Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1295 E. 2023/993 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1295
KARAR NO: 2023/993
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 31.10.2019
NUMARASI: 2018/249 E. – 2019/1258 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki haksız rekabetin tespiti, menni ve haksız rekabetten kaynaklanan manevi tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davalılardan … yönünden açılan davanın esastan diğer davalılar yönünden açılan davanın ise husumetten reddine, dair verilen karara karşı, davacı ve davalılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07/02/2018 tarihinde ntv.com haber sitesinde yayınlanan “Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında yapılan Temel Eğitimden Orta Öğretime Geçiş Sınavının ( TEOG ) en başarılı 50 özel okul belirlendi. Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı listenin ilk 5 sırasında İzmir, Bursa, Antalya ve Ankara ile İstanbul’daki … Orta okulları yer alıyor. İlk 50’de İstanbul’dan 20, İzmir ve Bursa’dan 5’er Ankara ve Antalya’dan ise 3’er okul var. İlk sırada yer alan İzmir Bilfen Ortaokulunun TEOG yeterlilik puanı 494.59 olduğu, 50. Sıradaki okulun yeterli puanı ise ortalama 478,37” şeklindeki haberinden sonra Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre oluşturulduğu bildirilen bu haber içeriğini davacı müvekkilinin kendisine ait sosyal medya hesabından ve …com.tr haber sitesini ve haberin linkini kaynak göstermek suretiyle paylaştığını; bunu takiben müvekkilinin üyesi olmadığı davalı … ve dernek yönetimi tarafından sosyal medya hesapları üzerinden 08/02/2018 tarihli yazının paylaşıldığını, davalı derneğin sitesindeki bu haberde “söz konusu haberi takiben, dernek yöneticilerinin Milli Eğitim Bakanlığı ile görüştüğü; bakanlığın liste veya sıralama ilan etmediği, haberin gerçeği yansıtmadığı, haksız rekabet yaratan asılsız haberlere itibar edilmemesi” nin belirtildiğini, Bunu takiben 15/02/2018 tarihli Milli Eğitim Bakanlığının sitesinde “Bakanlık tarafından bugüne kadar hiçbir başarı sıralaması kamuoyu ile paylaşılmamıştır” şeklinde yayın yapıldığını; Bundan sonra 19/02/2018’de davalı derneğin … / … ve … gazetelerinde yarım sayfa bir ilan yayınlatıp, bu ilanlarda isim vermeden “bazı eğitim kurumlarının bu kurgusal sıralamaları sosyal medyada ve gazete ilanlarında kullandığı görülmektedir. MEB açıklama yaptı, böyle bir sıralama yoktur; tam kayıtların başladığı dönemde velilerimiz buna itibar etmesin” şeklinde yayın yaptırdıklarını belirtmek suretiyle; bu yayınlar üzerine müvekkilinin aleyhine sosyal medyada bazı tepkilerinde oluştuğunu; buna ilişkin şahısların sosyal medya üzerinden fikirlerini bildirdiklerini; müvekkilinin zor durumda kaldığını; müvekkili aleyhine bu yayınlarla haksız rekabet yaratıldığını; müvekkilinin kötülendiğini; itibarına haksız olarak saldırıldığını; karşı tarafın TTK’nun 55. Maddede düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı davrandığını; davalı … derneğinin başkanı olan … ve diğer üyelerininde buna neden olduklarını iddia ederek; davalıların haksız rekabet oluşturan eylemlerinin tespitine, bu eylemlerin gerek intarnet üzerinden ve gerekse yazılı ve görsel medya üzerinden menine ve önlenmesine, kararın Türkiye çapında yayın yapan trajı en yüksek 3 gazetede ilanına; haksız rekabet ve aynı zamanda müvekkilinin kişilik haklarına saldırı oluşturan eylemleri nedeniyle davalılardan …nden 4.000.000,00 TL’nin diğer davalıların her birinden ayrı ayrı 500.000,00 TL’nin ve toplamda 8.500.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; Davalılardan … vekili; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından resmi twitter hesabından 15/02/2018 tarihinde söz konusu olayla ilgili orta öğretim kurumlarına yerleştirmeye ilişkin sınavlarla ilgili olarak bugüne kadar resmi / özel okullar arasında sınav sonuçları üzerinden bir başarı sıralamasının bakanlık tarafından kamuoyu ile paylaşılmadığı hususunda haber yapıldığını; devletin resmi kurumu tarafından davacının iddia ettiği başarı sıralamasının söz konusu olmadığının bildirildiğini; müvekkili derneğin özel okulların ve eğitimin geliştirilmesi, eğitim sisteminde yaşanan sorunlara çözüm aranması ve bu hususta Milli Eğitim Bakanlığına yardımcı olunması gibi amaçlarla 1951 yılında kurulduğunu, halihazırda Türkiye’nin 39 ilinde yaklaşık 1.000 adet özel öğretim kurumunun müvekkili derneğe üye olduğunu, bu nedenle müvekkili derneğin bu üyelerinin hakkını korumakla sorumlu olduğunu; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanmayan, açıklanmayan ve özel okulların başarısı üzerinden düzenlendiği iddia edilen bir sıralama listesine elbette müvekkili derneğin karşı çıkacağını; bu amaçla davaya konu edilen 08/02/2018 tarihli ve 19/02/2018 tarihli yayın ve yazıların yayınlatıldığını; ancak bu yazı ve yayınlarda davacının tüzel kişiliğinin hedef alınmadığını; amacın haksız rekabet yaratmak olmadığını, davacıyı zarara sokmak olmadığını, böyle bir listenin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayınlanmadığının kamuoyu tarafından bilinmesinin amaçlandığını; yerleştirmeye esas puan sıralamasına göre bir özel okulun diğerinden başarılı olduğunun belirlenemeyeceğini; pek çok usulle ve okul puanının abartılması suretiyle okul başarısının artırılabileceğinin, bunların adil ve objektif ölçüler olmadığını; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kamuoyuna açıklanmayan ancak gizli bilgilerin hukuk dışı yollarla sızdırılıp sızdırılmadığı hususunda soruşturmanın devam ettiğini; bakanlık tarafından kamuoyu ile paylaşmayan bu gizli bilgilerin davacının eline geçmesininde hukuki sayılamayacağını; bu nedenle davacının zarar gördüğünü ileri süremeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Bir kısım davalılar vekili Av. … ve … vekili de, müvekkillerine husumet düşmediğini, davalı şahısların dernek yönetim kurulu üyeleri olduğunu; şirket yöneticisi sıfatında olmadıklarını, bu nedenle şirket yöneticisine karşı açılabilecek zarar ziyan davasının dernek yöneticilerine karşı açılamayacağını belirterek onlar yönünden davanın husumetten reddine karar verilmesi; esasen ortada haksız rekabet sayılabilecek bir fiilinde bulunmadığı belirtilmek suretiyle savunulmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davalı … Derneğinin çok sayıda üyesi olan ve özel okulların bir yerde korunması ve geliştirilmesine ilişkin çalışmalar yapmak üzere kurulan bir dernek olduğu; üyesi olmayan davacı … AŞ tarafından 07/02/2018 tarihli olup, …’in kendi sitesinde yayınlanan habere karşı 08/02/2018 tarihli yazısının ve 19/02/2018 tarihli gazetelerde yayınlanan ilanının haksız sayılamayacağı; söz konusu ilan yazılarının, 15/02/2018 tarihli Milli Eğitim Bakanlığının kendi sitesinde paylaşılan ve bu sıralamanın bakanlık tarafından hazırlanmadığı, kamuoyu ile paylaşılmadığı yönündeki haberle doğrulandığı; bu durumda …nin internet sitesinde yayınlanan 08/02/2018 tarihli yazının ve gazetelerde 19/02/2018 tarihinde yayınlatılan yazının “GÖRÜNÜŞTE GERÇEKLİK” ilkesine uygun olduğu, gerek internet sitesindeki haber gerekse gazetede yayınlatılan haberlerde davacı şirketin manevi şahsiyetini incitecek ağırlıkta bir dil kullanılmadığı; hakaret teşkil eden ifadelerin bulunmadığı; bu nedenle davacı şirket yönünden haksız rekabet sayılacak ve ona zarar verecek seviyede bulunmadığı; 08/02/2018 tarihli davalı derneğin sitesinde yayınlanan yazının ve 19/02/2018’de gazetelerde yayınlatılan yazısının haksız rekabet teşkil etmeyeceği mahkememizce belirlenmiş, bu nedenle davalı dernek yönünden açılan davanın esastan reddine karar verilmiş; Diğer davalıların dernek başkanı ve yöneticileri olduğu, derneğin eylemlerinden dolayı onlardan doğrudan zarar istenemeyeceği; ancak bunların şahsen ve kasten davacıya zarar vermek için hareket ettiklerinin ispatı halinde zarardan sorumlu olabileceği nazara alınarak bu davalılar yönünden ise, davanın husumetten reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur. Davalılar lehine vekalet ücreti taktir edilirken; müteselsil sorumluluk ilkesine göre davanın açılmadığı, her bir davalıdan ayrı ayrı ve miktar bildirerek iş bu davanın açıldığı nazara alınarak davalılar lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilmemiş ancak manevi tazminatta hesaplanacak nispi vekalet ücreti davanın tamamının reddi halinde maktuyu geçemeyeceği nazara alınarak…” gerekçesiyle, davalılardan … yönünden açılan davanın esastan diğer davalılar yönünden açılan davanın ise husumetten reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı ve davalılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 2017 yılında yapılan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavının en başarılı 50 okulun yer aldığı listenin haber sitesi olan …com.tr sitesinde yayınlandığını, Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı listenin ilk 5 sırasında İzmir, Bursa, Ankara ve İstanbul’daki … Orta Okullarının yer aldığı, söz konusu sitedeki listede yer alan ilk 20 ortaokulun 20.sıradan sonra müvekkiline ait kurumun bulunmadığını, müvekkiline ait eğitim öğretim kurumlarının olup Milli Eğitim Bakanlığının verilerine göre oluşturulduğu bildirilen haber içeriğini ve listede kendisine ait okulların yer aldığı bölümlere gerek kuruma ait web sitesinde gerekse de sair mecralarda kamuoyu ile kaynak belirtilerek paylaştığını, buna ilaveten müvekkiline ait kurumların bu başarısının …com.tr alan adlı haber sitesinde yer alan haberi takip eden diğer basın kuruluşları tarafında da gerek basılı gerekse de online haber siteleri ve haber mecraları üzerinden haber yapıldığını, söz konusu haberi takiben dernek yetkilileri tarafından Milli Eğitim Bakanlığı ile görüşüldüğü, bakanlığın liste veya sıralama ilan etmediği, haberin gerçeği yansıtmadığı, haksız rekabet yaratan asılsız habere itibar edilmemesi belirtildiğini, yazının birçok sosyal paylaşım platformunda yayınlandığını, bunun ardından Milli Eğitim Bakanlığının resmi twiter hesabı üzerinden 15.02.2018 tarihinde bakanlık tarafından bugüne kadar hiçbir başarı sıralamasının kamuoyu ile paylaşılmadığı bilgisinin yer aldığı açıklamanın yayınlandığını, görüleceği üzere bu paylaşımda bakanlığın ntv haberinde yayınlanan haberin içeriğine yani esasına girmediğini, sadece böyle bir listenin yayınlanmadığını beyan ettiğini, liste içeriğinin gerçek dışı olduğunun beyan edilmediğini, davalılar dernek ve diğer davalılar dernek yönetimi tarafından müvekkili aleyhine kamuoyu yaratma amacını taşıyan algı faaliyeti içerisine girdiklerini, verileri yanlış bilgilendirmeyi dahi göze alarak Milli Eğitim Bakanlığının açıklamasında açıkça görünen gerçekliğin dışına çıkılarak çarpıtıldığını ve açıklamanın amacının dışında müvekkilinin haysiyet ve itibarını sarsmak, kişilik haklarını zedelemek ve müvekkilini kötülemek için 19.02.2018 tarihinde …, … ve … gazetelerinde verilen yaklaşık yarım sayfayı bulan ilan metninin yayınlandığını, mahkemece görünürde gerçeklik ilkesinin yanlış yorumlanarak davalıların yaptığı gazete ilanlarının Milli Eğitim Bakanlığınca bir başarı listesi oluşturulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğini, buradaki gerçekliğin maddi gerçeklik olmadığını, basının görevinin bir savcı gibi gerçeğe araştırmak olmadığını, mahkemece yapılması gerekenin MEB yazılacak yazı ile bu tür bir sıralama yapılması halinde listenin gerçeği yansıtıp yansıtmadığının sorulması olduğunu, MEB’in böyle bir sıralama yayınlamadıklarını belirtmesinin ayrı bir şey, böyle bir sıralama yapılmış olsa idi bu listenin doğrulanıp doğrulanmayacağının ayrı bir husus olduğunu, davalıların ilamlarını 3 büyük gazetede çarşaf çarşaf ilan etmelerinin de ölçülülük ve teamülün kabul ettiği toleransını açtığını, davalılarca yapılan gazete ilanlarında özel okullar derneği yönetim kurulu olarak açıklama yapıldığını, yargılamanın başından sonuna kadar uygulanan gizlilik kararının usule aykırı olduğunu, HMK’nın kayıt yayın yasağı başlıklı 153.maddesinde yer alan düzenlemenin gerekçesinde insan hakları sözleşmesinin 10.maddesinin belirtildiğini, maddenin gizlilik kararı verilen belgeye uygulanabilirliğin bulunmadığını, mahkemenin yazılan müzekkere cevabı dosyaya dahi girmeden davalının talebi ile doğrudan yargılamayla ilintili hiç kimsenin kişilik haklarını ihlal etmeyecek kamusal düzene bozmayacak bir evrak hakkında usul ve yasaya aykırı gizlilik kararı verdiğini, en temel hakların ihlal edildiğini, ayrıca dernek dışındaki davalılar yönünden tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken her bir davalı yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin yanlış olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili dernek yönünden 4.000.000,00 TL diğer dernek yönetim kurulu üyelerinden ayrı ayrı 500.000,00 TL olmak üzere toplam 8.500.000,00 TL manevi tazminatın TTK’da düzenlenen haksız rekabet hükümleri çerçevesinde tahsili ile rekabetin tespiti önlenmesi ve gazetede ilanının talep edildiğini, müvekkili dernek yönünden esastan diğer davalı yönetim kurulu üyeleri yönünden ise husumetten ret kararı verildiğini, dernek ve gerekçede davanın husumet yönünden ret edilen yönetim kurulu üyeleri açısından maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, ret kararı isabetli olmakla birlikte müvekkili dernek lehine nispi vekalet ücreti yerine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu iddia ederek, manevi tazminat ve diğer talepleri tümden reddedilen müvekkili dernek ve haklarındaki dava husumetten reddilen diğer davalı yönetim kurulu üyeleri açısından her bir müvekkili için ayrı ayrı olmak üzere nispi vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK 54. vd maddeleri gereğince duyuru yoluyla gerçekleştirildiği iddia edilen haksız rekabet oluşturan eylemlerin tespiti, önlenmesi, sonuçlarının kaldırılması ile aynı zamanda kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda ,davanın davalılardan … yönünden esastan, diğer davalılar yönünden açılan davanın ise husumetten reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı ve davalılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, davacı tarafça, dava dışı haber sitesindeki haber üzerine kendisinin işletmiş olduğu eğitim kurumları ile ilgili olarak reklam ve görsel paylaştığı, davalı derneğe yapılan başvurular neticesinde dernek tarafından dava dışı MEB’in 15.02.2018 tarihli twitter hesabı üzerinden gerçekleştirilmiş olduğu beyanı ile kamuoyuna duyuru başlıklı dava konusu duyurunun paylaşıldığı, söz konusu duyurunun dava dışı basın yayın organlarında kamuoyuna duyuru şeklinde yayınlanmış olduğu hususunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının dava dışı haber kanalında 07.02.2018 tarihinde TEOG’da en başarılı özel okul şeklinde yayınlanan haber üzerine davacının haber kaynağını göstererek başarı sırası adı altında ilan yayınlanmış olması üzerine davalı dernek tarafından MEB’in twitter cevabı üzerine ve dava dışı eğitim kurumlarının talepleri üzerine dava konusu duyuruyu yayınlamış olmasının TTK’da kapsamında haksız rekabet oluşturup oluşturmayacağı, mahkemece yargılama aşamasında MEB’in yazı cevabında ilk 50’de yer alan okullar listesini içermesi halinde kapalı zarfla ve taraflara verilmeksizin sistem üzerinden gönderilmeden mahkemeye ulaştırılmasına dair davalı derneğin gizlilik kararı talebinin HMK 153,158/2 ve 161/2.maddeleri gereğince kabulünün usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığı, ayrıca MEB’in cevabı yazısı üzerine yeniden MEB’na müzekkere yazılarak sıralamaya giren eğitim kurumlarının sorulması gerekip gerekmediği ile davalılardan dernek yönünden davanın esastan, diğer davalı yönetim kurulu üyelerinin her biri yönünden davanın usulden reddedilmiş olması karşısında her bir davalı yönünden ayrı ayrı 2.725,00 TL maktu vekalet ücreti verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığı, davalılar yararına nispi vekalet ücretine karar verilip verilmeyeceğine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı derneğin özel okulların ve eğitimin geliştirilmesi, eğitim sisteminde yaşanan sorunlara çözüm aranması amacıyla 1951 yılında kurulduğu, Türkiye’nin 39 ilinde 1000 özel eğitim kurumun, derneğin üyesi olduğu, davacı şirketin, derneğin üyesi iken, temsilcisinin dernek üyeliğinin tüzüğün 6.maddesinin 1.bendine göre sona erdirilmesine davalı derneğin 24.06.2010 tarihli yönetim kurulunun karar verdiği, söz konusu kararın 01.07.2010 tarihinde bildirildiği, 08.03.2008 tarihli ve 26810 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren MEB özel öğretim kurumları yönetmeliğinin “İlan ve Reklamlar” başlıklı 27.maddenin 2,fıkrasında yer alan öğrenci adı kullanılarak reklam ve ilan verilemez hükmünün iptali için davacı tarafça idare mahkemesine dava açıldığı, üyeliğin sona ermesine dair uyuşmazlığın … Okullarının … Gazetesinin 02.05.2010 tarihli nüshasında “2010 ygs Türkiye birincisi” başlığı altında yayınlanan ilanın özel öğretim kurumları kanunu, Türkiye Özel Okullar Birliği, Derneği, Tüzüğü ve Özel Okullar ilkelerinin ilgili maddelerine aykırılık gerekçesiyle alındığı, 5580 sayılı özel öğretim kurumları kanununun amaç ve kapsamının 1.maddede düzenlendiği, aynı yasanın 11.maddesinde denetim, reklam ve ilan başlığı altında, kurumların ancak amaçlarına uygun tanıtıcı mahiyette reklam ve ilan verebilecekleri, kurumların reklam ve ilanlarında gerçeğe aykırı beyanda bulunamayacakları ve televizyon ve reklam ve ilan yapamayacakları ifadelerine yer verilmek suretiyle özel öğretim kurumlarının tanıtım mahiyetinde reklam ve ilan verebilmelerinin mümkün olduğunun belirtildiği, davacı temsilcisi tarafından ihraç kararına ilişkin 25.03.2011 tarihli genel kurul toplantısının iptali istemli açılan dava sonucunda İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/186 Esas, 2016/116 Karar ve 12.04.2012 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar verildiği, kararın dernek tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2013/1542 Esas, 2013/5913 Karar ve 09.04.2013 tarihli ilamı ile davalı dernek tüzüğünün 6.maddesinin 1. Fıkrasında dernek tüzüğüne ve özel okulların ilkelerine ve çalışmalarına, tutum ve davranışları ile aykırı hareket edenlerin veya bu davranışları ile özel okulların onurunu zedeleyici kaygısı uyandıranlar hakkında yönetim kurulunun üyenin durumunu incelemesi için nedenleri ile birlikte haysiyet divanına göndereceği, haysiyet divanının üyenin durumunu araştıracağı, haysiyet divanının üyenin çıkarılması ile ilgili görüş ve önerisini yönetim kuruluna bildireceği, üyenin çıkarılmasına yönetim kurulunun karar vereceği, MEB özel öğretim kurumları yönetmeliğinin 27.maddesinin 2.fıkrasında ise kurumların diğer eğitim kurumlarını hedef alan gerçeğe aykırı veya eğitim personeli ya da öğrenci adı kullanarak reklam ve ilan veremezler hükmünü getirdiği, davacının 2 Mayıs 2010 tarihli Hürriyet gazetesine 2010 yılı YGS Türkiye birincisi olan öğrencisinin resmiyle birlikte tebrik reklamı verdiği, resimde yer alan öğrencinin davacının okulunda 2009 yılında mezun olduğu, bu reklamın yayınlanmasından sonra dernek yönetim kurulunun konunun araştırılması bakımından Haysiyet Divanını görevlendirdiği, yapılan soruşturma sonucunda üyenin ihracı yönünden görüş bildirmesi üzerine yönetim kurulunun 24.06.2010 günlü toplantısında 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunun 11.maddesi ile MEB Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliğinin 27/2.maddesine aykırı hareket edildiği, bu eylemin dernek tüzüğünün 6.maddesinin 1/d fıkrası anlamında ihlal olduğu gerekçesiyle ihraç kararı verildiği, davacının 2010 yılı Türkiye birincisi olan öğrencinin aynı yıl mezun olmuş gibi gerçeğe aykırı reklam verdiği ve yönetmeliğin 27.maddesi ile tüzüğün 6.maddesinin ihlal edildiği göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçesiyle kabulüne karar verilmesinin doğru görülmeyerek hükmün bozulduğu, bozma ilamı sonucunda mahkemenin 18.03.2014 tarihli kararı ile davanın reddine karar verildiği, dava konusu olayın ise dava dışı haber kanalı … haber sitesinde 07.02.2018 tarihinde “TEOG’da en başarılı 50 özel okul belirlendi” başlığı ile 50 okulun listesine yer verildiği, davacının ise haber kaynağını ilanın altında belirtmek üzere “… Eğitim Kurumları TEOG 2016/2017 sonuçlarına göre Türkiye’nin en başarılı ilk 20 okulunun 15’i … üst başlığı ile Türkiye’de 18.000 ortaokulun katıldığı, TEOG sınavında ilk 20 okulun başarı sırası başlığı ve kırmızı şekilde 15 … Ortaokulumuzun tamamı ilk 20’de başlığı altında okulların sıra numaları ile isim ve telefonlarının liste şeklinde sıralandığı, bu sıralamanın dava dışı … Gazetesinde de 9 Şubat 2018 tarihinde yayınlanmış olduğu, 8 Şubat 2018 tarihinde davalı dernek tarafından dava dışı … haber kanalında yayınlanan haberle ilgili bakanlık nezdinde girişimde bulunulduğunu, bakanlığın inceleme başlattığı, bakanlığın liste veya sıralama ilan etmediğinin bilindiği, haberin gerçeği yansıtmadığı, özel okullar arasında haksız rekabet yaratan bu habere itibar edilmemesi hususunda kurucu, kurucu temsilcisi ve kurum müdürlerine yazılı bilgilendirme yapıldığı, derneğin MEB başvurusu üzerine MEB tarafından, twittir hesabı üzerinden 15 Şubat 2018 tarihli cevap verildiği, verilen cevapta, öğretim kurumlarına yerleştirmeye ilişkin yapılan sınavlarda bugüne kadar resmi/özel okullar arasında sınav sonuçları üzerinden başarı sıralamasının bakanlık tarafından kamuoyuyla paylaşılmadığının belirtildiği, bu cevap üzerine davalı dernek tarafından “Kamuoyuna duyurulur” başlığı altında basın organlarında yayınlanan özel başarı sıralamalarının MEB’na atfedildiği, özel okullarda erken kayıtları başladığı bu dönemde bazı eğitim kurumlarının bu kurgusal sıralamaları sosyal medyada ve gazete ilanlarında kullandığının görüldüğü, oysa bu sıralama listelerinin haksız rekabete sebebiyet verdiği, gerçek dışı olduğu belirtilerek 15.02.2018 tarihinde bakanlığın resmi twittir hesabında yapılan açıklamaya aynen yer verildiği ve bakanlığın açıklamasının da bu sıralamaların yanıltıcı olduğunu ve gerçek olmadığını gösterdiğini, bu yanıltıcı beyanlara velilerin itibar etmemeleri hususunun duyurulduğu, duyurunun yönetim kurulu olarak gerçekleştirilmiş olduğu, davalı derneğin söz konusu duyurusunun dava dışı …, …, … gazetelerinde 19.02.2018 tarihli nüshalarında da yayınlandığı ve davacının iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. Taraflar dosyaya delillerini ibraz etmiştir. Davalı vekili tarafından, MEB tarafından kamuoyuna açıklanmayan gizli bilgilerin (bu arada herhangi bir listenin) sızdırıldığına dair soruşturma yapıldığı, huzurdaki dava ve mahkeme tarafından verilen tensip kararı ile yasa dışı olarak sızdırılan bu bilgilerin ve listelerin yasal yolla ele geçirilmeye çalışıldığının ortaya çıkacağı, tensip kararından rucü edilmeyecek ise bakanlık tarafından gönderilen yazı ve ekleri ile ilgili olarak gizlilik kararı verilmesi, bu yazı ve eklerinin mahkeme kasasında muhafaza edilmesi, davanın tarafları dahil örneğinin hiç kimseye verilmemesi, gizlilik kararınında derhal bakanlığa tebliğ edilerek elden takip yetkisinin iptali gerektiği, davacı tarafın bakanlığın kamuoyu ile paylaşmadığı gizli bilgileri mahkeme kanalı ile yasal olarak ele geçirerek bunu reklam aracı olarak kullanmaya çalıştığını, davacı şirket yetkilisinin twitter hesabında 01.03.2018 günü 3 gün boyunca açılan dava ile ilgili paylaşımlar yaptığını, gazete ilanı şeklinde de yayınlandığını belirterek gizlilik kararı verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yukarıda yer verildiği üzere, 26.03.2018 tarihli ara karar ile gizlilik talebinin kabulüne karar verilmiştir. HMK 153.maddenin üst başlığı kayıt ve yayın yasağıdır. 1.fıkrada duruşma sırasında fotoğraf çekilemeyeceği, hiçbir şekilde ses ve görüntü kaydı yapılamayacağı ve diğer hususlara yer verilmiştir. Ayrıca bu şekilde yapılan çekim ve kayıtlar ile kişilik haklarına ilgilendiren konuları içeren dava dosyası içindeki her türlü belge ve tutanağın mahkemenin ve ilgili kişilerin açık izni olmadıkça hiçbir yerde yayınlanamayacağı düzenlenmiştir. Aynı yasanın 158/2 fıkrasında, tutanağın eki niteliğinde bulunan ve gizlilik kararı kapsamında kalan belgelerin örneğinin ancak hakimin izni ile verilebileceği düzenlenmiştir. 161/2.fıkrada ise gizli olarak saklanmasına karar verilen belge ve tutanakların incelenebilmesinin hakimin açık iznine bağlı olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, mahkeme tarafından, 02.03.2018 tarihi tensip kararının 8.maddesinde, davacı tarafın iddiası nazara alınmak suretiyle 2016/2017 yılı Eğitim Öğretim yılı yönünden yapılan TEOG sınavlarına ilişkin özel okullar arasında sıralamaya , başarıya yönelik bir listesinin hazırlanıp hazırlanmadığı, bu listenin paylaşılıp paylaşılmadığının, yayınlanan bu durumun görünüşte gerçeklik yönünden doğru olup olmadığının tespiti için okullar listesinin gönderilmesi amacıyla MEB na talepte bulunulmuştur, Davalı vekili mahkeme ara kararı üzerine ilgili yasal düzenlemeler kapsamında ve iddialar çerçevesinde haksız rekabet oluşturacağı, soruşturmanın mevcut olduğu belirtilerek gizlilik kararı verilmesi talep edilmiştir. Davacı vekili tarafından her ne kadar mahkemece verilen gizlilik kararının yasal hakların ihlali niteliğinde olduğu iddia edilmiş ise de somut olayda talep edilen bilgilerle ilgili olarak, dava dışı MEB’nın twitter hesabından yapmış olduğu bilgilendirme listenin olup olmaması haricinde konuyla ilgili olarak bakanlık nezdinde soruşturmanın mevcudiyeti dikkate alındığında gizlilik kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemektedir. Ayrıca bakanlık tarafından cevabı yazıda belirtildiği üzere okullar arasında sınav sonuçları üzerinde başarı sıralamasının bakanlık tarafından kamuoyuyla paylaşılmadığı açıklaması karşısında bakanlığın buna ilişkin herhangi bir liste hazırlayıp hazırlamadığına dair bakanlıktan bilgi talep edilmesinde de hukuki yarar görülmemiştir. Aksinin kabulü, yapılmayan bir işlemi eylemsel olarak yapılır hale getireceği gibi devamında alenileşerek haksız rekabete neden olacaktır ki bu yasanın amacına uygun düşmeyecektir.Mahkemece tarafların dosyaya ibraz etmiş oldukları deliller ile birlikte ilgili kurumların cevabı yazıları değerlendirilerek, davalı gerçek kişiler yönünden davanın husumet yokluğundan reddine, davalı dernek yönünden ise esastan reddine karar verilmiştir. Ayrıca , davalılar lehine vekalet ücreti takdir edilirken müteselsil sorumluluk ilkesine göre davanın açılmadığı, her bir davalıdan ayrı ayrı ve miktar bildirilerek davanın açıldığı nazara alınarak davalılar lehine tek bir vekalet ücretine hükmedilmediği ancak manevi tazminatta davanın tamamen reddi halinde vekalet ücreti maktuyu geçemeyeceğinden bu hesaplamanın nazara alındığı belirtilmiştir. Serbest piyasa ekonomilerinin temel prensibi olan serbest ticaret hakkı ve rekabet özgürlüğü Anayasa’nın 48/1 maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.” denilmek suretiyle vurgulanmıştır. Ancak ticaret serbestisi ve rekabet özgürlüğü, sınırsız rekabet hakkının bulunduğu anlamına da gelmemektedir. Bu nedenle haksız rekabeti düzenleyen kuralların amacı ve içeriği de rekabet özgürlüğünün sınırlarını göstermek ve bu sınırların aşılması durumunda başvurulabilecek hukuki yolları tespit etmektir.Haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilmiştir. Bu kurallar genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara 2018, s. 350.). Hem 6762 sayılı TTK’de hem de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Olay ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nin 54. maddesinde haksız rekabete ilişkin amaç ve genel hükme yer verildikten sonra, aynı Kanun’un 6102 sayılı TTK’nin 55. maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350.). Bu anlamda, uyuşmazlığın kapsamı itibariyle 6102 sayılı TTK’nin 55/1-1 maddesinin incelenmesinde yarar bulunmaktadır. 6102 sayılı TTK’nin 55/(1)-a) maddesi gereğince; “Başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek” haksız rekabettir. Buradaki “kötüleme” kavramı, genel bir ifade ile bir kişinin ticari hayatı hakkında olumsuz intiba yaratılmasını ifade etmektedir. Görüldüğü üzere kötülemenin haksız rekabet olarak nitelendirilebilmesi için öncelikle bir beyanın (açıklamanın) olması; bu beyanın başkalarının şahsı, emtiası, iş mahsulleri, faaliyetleri yahut ticari işleri hakkında olması; nihayet bu beyanın yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici olması gerekir. Yanlış beyan, içeriği gerçekle bağdaşmayan, belirli bir vakıa veya olay ya da durum hakkında içeriği objektif olarak yanlış olan açıklamalardır. Yanıltıcı beyan, mahiyeti, tarzı ve içeriği birlikte değerlendirildiğinde açıklamanın muhatabının hataya düşmesine sebep olabilecek, yanlış izlenim bırakabilecek açıklamalardır. Lüzumsuz yere incitici beyan ise içeriği doğru olmakla birlikte ölçüsüz bir şekilde ve amacını aşarak kişi, faaliyetleri, iş ürünleri vb. hakkında olumsuz intiba yaratan açıklamalardır (Suluk, Cahit/Karasu, Rauf/Nal, Temel: Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, 2017, s. 428.). Açıklamanın “yanlış” olup olmadığını tespit bakımından yegâne ölçüt gerçekle bağdaşıp bağdaşmadığıdır. Açıklama gerçek ise bu durumda haksız rekabetten bahsedilemez. Buna karşılık açıklamanın “yanıltıcı” olup olmadığı veya “lüzumsuz yere incitici” olup olmadığı tespit edilirken kullanılacak ölçüt açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabıdır. Başka bir deyişle açıklama hangi kişi grubuna yapılıyor ise o kişi grubuna mensup orta yetenekteki bir kişinin açıklamayı anlama biçimi esas alınacaktır. Dolayısıyla bir açıklamanın belirli kişi veya kişiler tarafından ne şekilde algılandığı değil, açıklamanın orta yetenekteki olağan muhatabının algılama şekli önemlidir (Ülgen, Hüseyin/Helvacı, Mehmet/Kendigelen, Abuzer/Kaya, Aslan/Nomer Ertan, Füsun: Ticari İşletme Hukuku, İstanbul, 2015, s. 540.). Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı dernek tarafından gerçekleştirildiği tartışmasız olan kamuoyuna duyurunun dava dışı MEB’ının 15.02.2018 tarihinde resmi twetter hesabından gerçekleştirdiği açıklamaya ilişkin olduğu, açıklama gereğinin özel okullarda erken kayıtların başladığı dönemde bazı eğitim kurumlarının sosyal medyada ve gazete ilanlarında MEB’na atfederek okul başarı sıralamalarını kullanmaları ve sıralama listelerinin haksız rekabete sebebiyet verilmesi ve gerçek dışı olmasına yönelik olduğu görülmektedir. Bu itibarla davalı derneğin beyanının yanlış olmadığı tespit edilmekle birlikte bu beyanın yanıltıcı veya lüzumsuz olmadığı da anlaşılmaktadır. Zira yukarıda yer verilen davalı derneğe ait özel yasal düzenleme, tüzük ve yönetmelik hükümleri gereğince bir anlamda davalı tarafça bu duyurunun yapılması gerekmektedir. Davacı şirkete karşı haksız rekabet oluşturacak herhangi bir eylemde söz etmek mümkün değildir. Yukarıda yer verilen açıklamalara göre de yasadaki düzenleme kapsamında davacı şirket yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülenmemiştir. Duyurunun içeriği gerçek olup, davacı tarafça aksine bir delilde ileri sürülmemektedir. Bu sebeple davacının davasının subuta erdiğinden söz edilemeyeceğinden davalılardan dernek hakkında açılan davanın reddinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Diğer taraftan ise söz konusu duyuru dernek adına gerçekleştirilmiş olup duyurunun altında yönetim kurulu üyelerinin isim veya imzaları mevcut değildir. Söz konusu davalılara karşı dava açılmasında ve husumet yöneltilmesi de usul ve yasaya uygun görülmediğinden davalı gerçek kişiler yönünden usulden ret kararında da bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı ve davalının istinaf nedenlerinden bir diğeri ise davalılar yararına verilen vekalet ücretine yöneliktir. Dava haksız rekabetin tespiti, meni ve önlenmesi ile kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı olarak açılmış bulunan manevi tazminat istemine ilişkindir. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin genel hükümlerinin 3.maddesinde, müteselsil sorumlulukta dahil olmak üzere birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunacağı belirtilmiştir. Aynı tarifenin 10. Maddesinde manevi tazminat davalarında ücret düzenlenmiştir. 10/3.fıkrada, bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücretinin tarifenin 2.kısmının 2. Bölümüne göre hükmolunacağı, 4.fıkrasında, manevi tazminat davasının maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda manevi tazminat açısından avukatlık ücretine ayrı bir kalem olarak hükmedileceği belirtilmiştir. Tarifenin 2.kısım 2.bölümünde ise asliye mahkemelerinde takip edilen davalar için hukuki yardımlara ödenecek ücret 2.725,00 TL olarak belirlenmiştir. Bu anlamda yasanın 10.maddesinde belirtildiği üzere manevi tazminat istemi her bir davalı yönünden tümden reddedilmiş olduğundan söz konusu maktu vekalet ücretini geçecek şekilde vekalet ücreti verilmesi mümkün bulunmadığından davalılar yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle davalılar vekilinin nispi tarife üzerinden vekalet ücreti verilmesine ve davacı vekilinin tek vekalet ücreti verilmesine dair istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir. Diğer taraftan ise davalılardan dernek hakkında açılan dava esastan, davalı gerçek kişiler yönünden açılan dava ise husumetten reddedilmiştir. Red sebepleri farklıdır. AAÜT sinin 3.maddesi gereğince davalı dernek ve davalı yöneticileri yönünden ret sebebi farkı olduğundan ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesinde ve maktu vekalet ücreti takdirinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine, 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 4-Bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davalılardan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.06.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.