Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1201 E. 2023/893 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1201
KARAR NO: 2023/893
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2020
NUMARASI: 2018/737 E. – 2020/38 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki neticesinde fatura ve cari hesap alacağı doğmuş olduğunu, mevcut borca ilişkin herhangi bir ödeme yapılmadığını, söz konusu alacağın tahsili amacıyla 15.08.2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı borçlu aleyhine icra takibi yoluna başvurulduğunu, borçlu tarafından borca, faiz ile faiz oranına itiraz edildiğini, bu haksız itiraz neticesinde takibin durdurulmasına karar verildiğini, davalı borçlu şirketin müvekkiline borcu bulunmadığına dair iddiasının tamamen hukuki dayanaktan yoksun ve soyut bir iddia olduğunu, karşı tarafın itirazına hiçbir dayanak gösterememiş olduğunu, maktu bir itirazda bulunduğunu ve iddiasını destekler herhangi bir delil de sunamamış olduğunu, borcun dayanağı olan bedelin tümünün ticari defter ve kayıtların incelenmesi halinde cari hesap ekstresi ve faturalar ile sabit olacağını, fatura ve sevk irsaliyelerinde belirtilen tüm malların teslim edildiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, davanın kabulü ile takibin devamına, davalı borçlunun %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; öncelikle müvekkili şirketin ticaret sicil adresinin Küçükçekmece/İstanbul olduğunu, icra takibinin Küçükçekmece İcra Müdürlüklerinde başlatılması, itirazın iptali davasının ise Bakırköy Ticaret Mahkemelerinde ikame edilmesi gerekirken davacı yanca yetkisiz icra dairesinde takip yapılarak yetkisiz mahkemede dava ikame edildiğini, yetkiye itiraz ettiklerini, davacı şirketle müvekkili şirket arasındaki ilişkinin davacının da beyan ettiği üzere cari hesap şeklinde olduğunu, hesap katı sağlanmadan ve taraflar arasında öngörülen vadeye itibar edilmeksizin davacı yanca icra takibine geçilmiş olduğunu, taraflar arasındaki anlaşmaya göre 90/120 günlük çeklerle ya da 90/120 gün vadeli EFT ile cari hesap şeklinde çalışılmakta olduğunu, ancak davacı ayıplı ifasının farkında olduğu için taraflar arasındaki vadeye ilişkin uygulamaya da itibar etmemiş olduğunu, müvekkili şirketin Avrupa’ya tekstil ürünleri ihracatı yapan bir firma olduğunu, davacı şirkette ilgili çalışanlara davaya konu malın ihracat malı ve müvekkili şirketin de ilk defa çalışacağı bir müşteri için olduğu beyan edilerek siparişe konu mala özel ihtimam gösterilmesi gerektiği, bahsi geçen müşterinin müvekkili şirket açısından ticaret hacmi bakımndan çok kıymetli olduğunun ısrarla açıklanmış olduğunu, siparişe konu mallardaki hataların müvekkili şirketçe fark edilip müvekkili şirkete ait kumaşların bahsi geçen davacı boyahaneye yeniden gönderilip tamir talep edilmiş olduğunu, tamir talebinin davacı yanca kabulü ve tamire rağmen açıklanan sorunların devam ettiğini, maldaki ayıbın giderilememiş olduğunu, tamir talebinin davacı yanca kabulünün de zaten davaya konu malların ayıplı olduğunun açık kanıtı olduğunu, kumaşlarda gramaj farkı ve kanat farkları olduğunu, müvekkili şirketin ürünleri dikmeden ve mallar son aşama olan ütü paket bölümüne gelmeden sorunların tespitinin mümkün olmadığını, davacı yanca tanzim edilen faturanın müvekkili şirketçe kabulünün de sebebinin bu olduğunu, iş bu sorunların davacı yanca kumaş boya/terbiye işlemleri sırasında görülüp önlenmesi ve ayıpsız mal tesliminin davacının yükümlülüğünde olmasına rağmen davacının edimini ayıpsız ifa etmemiş olduğunu, bu sebeple de malın müvekkili şirket müşterisince kabul görmemiş olduğunu, müvekkili şirketin uhdesinde beş sayfalık boya-baskı talimatında işin ne şekilde yapılmasının istendiğinin açıkça gösterildiğini, davacının buna uygun mal üretemediğini, malın üretim sürecinde ayıplı olduğunu gösteren mail yazışmaları da bulunduğunu, davacı yanın iş bu dava ile ayıplı ifasının ödenmesini talep ettiğini, ancak somut olayda müşterinin malı kabul etmemesi ile kar kaybı yaşayan, ticari itibar kaybına uğramak suretiyle ticaret hacmi yüksek ve devamlı çalışma ihtimali olan müşterisini kaybeden ve siparişe konu mallar nedeniyle 20.000,00 Euro civarında somut zararla karşı karşıya kalan müvekkili şirket olduğunu, müvekkili şirketin uhdesinde davaya konu olay nedeniyle 3000 adet civarında müşterisince reddedilen ürün bulunduğunu ve bu malların ayıp nedeniyle bir satış değeri de olmadığını, bu konuda tazminat haklarının saklı olduğunu, fatura ve sevk irsaliyelerindeki imzaların da kimden sadır olduğunun belli olmadığını, bunlara itiraz etme haklarının saklı tuttuklarını savunarak, davanın reddi ile davacı yanın %20’den az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, cari hesap alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Dosyanın Mahkememize İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/12/2017 tarih ve 2017/800 Esas 2017/1388 Karar sayılı kesinleşmiş yetkisizlik kararı ile tevzi edildiği anlaşıldı. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası dosyamız içerisinde mevcut olup; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 18.767,57 TL asıl alacak üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı takip borçlusu vekili tarafından takibe itiraz edildiği anlaşıldı. Tekstil Mühendisi bilirkişi…ve Mali Müşavir bilirkişi … 18/09/2019 tarihli raporlarında özetle; davacının 2017 yılı ticari defterinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davacının ticari defterlerine göre; takip tarihi (17.08.2017) itibariyle davacının davalıdan 18.767,57 TL alacaklı olduğunu, davalının 2017 yılı ticari defterinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davalının ticari defterlerine göre; takip tarihi (17.08.2017) itibariyle davalının davacıya 18.767,57 TL borcunun bulunduğunu, davalı tarafından incelemeye sunulan 4 adet konfeksiyon ürününe ve parça kumaş numunelerine bakılarak davacının davalıya teslim etmiş olduğu kumaşların ayıplı olduğu sonucuna varılamayacağını, davacının boyayarak davalıya teslim etmiş olduğu kumaşların ayıplı olduğuna dair tarafsız kişi veya kurumlardan alınmış herhangi bir tespit raporunun dosyaya sunulmadığını, davalının ayıp iddiasının ispata muhtaç olduğunu, özetle; davacının davalıya düzenlemiş olduğu tüm faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, davalının da davacının düzenlemiş olduğu faturalara karşılık yapmış olduğu tüm ödemelerin davacı ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, bu itibarla incelenen ticari defterler ve takip dosyası kapsamında davacının davalıdan alacağı olan 18.767,57 TL takip tutarı yönünden taraf ticari defterlerinin birbiri ile uyumlu olduğunu, ancak davalının takip dosyasına yapmış olduğu ve dava dosyasında bulunan cevap dilekçesinde davacının üretiminin ayıplı olduğu iddiasının bulunduğunu, yapılan teknik değerlendirme sonucunda davalının ayıplı üretim olduğu iddiasının davalı ispatına muhtaç olduğunu, neticeten; takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 18.767,57 TL alacaklı olduğunu bildirmişlerdir. Davalı vekilinin itiraz dilekçesi ve bu celse bildirmiş olduğu evraklar ve reklamasyon faturası dikkate alınarak ek rapor düzenlenmesi için dosyanın bilirkişiye tevdiine karar verilmiş olup; kök raporu hazırlayan bilirkişi heyeti 10/12/2019 tarihli ek raporlarında özetle; 12.09.2019 tarihinde bilirkişi incelemesine 4 adet dikili konfeksiyon ürünü ve numune kumaş parçaları sunulduğunu, incelenen konfeksiyon ürünlerinin dikildiği kumaşların renkleri arasında renk farkı bulunduğunu, bu durumun konfeksiyon ürününün dikildiğini kumaşta kanat farkı hatası bulunması sebebiyle olduğu sonucuna varılmış olduğunu, incelemeye sunulan kumaş numunelerinde aynı cins kumaşlar arasında gramaj farkının çok fazla olduğunu, gramaj farkı yönünden ayıplı olduğunun görülmüş olduğunu, davalı tarafından incelemeye sunulan kumaş numuneleri gramaj farkı yönünden ayıplıdır ve incelenen 4 adet konfeksiyon ürününün imal edildiği kumaşların kanat farkı yönünden ayıplı olduğunu, ancak incelemeye sunulan 4 adet konfeksiyon ürününe ve parça kumaş numunelerine bakılarak davacının davalıya teslim etmiş olduğu kumaşların ayıplı olduğu sonucuna varılmasının mümkün olmadığını, davacının boyayarak davalıya teslim etmiş olduğu kumaşların ayıplı olduğuna dair tarafsız kişi veya kurumlardan alınmış herhangi bir tespit raporu dosyaya sunulmamış olduğunu, davalının ayıp iddiasının ispata muhtaç olduğunu, gramaj farkı ve kumaş kanat farkı ayıplarının açık ayıp olduğunu, taraflar arasında eser sözleşmesi mevcut olduğunu, işin olağan akışına göre; kumaşlar ayıplıysa, davalının gramaj farkı ve kumaş kanat farkı ayıplı olan kumaşı kesmemesi gerektiğini, davalının kumaşları kesip diktiğinin anlaşıldığını sonuç olarak; somut olaydaki iddia, savunma, vakıa ve sunulan belgeler değerlendirildiğinde; tarafların kök bilirkişi raporuna karşı itirazları değerlendirilmiş olup, kök rapordaki tespit ve değerlendirmelerde herhangi bir değişiklik bulunmadığını bildirmişlerdir. Yanlar arasında alım satım tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı BK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi bulunmakta olup, iş sahibinin borcu iş bedelini ödemek (TBK’nın 479/1.md.), yüklenicinin borcu ise, eseri iş sahibinin amacına uygun, haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmektir (TBK’nın 471/1). Ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumluluğunun düzenleyen TBK’nın 474. maddesi uyarınca açık ayıplar yönünden iş sahibi imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde, gizli ayıplar yönünden ise, 477/son maddesi uyarınca da, ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunluluğu bulunmaktadır. Ayıbın bildirilmemesi halinde eser kabul edilmiş sayılır. Ayıp ihbarı yapılması vakıasından lehine sonuç çıkaracak olan iş sahibi olduğundan ayıp ihbarı yapıldığını HMK 190 ve TMK 6. madde gereğince iş sahibi ispatlamalıdır. Eksik işler yönünden ise ihbar yapılmasına gerek olmayıp, zamanaşımı süresi içerisinde eksikler yönünden istemde bulunulması mümkündür. Yüklenicinin iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; iş sahibi, açık ayıplarda 6098 sayılı TBK’nın 474 ( 818 sayılı BK’nın 359), gizli ayıplarda ise 6098 sayılı TBK’nın 477. ( 818 sayılı BK’nın 362.) maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, 6098 sayılı TBK’nın 475. ( 818 sayılı BK’nın 360.) maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Ayıplı eser sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya olmasından vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda ya da eserde sözleşme ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Ancak, kasten sakladığı bozukluklarla, usulüne uygun yapılan gözden geçirmede farkedilemeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin, teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile varolan bozukluğu görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir.Açık ayıplar, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanınca, uygun sürede (TBK m.474); gizli ayıplar da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmelidir (TBK m. 477). Ayıp bildirimi süresinde yapılmadığı takdirde iş sahibi bu ayıbı örtülü olarak kabul etmiş sayılır. Eksik işler bedeli ise ihbar koşuluna ve ihbar süresine bağlı olmaksızın teslim tarihinden itibaren kural olarak beş yıllık zamanaşımı süresinde (TBK m. 147/son ) talep edilebilir. Eğer eser iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa kural olarak ayıplı yapıldığı kabul edilir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. (YHGK’nın 02.02.1979 gün 1977/11-393 E. 1979/80 K. sayılı ve 16.01.2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında bu ilke ve esaslar ayrıntıları ile açıklanmıştır.) Öte yandan, YHGK’nın 13.05.2009 tarih ve 13-160 E., 185 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, ayıp ihbarı kural olarak şekle tabi bulunmayıp içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli hertürlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulü mümkündür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, ticari satımdan kaynaklı olup, davacı tarafından satılan ürünün ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise bu ayıbın açık veya gizli ayıp olup olmadığı, ayıp ihbarının yapılıp yapılmadığı yapıldı ise ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, davacının alacaklı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nun 23 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda,Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.”denilmek suretiyle ayıp ihbarının yapılacağı ticari satımlarda ayıp ihbarının yapılacağı süreyi belirlemiştir. Yine anılan kanunun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” denilmek suretiyle denilmek suretiyle tacirler arasında temerrüde nasıl düşürüleceği hükme bağlanmıştır. Dosya kapsamı ve toplanan deliller hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı taraf, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davalıdan alacaklı olduğu iddiası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığı, davalının itirazı üzerine, davacı tarafça iş bu itirazın iptali davası açıldığı, taraflar arasında eser sözleşmesinin mevcut olduğu, ancak davalı tarafça teslim edilen ürünlerin ayıplı olduğunun ileri sürüldüğü, yaptırılan bilirkişi incelemesinde, ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerin 4 adedi üzerinde inceleme yapıldığı, bilirkişi raporuna göre, kumaş numuneleri gramaj farkı yönünden ayıplı olup ve incelenen 4 adet konfeksiyon ürününün imal edildiği kumaşların kanat farkı yönünden ayıplı olduğu, ancak incelemeye sunulan 4 adet konfeksiyon ürününe ve parça kumaş numunelerine bakılarak davacının davalıya teslim etmiş olduğu kumaşların ayıplı olduğu sonucuna varılmasının mümkün olmadığının tespit edildiği, davalı tarafça her ne kadar davacıya bu konuda ihbarda bulunulduğu ileri sürülmüş ise de, hangi fatura ve hangi ürün için ihbarın yapıldığının belli olmadığı, açık ayıp yönünden mail atıldığı ancak mailde de hangi fatura kaynaklı , ne kadar kumaş için ayıp ihbarının yapıldığının belli olmadığı, reklamasyon faturasının, davacı faturasından 3 ay sonra kesildiği, ihbarın ayıbı kanıtlayacak nitelikte usulüne uygun yapılmadığı, ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabul edilse bile, sözleşme konusu malların teslim edildiğinin çekişme konusu olmadığı, tarafların tacir olduğu, sonrasında davalının ne kadar ayıplı ne kadar iş olduğuna dair usulüne uygun ayıp ihbarında bulunulduğunu kanıtlayan delil sunulmadığı, ayıbın hangi kumaş teslimatına ilişkin olduğunun anlaşılamadığı ve ayıbın açık ayıp olup, davalının bu şekilde ürünleri kabul ettiği, sonrasında zarara ilişkin davalının bildiriminin bulunmadığı, ayıpların hangi tarihli faturaya ilişkin olduğunun belli olmadığı, ayrıca işin olağan akışına göre, Borçlar Kanununun 474/1 maddesi gereği, davalının muayene ve ayıp ihbar yükümlülüğünü ihmal ederek ve kumaşı mamül haline getirdikten sonra satışını yaptığı, ödemesini yaptığı, kumaşları bu hali ile kabul ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle davalının ayıba bağlı haklardan faydalanamayacağı, ayıba ilişkin yemin deliline de başvurulmadığı, ayıba iliykin ispat yükü davalıda olup, davalının ayıp iddiasını ispatlayamadığı, işlemlerini yaptığı kabul edilmiş olmakla buna göre davanın asıl alacak yönünden kabulüne, alacak likit olduğundan icra inkar tazminatı verilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesiyle davanın kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takibin devamına, 18.767,57 TL asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin ticaret sicil adresinin Küçükçekmece-İstanbul olduğunu, icra takibinin Küçükçekmece İcra Müdürlüklerinde başlatılması, itiraz iptali davasının ise Bakırköy Ticaret Mahkemelerinde ikame edilmesi gerekirken davacı yanca yetkisiz icra dairesinde takip yapılarak yetkisiz mahkemede dava ikame edildiğini, yetki itirazında bulunmaları üzerine mahkemece dosyanın yetkisizlikle Bakırköy Ticaret Mahkemelerine gönderildiğini, yetkiye itiraz ettiklerini, icra dosyası yetkili icra dosyasına gönderilip yeniden ödeme emri tebliğ edilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmeden, Küçükçekmece icra müdürlüklerinde yetkisizlik kararı sonrasında başlatılan ya da devam eden bir icra takibi olmadan yetkisizlik kararı ile dosyanın Bakırköye gönderilerek yargılamaya devam edildiğini, tanıkları dinlenmeksizin eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, davacı şirketle müvekkil şirket arasındaki ilişki davacının da beyan ettiği üzere cari hesap şeklinde olup hesap kat’i sağlanmadan ve taraflar arasında öngörülen vadeye itibar edilmeksizin davacı yanca icra takibine geçildiğini, aradaki anlaşmaya göre 90/120 günlük çeklerle ya da 90/120 gün vadeli EFT ile cari hesap şeklinde çalışıldığını, ancak davacı ayıplı ifasının farkında olduğu için taraflar arasındaki vadeye ilişkin uygulamaya da itibar etmediğini, davacı firma çalışanlarının hem işlemlerin başında hem de işlemler sürerken defalarca uyarılmasına rağmen ( uyarılara ilişkin evraklar uhdemizdedir. ) talep edilen hususlara ( renk farkı,gramaj farkı,kanat farkları ve sair ) gereken hassasiyetin gösterilmediğini, siparişe konu mallardaki hataların müvekkil şirketçe fark edilip müvekkil şirkete ait kumaşların bahsi geçen davacı boyahaneye yeniden gönderilip tamir talep edildiğini, amir talebinin davacı yanca kabulü ve tamire rağmen açıklanan sorunlar devam ettiğini, maldaki ayıbın giderilmediğini, tamir talebinin davacı yanca kabulünün davaya konu malların ayıplı olduğunun açık kanıtı olduğunu, müvekkili şirketçe ürünleri dikmeden ve mallar son aşama olan ütü paket bölümüne gelmeden sorunların tespitinin mümkün olmadığını, davacı yanca tanzim ediken faturanın müvekkil şirketçe kabulünün de sebebinin de bu olduğunu, bu sorunların davacı yanca kumaş boya/terbiye işlemleri sırasında görülüp önlenmesi ve ayıpsız mal teslimi davacının yükümlülüğünde olmasına rağmen davacı edimini ayıpsız ifa edemediğini, bu sebeple de malın müvekkil şirket müşterisince kabul görmediğini, müvekkil şirket uhdesinde iş bu siparişe ilişkin 5 sayfadan ibaret boya-baskı talimatı işin ne şekilde yapılmasını istendiğini açıkça göstermekt olduğunu, ancak davacı yanın bu talimata uygun mal teslim edemediğini, malın üretim sürecinde ayıplı olduğunu gösterir mail yazışmaları da mevcut olduğunu, boya-baskı talimatına uyulup uyulmadığı hususunda da bir inceleme yapılmadığını, davacının bahsettiği fatura ve sevk irsaliyelerindeki imzaların kimden sadır olduğu da belli olmayıp bu hususta beyanda bulunma ve itiraz etme haklarını saklı tuttuklarını, bilirkişi raporunun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığını, mahkemece de karar aşamasında yemin teklif edip etmeyeceklerinin sorulduğunu, yalan yemin neticesinde kesin delil niteliğinin davanın kabulüne yol açacak olması ihtimali sebebiyle bu talebin reddedildiğini, bilirkişi raporunda ayıp iddialarının doğruluğunun tespit edildiğini, sipariş formları, müvekkili şirkete geliş tarihleri ve kumaşçılara ait mail yazışmaları incelendiğinde bu malların davacı şirketten geldiğinin ispatı mümkün iken bilirkişi tespit raporunu olmadığı gibi hukuki olmayan bir gerekçe ile kendi içerisinde çelişkiye düşerek tespit ettiği ayıba rağmen iddianın ispata muhtaç olduğu yönünde rapor düzenlediğini, gramaj farkı ve kumaş kanat farkı ayıbının açık ayıp olduğunu ve kesilmemesi gerektiğini beyan etmiş olsa da müvekkili şirketin bu hususlardaki ayıbı davacıya ihbar ettiğini, hatta ayıbın davacı yanca kabulüyle malları tamir için davacıya gönderdiğini, müvekkili şirketçe tanzim edilen reklamasyon ve iade faturası bilirkişice nazara alınmadığını, baskı boya talimatının n görmezden gelindiğini, gerekçeli kararın da somut olayla uyuşmayan tespitler içerdiğini, ayıbın açık ayıp olmadığını, müvekkili şirketçe ürünleri dikmeden ve mallar son aşama olan ütü paket bölümüne gelmeden sorunların tespiti mümkün olmadığını, tüm ürünler bilirkişiye sunulduğunu, ancak bilirkişinin 4 adedini incelemeyi yeterli gördüğünü, sonrasında mahkeme gerekçesinde 4 ürünün ayıplı olması tüm ürünlerin ayıplı olduğu anlamına gelmez gibi bir tespit yapıldığını, müvekkil şirketin mağduriyetine yol açıldığını, uyuşmazlık konusu davaya konu ayıplı malların hangileri olduğu taraflar arasındaki yazışmalarla çok açık şekilde belli olduğunu, ancak gerekçede açıklandığı gibi muğlak bir durum olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, ticari satımdan kaynaklı alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamında bulunan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 18.767,57 TL asıl alacak yönünden 15.08.2017 tarihinde icra takibi başlattığı, takip dayanağı olarak fatura ve cari hesap alacağının gösterildiği, ödeme emrinin 21.08.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafından 24.08.2017 tarihinde süresinde verilen itiraz dilekçesi ile borcun tamamına ve ferilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu ve davanın bir yıllık yasal hak düşürücü sürede açıldığı anlaşılmıştır. Davacı taraf, davalı ile arasındaki ticari ilişki kapsamında davalıdan cari hesap ve fatura alacağı bulunduğunu ileri sürmüş; davalı ise Küçükçekmece İcra Müdürlüğünün yetkili olduğunu, davacının teslim ettiği kumaşların ayıplı olduğunu, ayıbın gizli ayıp olduğunu, ayıbın davacıya bildirildiğini savunmuştur. Taraflarca imzalanan 12.01.2017 tarihli adi yazılı belgede nitelikleri belirtilen kumaşların fiyatları yer almış, ödemeye ilişkin bilgiler yazılmıştır. Gerek dosya kapsamındaki evraklar, belge ve faturalardan gerekse bilirkişi raporundan taraflar arasında boyanan kumaşların satımına ilişkin ticari ilişki bulunduğu anlaşılmaktadır. İtirazın iptali davalarında, icra dairesinin yetkisine itiraz halinde, yetkili icra dairesince ödeme emri tebliğ edilmiş olması, HMK’nın 114/2.anlamında özel dava koşuludur. Somut olayda davalı vekili, icra dairesinin yetkili olmadığı istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, eldeki dava itirazın iptali davası olup davalı-borçlu tarafından icra takibine karşı sunulan itiraz dilekçesi ile yasal süresi içinde icra dairesinin yetkisine ilişkin bir itiraz ileri sürülmediği anlaşıldığından bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamakta olup ticari defter kayıtlarına göre tarafların alacaklarını hesaba kaydedip belirli bir hesap dönemine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıkları açık hesap ilişkisi gibi işlediği görülmektedir. Davalı vekili davacının aradaki anlaşmaya göre 90/120 günlük çeklerle ya da 90/120 gün vadeli EFT ile cari hesap şeklinde çalışıldığını ileri sürmüş ise de, açık hesap şeklinde takip edilen ticari ilişkide, cari hesap mutabakatı yapılmasına gerek olmadan talepte bulunulabilecektir. Davalı vekilince cevap dilekçesinde ve delil listesinde tanık deliline yer verilmemiş, herhangi bir tanık listesi de sunulmamış olduğundan tanıklarının dinlenmediği yönündeki istinaf sebebi yerinde değildir. TTK’nın 23/1-c maddesi gereğince, malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı, malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya inceletmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbar etmekle yükümlüdür. Taraflar arasındaki ilişki ticari satım olup, TTK’nın 23/1-c maddesinde ayıplı mal hakkında alıcıya ihbar yükümlülüğü getirilmiştir. Alıcı muayene ve ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeden ayıp nedeniyle satıcıdan mal bedeli ve zarar giderimi isteminde bulunamaz. Davalı alıcı, süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu yazılı belge ile kanıtlamak zorundadır. Somut olayda, tekstil mühendisi ve mali müşavir bilirkişi tarafından davalı iş yerinde yapılan inceleme sırasında davalı tarafça sunulan 4 adet dikili konfeksiyon ürünü ile numune kumaş parçaları üzerinde ve taraf defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen, hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunda; aynı renk kumaşlar arasında gramaj farkı bulunduğu, ayrıca kumaş kanat farkı bulunduğu, gramaj farkının kumaşlar kesilmeden önce kumaş gramaj kesme aletiyle kesilip hassas terazide ölçülmesiyle anlaşılabilecek açık ayıp olduğu, kumaş kanat farkının da kumaş kesilmeden önce sağ ve sol yanların yan yana getirilerek gözle kontrol edilmesiyle anlaşılabilecek açık ayıp olduğu, ama davalının bunları kesip diktiği, bu incelemeden tüm malların ayıplı olduğu sonucunun çıkmayacağı, davalının kumaşların ayıplı olduğuna ilişkin bir tespit raporunun bulunmadığı belirtilmiştir. Bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere davalının teslim aldığı bir kısım kumaşların ayıplı olduğu, açık ayıp niteliğinde kumaşlar kesilip dikilmeden önce tespit edilebilecek ayıplar olduğu, ancak davalı tarafça da kabul edildiği üzere bu kumaşların kesilip dikildiği görülmektedir. Davalı taraf, malların ayıplı olduğuna ilişkin davacı tarafa e mail gönderildiğini ileri sürmüş olup 12-19-24.07.2019 tarihli maillerden bir kısım malların davalı tarafından davacıya tamir için gönderildiği anlaşılmakla birlikte bu maillere davacı tarafça verilmiş bir cevap bulunmadığı gibi hangi grup malın hangi zamanda davacıya tamir için gönderildiği anlaşılamadığı gibi buna ilişkin bir tespit veya teslim tutanağı da bulunmadığından, açık ayıp niteliğindeki ayıbın süresinde ihbar edilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ayıbın gizli ayıp olduğu ve ayıbın süresinde ihbar ediliği yönündeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili, davacının boya-baskı talimatına uyup uymadığın araştırılmadığını ileri sürmüş ise de, dosyaya sunulan bu talimatlarda davacı imzası bulunmadığı gibi davacı tarafça teslim alınıp bu kapsamda mal teslim edileceğine dair dosya kapsamında bir taahhüde rastlanmadığından bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, fatura ve sevk irsaliyelerindeki imzanın kime ait olduğunun belli olmadığını, bu konudaki itiraz haklarını saklı tuttuklarını belirtmiş ise de, bu faturaların davalı tarafça ticari defterlerine kaydedildiği, bir itiraz ileri sürülmediği nazara alındığında bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde; taraf defterlerinin usule uygun tutulduğu, birbiri ile uyumlu olduğu, davacı defterlerine göre davacının 18.767,57 TL alacaklı olduğu, davalının defterlerine göre de davacının kestiği faturaların kayıtlı olduğu ve davacının 18.767,57 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş olup sonuç olarak davacının, kendisinin ve karşı tarafın ticari defterleri ile alacağını ispatladığı, davalının ileri sürdüğü ayıbı süresinde davacıya ihbar etmediği anlaşıldığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 961,51 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.18.05.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.