Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1189 E. 2023/972 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1189
KARAR NO: 2023/972
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2020
NUMARASI: 2019/187 E. – 2020/241 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin davalıyla arasındaki ticari ilişki kapsamında davalıya toptan kumaş satıp teslim ettiğini, fakat davalının cari hesaptan kaynaklanan 58.279,93 TL bakiye borcunu ödemediğini, davalı aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla ilamsız takip başlattıklarını, davalı tarafından süresinde yapılan yetki itirazının taraflarınca kabul edildiğini ve dosyanın İstanbul İcra Müdürlüğüne gönderilmesinin talep edildiğini, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası kapsamında davalıya örnek 7 ödeme emri gönderildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında 2016 yılından bu yana devam eden bir ticari ilişki bulunmakta olup davalı şirketin müşterilerinden aldığı siparişler üzerine davacı şirkete kumaş imalatı için sipariş verdiğini ve bu ticari ilişkinin karşılığını da nakit olarak, Türk lirası veya dolar olarak çek ile ödediğini, ödeme emri ekindeki muavin defter kayıtları incelendiğinde iddia edilen alacağın ödenmeyen herhangi bir fatura veya siparişin karşılığında oluşmadığını, davacı tarafın yapılan ödemeleri usulüne uygun olarak ticari defterlerine kaydetmemesi ve maddi hatalardan kaynaklandığının görüldüğünü, müvekkili davalı şirketin ödemelerinin bir bölümünü döviz cinsinden çek yoluyla gerçekleştirmekte olduğunu, davacı tarafın bu çeklerin ödeme tarihinde davalı şirketin lehine oluşan kur farkını yasal defterlerine kaydetmediğini, böylece olmayan bir alacak tutarı yarattığını, örneğin davacının 10.03.2018 tarihinde 5 adet çekle yapılan 53.332,94 USD ödemenin o güne ait kur ile TL karşılığını ticari defterlerine kaydetmesine rağmen çeklerin fiili ödeme gününde müvekkili lehine oluşan kur farkını muhasebe kayıtlarına aktarmadığını, böylece müvekkilinin hesaptaki borç tutarını olduğundan fazla gösterdiğini, bunun yanında taraflar arasında imzalanan 16/05/2018 tarihli mutabakat mektubu ile 10/05/2018 tarihi itibarı ile davacı tarafın alacağının 100.198,81 TL olduğu hususunda tarafların mutabık kaldıklarını, buna rağmen davacı tarafın ödeme emri ekinde gönderdiği muavin defter kayıtlarında 10/05/2018 tarihi itibarı ile 119.346,37 TL alacaklı olarak gözükmesinin davalı şirketin yasal defterlerinin hatalı ve usulüne uygun tutulmadığını, şirket kayıtlarındaki hata nedeniyle davalı şirketin olmayan bir borçtan sorumlu tutulmaya çalışıldığını gösterdiğini, davalı şirketin davacı firmaya verdiği 2.000 metre kumaşın teslim zamanındaki gecikme ve kumaşta hata çıkması üzerine 19/10/2018 tarihinde reklamasyon faturası kesilerek 615 metrelik hatalı üretime ilişkin 15.144,12 TL’nin ödenmesinin talep edildiğini ancak davacı firmanın hatalı üretimi kabul etmeyerek 8 günlük itiraz süresinden sonra 22/11/2018 tarihinde iade faturası düzenlediğini, buna karşı davalı şirket tarafından 22/11/2018 tarihinde tekrar reklamasyon faturası düzenlendiğini, davacı firmanın 23/11/2018 tarihinde bir kez daha iade faturası düzenlediğini, davalı şirketin son kez 29/11/2018 tarihli reklamasyon faturası düzenlemesi üzerine davacı firmanın 03/12/2018 tarihinde tekrar iade faturası düzenlediğini ve akabinde Beyoğlu …Noterliğinin 06/12/2018 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile 03/12/2018 tarihli fatura davacıya iade edilerek faturaya itiraz edildiğini, dolayısı ile davacı firmanın 15.144,12 TL’yi müvekkili davalı şirkete iade etmesi gerektiğini, ancak bu iade edilmesi gereken tutar davacı firma kayıtlarında yer almadığından var olduğu iddia edilen borç tutarının hatalı olarak belirlendiğini, bu nedenlerle davalının davacıya borcu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. .
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, itirazın iptali davasıdır. İstanbul …İcra Müdürlüğünün .. esas sayılı dosyası getirtilerek incelendiğinde, davacı tarafından davalı aleyhine 58.279,93 TL üzerinden takip başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, işbu davanın yasal süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır. Mecidiyeköy Vergi Dairesinden davalı şirketin 2018 yılına ait BA-BS formları getirtilmiştir. Dosya mali müşavir bilirkişiye tevdi olunmuş, düzenlenen 10/02/2020 tarihli raporda; davacı şirketin 2016-2017-2018-2019 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal sürelerde yaptırıldığı, defterlerin sahibi lehine delil teşkil edeceği, davacı tarafın yevmiye defteri kayıtlarının incelenmesi sonucu takip tarihi itibarı ile davalı taraftan 58.279,93 TL alacak kaydettiği, davalı şirketin 2016-2017 yılına ait ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarının yasal sürelerde yaptırıldığı, 2018 yılına ait yevmiye ve kebir defteri açılış onaylarının yasal sürede yaptırılmadığı, envanter defteri açılış onayının yasal sürede yaptırıldığı, yevmiye ve kebir defteri kapanış onayının yasal sürede yaptırıldığı, 2019 yılı yevmiye kebir defteri açılış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırıldığı, kapanış onaylarının süresinin henüz dolmadığı, bu nedenle 2016-2017-2019 yıllarına ait ticari defterlerinin davalı lehine delil teşkil edeceği, 2018 yılı ticari defterlerinin davalı lehine delil teşkil edemeyeceği, davalı tarafın yevmiye defteri kayıtlarının incelenmesi sonucu takip tarihi itibarı ile davacı tarafa 3.839,89 TL borç kaydettiği, vergi dairesinden gönderilen davalı şirketin BA-BS formlarının incelenmesinde davalının 2018 yılı içerisinde davacı taraftan 34 adet KDV hariç 1.046.955,00 TL bedelli fatura ile mal alışı yaptığı, 2018 yılı içerisinde davacı tarafa 11 adet KDV hariç 185.360,00 TL bedelli fatura ile mal satışı yaptığı, taraf ticari defterleri arasında 54.440,08 TL bakiye farkı bulunduğu, tarafların ticari defterlerindeki farkın davacı tarafın ticari defterlerine USD çeklerden kaynaklı 375.091,74 TL tahsilat, davalı tarafın ise 371.889,60 TL ödeme işlediği, aradaki farkın 3.202,14 TL davalı kayıtlarında daha az ödeme olarak işlendiği, davalı tarafın ticari defterlerine 15.144,12 TL reklamasyon faturası bedeli ve 42.498,11 TL kur farkı işlediği ve toplam 57.642,23 TL davacıya olan borcundan düştüğü ancak bu farklardan doğan toplam 57.642,23 TL’nin davacı kayıtlarında yer almadığı, dosya içerisinde davacı tarafın davalıya vermiş olduğu malların ayıplı olup olmadığına ilişkin herhangi bir bilgi veya belge bulunmadığı, davacı tarafın sunmuş olduğu 28/12/2017 tarihli ve 30/01/2018 tarihli … Sipariş Sözleşmesi Satış Şartları bölümünün 1.maddesinde 150 gün fatura tarihinde TL ödeme olacak şeklinde düzenlendiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ise davacı tarafın davalı tarafa TL faturalar düzenlediği, her iki tarafında faturaları TL olarak ticari defterlerine işlediği, davacı tarafın davalı taraftan TL ve USD bedelli çekler aldığı, USD bedelli çekleri davalıdan aldığı tarihten bir önceki gün TCMB döviz alış kuru üzerinden TL’ye çevirdiği ve TL fatura alacağından düştüğü, davalı tarafın ise davacıya vermiş olduğu TL ve USD çeklerin karşılığı davacıya olan TL bedelli fatura borcundan düştüğü ancak TL borçlanmasına karşılık USD çeklerin veriliş tarihi ile vade tarihleri arasında oluşan kur farkını davacıya olan borcundan düştüğü, taraflar arasındaki sipariş sözleşmesinde ödemelerin TL olacak şekilde anlaşıldığı, faturaların TL olarak düzenlendiği, ödemelerin bir çoğunun TL olarak yapılmış olmasına rağmen, davalı tarafın bir kısım USD çekle yapılan ödemelere kur farkı uyguladığı, davalı tarafın ticari defterlerinde hem dövizli hem de TL bazlı işlem yaptığı, oysa tarafların ticari defter kayıt ve belgelerine göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin TL olarak yürütüldüğünün görüldüğü, eğer taraflar arasında dövizli işlem yapılmış olsa idi sözleşmede hüküm bulunması , davacının davalıya kestiği tüm faturaların döviz karşılığının fatura üzerinde yazılmış olması ve davalının döviz olarak davacıya borçlanması gerektiği, davalının da davacıya vermiş olduğu dövizli çekler döviz karşılığı tahsil edileceği için kur farkı oluşmayacağı, TL çeklerden dolayı vade tarihindeki kur ile döviz karşılığı tespit edilip TL çeklerden dolayı kur farkı oluşması gerektiği, bu nedenlerle davalı tarafın davacı taraftan 42.498,11 TL kur farkı alacağı olmadığı kanaatine varıldığı, mahkemece davalının davacıdan 15.144,12 TL reklamasyon fatura bedeli alacağı olmadığı kanaatinde ise davacının takip tarihi itibarı ile davalıdan 58.279,93 TL alacaklı olduğu, davalının davacıdan 15.144,12 TL reklamasyon fatura bedeli alacağı olduğu kanaatinde ise davacının takip tarihi itibarı ile davalıdan 43.135,81 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Tarafların iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; Taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 maddeleri uyarınca ticari defter ve belgeler nezdinde mali yönden bilirkişi incelemesi yapılması yoluna gidilmiştir. Tekstil sektörü alanında faaliyet gösteren taraflar arasında kumaş alım satımına dair ticari iş ilişkisi çerçevesinde faturaya dayalı emtianın ve faturaların davacı tarafça davalıya tesliminin gerçekleştirildiği uyuşmazlık konusu değildir.Taraf ticari defterleri üzerinden yapılan mali inceleme ile davalı tarafın ticari defterlerine 15.144,12 TL reklamasyon faturası bedeli ve 42.498,11 TL kur farkı işlediğinin tespit edildiği, her ne kadar davalı taraf davacı firmaya verdiği 2.000 metre kumaşın teslim zamanındaki gecikme ve kumaşta hata çıkması üzerine 19/10/2018 tarihinde reklamasyon faturası kesilerek 615 metrelik hatalı üretime ilişkin 15.144,12 TL’nin ödenmesinin talep edildiğini beyan etmiş ise de dosya kapsamında davacı tarafından satılan kumaşların ayıplı olduğuna ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davalının ayıp ihbarını 6098 Sayılı TBK 219 vd. Maddeleri ile TTK 18 ve 23. Maddeleri uyarınca süresi dahilinde ileri sürmediği, davalı tarafça ileri sürülen ayıp iddiasının soyut nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan taraflar arasında yapılan sözleşmede ödemelerin TL olarak düzenleneceğinin yazıldığı, davalı tarafın ticari defterlerinde hem dövizli hem de TL bazlı işlem yaptığı, oysa tarafların ticari defter kayıt ve belgelerine göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin TL olarak yürütüldüğünün görüldüğü, bu nedenlerle davalı tarafın davacı taraftan 42.498,11 TL kur farkı alacağı olmadığı anlaşılmakla davalının icra dosyasına vaki itirazının iptaliyle takibin devamına karar verilmesi gerektiği takdir edilerek davanın kabulüne hükmedilmiştir. Fatura alacağı kapsamında kabul edilen miktar likit ve belirlenebilir olduğundan (emsal için bknz. Yargıtay 19. H.D. 2016/5503 E. 2017/3917 K. Sayılı ilamı) ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği kanaatiyle neticeden aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçesiyle, davanın kabulü ile, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında yapılan icra takibine davalının itirazının 58.279,93 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin bu miktar üzerinden takip talebindeki şartlar ile devamına, İİK.67/2 maddesi uyarınca asıl alacak miktarının %20’si oranında hesaplanan 11.655,98 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece davanın hukuki nitelendirilmesineda hataya düşüldüğünü, mahkeme müvekkil şirketin kur farkı alacağı olduğu iddiasından hareket ederek hukuki değerlendirme yapmış ise de uyuşmazlık konusu kur farkının ticari defterlere kayıt edilip edilemeyeceği değil müvekkil şirketin yaptığı ödemelerin hukuki niteliği olduğunu, 2016 yılından bu yana devam eden bir ticari ilişki bulunmakta olduğunu, müvekkilinin müşterilerinden aldığı siparişler üzerine davacı şirkete kumaş imalatı için sipariş vermekte ve bu ticari ilişkinin karşılığını da nakit olarak, Türk lirası veya dolar olarak çek ile ödediğini, müvekkilini mallara ilişkin çek ile yaptığı ödemeler ifa uğruna edim niteliğinde olduğundan alacaklının alacağını tahsil ettiği oranda borcun ereceğini, ifa uğruna yapılan edim uyarınca alacaklı alacağını elde ettikten sonra bir meblağ kalması halinde bunu borçluya iade etmekle mükellef olduğunu, uyuşmazlık konusu olayda davacı tarafça düzenlenen fatura bedelleri ifa uğruna edim olarak döviz cinsinden çek yoluyla ödenmekte olduğundan çekin tahsil edildiği tarihteki karşılığının fatura bedelinden fazla olması halinde aradaki fark tutarın müvekkiline iadesi ya da ticari defterlerde müvekkiline alacak olarak kaydedilmesi gerektiğini, Çek Kanunu’nun geçici 3.maddesinin 5.fıkrasındaki ” 31/12/2020 tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce çekin ödenmek için muhatap bankaya ibrazı geçersizdir” ifadesi nedeniyle fiili olarak çekin verildiği tarihte alacak olarak kaydının mümkün olmadığını, ödeme gününün ancak çek üzerinde düzenleme günü olarak yazılı tarihin olacağını gösterdiğini, bu durumda fatura konusu emtianın bedeli olan tutarın, edimin ifası uğruna verilen çekin düzenleme tarihindeki tutarının ödeme olarak alınması, fazlaya ilişkin kısım olması halinde ise müvekkil şirket lehine alacak olarak kaydedilmesi gerektiğini, aksi düşüncenin kabulü halinde davacı firmanın fatura bedelinden daha fazla bir tutarı tahsil etmiş olmasına sebep olacağını, taraflar arasında TL üzerinden ödeme yapılacağına dair sözleşme olmadığını, 28.12.2017 ve 30.01.2018 tarihli sipariş sözleşmesinden bahsedilerek taraflar arasında TL üzerinden anlaşma olduğu ifade edilmiş ise de bahse konu sipariş sözleşmesi sadece 2 adet sipariş için olduğunu, davacı ile müvekkil şirket arasında yaklaşık 4 yıllık bir ticari ilişki mevcuttur olduğunu, davacının delil olarak sunduğu faturaların büyük bir kısmı dolar veya euro olarak düzenlendiğini, görüleceği üzere mahkeme kararında ifade edildiği gibi taraflar arasında TL üzerinden yapılmış bir anlaşma olmadığını, aksine uzun zamandan bu yana süregelen döviz olarak düzenlenmiş fatura uygulaması ve davacı tarafın döviz olarak çek ile yapılan ödemeleri kabul ederek TL ödeme şartının karşılıklı irade birliği ile kaldırıldığı hususları nedeniyle bilirkişi raporundaki değerlendirmenin hatalı olduğunu gösterdiğini, kararda 15.144,12 TL ‘lik reklamasyon faturasına konu malların ayıplı olup olmadığına ilişkin herhangi bir bilgi veya belge olmadığı ifade edilmiş ise de reklamasyon faturasının düzenlendiği 19.10.2018 tarihinden itibaren 8 günlük itiraz süresinde bu faturaya itiraz edilmeyerek TK 21/2 gereğince fatura içeriğinin kabul edilmiş olduğu hususuna hiçbir şekilde değinilmeyerek incelemenin eksik, hatalı olduğu gibi taraflardan sadece birisine ait delilleri dikkate alarak tarafsız davranma yükümlülüğünün de de ihlal edildiğini, 16.05.2018 tarihli mutabakat mektubu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunun bir diğer delili olmasına rağmen sayın mahkemece bu delilin hiç dikkate almadığını, bu delile ilişkin hiçbir değerlendirme yapmadığını, imzalanan 16.05.2018 tarihli mutabakat mektubu ile 10.05.2018 tarihi itibari ile davacı tarafın alacağının 100.198,81 TL olduğu hususunda taraflar mutabık kalındığını, buna rağmen davacı tarafın ödeme emri ekinde gönderdiği muavin defter kayıtlarında 10.05.2018 tarihi itibari ile 119.346,37 TL alacaklı olarak gözükmesinin davacı şirketin yasal defterlerinin hatalı ve usulüne uygun olarak tutulmadığını, şirket kayıtlarındaki hata nedeni ile müvekkil şirketin olmayan bir borçtan sorumlu tutulmaya çalışıldığını gösterdiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, cari hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamında bulunan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 58.729,93 TL asıl alacağın işleyecek faizi ile tahsilini talep ettiği, davalı tarafından borca itiraz üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf, davalı ile aralarındaki satım sözleşmesi kapsamında cari hesap alacağı bulunduğunu ileri sürerek takip başlatmış ve itiraz üzerine eldeki davayı açmıştır. Davalı ise; davacı taraf tarafa ifa amacıyla döviz cinsinden çek ile yaptığı ödeme yaptığını, ancak davacının kendisi lehine oluşan kur farkı alacağını defterlere kaydetmediğini, bu şekilde davacının ödemeleri usulüne uygun şekilde defterlerine işlemediğini, davacının verdiği 2000 metre kumaşın ise ayıplı olması sebebiyle 19.10.2018 tarihli ve 15.144,12 TL bedelli reklamasyon faturası düzenlediğini, davacının bu faturayı 8 günlük süreden sonra 22.11.2018 tarihinde iade ettiğini, davacının bu miktarı kendisine iade etmesi gerektiğini ve borcu bulunmadığını savunmuştur.Taraflar arasında kumaş alım satımına dair ticari ilişki bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Mahkemece taraf defterlerinin incelenmesi için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş olup olup alınan bilirkişi raporunda; davacı şirketin 2016-2017-2018-2019 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal sürelerde yaptırıldığı, defterlerin sahibi lehine delil teşkil edeceği, davacı tarafın yevmiye defteri kayıtlarının incelenmesi sonucu takip tarihi itibarı ile davalı taraftan 58.279,93 TL alacak kaydettiği, davalı şirketin 2016-2017 yılına ait ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarının yasal sürelerde yaptırıldığı, 2018 yılına ait yevmiye ve kebir defteri açılış onaylarının yasal sürede yaptırılmadığı, envanter defteri açılış onayının yasal sürede yaptırıldığı, yevmiye ve kebir defteri kapanış onayının yasal sürede yaptırıldığı, 2019 yılı yevmiye kebir defteri açılış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırıldığı, kapanış onaylarının süresinin henüz dolmadığı, bu nedenle 2016-2017-2019 yıllarına ait ticari defterlerinin davalı lehine delil teşkil edeceği, 2018 yılı ticari defterlerinin davalı lehine delil teşkil edemeyeceği, davalı tarafın yevmiye defteri kayıtlarının incelenmesi sonucu takip tarihi itibarı ile davacı tarafa 3.839,89 TL borç kaydettiği, vergi dairesinden gönderilen davalı şirketin BA-BS formlarının incelenmesinde davalının 2018 yılı içerisinde davacı taraftan 34 adet KDV hariç 1.046.955,00 TL bedelli fatura ile mal alışı yaptığı, 2018 yılı içerisinde davacı tarafa 11 adet KDV hariç 185.360,00 TL bedelli fatura ile mal satışı yaptığı, taraf ticari defterleri arasında 54.440,08 TL bakiye farkı bulunduğu, tarafların ticari defterlerindeki farkın davacı tarafın ticari defterlerine USD çeklerden kaynaklı 375.091,74 TL tahsilat, davalı tarafın ise 371.889,60 TL ödeme işlediği, aradaki farkın 3.202,14 TL davalı kayıtlarında daha az ödeme olarak işlendiği, davalı tarafın ticari defterlerine 15.144,12 TL reklamasyon faturası bedeli ve 42.498,11 TL kur farkı işlediği ve toplam 57.642,23 TL davacıya olan borcundan düştüğü ancak bu farklardan doğan toplam 57.642,23 TL’nin davacı kayıtlarında yer almadığı, dosya içerisinde davacı tarafın davalıya vermiş olduğu malların ayıplı olup olmadığına ilişkin herhangi bir bilgi veya belge bulunmadığı, davacı tarafın sunmuş olduğu 28/12/2017 tarihli ve 30/01/2018 tarihli … Sipariş Sözleşmesi Satış Şartları bölümünün 1.maddesinde 150 gün fatura tarihinde TL ödeme olacak şeklinde düzenlendiği, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ise davacı tarafın davalı tarafa TL faturalar düzenlediği, her iki tarafın da faturaları TL olarak ticari defterlerine işlediği, davacı tarafın davalı taraftan TL ve USD bedelli çekler aldığı, USD bedelli çekleri davalıdan aldığı tarihten bir önceki gün TCMB döviz alış kuru üzerinden TL’ye çevirdiği ve TL fatura alacağından düştüğü, davalı tarafın ise davacıya vermiş olduğu TL ve USD çeklerin karşılığı davacıya olan TL bedelli fatura borcundan düştüğü ancak TL borçlanmasına karşılık USD çeklerin veriliş tarihi ile vade tarihleri arasında oluşan kur farkını davacıya olan borcundan düştüğü, taraflar arasındaki sipariş sözleşmesinde ödemelerin TL olacak şekilde anlaşıldığı, faturaların TL olarak düzenlendiği, ödemelerin bir çoğunun TL olarak yapılmış olmasına rağmen, davalı tarafın bir kısım USD çekle yapılan ödemelere kur farkı uyguladığı, davalı tarafın ticari defterlerinde hem dövizli hem de TL bazlı işlem yaptığı, oysa tarafların ticari defter kayıt ve belgelerine göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin TL olarak yürütüldüğünün görüldüğü, eğer taraflar arasında dövizli işlem yapılmış olsa idi sözleşmede hüküm bulunması, davacının davalıya kestiği tüm faturaların döviz karşılığının fatura üzerinde yazılmış olması ve davalının döviz olarak davacıya borçlanması gerektiği, davalının da davacıya vermiş olduğu dövizli çekler döviz karşılığı tahsil edileceği için kur farkı oluşmayacağı, TL çeklerden dolayı vade tarihindeki kur ile döviz karşılığı tespit edilip TL çeklerden dolayı kur farkı oluşması gerektiği, bu nedenlerle davalı tarafın davacı taraftan 42.498,11 TL kur farkı alacağı olmadığı kanaati bildirilmiştir.Davalı, davacı ile aralarında döviz cinsinden ticari ilişki kurulduğunu, çekle döviz olarak yaptığı ödemelerinden kur farkının kendisine alacak olarak kaydının yapılması gerektiğini ileri sürmüştür. Dosya kapsamında bulunan iki adet sipariş sözleşmesinde fatura tarihinde TL olarak ödeme olacağının yazılı olduğu, birim fiyatın Euro olarak yazıldığı, defterlerde de alacağın TL olarak kaydedildiği görülmektedir. Davalı çek ile yaptığı ödemelerin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden hesaplanıp kur farkının lehine alacak kaydedilmesi gerektiğini ileri sürmüş, bir kısım ödemelerini USD cinsinden çek ile yapmıştır. Çek bir ödeme aracıdır ve görüldüğünde ödenir. Bu bakımdan davacının davalıdan çeki aldığı gün kur TL karşılığı üzerinden alacağına mahsup etmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Bu nedenle , davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalı vekili, müvekkilinin ayıplı mal nedeniyle düzenlediği 15.144,12 TL’lik reklamasyon faturasına davacı tarafından 8 günlük itiraz süresinde itiraz edilmeyerek fatura içeriğini kabul etmiş sayıldığını, bu miktarın nazara alınmamasının hatalı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Davalı taraf, 2000 metre kumaşın ise ayıplı olması sebebiyle 19.10.2018 tarihli ve 15.144,12 TL bedelli reklamasyon faturası düzenlemiş, bilirkişi raporu ve defter kayıtlarına göre davacı da bunu defterine kaydetmiştir. Daha sonra düzenlediği 23.11.2018 tarihinde iade faturası düzenlediği, davalının tekrar iade etmesi üzerine davacı tarafından 03.12.2018 tarihli iade faturası düzenlendiği görülmektedir. Davacı bu faturayı ilkin süresinde iade etmeyip ticari defterlerine işlemiş, 8 günlük süreden sonra iade faturası düzenleyerek davalıya göndermiştir. TTK’nın 21/2.maddesine göre, bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde fatura içeriği hakkında itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 03/03/2016 tarih ve 2015/18039 Esas, 2016/3759 Karar sayılı kararı).Bu durumda, TTK 21/2 uyarınca davacı 19.10.2018 tarihli ve 15.144,12 TL bedelli reklamasyon faturasını defterine kaydetmiş ve bu şekilde faturayı benimsemiştir. Faturaya itiraz süresinin, davalı faturasının davacı defterine kaydedildiği tarih esas alınarak hesaplanması gerekir. Süresinde bir itirazın varlığı davacı tarafça kanıtlanmamış olup, davalı faturası ve faturadaki bedel kaydı, taraflar bakımından kesinleşmiş kabul edilmelidir. Bu nedenle mahkemece, davalının 19.10.2018 tarihli ve 15.144,12 TL miktarlı ve … numaralı e faturanın davacı alacağından düşülerek hüküm kurulmaması hatalı olmuş ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine ve neticede davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın kısmen kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasında yapılan icra takibine davalının itirazının 43.135,81 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin bu miktar üzerinden takip talebindeki şartlar ile devamına, 2-İİK.67/2 maddesi uyarınca talep edilen alacak miktarının %20’si oranında hesaplanan 8.627,16 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine,3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken ve kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 2.946,60 TL harçtan 703,88 TL harcın mahsubu ile kalan 2.242,72 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 703,88 TL peşin harç ve 44,40 TL başvuru harcı olmak üzere toplam 748,28 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan; 800,00 TL bilirkişi ücreti, 38,50 TL posta, tebligat ve müzekkere masraflarından oluşan toplam 838,50 TL’nin davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 620,61 TL’lik bölümünün davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üstünde bırakılmasına, 6-Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT 13/2 maddesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT 13/2 maddesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Taraflarca yatırılan gider avanslarından artan bakiyelerin, yatıran taraflara iadesine,9-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden;a)Davalı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 995,00 TL istinaf nispi harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b)Davalı tarafından harcanan 148,60 TL başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı 32,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 181,10 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, c)Artan gider avansının yatırana iadesine,10-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01.06.2022 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.