Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1271 E. 2020/1063 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1271
KARAR NO: 2020/1063
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/12/2019
NUMARASI: 2018/1327E. 2019/1480K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından yasıl süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası, davacı vekilinin öncelikle inceleme talebinin kabul edilmesi üzerine, ele alınıp incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … tarafından işbu davada davalı durumda bulunan … Ltd. Şti.’ne, aralarında ticari iş yapacakları düşüncesiyle iki adet çek verdiğini, daha sonra aralarında herhangi bir hukuki ilişki bulunmamasına rağmen davalı tarafça 05.04.2014 tanzim tarihli keşidecisin … Ltd. Şti. olan, 50.000 TL bedelli, … Kozyatağı Şubesine ait olan, müvekkilin ciranta bulunduğu bir adet çek ve 19.04.2014 tanzim tarihli keşidecisin … Ltd. Şti. olan 50.000 TL bedelli, … Kozyatağı Şubesine ait olan, müvekkilin ciranta bulunduğu bir adet çek olmak üzere toplam 100.000,00 TL bedelli iki adet çeklerden dolayı davacı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasıyla kambiyo senedine özgü haciz yoluyla takibe girişildiğini, Müvekkili …’ün takibe konu çeklerde ciranta durumunda olup icra dosyası kapsamında alacaklı durumunda bulunan …ya müvekkili aralarında ticari ilişki kurulma inancına güvenerek bu çekleri vermiş olup, daha sonrasında herhangi bir şekilde aralarında bir ticari veya hukuki ilişki meydana gelmediğini, bu durumun ticari defter kayıtlarında da sabit olduğunu belirterek, davanın kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına konu iki adet çek nedeniyle müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacı suiniyetli ve sebepsiz zenginleşme niyet ve amacı ile hareket ettiğini, davacının, davalı Müvekkiline borcundan dolayı iki adet çeke dayalı olarak İstanbul Anadolu 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/145 D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alındığını, bu kararın İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, Davacı taraf kendisine henüz tebligat dahi yapılamadan İstanbul Anadolu 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/378 E. sayılı dosyası ile çekte ciranta olduğunu karşılıksız çek tazminatı ve çek komisyonundan sorumlu olmadığını, dolayısı ile bu kalemler çıkartılmak sureti ile ödeme emrinin düzeltilmesini talep ettiğini, Mahkemece de davacının talebi gibi karar verildiğini, akabinde düzeltilerek yeniden gönderilen ödeme emrine ve borca herhangi bir muhalefeti olmadığını ve takibin kesinleştiğini, davacının araçlarına haciz konulduğunu, bu kez davacının, yatırılan araç yakalama avansının satış avansı olarak değerlendirilemeyeceğini, satış avansı yatırılıp aracın satışı istenmediği için haczin düştüğünü, dolayısıyla aksi yöndeki müdürlük kararının kaldırılmasını talep ettiğini, yine Mahkemece talebi doğrultusundan karar verildiğini, Akabinde araçlara tekrar haciz ve yakalama şerhi konulduğunu, satış avansı yatırıldığını ve kolluk tarafından yakalanıp otoparka çekilen … plaka sayılı araç ihale ile satıldığını, ancak davacının ihalenin feshi talebi İcra Hukuk Mahkemesi talebi reddetmiş ise de İstanbul BAM 23. Hukuk Dairesince ihalenin feshine karar verildiğini, Alacaklısı …, Vekili: Av. …’ın Borçluların ise dava konusu dosyalarının borçluları olduğunu, yani Borçlu …, Vekili: Av. … olan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında bu davaya konu icra dosyasına haciz konulmuş olması olduğunu belirterek, mesnetsiz ve suiniyetli davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava menfi tespit davası ise de davanın dayanağının TTK 780 ve devamı maddelerinde düzenlenen çeke dayalı menfi tespit davası olduğu, HMK 190 maddesi gereğince ispat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça , iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu,2 fıkrasında kanuni bir karineye dayanan tarafın sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altında olduğu, karşı tarafın kanuni karinenin aksini ispat edebileceği, davacı tarafından çeklerdeki imzaya yönelik bir itirazda bulunulmadığı, çeklerin ileride gerçekleşecek ticari ilişkiye dayalı olarak verildiğine ilişkin yerine getirilmeyen bir hukuki ilişkinin varlığı için verildiğinin ispat külfetinin davacı çek borçlusunda olduğu, toplanan mevcut delillere göre davanın ispatlanamdığı anlaşılmakla davanın reddine, her ne kadar davalı tarafından tazminat talep edilmiş ise de teminat yatırılarak takip durdurulmamış olduğundan davalının şartları bulunmayan tazminat talebinin de reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle davanın reddine, koşulları bulunmayan tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davanın, iki adet çeke dayalı menfi tespit davası olup ispat yükünün alacaklı olduğunu iddia eden davalıda olduğunu, ilk derece mahkemesinin ispat yükünü yanlış değerlendirerek davacıyı ağır bir ispat yükü altında bıraktığını,Dava açılırken, delil olarak tarafların ticari defterlerine de dayanıldığını, mahkemenin, tüm taleplere rağmen ticari defterleri incelemekten kaçındığını, defterlerin incelenmesi talebinin gereği yerine getirilmeden Mahkemece davacıya yemin teklif hakkının hatırlatılarak yemin teklif edip etmeyeceğinin sorulduğunu, delillerin tümü toplanmadan doğrudan yemin deliline başvurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Hukukumuzda kambiyo senetlerinin mutlak bir ispat vasıtası olarak kabul edilmediği durumlar bulunduğunu, menfi tespit davasında tek başına kambiyo senedinin, alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli kabul edilmemesi gerektiğini, aksi takdirde kötü niyetli üçüncü kişilerin haksız menfaat elde etmelerinin söz konusu olabileceğini, Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72. maddesi uyarınca, takibe dayanak yapılan iki adet çekin davalı nezdinde bedelsiz kaldığı iddiasına dayalı olarak icra takibinden sonra açılmış mir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, icra takibine konu iki adet çekin ticari ilişki kapsamında davalıya avans olarak verildiğini, bu çekler karşılığında davalıdan mal veya hizmet alınmadığını, çeklerin davalı nezdinde bedelsiz kaldığını iddia ederek menfi tespit talebinde bulunmuş, delil olarak icra takip dosyası, bilirkişi incelemesi, tanık ve yemin delillerinin yanında ticari defter ve kayıtlara da dayanmıştır. İlk derece mahkemesince basit yargılama usulüne göre dilekçelerin teatisi tamamlandıktan sonra 02.04.2019 tarihli duruşmada ön inceleme yapılıp tahkikata geçilmiş ve davacı vekiline, çeklerin ticari ilişki nedeniyle verildiğine ilişkin iddiasını kanıtlayacak belgeleri sunması ve ayrıca, davalı vekiline, tanıkları hangi konuda dinleteceğini açıklaması için iki hattalık süre verilmiştir. Bunun üzerine davalı vekili, davacının davalı şirketten mal aldığına dair tanıklık yapacak kişilerin isimlerini bildirip tanık olarak dinlenmesini istemiştir. Buna göre, davaya konu çeklerin, taraflar arasındaki ticari ilişkideki mal alış verişi kapsamında davalıya verildiği hususu davalının da kabulünde olan bir husustur. Davacı vekili, 16.04.2019 tarihli dilekçesinde, çeklerin davalıya ilerde gerçekleşecek ticari ilişki için avans olarak verildiğini, davalıdan mal almadığını ve çeklerin bedelsiz kaldığını tekrarlamış ve dava dilekçesindeki delillerini tekrarlamış, yani ticari defterlerin bilirkişi eliyle incelenmesini istemiştir. İlk derece mahkemesi, 09.07.2019 tarihli celsede, HMK’nın 200. maddesi uyarınca tanık dinletme talebini reddetmiş, aynı ara kararının 2. Maddesiyle de “…2-Davacı tarafından delil listesinde yemin deliline dayanılmış olmakla yemin hakkını kulanacak ise yemin metnini hazırlayıp mahekememize sunması için iki hafta süre verilmesine, aksi takdirde yemin hakkında vazgeçmiş sayılacağının ihtarına, (ihtar edildi) yemin metni hazırlandığında davalıya yemin metni gönderilerek yemin için belirlenen günde mahkememizde hazır bulunması aksi takdirde yemine konu hususların kabul edeceğinin ihtarına, yemin metninin davalı asile tebliğine,” karar vermiştir. Bu ara karar üzerine davacı vekili, 23.07.2019 tarihli dilekçeyle, delil olarak ticari defterlere dayandıklarını, öncelikle ticari defterler incelenmeden yemin deliline başvurmak zorunda bırakılmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, öncelikle ticari defterlerin bilirkişi eliyle incelenmesi gerektiğini belirterek, mahkemenin ara kararından rücu etmesini istemiş, mahkemenin bu rücu talebini kabul etmeme ihtimaline göre de yemin metnini sunmuştur. Mahkemece, davacının rücu talebi yerinde görülmeyerek, 06.11.2019 tarihli celsede davalı şirket yetkilisine yemin eda ettirilmiş, davalı yetkilisi beyanında, davaya konu çekleri davalıya verilen mallar karşılığında aldığını, bedellerini tahsil edemediğini ve alacaklı olduğunu belirtmiştir. Mahkemece, takip eden celsede, istinafa konu ret kararı verilmiştir. Ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere, davacının ileride gerçekleşecek ticari ilişki kapsamında davalıdan alınacak mal karşılığı çekleri verdiği iddiasının bulunduğu, davalının da çekleri, davalıya satılan mallar karşılığı aldığına dair savunmasının bulunduğu, böylece çeklerin ticari ilişki kapsamında verildiği iddia ve savunmasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı, bu çekler karşılığı mal almadığını, davalı da bu çekler karşılığı mal verdiğini savunmaktadır. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, HMK’nın 222 ve TTK’nın 83. maddeleri uyarınca, öncelikle tarafların ticari defterlerinin ibrazı usulüne uygun şekilde emredilerek, ibraz edilecek taraf ticari defter ve dayanak kayıtlarının incelenmesi suretiyle rapor alınması, bundan sonra gerekiyorsa, ispat yükü üzerinde olan tarafa yemin delilinin hatırlatılması gerekirken, ticari bir davada, açıkça dayanılmasına rağmen ticari defter ve kayıtların incelenmeden, davacının doğrudan yemin deliline başvurmak zorunda bırakılmış olması ve buna göre sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin davanın çözümünde oldukça önemli bir delili değerlendirmeden karar vermiş olması nedeniyle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf harçlarının, talep halinde kendisine iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince esas hükümle birlikte, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle vekesin olarak karar verildi.15/10/2020
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca karar kesindir.