Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1212 E. 2023/1197 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1212
KARAR NO: 2023/1197
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/01/2020
NUMARASI: 2018/906 E. – 2020/75 K.
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl ve birleşen davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karara karşı, tüm taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Asıl davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2017 yılına ilişkin olağan genel kurulun 20/03/2018 tarihinde toplandığını, TTK’nın 420.maddesine göre ve davacının talebi gereğince gündemin 2,3,4 ve 6.maddelerinin görüşülmesinin ertelendiğini, gündemin 5,7 ve 8 no’lu maddelerinin görüşülmesinin ertelenmediğini, davacının muhalefetinin tutanağa geçirilmesi suretiyle oy çokluğu ile karar alındığını, erteleme talebine rağmen görüşülerek karara bağlanan 5,7 ve 8 no lu maddelerin iptali hususunda İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesine açılan davanın 2018/533 Esas sayılı dosya ile görülmekte olduğunu, ertelenen konular görüşülmek üzere olağan genel kurulun 28/06/2018 tarihinde toplandığını, ikinci genel kurulda alınan kararlara davacının olumsuz oy kullanarak muhalefet ettiğini, daha önce sorulan ve cevaplanmayan soruların yeniden sorulup özel denetçi talep edildiğini, ancak genel kurulun sorulara cevap verildiğinden bahisle soruların cevaplanmadığını ve özel denetçi tayini talebinin reddedildiğini, şirketin bağlılık raporunun TTK’nın 199.maddesinde aranan sürede hazırlanmadığını, bu nedenle yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporuna yansımadığını, yönetim kurulu yıllık faaliyet raporunun incelenmesinin yapıldığı bağımsız denetim raporunda da bu eksikliğin dile getirildiğini, bağlılık raporunun kanuni şartları taşımadığını, ayrıca bağlılık raporunun 15 gün önce pay sahiplerinin incelenmesine sunulması gerekirken genel kurullardan önce incelemeye sunulmadığını, 3.maddenin görüşmesi sırasında davacı tarafından şirkete borç olarak verilen USD cinsinde paranın şirket tarafından tek taraflı ve onay alınmaksızın TL’ye alındığı günki kur üzerinden çevrildiğini, … Anonim Şirketi tarafından kabul edilmeyen, yok hükmünde görülen şirketin, bu şirkete olan 51.000.000,00 TL değerindeki borç erteleme sözleşmesinin mali tablolardan görülmediğini, buna yönelik soruların dürüst cevap verme ilkesi uyarınca cevaplanmaması nedeniyle mali tabloların gerçeği yansıtmadığını, buna rağmen onaylanmasına ilişkin kararın iptalinin gerektiğini, gündemde olmamasına rağmen bir kısım yönetim kurulu üyelerinin azline karar verilerek yeni yönetim kurulu üyelerinin seçildiğini, davacının bilgi alma, özel denetçi tayini ve işbu davalardaki temel talebinin şirkette önemli sayılacak tüm işlemlerin müvekkilinin bilgisi olmaksızın yapılmış ve yapılıyor olması nedeniyle finansallara güvensizlik olduğunu, bağlılık raporunun kanuni içeriğe sahip olmadan hazırlandığını, buradan şirketin finansal durumuna ilişkin bilgi sahibi olmanın mümkün olmadığını, bu nedenle de yıllık faaliyet raporunun eksik ve hatalı olduğunu, bunlara dayılı olarak hazırlanan bağımsız denetim raporunun da eksik inceleme ürünü ve yanıltıcı olduğunu, genel kurulda yapılan seçimin azlık menfaatlerine ve objektif iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, önceki genel kurulda 5 nolu karar ile yönetim kurulu üyesi olarak …, … Holding, … İnş.ve Tic.AŞ ile …’ın seçildiğini, bu kararın iptali için açılan davanın derdest olduğunu, ikinci ikinci genel kurulda yapılan yeni yönetim kurulu üyesi seçiminin, birinci genel kuruldaki seçim kararının iptal edilebilirliğini dolanmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek, 28/06/2018 tarihinde yapılan 2017 yılına ait genel kurul toplantısında alınan 2 sayılı kararının, 3 sayılı kararın bilanço ve kar zarar hesaplarının onaylanmasına ilişkin kısmının ve 4 sayılı kararın yönetim kurulu üyelerinin azli ve yenilerinin seçimine ilişkin kısmının iptaline, gerektirici sebeplerin varlığı halinde ise butlanına veya yok hükmünde olduklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl davada davalı vekili, savunmasında özetle; … Şirketler Grubunun 1961 yılında temellerinin atıldığını, davalı şirketin bu grupta gayrimenkul alanında faaliyet gösteren ana şirketi olduğunu, davacı …’nin ilişkili diğer şirketlerde de pay sahibi olduğunu, bunların bir kısmında davacı veya birinci dereceden akrabalarının yönetim kurulu üyesi olduklarını, 2018 yılına kadar genel kurul toplantılarında davacının da katılımıyla finansal raporların oybirliğiyle onaylandığını, ancak davacının kötüniyetli olarak birinci genel kurulda müzakerelerin ertelenmesi talebinde bulunup ikinci genel kurulda alınan kararlar aleyhine iptal davası açtığını, şirketler hakkındaki tüm bilgilerin tüm hissedarlara ve yöneticilere her ay düzenli olarak gönderildiğini, davacının dava konusu ettiği hususlara ilişkin bilgilerin davacıya verildiğini, şirketin aile şirketi olması nedeniyle esasen pay sahiplerinin şirket hakkında zaten her türlü bilgiye sahip olduklarını, yalnızca 2017 yılı için gönderilen raporların 500 sayfayı bulduğunu, bu sebeple davacının bilgi sahibi olmadığını iddia edemeyeceğini, davacının genel kurul öncesinde şirkete ait çok sayıda bilgi ve belge talep ettiğini, bilgi verilip belgelerin de kendisine sunulduğunu, 2017 yılına ait yönetim kurulu faaliyet raporu, bilanço ve finansal tabloların 09/03/2018 tarihi itibari ile şirket merkezinde pay sahiplerinin incelemesine hazır edildiğini, davacının şirkete gelerek inceleme talebinde bulunmadığını, bu nedenle bilgi alma ve inceleme hakkının ihlal edildiğinin söylenemeyeceğini, davacının genel kurullardaki sorularının cevaplandırıldığını, müzakerelerde oylama yapılmadığını, karar alınmadığını, sadece konunun tartışıldığını, kaldı ki davacının temsilcisinin sorularının cevaplandırıldığını, bu nedenle 2 nolu gündem maddesinin iptalinin söz konusu olmayacağını, önceki yıllara ait faaliyet raporu, denetçi raporu ve finansal tablolara davacının itiraz etmediğini, bağlılık raporunun talep edildiği zaman hazırlandığını, sonradan ya da önceden hazırlanmasının içeriğe bir etkisinin bulunmadığını, kaldı ki aylık raporların bağlılık raporunda bulunması gereken her türlü bilgiyi içerdiğini, davacının şirketle ilgili her türlü bilgiye sahip olduğunu, borç erteleme sözleşmesine konu borcun bilançoda gösterildiğini, bilançonun şirketin gerçek mali durumunu yansıttığını, şirketin yönetimsiz kalmaması için Türk Ticaret Kanununun 413/3.maddesi gereğince yeni yönetimin seçildiğini, önceki yönetimde yer alan kişilerin seçilemeyeceğine dair bir düzenlemenin bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Birleşen davada davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 28/06/2018 tarihli genel kurul toplantısına davacının pay sahibi olarak katıldığını, kararlara muhalif kalarak muhalefetini tutanağa geçirdiğini, gündemde olmamasına rağmen yönetim kurulu faaliyet raporunun oylandığını ve gündemin 2 nolu kararı ile onaylandığını, yönetim kurulu faaliyet raporunun gerçeği yansıtmadığını, şirketin borca batıklığının gizlenmeye çalışıldığını, yönetim kurulunun şirketin teknik iflasta olduğunu kabul ettiğini, ancak kanuna aykırı ve fiktif değerlendirmelerle şirketin öz kaynaklarını yerinde gösterdiklerini, yönetim kurulu faaliyet raporu ile bilançonun gerçeğe aykırı olduğunu, yönetim kurulu faaliyet raporunun gerçeği yansıtmaması nedeni ile onaylanmasına ilişkin kararın iptalinin gerektiğini, sermaye kaybının yıllık bilançoya göre tespit edileceğini, genel kurula sunulan bilançonun gerçeği yansıtmadığını, … Anonim Şirketi ile yapılan borç erteleme sözleşmesinin bilançoda yer almadığını, bunun bağımsız denetçiye de sunulmadığını, genel kurul toplantısında gerçeğe aykırı beyanda bulunulduğunu, Hadımköy projesinin gecikmesinden kaynaklı gecikme cezaları miktarının 50.000.000,00 USDye ulaştığını, buna rağmen bilançoda yer verilmediğini, 20/03/2018 tarihli genel kurulun azınlık talebi üzerine ertelendiğini, birinci genel kurulda alınan kararların iptali için İstanbul 13.Asliye Ticaret MAhkemesinin 2018/549 Esas sayılı dosyasında açılan davanın derdest olduğunu, ertelemeye rağmen faaliyeti müzakere edilmeyen ibrası ertelenen yönetim kurulu yerine aynı kişilerden oluşan yeni bir yönetim kurulu seçimine gidildiğini, bunun yasaya aykırı olduğunu, itirazlara rağmen yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, Türk Ticaret Kanununun 436.maddesindeki yasağa aykırı olarak yönetim kurulu üyelerinin ibrada oy kullandıklarını ileri sürerek, 28/06/2018 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2,3 ve 4 numaralı gündem maddelerine ilişkin kararların iptaline, re’sen gözetilecek sebeplerle butlanına, iptali talep olunan kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili, savunmasında özetle; yönetim kurulu faaliyet raporunun müzakeresinin veya onaylanmasının genel kurul kararı olmadığını, buradaki oylamanın müzakerenin sona erdiğinin tespiti mahiyetinde olup iptalinin dava edilemeyeceğini, azlığın muhalif oy kullanması nedeniyle yönetim kurulunun ibrasının gerçekleşmediğini, faaliyet raporunda yer alan Türk Ticaret Kanununun 376/2.maddesine yönelik tespit ve değerlendirmelerin yönetim kurulunun takdirinde olduğunu, davacının 2014-15-16 yıllarından beri şirketin dönem zararlarını bildiğini, 2018 yılında haberdar olunmuş gibi davranılmasının dürüstlük kuralları ile bağdaşmayacağını, davaya konu finansal tabloların davalının da katıldığı toplantıda oy birliği ile kabul edilen finansal tabloların düzenlenmesi usulü ile düzenlendiğini, davacının karşı koymasının iyi niyetli olmadığını, ara bilançonun mevzuata uygun düzenlendiğini, şirketin finansal tablolarıyla ilgili tüm kayıt ve belgelerin pay sahipleri ile paylaşıldığını sözlü ve yazılı olarak bilgi verildiğini, ara bilançoların Türk Ticaret Kanununun 398 ve devamı maddeleri uyarınca denetim kapsamında olmadığını, bu nedenle bağımsız denetim raporunun geçersizliğinden bahsedilemeyeceğini, bağımsız denetçilerin şirket organı olmadığını, bunların hazırladıkları rapordan hareketle genel kurul kararlarının iptalinin istenemeyeceğini, yönetim kurulunun finansal yapının sağlamlaştırılması için birden çok önlem aldığını, şirketin kredi borçlarının yılları itibari ile azaldığını, şirketin … Anonim Şirketi İle yaptığı borç erteleme sözleşmesinin bilançoda gösterildiğini, Türk Ticaret Kanununun 413/3.maddesi gereğince 2.toplantıda yönetim kurulu üyelerinin seçilebileceğini, şirketin organsız kalmaması için bu yola gidildiğini, hukuka aykırılık olmadığını, pay sahiplerinin hiçbir hakkının sınırlanmadığını, davacının bütün sorularına cevap verildiğini, butlan halinin söz konusu olmadığını, huzurdaki davada şirketin muhtemel zararına karşılık Türk Ticaret Kanununun 448. ve 451.maddeleri gereğince davacıların uygun görülecek miktarda teminat yatırması gerektiğini, HMK’nın166.maddesi gereği İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/906 Esas sayılı dosyası ile huzurdaki dava dosyasının birleştirilmesinin gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Elde ki asıl ve birleşen dava; Davalı … Yapı İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 28/06/2018 tarihli genel kurulunda, hazırlanan finansal tablolar ile faaliyet raporlarının onaylanması ilişkin 2 ve 3 nolu gündem maddeleri gereğince alınan kararların, 4 no lu ibra ve yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin gündem maddesi gereğince alınan kararın iptal ve butlan koşullarının olup oluşmadığı istemine ilişkin, Türk Ticaret Kanununun 445.maddesine dayanan davadır. Davalı … Yapı İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin dava tarihinde ki adresinin mahkememiz yargı çevresinde olması nedeniyle davaya bakma yönünden mahkememizin Türk Ticaret Kanununun 445.maddesi gereğince yetkili olduğu, olağan genel kurul toplantı tutanağı içeriğine göre de, davacıların iptali talep olunan kararlara muhalefet ettikleri ve muhalefetlerini tutanağa işlettikleri, davanın yasal süresi içerisinde açıldığı, bu hususlarda Türk Ticaret Kanununun 445 ve 446.maddelerine aykırılık bulunmadığı, anlaşılmıştır. Açılmış olan asıl ve birleşen davaya ilişkin yapılan yargılama da mahkememiz tarafından, dava konusu edilen …nin 28/06/2018 tarihli genel kurulunda, hazırlanan finansal tablolar ile faaliyet raporlarının onaylanması ilişkin 2 ve 3 nolu gündem maddeleri gereğince alınan kararların, 4 no lu ibra ve yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin gündem maddesi gereğince alınan kararın, yasaya, ana sözleşmeye, eşitlik ilkesine ve iyi niyet kuralları ile dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığı, iptali ve butlanı koşullarının olup oluşmadığı hususlarının tespiti ve incelemesi için oluşturulan bilirkişi kurulundan 16/07/2019 tarihli rapor alınmıştır.Hemen belirtilmelidir ki, bilirkişi kurulu raporu dosya kapsamına uygun, yeterli gerekçeye sahip ve denetlenebilir nitelikte kabul edilerek hükme esas alınmıştır. Asıl ve birleşen dava da, 28/06/2018 tarihli genel kurulda 2,3 ve 4 no lu gündem maddeleri gereğince alınan kararların iptaline ve butlanına ilişkin koşulların mevcut olduğu iddia edilmiştir. Anonim şirketlerde genel kurulda alınan kararlarla ilgili hangi hallerde iptal kararı verilebileceği Türk Ticaret Kanununun 445.maddesinde sayılmış, 446.maddesinde ise kimlerin hangi koşullarda dava açabileceği tespit edilmiş, 447.maddesinde ise genel kurul kararlarının butlanı düzenlenmiştir. Dava konusu edilen …nin 28/06/2018 tarihli genel kurulunda, hazırlanan finansal tablolar ile faaliyet raporlarının onaylanması ilişkin 2 ve 3 nolu gündem maddeleri gereğince alınan kararların, 4 no lu ibra ve yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin gündem maddesi gereğince alınan kararın, butlan nedeniyle hükümsüz olup olmadığına ilişkin değerlendirme; Türk Ticaret Kanununda butlan halleri 447.madde hükmünde özel olarak düzenlenmiş bulunmaktadır. Buna göre genel kurulun: a) Paysahibinin genel kurula katılma, asgarî oy, dava ve kanunen vazgeçilemez nitelikte haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,b) Paysahibinin bilgi alma, inceleme ve denetim haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran ve c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. Bu bağlamda, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki haklarından olan genel kurula katılma, konuşma, öneride bulunma, asgari oy, dava hakkı ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını kaldıran veya sınırlandıran esas sözleşme hükümleri veya genel kurul kararları butlanla maluldür, yani hükümsüzdür. Somut olayın Türk Ticaret Kanununun 447.maddesi ile birlikte değerlendirilmesi neticesinde mahkememizce alınan ve dava konusu genel kurul kararlarının butlanla malul olmadığı, 447.maddenin koşullarının somut olayda gerçekleşmediği sonucuna ve vicdani kanaatine varılmıştır. Davalı … İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 28/06/2018 tarihli genel kurulunda, hazırlanan finansal tablolar ile faaliyet raporlarının onaylanması ilişkin 2 ve 3 nolu gündem maddeleri gereğince alınan kararlara ilişkin değerlendirme; Asıl ve birleşen davada yönetim kurulu faaliyet raporunun ve finansal tabloların gerçeğe uygun olmamasına rağmen onaylandığı ileri sürülmüştür. Türk Ticaret Kanununun 515.maddesinde anonim şirketlerin finansal tabloları, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin mal varlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır hükmü mevcut olup madde başlığı dürüst resim ilkesidir. Dürüst resim ilkesi şirketler hukuku alanında sermaye şirketlerinin finansal tablolarının hazırlanmasında ve denetiminde önemli bir ilkedir, bu ilke finansal raporlamanın ve denetimin amacıdır, dürüst resim ilkesi muhasebenin tutulması ile başlayan finansal tabloların ve yıllık faaliyet raporunun hazırlanması ile devam eden süreçte yönetim kuruluna ait bir yükümlülüktür. Bu süreçte şirket işleyişinin ve şirket finansallarına ait tüm iş ve işlemlerin, raporların dürüst resim ilkesine uygun hazırlanması, bilançonun da Türk Ticaret Kanununun 515. maddesine tam olarak uygun şekilde hazırlanması zorunludur. Dosyaya sunulan bilirkişi kurulu raporunda açıklandığı ve irdelendiği üzere, şirketin 2017 yılı faaliyet dönemini denetleyen bağımsız denetim kuruluşunun, şirketin 31/12/2017 tarihli bilançosu ve bu tarihte sona eren faaliyet dönemine ilişkin finansal tablolar üzerine verdiği görüşte, şirketin TMS hükümlerine göre hazırlanan bilançosunda 522.937.139,00 TL öz kaynak açığının bulunduğunun bildirmiştir. Şirket yönetimi ise Türk Ticaret Kanununun 376. maddesi kapsamında aktiflerinin rayiç değerlerini güncelleyerek öz kaynak açığının bulunmadığını karara bağlamıştır. Ancak bağımsız denetim raporunda aktiflerin güncellenmesinin görüşü etkilemediği rapor edilmiştir. Mahkememizce yapılan değerlendirmede güncellemenin 2016 yılında yapılmış olması nedeniyle genel kurul tarihinde güncellenen değerlerin güvenilir değerler olarak kabul edilemeyeceği, bu hususun Türk Ticaret Kanununun 515.maddesine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Yine şirket ortaklarının şirketten olan döviz cinsinde ki alacaklarının muvaffakat olmamasına rağmen TL cinsinden finansal tablolarda raporlanmasının dürüst resim ilkesine uygun finansal tablo hazırlama kurallarına aykırı olduğu değerlendirilmiştir. Neticede yönetim kurulunun finansal tablolar ile bilançonun hazırlanması hususunda dürüst resim ilkesine uygun davranmadığı, bu nedenle finansal tabloların güvenilirliğinde şüphe oluşturduğu, hal böyle olunca da hazırlanan finansal tablolar ile faaliyet raporlarının onaylanmasına ilişkin genel kurulun 2 ve 3 nolu gündem maddesi gereğince alınan kararların Türk ticaret Kanununun 515.maddesinde ön görülen dürüst resim ilkesine aykırılık nedeniyle iptalinin gerektiği sonucuna ve vicdani kanaatine varılmıştır. Davalı … Yapı İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin 28/06/2018 tarihli genel kurulunda, 4 no lu ibra ve yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin gündem maddesi gereğince alınan kararın değerlendirilmesi; Dosya içeriğinden açıkça anlaşılacağı üzere davaya konu 28/06/2018 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyesi …, … Holding Anonim Şirketi ve … Anonim Şirketi ibra edilmiş, yönetim kurulu üyesi … ise ibra edilmemiş, Türk Ticaret Kanununun 413/3.maddesi uygulanarak …, … Anonim Şirketi ve … Anonim Şirketi seçilmişlerdir. Türk Ticaret Kanununun 436/2.maddesine göre şirket yönetim kurulu üyeleriyle, yönetimde görevli imza yetkisi bulunan kişiler, üyelerin ibra edilmelerine ilişkin kararlara kendilerine ait şirket paylarından doğan oy haklarını kullanamazlar. Genel kurul toplantısı hazirun cetveline göre …’ın 5.800.647.214, …’nin 1.260.559.093, …’in 1.260.559.093 adet paya sahip olduğu, ibra kararlarının … ve …’in olumsuz oylarına karşılık …’ın oyları ile (…’ın pay miktarı % 74,73 tür) oy çokluğu ile alındığı, …’ın kendi ibrasında oy kullanamaması nedeni ile ibra kararının kendisi yönünden alınamadığı anlaşılmıştır. Somut olayda oydan yoksunluk halinin mevcut olmaması, karar nisabının da oluşmuş olması göz önüne alındığında ibra kararında herhangi bir aykırılık olmadığı sonucuna varılmıştır. Bilindiği üzere Türk Ticaret Kanununun 413/3.maddesi hükmüne göre yönetim kurulu üyelerinin görevden alınarak yeni yönetim kurulu üyelerinin seçimi yıl sonu finansal tabloların müzakeresi maddesi ile ilgili sayılır. İlk genel kurulun ertelendiği, yapılan ikinci genel kurulda Türk Ticaret Kanununun 413/3.maddesi uygulanarak yeni yönetim kurulu üyelerinin belirlendiği, anlaşılmıştır. 28/06/2018 tarihli genel kurulda toplantı ve karar nisabına uygun olarak karar alındığı, ikinci genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin görevden alınarak yeniden yönetim kurulu oluşturulmasına yasal bir engel bulunmadığı gibi yönetim kurulu üyelerinin seçilmesinin dürüstlük kurullarına aykırılığı hususu da davacı tarafça ispat edilememiştir. Yine genel kurulun yönetim kurulu üyesini seçme hususundaki yetkisi, seçilen yönetim kurulu üyelerine yönelik kişisel sorumluluğu gerektiren iş ve eylem nedeniyle yasa yoluna da başvurulmadığı göz önüne alındığında, genel kurulun iptali istenen 4 nolu maddesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, sonucuna ve vicdani kanaatine varılarak aşağıda ki karar verilmiştir.” gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, asıl davacının dava konusu ettiği 28/06/2018 tarihli genel kurul kararlarının yok hükmünde olduğunun veya butlanının tespiti isteminin, birleşen davada davacının dava konusu ettiği 28/06/2018 tarihli genel kurul kararlarının butlanının tespiti isteminin yerinde olmaması nedeniyle reddine, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı …nin 28/06/2018 tarihli genel kurulun hazırlanan finansal tablolar ile faaliyet raporlarının onaylanması ilişkin 2 ve 3 nolu gündem maddeleri gereğince alınan kararların asıl ve birleşen davadaki istemlerin kabulü suretiyle iptaline, 28/06/2018 tarihli genel kurulun 4 no lu ibra ve yönetim kurulu üyelerinin seçimine ilişkin gündem maddesi gereğince alınan kararının iptali isteminin asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı reddine, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı …nin 28/06/2018 tarihli genel kurulun hazırlanan finansal tablolar ile faaliyet raporlarının onaylanması ilişkin 2 ve 3 nolu gündem maddeleri gereğince alınan kararların icrasının Türk Ticaret Kanununun 449.maddesi gereğince tedbiren birleşen davanın davacısının talebi gereğince karar kesinleşinceye kadar geri bırakılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davacı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Davaya konu genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair oylamanın TTK’nın 436.maddesine aykırı yapıldığını zira yönetim kurulu üyelerinin sadece kendi ibralarında değil, diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamalarında da oydan yoksun olduğunu, kanun hükmü açık olduğu gibi Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğunu, bu nedenle toplantı tutanağından anlaşılacağı üzere yönetim kurulu üyesi …’ın kendisi dışındaki yönetim kurulu üyeleri … ve … Holding A.Ş.temsilcisi … ile … A.Ş.temsilcisi …’nin ibra oylamalarında da oydan yoksun olmasına karşın anılan bu yönetim kurulu üyelerinin …’ın oylarıyla ibra edilmesinin kanunun açık düzenlemesine aykırı olduğunu; yönetim kurulu üyelerinin tekrar seçilmesine ilişkin gündemin 4.maddesiyle alınan kararın da iptali gerekirken aksine gerekçelerle bu maddeye ilişkin iptal talebinin reddedildiğini, faaliyet raporları, finansal tabloları ve bilançoyu dürüst resim ilkesine aykırı düzenleyen yönetim kurulu üyelerinin tekrar seçilmelerinin kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, 20.03.2018 tarihli genel kurulda yapılan üye seçiminin İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/533 E.sayılı dosyasıyla iptal edildiğini, bu kez iş bu davaya konu genel kurulda yeniden seçim yapılmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu belirterek sonuçta, genel kurulun 2 ve 3 nolu gündem maddeleriyle alınan kararlara yönelik iptal talebinin kabulüne dair ilk derece mahkemesi kararının isabetli olmakla birlikte yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ve yeniden seçilmesine dair genel kurul kararlarının iptali talebinin reddine dair verilen ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının bu yönden kaldırılmasına ve davadaki tüm taleplerin kabulüne karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada davacı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle: İlk derece mahkemesince genel kurulun 2 ve 3 numaralı gündem maddeleriyle alınan kararların iptaline dair verilen kararın isabetli olduğunu ancak davanın kısmen reddine dair ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, dürüst resim ilkesine aykırı bilançoyu hazırlayan yönetim kurulunun ibrasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, TTK’nın 424.maddesi uyarınca bilançonun onaylanmasının yönetici ve denetçilerin ibrası sonucunu doğuracağını oysa bilançonun dürüst resim ilkesine uygun hazırlanmadığının tespit edildiğini, bu durumda ibra sonucunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, buna rağmen ibra kararının hukuka uygun bulunmasının çelişki oluşturduğunu; TTK’nın 436/2.maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin hem kendilerine ilişkin ibra oylamasında hem de diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamasında oydan yoksun olduğunu, buna rağmen …’ın diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasında oy kullanmasının hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair 4 nolu gündem maddesinin de iptali gerektiğini, bu talebin reddine dair ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, mali tablolar ve bilançoyu dürüst resim ilkesine aykırı düzenleyen yönetim kurulu üyelerinin tekrar seçilmesinin hukuka ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, gündemin 4.maddesinde yönetim kurulunun seçimine dair kararın da iptali gerekirken, buna ilişkin talebin reddine dair ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu, gündemin 4.maddesiyle alınan genel kurul kararı bakımından da icranın geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini belirterek sonuçta, ilk derece mahkemesinin, genel kurulun 2 ve 3 numaralı gündem maddeleriyle alınan kararların iptaline dair hükmü isabetli olmakla birlikte 4 nolu gündem maddesiyle alınan kararlar bakımından da davanın kabulü gerektiğini belirterek hükmün bu yönden düzeltilmesine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davadaki tüm talepler yönünden davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Asıl ve birleşen davada davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Davacıların sürekli olarak bu tür davaları açmak suretiyle şirketi baskı altına almaya çalıştıklarını, gündemin 2 numaralı maddesiyle yönetim kurulu faaliyet raporu ve bağımsız denetim raporunun okunması ve müzakere edilmesinin kararlaştırıldığını, bu madde bakımından ilk derece mahkemesinin hükümde bir gerekçeye yer vermediğini, 2 nolu gündem maddesiyle alınan kararın iptal davasına konu edilemeyeceği yönünde itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, oysa 2 nolu gündem maddesinde alınmış bir karar bulunmayıp sadece faaliyet raporunun ve denetim raporunun okunmasının söz konusu olduğunu, buna bağlı olarak herhangi bir kararın alınmadığını, okuma ve müzakereye ilişkin bu gündem maddesinin de iptaline karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu; gündemin 3 nolu maddesiyle 2017 yılına ait bilanço ve kâr zarar hesaplarının okunması ve müzakeresinin oylandığını, mahkemece bu gündem maddesiyle alınan kararın iptaline karar verildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, çünkü müvekkilinin yıl sonu finansal tablolarını Türkiye Muhasebe Standartlarına göre çıkardığını, finansal tablolardan şirketin mali durumunun ve faaliyetlerinin anlaşılmakta olduğunu, finansal tabloların tam, anlaşılabilir, geçmiş yıllarla karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun, şeffaf ve güvenilir bir şekilde hazırlandığını, şirketin gerçek durumunun resmini verdiğini, gerçeği dürüst ve aslına uygun olarak yansıttığını, şirketin aynı usulde düzenlenen ve benzer nitelikteki finansal durumunu gösterir finansal tablolarının tamamının geçmiş mali yıllarda tüm pay sahiplerince oy birliği ile kabul edildiğini, ilk derece mahkemesinin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda TTK hükümlerinin, Türkiye Muhasebe Standartlarının (TMS) ve denetim standartlarının hatalı değerlendirildiğini; şirketin aktiflerinin güncellenmesinin bağımsız denetçinin görüşü etkilemediği gerekçesine yer veren ilk derece mahkemesinin Türk Muhasebe Sisteminin ve Vergi Usul Kanunu (VUK) düzenlemesinin iki farklı standart olduğunu gözden kaçırdığını, bilirkişi raporunda bağımsız denetim raporunun 21.maddesinde VUK’na göre gösterilen rakamlar ile raporun 21.maddesinde TMS’ye göre gösterilen rakamların uyumsuz olduğuna dair tespitin hatalı olduğunu, iki farklı standarda göre hazırlanan rakamların farklı olmasının da olağan olduğunu, bilirkişi raporunda yer alan isabetsiz tespitlere hüküm kurulduğunu; 2016 yılında yapılmış olan güncellemenin TTK’nın 515.maddesindeki dürüst resim ilkesine aykırı olduğu sonucuna varan bilirkişinin düzenlediği raporun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, 31.10.2018 tarihinde SPK yetkili gayrimenkul değerleme şirketlerinden yeni tarihli alınan değerleme raporlarının bilirkişiler tarafından incelenmemiş olmasının da bilirkişilerin dosyayı yeteri kadar incelemediğini ortaya koyduğunu, heyette yer alan muhasebe, işletme ve hukuk konularında uzman olduklarını, gayrimenkul değerlemesi konusunda uzmanlıklarının bulunmadığını, bilirkişi raporundaki tespitlerin denetime elverişli olmadığını, yerleşik Yargıtay içtihadı uyarınca da yeterli uzmanlığa sahip olmayan bilirkişilerin düzenlediği rapora göre hüküm verilmesinin mümkün olmadığını, bilirkişilerin işin özünü değerlendirmeyip olaya şekli olarak yaklaştıklarını, TTK’nın 376.maddesindeki düzenlemenin amacının, işletme faaliyetini başarılı şekilde devam ettirme imkanı kalmamışken daha fazla borç ve zararın ortaya çıkmasını engellemek olduğunu, her piyasada dalgalanmanın söz konusu olabileceğini, dava sırasında dahi döviz kurunda dalgalanma bulunduğunu, bilirkişi kurulunun bu hususu dikkate almaksızın dürüst resim ilkesinden hareketle sonuca vardığını, bilanço düzenlenirken yeni değerlenmelerin esas alındığını, bu hususun bilirkişi kurulu tarafından yeterince değerlendirilmediğini, davanın TMK’nın 2.maddesine öngörülen dürüstlük kuralının bir sonucu olarak çelişkili işlem yasağı nedeniyle davanın reddi gerektiği yönündeki davalı savunmasının mahkemede değerlendirilmediğini, daha önceki yıllarda aynı şekilde düzenlenen bilanço ve finansal raporların tüm paydaşlarca kabul edildiğini, Prof. Dr. … tarafından düzenlenen uzman görüşünde bu hususların belirtildiğini; fiktif ve görünürde alacağın USD’den TL’ye dönüşümünde şirket ortakları arasında bir eşitsizlik yapılmadığını ve eşit işlem ilkesine uygun davranıldığını, buna rağmen mahkemenin iptal gerekçesinde şirket ortaklarının şirketten olan döviz cinsindeki alacaklarının muvafakat olmamasına rağmen TL cinsinden finansal tablolarda raporlanmasının dürüst resim ilkesine aykırı olduğunun belirtildiğini, davacılardan …’in şirket aleyhine İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/201 Esas sayılı dosyasıyla, diğer davalı …’nin ise İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/527 Esas sayılı dosyasıyla alacak davası açtıklarını, mahkemenin bu dosyaları incelemediğini, davacıların herhangi bir alacaklarının olmadığını; 16.07.2019 tarihli bilirkişi raporuna karşı ciddi ve somut itirazlarda bulunmalarına ve bu hususta hukuki mütalaalar sunulmuş olmasına rağmen bu itirazların ve mütalaaların mahkemece değerlendirilmediğini, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeye dayalı şekilde hüküm verildiğini, bu kapsamda davalı şirketin savunmalarına, bilirkişi raporuna yönelik ciddi ve somut itirazlarına yer verilmeyen mahkeme kararında ayrıca Prof. Dr. A…, Prof. Dr. … ve Prof. Dr. … tarafından düzenlenen hukuki mütalaalara da hiç yer verilmediğini, dava konusu ile ilgili uzmanlıkları tartışmasız olan hocaların hazırladıkları görüşler delil olarak değerlendirilmesinin zorunlu olduğunu, ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinde bu uzman görüşlerine hiç yer verilmediğini, Yargıtay içtihadı uyarınca, uzman görüşleriyle bilirkişi raporunun uyumlu olmaması halinde bu çelişkinin giderilmesinin arandığını; ilk derece mahkemesince gerekçesi açıklanmadan yürütmenin durdurulması yönünde karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek sonuçta, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl ve birleşen davalar hukuki niteliği itibariyle, davalı şirketin 28.06.2018 tarihli genel kurulunda alınan 2,3 ve 4 numaralı gündem kararlarının butlanın tespiti, olmadığı takdirde TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptali taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, tüm taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince deliller toplandıktan sonra bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve üç kişilik bilirkişi kurulundan 16.07.2019 tarihli rapor alınmıştır. Bu bilirkişi raporunun ilk sekiz sayfasında iddia ve savunma özetlenmiş, takip eden iki sayfada şirket genel kurul kararlarına yer verilmiş, takip eden iki sayfada şirket defter tasdik defter bilgilerine ve şirket ortaklarının pay miktarlarına yer verilmiştir. 12-13 ve 14. sayfalarda davalı şirket ve bağlı ortaklıkların konsolide finansal durum tablolarına, konsolide kâr veya zarar ve kapsamlı gelir tablosuna yer verilmiş, 15. sayfada şirketin 2018 yılında alınan bir yönetim kurulu kararı yapıştırılmış, 16. sayfada değerleme raporlarının listesi verilmiş, 17 ila 20. sayfalarda ise bağımsız denetçi raporu yapıştırılmış, 21 ila 25. sayfalarda değerlendirmelere yer verilmiştir.Bilirkişi raporunda büyük oranda hukuki değerlendirilmelere yer verildiği, varılan görüşü ortaya koyan somut rakamlara, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında delil ve veri değerlendirilmesine yer verilmediği, genel bir değerlendirme sonucunda ise davalı şirketin genel kurul toplantısında alınan 2 numaralı gündem maddesinde yer alan yönetim kurulu faaliyet raporu ile bağımsız denetim raporunun okunması ve müzakere edilmesi ve 3 numaralı gündem maddesinde yer alan 2017 yılına ait bilanço ve kâr zarar hesaplarının okunması, müzakeresi ve oylanması kararlarının irdelendiği, bu bağlamdaki tespit ve analizlerin rapor içerisinde açıklandığı belirtilmiş, bu analiz ve açıklamalar doğrultusunda finansal tablolar ile faaliyet raporlarının oylanmasına ilişkin 2 ve 3 numaralı gündem maddeleriyle alınan kararların TTK’nın 515. maddesinde açıklanan dürüst resim ilkesi ile bağdaşmadığı gerekçesiyle iptalinin gerektiği, ibra ve yönetim kurulu üyelerinin seçimine dair 4 nolu gündem maddesi bakımından ise bir iptal sebebinin bulunmadığı görüşüne yer verilmiştir. Bu bilirkişi raporuna karşı tüm taraf vekillerince kapsamlı, gerekçeli ve somut itirazlar yöneltilmiştir. Davalı vekilinin 09.08.2019 tarihinde verdiği itiraz dilekçesinde pek çok somut gerekçeye yer verilmiş, ekinde uzman görüşü sunulmuştur. Birleşen davada davacı vekili 09.08.2019 tarihli dilekçesiyle bilirkişi raporuna karşı ayrıntılı itirazlarda bulunmuş, 25.10.2019 tarihli dilekçesinde davalı vekilinin itirazlarına karşı ayrıntılı beyanlarda bulunmuştur. Davacı … vekili, 25.10.2019 tarihli dilekçesiyle davalı vekilinin itirazlarına karşı ayrıntılı beyanlarda bulunmuştur. İlk derece mahkemesince bu somut ve gerekçeli itirazların değerlendirilmesi bakımından yeni bir bilirkişi incelemesi ya da ek rapor alınması yönünde karar oluşturulmamış, tahkikat tamamlanarak hüküm kurulmuştur. Bilirkişi kurulu raporunda, tarafların iddia ve savunmalarını denetime elverişli şekilde karşılayacak ayrıntılı ve somut değerlendirme ve hesaplamalara yer verilmemiş olup bu rapor hüküm vermeye elverişli değildir. Ayrıca tüm taraf vekillerince rapora karşı gerekçeli itirazlar yöneltilmesine rağmen bu itirazlar değerlendirilmek üzere yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınmadan ya da aynı kuruldan ek rapor alınmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Diğer taraftan, mahkeme gerekçesinde taraflarca sunulan uzman görüşlerinin değerlendirilmemesi ve bilirkişi raporuyla uzman görüşleri arasındaki farklılıklar değerlendirilmeden karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur. Bu değerlendirmelere göre, ilk derece mahkemesince tahkikatın tam olarak yapılmadığı, davanın çözümü bakımından en önemli delil olan bilirkişi incelemesinin uyuşmazlığı çözecek şekilde tamamlanmadığı, böylece kararın istinaf denetimine elverişli olmadığı sonucuna varılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, işin esasına dair istinaf nedenleri incelemeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiğinden aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.12.07.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.