kur farkları ile düzenlemiş oldukları faturaların çıkartıldığını, … A.Ş, tarafından Döviz düştüğünde düzenlenen kur farkı faturaları toplamı 23.579,77-TL 30.09.2011 tarih … nolu faturaya istinaden iade kur farkı faturasının 1.254,64-TL olduğu, … A.Ş. tarafından Döviz yükseldiğinde düzenlenen kur farkı faturalar toplamının 240.530,92-TL olduğu, davalı … A.Ş. Kahramanmaraş .. Noterliği 24 Mart 2014 tarih … yevmiye nolu İtiraz ve İade konu yazısı ile. 2014 yılına ait … A Ş ‘nin düzenlemiş olduğu 55.082,31-TL ve 39.806,16-TL kur farkı faturalarını kabul etmediğini davacıya bildirmiş olduğunun tespit edildiği, USD-TL fatura ve ödemeterin incelenmesi neticesinde kur farklarının yeniden hesaplanarak çıkartıldığını, cari hesap hareketlerinin yoğun olduğu. ödemelerin fatura bazında değil, kısmen veya toplu ödemelerin söz konusu olduğu, TL faturalarının vade tarıh aralığı 90 gün USD faturaların vade tarih aralığının 120 gün ve çoğunluğunun 90 gün olduğu, Ortalama ödeme süresinin ise yaklaşık olarak 6 ay olduğu, Çek veya gönderilen havale tutarlarının, DÖVİZ cinsinden faturaları veya TL cinsinden faturaları karşılayacak şekilde uyumlu olmadığı, vadesi geçen fatura sayısının fazla olduğunun tespit edildiği, hesaplama açıklamaları üçer aylık dönemler halinde olan Geçici Vergi dönemlerinde herhangi bir ödeme veya bedei tahsil etmeksizin yapılan değerlemelerde fatura tanziminih ihtıyari olacağından, Kur değerlemesinin dönem sonu olan yıl sonu itibariye hesaplandığını, ödemelerin, fatura vade tarıhine göre kapatmasının yapıldığı, ancak vadesi gelen ve geçmiş faturalardan birden fazla TL-Dövizli fatura mevcut olduğu ödenen tutarın hepsini karşılayamayacak durumda olduğunun tespit edildiği, satış hasılatında oranlama yapılarak kapaltma yapıldığı, hesap mutabakatsızlığına neden olan, davalı tarafından kabul edilmeyen davacının düzenlemiş olduğu 55.082,31-TL ve 39,806,16-TL kur farkı faturaları dönemleri itibariyle yeniden değerleme yapılarak hesaplama yapıldığı ve bu hesaplama tarihinden sonra da alış faturalarının tespit edıldiği ancak, bu dava ile ilgili 19.07.2013 tarihk 14.112,80-USD tutarlı faturadan sonra kur farkı hesaplanmadığı, faturaların genelinin vadesinin 90 gün olduğu ve vadesinden sonra yaklaşık 60 gün daha sonra ödendiği, böylece faturaların yaklaşık olarak 180 gün (8 ay) gibi bir süre sonra ödenmesi sonucunda, bu geçen 6 aylık süre ile dövizdeki yüksek dalgalanmalara da bağlı olarak yüksek kur farkları oluşmuş olduğunun tespit edildiği, yukarıda yapılmış olan kur değerlemesi, hesaplama döneminden sonra davacı tarafında kur farkı faturası düzenlendiğinden ve bu fatura taraflarca kabul görüp işleme alındığından devir bakiyesi oluşmaması için, seyrek toplu ödemeler neticesinde cari hesapta biriken vadesi gelmeyen çeklerin bakiyeyi kapatacak şekilde geriye doğru çekilerek tahsil edilmiş gibi duşünüldüğü, geriye doğru çekilen çeklerle 152.620,97 USD bakiyesinin kapatılarak kur değerlemesi yapıldığı, yukarıda yapıları incelemeler ve hesaplamalar sonucunda: davalı ve davacı arasında ticari alışverişin olduğu ve 2009/6. aydan itibaren dövizli olarak çalışılmaya başlandığı, döviz düştüğünde … A.Ş. tarafından düzenlenen kur farkı faturalar toplamının 23.579,77-TL, döviz yükseldiğinde … A.Ş. tarafından düzenlenen kur farkı faturalar toplamının 240.530,92-TL olduğu, ancak 2014 yılına ait … A.Ş’nin düzenlemiş olduğu 55.082,31-TL ve 39.806,16-TL kur farkı faturalarını … A.Ş.’nin kabul etmediği ve davalı ile davacı arasında hesap mutabakatsızlığına neden olduğunun tespit edildiği, satış faturaları ve ödemelerin incelenmesi neticesinde, cari hesap hareketlerinin yoğun olduğu, ödemelerin fatura bazında değil kısmen veya seyrek toplu ödemeler olduğu ve bu sebeple vadesi gelen ve geçmiş faturalardan birden fazla TL – Dövizli fatura mevcut olduğu ve ödenen tutarın hepsini karşılayamayacak durumda olduğu, vadesi geçen fatura sayısının fazla olduğu ve faturaların genelde vadesinin 3 ay olduğu ve bu süre aşılarak ortalama ödeme süresinin yaklaşık 6 ay olduğunun tespit edildiği, karşılıklı kayıtlara alınan satış faturaları üzerinden hesaplama yapıldığı, söz konusu döviz faturalarına yeniden değerleme yapılarak, kur farklarının çıkarıldığı, faturaların genelinin vadesinin aç ay olduğu, yaklaşık altı ay gibi bir süre sonra ödenmesi sonucunda geçen altı aylık süredeki geçikmiş ödemenin dövizdeki yüksek kar farklarının oluşmuş olduğu ve hesaplanan kur farkları sebebi ile hesap mutabakasızlığının oluştuğu belirtilmiştir. Davacı vekili, bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde sadece kur farkı faturaları açısından inceleme yapıldığını, davaya esas alacakları için genel bir cari hesap incelemesi yapılmadığından bu yönde ek rapor alınmasını ve daha sonra da müvekkili ticari defterleri üzerinde de inceleme yapılmasını talep etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; davacının taraflar arasında teamül haline geldiğini iddia ettiği kur farkı faturalarının müvekkilinin iyi niyetliliği sonucu meydana geldiğini, fakat yüksek meblağlar talep edilmesi nedeniyle neye dayanılarak hesaplandığının belli olmadığını, taleplerinin dikkate alınmadığını, davacının doların yükselmesine dayalı olarak kur farkını fatura ettiğini, yabancı para birimine dayalı borcu bekletmeleri ve doların yükselmesine bağlı olarak fatura etmelerinin bilirkişice irdelenmediğini, halbuki ticari teamüller gereği davacı taraftan beklenenin öncelikle dolar borcunun kapatılması olduğu, kötü niyetli davacının talep ettiği miktarın gerçeği yansıtmadığını, bu hususlarında incelenerek rapor düzenlenmesi gerektiğini iddia etmiştir. Talimat yoluyla alınan ek bilirkişi raporunda; tarafların rapora karşı yapmış oldukları itiraz ve beyanları tekrar edildikten sonra davalı şirketin ticari defter kayıtlarındaki faturalara ayrıntılı olarak yer verilerek USD değeri toplamının 646.884,88 olduğu, TL karşılığının ise 1.163.962,12 TL olduğu belirtilerek ödemeler listesi de ayrıntılı şekilde gösterildikten sonra toplam 1.397.139,68 TL ödemenin olduğu belirtilip, devamı yıllarda ise yine ayrıntılı şekilde tüm faturalara ve ödemelere listeler halinde ayrıntılı şekilde yer verilerek sonuç olarak dava dilekçesinde kur farkı, cari hesap USD ve Euro hesaplarında borç tutarları iddia edilse de cari hesap bakiyesinin tüm borçları kapsadığından ayrı ayrı borç bakiyesi olamayacağından dolayı ve talep tarihinden sonra taraflar arasında ticari alışveriş devam ettiğinden borç veya alacağın zaman içerisinde değiştiği, hesap mutabakatsızlığının tespiti için genel cari hesap incelemesi yapıldığı ve … A.Ş’nın düzenlemiş olduğu 39.806,16 + 55.082,31 = 947.888,47 TL kur farkı faturasının … A.Ş’nin kayıtlarında olmadığı ve dosya kapsamında bu kur farkı faturalarını noter ihtarı ile kabul etmediğinin görüldüğü, mutabakatsızlığının nedeninin 99.888,47 TL kur farkı faturasının … A.Ş’nin kayıtlarında olmaması ve hesap kapatmalarında önceliğin TL hesabına verilmesi sonucu oluştuğu, … A.Ş’nin ise Euro hesabında bulunan 2.313,79 TL’yi vade tarihine göre kapatmamasından dolayı olduğunun tespit edildiği, ödeme önceliğinde TL veya dövizli fatura tutarının kapatılması ile ilgili dava dosyasında herhangi bir sözleşmeye rastlanmadığından ödemelerin fatura vade tarihine göre kapatmasının yapıldığı, ancak vadesi gelen ve geçmiş faturaların birden fazla TL ve dövizli fatura mevcut olup ödenen tutarın hepsini karşılamayacak durumda olduğunun tespit edildiği, satış hasılatında oranlama yapılarak kapatma yapıldığı. 2012 yılında fatura toplamlarından ödemelerin fazla gibi gözükmesine rağmen 2011 yılından gelen borç devrinin bulunduğu, gelen paraların satış hasılatı oranına göre %24 TL hesabına %76 döviz hesabına aktarılarak kapatmalar yapıldığı, 2013 yılında döviz faturalarının kapatmalarının TL faturalarından fazla olduğu gözükse de 2013 yılının tamamının yani dönem bazında bakıldığında vadeli satışların yaklaşık %30’unun TL faturaları, %70’inin dövizli olduğu, buna göre kapatmaların yapıldığı, buna göre kapatmaların yapıldığı 01.01.2012’den 19.07.2013 tarihine kadar kur farkı faturaları hesaplanarak 41.165,67+53.723,24=94.888,91 TL olduğunun tespit edildiği, mahkemenin davacının kur farkı faturası alacağının olduğuna karar vermesi durumunda kur farkı alacağının 94.888,91 TL olduğu, mahkemenin davacı talebinin cari hesap alacağının olduğuna karar vermesi durumunda cari hesap alacağının 111.246,29 TL olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili rapora beyan dilekçesinde; raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, TBK’nın 99. maddesi gereğince fiili ödeme günündeki rayiç üzerinden ülke parası ile ödenme talebinde bulunulabileceğini, buna göre alacaklının döviz alacağını fiili ödeme günü kur üzerinden isteme hakkına sahip olduğunu, rapor sonucundaki rakama itiraz ettiklerini, TBK 99 .maddeye aykırı şekilde USD alacak talepleri için fiili ödeme günündeki TL olarak ödenme taleplerinin yok sayıldığını, alacaklarının döviz olarak belirtilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Davalı vekili de rapora karşı beyan ve itirazlarını belirtir dilekçesini dosyaya ibraz etmiştir. 21.12.2017 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki cari hesap kayıtları incelendiğinde davacı tarafça davalıya kesilen mal alışverişine dayanan faturalar yönünden ve davalı tarafça davacıya yapılan ödemeler yönünden taraflar arasında herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, ancak davacı tarafça davalıya kesilen kur farkı faturalarının davalı yasal defter kayıtlarında yer almadığının görüldüğü söz konusu faturaların borç tutarına dahil edilip edilmeyeceği ile ilgili detaylı açıklamaların raporda değerlendirmeler bölümünde açıklandığı, 2012 döneminde kur farkının 41.165,67 TL, 2013 döneminde 53.723,24 TL, toplam 94.888,91 TL olduğu, taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir yazılı sözleşmeye rastlanılmadığı, tarafların yasal defter ve kayıtları ve taraflar arasında imzalanan 30.09.2011 tarihli mutabakat mektubu birlikte değerlendirildiğinde tarafların 30.09.2011 tarihi itibariyle 2.649,30 TL, 240.966,34 USD bakiyede mutabık kaldığı ve bu hususta taraflar arasında herhangi bir ihtilafın olmadığının anlaşıldığı, davacı tarafın huzurdaki dava ile 70.488,14 TL, 35.481,42 USD ve 1.013,33 EURO cari hesaptan kaynaklı alacağını talep ettiği, her ne kadar davacı tarafça davalıya Kur Farkı faturası kesilmiş ve davalı tarafça kayıtlarına işlenmemiş ise de Kur farkı faturalarının; “dövizli alacağın ödeme/hesaplama tarikindeki kurla çarpılması neticesinde ortaya çıkan rakamla, defter kayıtlarında görünen bakiye arasındaki farka” göre kesilen faturalar olduğu döviz bazında ayrıca alacak oluşturan bir fatura olmadığı, dolayısıyla davacının TL ve Dövizli alacağının bulunup bulunmadığının ayrı ayrı tespit edilmesi halinde kur farkı faturalarının bu davada önemi bulunmayacağı, diğer bir ifadeyle dövizli alacak tutarının hesabında söz konusu kur farkı faturalarının vergisel açıdan KDV ve Kurumlar Vergisi yönünden anlam ifade etmiş olduğu, borç alacağa etki eden faturalar olmadığı, taraflar arasındaki ihtilafın, 01.10.2011 tarihinden itibaren davalı tarafça davacıya yapılan ödemelerin TL hesabından mı yoksa Döviz hesabından mı düşülmesi gerektiği hususunda olduğunun görüldüğü, davacı yasal defter kayıtları ve talimatla aldırılan bilirkişi raporu ekleri birlikte incelendiğinde ödemelerin taraflarca farklı borç/alacak tutarlarından tenzil edilmesi nedeniyle huzurdaki davaya konu ihtilafın olduğunun görüldüğü, davalı tarafça davacıya yapılan ödemelerin öncelikle hangi borçtan tenzil edileceği yönünde taraflar arasında yazılı olarak herhangi bir düzenlemenin yapılmadığının anlaşıldığı, talimatla aldırılan bilirkişi raporu incelendiğinde bilirkişinin davacı … Kimyanın dava tarihinden çok sonra bir tarih olan 01.12.2016 tarihli bakiye toplamlarını esas alarak bir tespit ve kanaate vardığının anlaşıldığı, davalı tarafça yapılan ödemelerin öncelikle vadesi gelen (TL veya Döviz Faturası) fatura borcundan tenzil edilmesi gerektiği, bu nedenle davalı tarafça yapılan ödemelerin ortalama vadeler esas alınmak suretiyle öncelikle vadesi gelen faturalardan düşülerek hesaplama yapılması ve çıkan sonuca göre kur farkının değerlendirilmesinin en doğru yaklaşım olacağı, taraflar arasında fatura vadelerinin ne olduğu konusunda da yazılı herhangi bir belge bulunmadığı, davalı tarafça dosyaya sunulan beyanlarda faturaların 6 ay sürede ödendiği dolayısıyla fatura vadelerinin 6 ayda ödendiği yönde teamülün oluştuğu beyan edildiği, taraf yasal defter kayıtları incelendiğinde ise hangi ödemenin hangi faturaya karşılık yapıldığı hususunda bir ayrımın bulunmadığı ve ödemelerin birebir faturalarla uyumlu yapılmadığı görüldüğünden ve ödemelerle fatura tarihleri arasında 6 ay fark olmadığından davalı tarafın davacının kestiği faturaların 6 ay vadede ödendiği iddialarının bu aşamada ispata muhtaç kaldığı, ancak dosyada bulunan davalı taraf cari hesap ekstreleri ile davacı taraf yasal defter kayıtları birlikte incelendiğinde, davacı tarafça davalıya kesilen faturalara birebir olarak 3 ay sonra ödemeler yapıldığından taraflar arasındaki ticari ilişkide ortalama vadenin 3 ay olduğu ve bu şekilde teamül oluştuğu anlaşıldığı, bu çerçevede dava konusu alacak tutarının hesabında vadeler 3 ay olarak esas alındığı, diğer bir hususun ise davalı tarafça vadeli çeklerle yapılan ödemelerde çekin vade tarihindeki kur üzerinden mi yoksa çekin davacıya verildiği kur üzerinden mi hesap yapılacağı konu olduğu, kanaatlerince çekin ödeme tarihindeki kurun esas alınması gerektiği, ciro edilen çeklerin ise kural olarak ciro tarihindeki kurun esas alınması gerektiği ciro edilen ancak karşılıksız çıkan çeklerin ise hangi tarihte ödenmiş ise o tarihteki kura göre hesap yapılması gerektiğinin tabii olduğu, açıklamalar çerçevesinde davacı tarafça kesilen faturaların ödeme tarihlerindeki kurlar esas alınmak suretiyle tarafların cari hesabının tespit edildiği, buna göre tarafların birbirleriyle olan borç/alacak durumları dava tarihi itibariyle; TL cari hesabı yönünden davacının davalıdan alacaklı olduğu tutar: 118.443,54 TL USD cari hesabı yönünde davacının davalıdan alacaklı olduğu tutar: 0,00 USD EUR cari hesahı yönünde davacının davalıdan alacaklı olduğu tutar: — 0,00 EUR olarak tespit edildiği, açıklamalar neticesinde davacının davalıdan dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak tutarının 118.443, 54 TL olduğu, dava tarihi itibariyle USD ve Euro alacağının bulunmadığı, davacı tarafça incelemeye ibraz edilen; 2011,2012,2013,2014 yılına ait yasal defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırıldığı, 2015 yılı yasal defterlerinin E-Defter tabi olduğu ve E- Defter beratların yasal süresinde verildiğinin tespit edildiği, davalı yasal defter kayıtlarının Talimat dosyası ile aldırılan Bilirkişi tarafından incelendiği, söz konusu raporda defter tasdik bilgilerine yer verilmediği, taraflar arasındaki cari hesap kayıtları incelendiğinde davacı tarafça davalıya kesilen mal alışverişine dayanan TL ve USD faturaları yönünden ve davalı tarafça davacıya yapılan ödemeler önünden taraflar arasında herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, tarafların 30.09.2011 tarihi itibariyle 72.649,30 TL, 240.966,34 USD bakiyede mutabık kaldığının dosyada bulunan mutabakat mektubundan anlaşıldığı, taraflar arasındaki ihtilafın, 01.10.2011 tarihinden itibaren davalı tarafça davacıya yapılan ödemelerin TL hesabından mı yoksa Döviz hesabından mı düşülmesi gerektiği hususunda olduğu, talimatla aldırılan bilirkişi raporu incelendiğinde bilirkişinin davacı … Kimyanın dava tarihinden çok sonra bir tarih olan 01.12.2016 tarihli bakiye toplamlarını esas alarak bir tespit ve kanaate vardığı, davalı tarafça davacıya yapılan ödemelerin öncelikle TL/USD cari hesaplarına sayılıp sayılmayacağı yönde bir tespitinin bulunmadığı, davalı tarafça davacıya yapıları ödemelerin öncelikle hangi borçtan tenzil edileceği yönünde taraflar arasında yazılı olarak herhangi bir düzenlemenin yapılmadığı, davalı tarafça yapıları ödemelerin öncelikle vadesi gelen (TL veya Döviz Faturası) fatura borcundan tenzil edilmesinin gerektiği, bu nedenle davalı tarafça yapılan ödemelerin ortalama vadeler esas alınmak suretiyle öncelikle vadesi gelen faturalardan düşülerek hesaplama yapılması ve çıkan sonuca göre kur farkının değerlendirilmesinin en doğru yaklaşım olacağı, davacı tarafça kesilen faturaların ödeme tarihlerindeki kurlar esas alınmak suretiyle tarafların birbirleriyle olan borç/alacak durumları dava tarihi itibariyle; TL cari hesabı yönünden davacının davalıdan alacaklı olduğu tutar: 118.443,54 TL, USD cari hesabı yönünde dayacının davalıdan alacaklı olduğu tutar: 0,00 USD EUR cari hesabi yönünde davacının davalıdan alacaklı olduğu tutar: — 0,00 EUR olarak tespit edildiği, davacının davalıdan dava tarihi davacının davalıdan dava tarihi itibariyle USD ve EUR alacağının bulunmadığı belirtilmiştir. Davacı vekili rapora beyan dilekçesinde; TTK’nın 99. maddesi gereğince fiili ödeme günündeki ülke parası ile döviz alacağının ödenmesinin istenebileceğini, rapor sonunda 118.443,54 TL alacaklı olduklarının belirtildiğini, bu rapora itiraz ettiklerini, bilirkişiden ek rapor alınması gerektiğini belirtmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde; raporun eksik ve yetersiz inceleme ile hazırlandığını kabul etmediklerini, eksikliklerin sıralandığını ve belgelerle birlikte değerlendirilmek üzere dosyanın bilirkişiye tevdine karar verilmesini talep etmiştir. 30.01.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda; davacı vekilinin ve davalı vekilinin kök rapora itirazları ayrı ayrı belirtilip değerlendirildikten sonra bilirkişi kök raporunda davalı tarafça belirtilen 50.000 TL tutarındaki ödemenin TL ve USD faturalarına pay edildiği, 10,12.2012 tarihinde vadesi gelen 32.290,44 TL(32.290,44/1,7915 kur-18.024,25 usd) ve 47.172,05 USD fatura bulunduğu, 10.12.2012 tarihinde yapılan 50.000 TL( 50.000/ 1,7915=27.909,57 usd) ödeme toplam borca oranlanarak dağıtıldığında (18.024,25/65.196,30-) %28 TL fatura payı (47.172,05/65.196,30-) %72 USD fatura payı olduğu, 10.12.2012 tarihli toplam 50.000 TL tutarındaki ödeme tarihinden itibaren iş bu raporda yapılan hesaplama tabloları çerçevesinde davacı alacağının yeniden hesaplandığı, sonuç olarak TL cari hesabı yönünden davacının davalıdan alacaklı olduğu tutarın: 115.990,09 TL olduğu USD cari hesabı yönünde davacının davalıdan alacaklı olduğu tutar: 0,00 USD olduğu Euro cari hesabı yönünde davacının davalıdan alacaklı olduğu tutarın: 0,00 Euro olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesinde; davanın konusunun açık olduğunu, davalı şirket ile müvekkilinin uzun zamandır çalıştığını, davalının müvekkilinden mallarını alıp da ödemediği, 70.448,14 TL ve 1013,33 Euro cari hesap borcu ve ayrıca 35.481,42 USD kur farkı borcu olduğunu, müvekkili şirketin döviz karşılığı davalıya ürün verdiğini, vadeli olarak da alacağını döviz olarak istediğini, bu uygulamanın kanuni dayanağının TBK 99.madde olduğunu, döviz alacakları ve vadeli ödemeler konusuna hakim piyasa deneyimi olan ve mümkünse öğretim görevlisinin de içerisinde yer alan itirazlarının değerlendirileceği yeni bir heyetten rapor alınmasını, mahkemenin itirazları dikkate almadan TL olarak alacaklı olduğu hususu esas alınarak hüküm tesis edilecek ise taleplerinden vazgeçtikleri anlamına gelmemek kaydıyla döviz taleplerinin dava tarihindeki kur üzerinden TL’ye çevrilmesiyle taleplerinin toplam 180.742,14 TL olarak kabulünü talep etmiştir. Davalı vekili ek rapora karşı beyan ve itiraz dilekçesinde; müvekkilinin davacıya dolar ya da Euro cinsinden döviz borcunun bulunmadığını, mal bedelinin tümünü döviz cinsinden ödediğini, ek bilirkişi raporunda da bu durumun açıkça tespit olunduğunu, müvekkilinin aldığı mal bedelini döviz cinsinden karşı tarafa ödediğini, döviz cinsinden borcu bulunmadığını, bu tespite katıldıklarını, TL cinsinden de borcunun bulunmadığını, rapora bu yönüyle katılmadıklarını belirtmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu ve davacı vekilinin terditli talebindeki TL karşılığı alacağının kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bilirkişi raporları ve ek raporları dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. Taraflar arasında ticari satım ilişkisinin olduğu, bu satım ilişkisi kapsamında 2009 yılından itibaren kur farkı uygulamasının bulunduğu yönünde herhangi bir ihtilaf mevcut değildir. Mahkemece ek bilirkişi rapor sonucuna göre karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından dava dilekçesinde talep kur farkı faturalarından ve cari hesaptan alacak iddiası olarak tahsil talebinde bulunulmuştur. Ancak dosyaya ibraz edilen 02.03.2017 tarihli dilekçede alacak kalemleri açıklanmış söz konusu açıklamada dava dilekçesindeki 35.481,42 USD’nin tamamen kur farkı alacağı olduğu, 70.448,14 TL’nin mal teslimi karşılığında cari hesap alacağı, 1.013,33 Euro’nun yine mal teslimi karşılığında ödenmemiş cari hesap alacağı olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi ek raporuna karşı beyan ve itirazlarını kapsayan dilekçede terditli olarak yeniden rapor alınmaması durumunda döviz hesabı cinsinden talep edilmiş olunan alacak kalemlerinin dava tarihindeki kur üzerinden yapılan hesaplamaya göre TL karşılığının tahsiline talep etmiştir. Mahkemece ikinci bilirkişi ek rapor sonucuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu şekilde verilen hükmün HMK 26.maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı olmadığı kanaatine ulaşılmıştır. 30.01.2019 tarihli hükmü esas alınan ek bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere taraflar arasında imzalanan 30.09.2011 tarihli mutabakat mektubu tarafların yasal defter ve kayıtlarıyla birlikte değerlendirildiğinde 30.09.2011 tarihi itibariyle 72.649,30 TL, 240.966,34 USD bakiye de mutabık kaldıkları ve bu hususta taraflar arasında herhangi bir ihtilafın olmadığı anlaşılmaktadır. Davacının davalıdan dava tarihi itibari ile alacak tutarı 115.990,09 TL olarak hesaplanmıştır. Mahkemece hükmü esas alınan bilirkişi raporu yukarıda belirtildiği üzere dosya kapsamına uygun yeterli ve gerekçelidir. Bu sebeplerle her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının reddi gerekmiştir. Açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 5.933,28 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendilerinin üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.11.2022 tarihinde, davanın esası bakımından oy birliğiyle, davalıdan tahsili gereken nispi istinaf harcı bakımından ise oy çokluğuyla ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.