Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/12 E. 2022/1638 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/12
KARAR NO: 2022/1638
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/09/2019
NUMARASI: 2016/502 E. – 2019/782 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, on yılı aşkın süredir Erzincan bölge bayisi ve yetkili servisi olarak davalıya ait ürünleri satarak bakımlarını yaptığını, bayilik sözleşmesinin 2014 yılı Kasım ayında davalı tarafından gerekçesiz şekilde feshedildiğini, fesih öncesinde davalının olumsuz tutumu nedeniyle müvekkilinin ticaret yapamaz hale geldiğini, hayali borç kalemleri oluşturularak müvekkilinin borçlandırıldığını, müvekkilin elindeki işlerin diğer bayilere yönlendirildiğini ve müvekkilinin bölgesinin ihlal edildiğini, sipariş edilen ürünlerin geç gönderildiğini veya diğer bayilerden yüksek bedelli fatura düzenlendiğini, davalının bilgisi dahilinde satılan emtiaya ilişkin müşteri senetlerinin doğrudan davalıya verildiği halde, sanki peşin satılmış gibi işlem yapılarak aradaki farkın haksız şekilde cari hesaba borç olarak işlendiğini, verilen müşteri senetlerinin cari hesaptaki borçtan mahsup edilmediğini, tahsil edilen evrak bedellerinin de tamamının vade farkı adı altında cari hesaptan düşüldüğünü, yazılı cari hesap sözleşmesi bulunmadığı halde tüm ödemelerin faiz giderleri olarak kabul edilerek bitmeyen bir borç ilişkisi oluşturulduğunu, bu işlemlere itiraz edilmesi nedeniyle müvekkilinin müşterilerinin çevre illere yönlendirildiğini, müvekkilince alınan kamu ihalelerindeki malzemenin dahi tedarik edilmediğini, teminat olarak verilen senetlerin takibe konularak haciz uygulandığını, davalının elinde bulunan müvekilinin verdiği ve tahsil edilmeyen müşteri çek ve senetlerinin iade edilmediğini, garanti kapsamında yapılan kurulum ve servis ücretlerinin ödenmediği gibi, bu işlemler için yapılan yol ve konaklama masraflarının da karşılanmadığını, müvekkilinin çabasıyla davalının bölgede önemli kazanımlar elde ettiğini, bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararların tahsili gerektiğini, müvekkilinin bayilik yaptığı bölgede bulunan diğer bayilere satış yapılması ve uygulanan fiyat politikası nedeniyle davalının haksız rekabeti sonucu müvekkilinin zarara uğratıldığını, bu şekilde yıllardır elde edilen müşteri portföyünün müvekkilinin elinden alındığını, davalının diğer bayilere uyguladığı fiyat politikası nedeniyle davacının müşteri çevresini kaybettiğini, davalının alacakları için müvekkili aleyhine İstanbul 8. ATM’nin 2014/1277 ve 2014/1285 Esas sayılı dosyalarında dava açtığını, müvekkilince verilen servis hizmeti, yol gideri, konaklama gideri, nakliye ve işçilik ücretlerinin hesaplanarak tahsili gerektiğini ileri sürerek, şimdilik acentelik sözleşmesinin feshinden kaynaklanan 1.000,00 TL, haksız rekabet nedeniyle 1.000,00 TL, sözleşmeye aykırılık nedeniyle 1.000,00 TL, sözleşmeye dayalı servis hizmetinden 1.000,00 TL olmak üzere toplam 13.000,00TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının taleplerinin haksız olduğunun ve davalının kendi kusuruyla sözleşmenin feshine sebep olduğundan tazminat talep edemeyeceğini, sözleşmenin feshi nedeniyle davacının bir zararının bulunmadığını, aksine müvekkilinin zarar gördüğünü, sözleşmenin davacının kusuru ile haklı nedenle feshedildiğini, davacının bayilik sözleşmesi kapsamında ödemelerinin düzenli olarak yapmadığını, kambiyo senetlerini vadesinde ödemediğini ve sözleşmenin 13/3. maddesini ihlal ettiğini, sözleşmenin 7/4. maddesinde de bayinin satın aldığı ürün bedelinin, fatura tarihinden itibaren 5 gün içerisinde ödenmesi gerektiğinin belirtildiğini, davacının iddiasının aksine müvekkilinin davacıyı fazladan borçlandırmadığını, davacının borcunu kabul etmesine rağmen yazılı mutabakat vermediğini, sözleşmesinin feshinden sonrada borcu inkar ettiğini, sözleşmeden kaynaklı borcun yazılı olarak talep edildiğini, ödenmemesi üzerine takip başlatıldığını ve sözleşme ilişkisinin çekilmez hale gelmesi nedeniyle 19.11.2014 tarihli ihtarla sözleşmenin feshedildiğini, davacı şirket aleyhine alacağın tahsili amacıyla beş ayrı takip başlatıldığını, davacının vermiş olduğu servis hizmeti nedeniyle bir alacağının bulunmadığını, yapılan işlere ilişkin herhangi bir başvuru veya ücret talebi olmadığını, sözleşmenin 12/2. maddesi gereğince bayinin, garanti ve bakım sözleşmesi kapsamında tamir ve bakım hizmeti vermesi gerektiğini, sözleşmenin 12/3-5.maddelerinde de bu hizmetler nedeniyle, tazminat talep edilmeyeceğinin düzenlendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Davacı vekili, cevaba cevap dilekçesinde özetle: davacının kusurunun bulunmadığını, davalının hayali borçlar talep ederek müvekkilini zarara uğrattığını, talep edilen vade farkı alacağının haksız olduğunu, taraflar arasında sözleşme bulunması nedeniyle bu sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunulabileceğini, müvekkilinin bayilik çevresinde yapmış olduğu hizmetlerin inkar edildiğini, bir kısım ürünlerin diğer bayilere daha ucuza satılarak müvekkilinin aleyhine haksız rekabet oluşturulduğunu, sözleşmede yer alan bakımın ücretsiz yapılacağına ilişkin hükmün geçersiz olduğunu, hiç kimsenin bir hizmeti ücretsiz yapmaya zorlanamayacağını belirterek davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… yetki verilen bölge içerisinde satış ve servis hizmetlerinin verilmesine ilişkin davacı bayi ile davalı arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin davalı tarafça yapılan feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı, davacı bayinin sözleşmenin haksız feshinden kaynaklı 10.000-TL, haksız rekabetten kaynaklanan 1.000-TL , sözleşmeye aykırılık nedeniyle 1.000-TL, sözleşmeye dayalı servis hizmetlerinden kaynaklı 1.000-TL alacak isteminin yerinde olup olmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda yapılan inceleme ve toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; taraf ticari defterleri üzerindeki bilirkişi tespitleri, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin içeriği ve ihtarnamelerin tetkik edildiği, davacı ticari defterlerinin usulüne uygun şekilde tutulmadığı gibi davalı tarafa ait herhangi bir borç kaydına rastlanılmadığı, sözleşme ile münhasır delil vasfı tanınan davalı defterlerinin usulüne uygun şekilde tutulduğu ve davacı bayinin borçlu olarak göründüğü, davacı bayinin ödemelerini davalı tarafça keşide edilen ihtarnameye rağmen yerine getirmeyerek mütemerrit olduğu görülmekle davalı tarafça yapılan feshin sözleşmenin 13-3 maddesine dayalı olup haklı nedene dayandığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla bayilik sözleşmesinin feshedilmesinin anılı sözleşme hükümlerine uygun olduğu tespit edilmekle davacı tarafın haksız fesih ve sözleşmeye aykırılık iddiasına dayalı olarak davalı taraftan herhangi bir tazminat talep edemeyeceği sonucuna varılmıştır. Öte yandan haksız rekabetten kaynaklı ve servis hizmetlerine dayalı alacak taleplerini ispata elverişli delillere de tüm dosya kapsamında rastlanılmadığı, bu hali ile anılı alacak taleplerinin ispata muhtaç kaldığı anlaşılmakla; sübut bulmayan davanın reddine…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Uyuşmazlık konusu alacak konusunda mahkemece eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuyla karar verildiğini, bilirkişi raporunda sunulan belgelerle rapor hazırlanmasının mümkün olmadığı görüşü bildirildiğini, başka bir bilirkişiden rapor alınması talebinin mahkemece karşılanmadığını, aynı belgelerle başka bilirkişilerin tarafları aynı olan başka mahkeme dosyalarında inceleme yapmış olmalarına rağmen başka bir bilirkişiden rapor alınması talebinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemece diğer alacak kalemleri üzerinde hiç bir inceleme yapılmadan doğrudan davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemenin eksik bıraktığı hususlarda bilirkişi incelemesi yapılarak hukuka aykırı kararın ortadan kaldırılması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasında düzenlenen 31.12.2010 tarihli bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshi nedeniyle davacının uğradığı zararların tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen bayilik sözleşmesinin incelenmesinde davacının, Erzincan bölgesi için bayi olduğu ve davacının Türkiye Distribütörlüğünü yaptığı, fotokopi, bilgisayar, bilgisayar yan ürünleri, printer ve faks vb. ürünler ile bunlara ait sarf malzemeleri, yedek parça ve kullanım malzemelerini yetki bölgesi içerisinde satış ve servis hizmetini üstlendiği anlaşılmıştır. Sözleşmenin 5. maddesinde; bayilik veren, bölgede yeterli potansiyel bulunması halinde bayinin onayını alarak yetkili acente tayin edebileceği belirlenmiştir. Sözleşmenin 6. maddesinde; fiyatların ne şekilde belirleneceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 7/4. maddesinde; bayinin, satın aldığı ürün bedelini fatura tarihinden itibaren en geç beş gün içinde ödemeyi kabul ettiği anlaşılmıştır. Devam eden maddede borcun zamanında ödenmemesi halinde vade farkı tahsil edileceği belirlenmiştir. Sözleşmenin 11/9. maddesinde; davalının kayıtları münhasır delil olarak kayıt edilmiştir. Sözleşmenin 12. maddesinde; bayinin makinelerin garanti sonuna kadar bakımlarını yapacağı ve işçilik ücreti talep edemeyeceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 13. maddesinde; süre ve fesih koşulları düzenlenmiş olup, sözleşmenin 1 yıl geçerli olduğu, bitiş tarihinden 30 gün önce taraflarca ihbarda bulunulmaması halinde aynı sürelerde uzayacağı kabul edilmiştir. Sözleşmenin 13/3. maddesi uyarınca; bayinin ödemelerini zamanında yapmaması veya verdiği kıymetli evraklardan herhangi birini ödememiş olması fesih sebebi olarak düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin devamı sırasında davalı tarafından keşide edilen 08.07.2014 tarihli Beyoğlu …Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarı ile sözleşmeden kaynaklanan 528.123,13 TL ile 22.103,16 EURO’nun ihtarın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde ödenmesi talep edilmiştir. Borcun ödenmemesi üzerine davalı tarafından aynı Noterlikten keşide edilen 19.11.2014 tarihli ihtarla bayilik sözleşmesi feshedilmiştir. Davacı, feshin haksız olduğunu, ödemelerini süresinde yaptığını, davalının haksız şekilde vade farkı alacağı talep ettiğini, müvekkiline sarf malzemesi vermediğini, yetkili servis olarak yapılan hizmetlerden davalının faydalanması nedeniyle denkleştirme tazminatı alacağının bulunduğunu, başka bayilere daha düşük bedelli mal satılarak haksız rekabet yaratıldığını ileri sürerek, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle 10.000 TL, haksız rekabet nedeniyle 1.000 TL, sözleşmeye aykırılık nedeniyle 1.000 TL, sözleşmeye dayalı olarak verilen servis hizmeti nedeniyle 1.000 TL tazminat talep etmiştir. Davalı, ihtara konu alacaklarının tahsili amacıyla davacı bayi hakkında takip başlatmış olup, bu takiplere davacının itiraz etmesi nedeniyle İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1285 ve 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1316 Esas sayılı dosyalarında itirazın iptali davalı açmış; 16.ATM’nin dosyası diğer dosyayla birleştirilerek yargılama yapılmıştır. İlk derece mahkemesince asıl ve birleşen davaların kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf başvuru nedenleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43.Hukuk Dairesinin 10.12.2020 tarih ve 2020/59-404 E.K. Sayılı ilamıyla reddedilmiş, ancak bu karar istinaf incelemesi tarihi itibariyle henüz kesinleşmemiştir. İlk derece mahkemesince, davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmış, davacı defterinde alacağa ilişkin herhangi bir kayıt bulunmamıştır. Mahkemece davalı defteri üzerinde inceleme yapılmış, bu incelemede de herhangi bir alacak tespit edilmemiştir. Davacı vekili, rapora yönelik 13.04.2018 tarihli kısa itirazında, davalı tarafından gönderilen mutabakata göre müvekkilinin 42.063 TL ve 15.205 TL borcu bulunduğunun belirtildiği, mutabakat mektubunun alacak ve borç yönünden incelenmediği ileri sürülerek ek rapor alınmasını istemiştir. Bu itiraz dışında, bilirkişi raporuna davacı yanca yöneltilmiş bir itiraz bulunmamaktadır. HMK’nın yargılamaya hâkim olan ilkeleri arasında düzenlenen tasarruf ilkesi, taraflarca getirilme ilkesi ve taleple bağlılık ilkesi gereğince, hukuk yargılamalarında delillerin taraflarca getirileceği ve getirilen bu delillerin ileri sürülen maddi vakalarla bağlantısının taraflarca kurulacağı açıktır. Davacı, feshin haksız olduğunu ileri sürmektedir. Ancak dosya kapsamında yapılan yargılama, alınan bilirkişi raporu ve mahkemece getirtilen İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1285 Esas sayılı dosya içeriğine göre, davacının cari hesaptan kaynaklı borcunun bulunduğu açıktır. Davacı vekili 13.04.2018 tarihli bilirkişi raporuna yönelik itirazında da, borcun varlığını kabul etmiş, ancak sunulan mutabakatların dikkate alınmadığını belirtmiştir. Yargılamanın konusu, davacının, davalıya ne kadar borçlu olduğu değildir. Davalının, davacıdan ne miktarda alacaklı olduğu yukarıda belirtilen İstanbul 8. ATM dosyasında tartışılmıştır. Gerek davalının cari hesap alacağın için açtığı dava dosyası, gerekse davacı vekilinin rapora yönelik beyanından, davacının borcunun bulunduğu açıktır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 13/3. maddesinde de ödemelerin zamanında yapılmaması haklı fesih nedeni olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda davalı 08.07.2014 tarihli ihtarla borcun ödenmesini istemiş, ödenmeyince takip başlatmış ve bayinin itirazı üzerine itirazın iptali davası açmıştır. Bu durumda feshin haklı nedene dayandığı anlaşılmakla, acentelik sözleşmesinin haksız feshinden kaynaklı tazminat ile sözleşmeye aykırılık nedeniyle tazminat talep edilemez. Diğer yandan, dava dilekçesinde, davalının haksız rekabet vb bir takım sözleşmeye aykırı eylemleri anlatılmış ise de bu eylemlere ilişkin hiçbir kanıt sunulmaması nedeniyle feshin haklı olduğu kabul edilmelidir. Davacı, feshe bağlı talepte bulunamayacak ise de sözleşme nedeniyle vermiş olduğu servis hizmetlerinden kaynaklı bir alacağının bulunması hâlinde, feshin haklı nedene dayanıp dayanmadığına bakılmaksızın, verdiği hizmet bedelini isteyebilir. Ancak, bu hizmetlerin davacı tarafından verildiğini usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekir. İlk derce mahkemesince taraf defterlerinde yapılan incelemeye göre davacının herhangi bir alacağı belirlenmediği gibi, davacı da gerek dosyadaki beyanlarında gerekse bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ve istinaf başvuru dilekçesinde somut olarak yapılan bir hizmetten söz etmemiştir. Soyut olarak ileri sürülen alacak iddiası bakımından mahkemece başkaca bir araştırma yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, bakiye 35,60 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01.12.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.