Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1292 E. 2022/1543 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1292
KARAR NO: 2022/1543
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2019
NUMARASI: 2018/46 E. – 2019/448 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen “… Yetkili Teknik Servis ve Satıcılık Sözleşmesi” kapsamında davacının, ürünlerin toptan ve perakende satışını ile servis hizmeti sunduğunu ve sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmesine rağmen, davalı tarafından keşide edilen Beşiktaş … Noterliğinin 20.01.2016 tarihli ihtarla sözleşmenin “aralarında akdedilen sözleşmenin çeşitli hükümlerine, ticari teammüllere, …’ün gerekli gördüğü ticari ve idare prosedürlere ve çalışma koşullarına uymadığı” nedeniyle feshedildiğini, davalının iddialarının somut bir nedene dayanmaması nedeniyle fesih sonrası, davalı şirketin bir yetkilisinin, başka bir kişi adına bayilik sözleşmesi yapılmasını teklif ettiğini, bunun üzerine davacının yakını olan …adına sözleşme yapıldığını ve bu şekilde bayilik ilişkisinin hayata geçmesi için davacının masraf yaptığını, ancak bu şekilde tesis edilen bayilik sözleşmesinin de bir hafta sonra sonlandırılarak müvekkilinin zarara uğratıldığını, davalının TTK’nın 102. maddesinde belirtilen acente olduğunu, TTK’nın 121. maddesi gereğince belirsiz süreli sözleşmenin ancak üç aylık ihbar süresine uyularak feshedilebileceği halde bu süreye uyulmadığını, ihtarda 15 günlük süre verildiğini, servis hizmeti sunan müvekkilinin aldığı işleri tamamlayamadığını ve satışı yapılarak faturası düzenlenmesine rağmen tahsil edilmeyen bedeller yönünden uğradığı zararların tespiti ile tahsilinin gerektiğini, TTK’nın 122. maddesi uyarınca müvekkilinin yaptığı abonelikler nedeniyle davalının menfaat elde etmeye devam etmesi nedeniyle müvekkilinin denkleştirme tazminatı alacağının bulunduğu, bayilik sırasında alınan 10.000,00 TL tazminata haksız şekilde el konulduğunu, fesih sonrası davalı şirket yetkilisinin vadine güvenerek yakını adına aldığı bayilik nedeniyle masraf yapıldığını, haksız ve süreye uyulmadan yapılan fesih nedeniyle davacının zarara uğradığı gibi, sözleşme nedeniyle elde edilecek gelire güvenilerek yapılan harcamaların dahi ödenemediğini, bu nedenle müvekkilinin manevi zarara da uğradığını ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminatın sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında 01.10.2013 tarihinde “… Yetkili Teknik Servis Ve Satıcılık Sözleşmesi” imzalandığını ve davacının yetkili servis ve bayi olarak yetkilendirildiğini, sözleşme kapsamında davalının, davacıya yönlendirdiği müşterilere davacının hizmet vererek, verdiği hizmet karşılığında prim tahsil etmek suretiyle kazanç elde ettiğini, taraflar arasında acentelik ilişkisi bulunmadığını, davacının … üyelik satışı yapmasına rağmen bu işlemleri kendisi adına yaptığından riskin de kendisine ait olduğunu, davacının sahte üyelikler yapmak suretiyle müvekkilini zarara uğrattığını, sözleşmenin 4.1.1.28 maddesi uyarınca davacının yasal olmayan abonelik tesis etmesinin suç olduğunu, bu durumda davalının sözleşmeyi feshetme hakkı ile birlikte zararını ve cezai şartı talep hakkı bulunduğunu, tespit edilen usulsüzlükler nedeniyle davacıya ceza faturası düzenlendiğini ve ödenmeyen fatura bedelinin tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takip başlatıldığını, bu nedenle feshinin haklı olduğunu, sözleşmenin feshinden sonra başka biri üzerinden bayilik yapılması önerisinde bulunulmadığını, aksine yeni bayi Mesut Şahin’in davacı ile hiçbir ilgisi olmadığı halde, davacı tarafından yakını olduğu belirtilerek kendisine zarar verdiğini bildirdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde sözleme uzmanı Dr. Öğr. Üyesi … ile mali müşavir …’ndan alınan 12/12/2018 tarihli bilirkişi raporu ile; davacının defter ve belgelerini incelemeye ibraz etmediği, bu nedenle davacının maddi zararının tespit edilemediği, bayi kontrol ve denetleme sistemi kapsamında düzenlenen ve davacı …’nın imzasını havi belgedeki ‘üyeliklerin nasıl olduğunu hatırlamıyorum, eminin 2016 yılı tertemiz Mersin için … Kendi adıma söz veriyorum …’ şeklindeki beyanı ile usulsüzlüğün davacının kabulünde olduğu, bu kapsamda feshin haklı nedene dayandığı tespit edilmiştir. Dosya kapsamı, düzenlenen bilirkişi raporu ve tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı tanığı …’ın ‘O tarihlerde bölge müdürü … Bey bazı satışlarımızın usulsüz olduğunu söyledi. Esasen davacı usulsüz satışları kendisi tespit etmişti. Hatta 16.000,00 TL civarında bir ceza kesildi.’ şeklindeki beyanından da davacının sözleşmeye aykırı eylemleri sabit görüldüğünden feshin haklı sebebe dayanması nedeniyle davanın reddine..” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece sözleşmenin TTK’nın 122/5. maddesi kapsamında tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme niteliğinde olduğunun tespit edilerek, uyuşmazlığın TTK’nın acentelik hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiğinin kabul edildiğini, buna rağmen feshin haklılığı veya haksızlığı veya sözleşme hükümlerine uygunluğu konusunda yeterli inceleme yapılmadan karar verildiğini, gerekçede kısaca “Davacının sözleşmeye aykırı eylemleri sabit görüldüğünden” denilerek karar verildiğini, kararın eksik incelemeyle verildiğini, sözleşmeye aykırı eylemlerin ne zaman gerçekleştiği, ne zaman tespit edildiği ve fesih hakkının sözleşmede yer alan 15 günlük sürede kullanılıp kullanılmadığı konusunda herhangi bir inceleme ve tespit bulunmadığını, sözleşmenin, 16.2.5 maddesinde, bayinin iş bu sözleşmede yer alan taahhütlerinden birini yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi halinde …’ün yazılı bildirim tarihini takip eden 15 gün içerisinde sözleşmeyi feshedebileceğinin düzenlendiğini, bu nedenle herhangi bir sözleşmeye aykırılığın tespit edildikten sonra, fesih hakkının 15 gün içinde kullanılmaması durumunda, artık bu tespit nedeni ile fesih hakkının kullanılamayacağını, sözlemenin 16.2.3. maddesinin haksız şart olmasına rağmen, …’ün 15 gün önceden bildirimde bulunmak kaydı ile sözleşmeyi hiçbir sebep göstermeden feshedebileceğinin düzenlendiğini, TTK’nın 121. maddesine göre belirsiz süreli bu tür sözleşmelerin biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedilebileceğini, bu kapsamda haklı neden bulunması halinde sözleşmenin derhal feshedilebileceğini, buna rağmen ihtarla 15 günlük süre verilmesi nedeniyle feshin sözleşmenin 16.2.5.maddesine göre yapılmadığını, 16.2.3.maddesine göre yapıldığını gösterdiğini, gerçek dışı üyelik yapılmadığını, müvekkilin gerçekdışı üyelikleri engellemek için çaba sarf ettiğini, gerçek dışı üyelikleri bizzat tespit ederek engellemek için gerekli işlemleri yaptığı, mahkemece itibar edilen tanık beyanında da bu hususun yer aldığını, sorumluluğu yerine getiren, tespitleri kendi yapan davacı olduğu halde bu eylemlerin sözleşmeye aykırı olduğunun kabulü ile karar verilemeyeceğini, akde aykırı işlemi tespit ettiği halde fesih hakkını kullanmayan tarafın, yeni bir akte aykırı eylem olmadıktan sonra eski eyleme dayanarak daha sonra sözleşmeyi feshedemeyeceğini, mahkemece akde aykırılığın bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa hangi tarihe gerçekleştiği belirlenmeden karar verildiğini, ayrıca davalının akde aykırılıktan haberdar olduktan sonra fesih hakkını süresinde kullanıp kullanmadığının araştırılması gerektiğini, esasen davalının genel ifadeler yerine akde aykırı işlemlerin ne olduğunu bildirerek sözleşmeyi süresinde feshetmesi gerektiğini, ihtarda somut bir neden bulunmadığını ve genel olarak sözleşmeye aykırı davranıldığı iddiasıyla sözleşmenin feshedildiğini ve bu şekilde bir feshin geçersiz olduğunu, mahkemece davacının 2016 yılı daha temiz bir yıl olacak beyanı ve tanık beyanı dışında bir araştırma yapmaksızın davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin denkleştirme tazminatı alacağının bulunduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taralar arasındaki acentelik sözleşmesinin davalı yanca feshi nedeniyle davacının uğradığı maddi ve manevi zarar ile denkleştirme tazminatı alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında 01.10.2013 tarihinde “…” düzenlenmiştir. Sözleşmenin 16/1.maddesine göre, sözleşme süresi imza tarihinden itibaren 1 yıldır. Taraflardan herhangi biri sözleşme süresinin sona ereceği tarihden 15 gün önce ihbarda aksi yönde yazılı ihbarda bulunmaz ise sözleşme aynı şartlarda 1 yıl süreyle yenilenmiş sayılır. Buna göre taraflar arasındaki sözleşmenin 01.10.2015 tarihinden itibaren 1 yıl süreyle yenilendiği ve sözleşme süresinin 01.10.2016 tarihinde dolacağı görülmüştür. Davalı tarafından yenileme süresi içerisinde keşide edilen Beşiktaş …Noterliğinin 20.01.2016 tarihli ihtarı ile davacının sözleşmenin çeşitli hükümlerine ticari teamüllere, …’ün gerekli gördüğü ticari ve idari prosedürlere ve çalışma koşullarına uyulmaması nedeniyle davacının sözleşmeye aykırı davrandığının tespit edilmesi nedeniyle ihtarın tebliğinden itibaren 15. Günün sonunda hüküm ifade edilmek üzere sözleşmenin fesih edildiği bildirilmiştir. Davacı, sözleşmenin TTK’nın 121.maddesinde belirtilen 3 aylık süreye uyulmaksızın ve haklı neden bulunmaksızın fesih edilmesi nedeniyle uğradığı maddi zararları, manevi zararları ve denkleştirme tazminatı talebi ile eldeki davayı açmıştır. TTK’nın 121.maddesine göre acentelik sözleşmesi belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir. Bu durumda, davalının feshinin anılan yasa hükmü ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre haklı nedenle fesih olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Davalı, göndermiş olduğu fesih ihtarıyla bağlı olup, fesih nedeni sonradan değiştiremez. Fesih ihtarında genel olarak davacının sözleşmeye aykırı davrandığı belirtilmiş olup, yargılama sırasında bu aykırılıklar açıklanmıştır. Buna göre, davacı tarafından sahte abonelikler tesis edilerek prim alınması nedeniyle, davalı şirketin zarara uğratılması nedeniyle sözleşmenin 16/2.maddesine göre sözleşmenin fesih edildiği savunulmuştur. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde 4. maddedeki düzenlemeler dikkate alındığında, davacının, davalıya ait paket ve yayın içeriği paketlerini satın alacağı ve bunların kendi nam ve hesabına satarak komisyon elde edeceği belirlenmiştir. Buna göre davacı, davalı tarafından satılan emtiayı kendisi satın alarak çalışma bölgesinde nihai tüketiciye satacaktır. Sözleşmenin 4.1.1.28. maddesinde bayinin hissedarları, müdürü ve idarecileri abonelik sözleşmelerini akdederken gerekli her türlü özeni göstermeyi, abone isim ve adres bilgileri ve satış koşullarına ilişkin bilgileri eksik, yanlış ve hatalı olmayacağını, bildirimi yapılan abonelik ile abone bilgilerinin mevcudiyetini ve doğruluğunu, kabul, beyan ve taahhüt ettiği, yasal olmayan abonelik sözleşmesi akdedilmesinin suç teşkil edeceği, gerçekte mevcut olmayan şahıs ve adres bilgileri kullanılarak abonelik sözleşmesi akdedilmesi durumunda …’ün uğrayacağı tüm zararları ödemeyi davacının kabul ettiği, yanlış, hatalı olduğu tespit edilen her bir abonelik nedeniyle cezai şart uygulanacağı kabul edilmiştir. Nitekim, davacının sahte abonelikler tesis etmesi nedeniyle davacı tarafından cezai şart faturası düzenlenerek takip başlatılmıştır. Dinlenen tanık anlatımında ve davacının sunulan imzalı beyanında, sahte abonelikler yapıldığı kabul edilmiştir. Her ne kadar bu sahte işlemler davacı trafından tespit edilip davalıya bildirildiği ileri sürülmüş ise de sözleşme ve hukuki uygulamalara göre davacının yanında çalıştırdığı kişilerin eylemlerinden sorumlu olduğu ve davacının yararlandığı bir usulsüz işlemin davacının bilgisi dışında yapıldığının kabul edilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı değerlendirilerek, sahte aboneliklerin haklı nedenle fesih nedeni olduğu kabul edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin feshe ilişkin 16.2.3.maddesinde davalının on beş gün önceden bildirimde bulunmak kaydıyla gerekçe göstermek zorunda kalmaksızın ve tazminat ödemeksizin iş bu sözleşmeyi her zaman fesih edebileceği düzenlenmiştir. Ancak, feshin haksız olması halinde davacının uğradığı zararların tazmini gerekir. Sözleşmenin 16.2.5. maddesinde ise iş bu sözleşme yer alan taahhütlerden herhangi birisinin bayi tarafından yerine getirilmemesi ve/veya eksik yerine getirilmesi halinde, …’ün yazılı bildirim tarihini takip eden on beş gün içerisinde sözleşmeyi fesih etme hakkı mevcuttur. Belirtilen düzenlemede, sözleşmeye aykırı bir işlemin yapılması halinde davalı tarafından davacıya akde aykırılığın giderilmesi için süre verileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Güven ilişkisinin önemli olduğu acentelik sözleşmesinde davacı acentenin, sahte abonelik tesisi suretiyle haksız kazanç elde etmesi ve davalının hakkının zedelenmesi nedeniyle ayrı bir ihbara ve süre verilmesine gerek olmaksızın sözleşmenin fesih edilmesi yerindedir. Davacı, feshe bağlı olmayan, acentelik ilişkisinin devam ettiği döneme ilişkin hak ediş alacağı bulunduğunu usulüne uygun delillerle kanıtlamamıştır. Bu tespitlere göre, davacı vekili tarafından ileri sürülmüş olan istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına; fazla yatan 517,30 TL istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.11.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.