Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1187 E. 2020/766 K. 17.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1187
KARAR NO : 2020/766
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 18.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2020/47 D.İş – 2020/53 Karar
KARAR TARİHİ: 20/01/2020
DAVA: İhtiyati Haciz
Taraflar arasındaki ihtiyati haciz davasının yapılan yargılamasında verilen ihtiyati haciz kararına itirazın reddine yönelik verilen karara karşı ihtiyati hacze itiraz eden vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın dava dışı …. San. Ve Tic. A.Ş ile imzaladığı kredi sözleşmeleri uyarınca kredi kullandırıldığını, aleyhine ihtiyati haciz talep edilen borçlunun da kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olup, borçtan sorumlu olduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine noter ihtarı ile kat edildiğini, şimdilik işlek kredilerden kaynaklı 85.806.211,97 TL için borçlunun menkul ve gayrımenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 20.01.2020 tarihli kararla,İhtiyati haciz istemi alacağın rehinle temin edilmemiş olması ve mevcut kanıtlara göre kanuna uygun görülmüş olmakla, yukarıda açık kimliği yazılı alacaklının borçludan alacağı olan ( 85.806.211,97) TL yönünden İcra İflas Kanunun 257/1.Maddesine göre borçlunun yukarıda belirtilen mal,hak ve alacaklarından borca yetecek miktarının İcra İflas Kanununun koyduğu sınırlar içinde ihtiyaten haczine karar verilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden vekili dilekçesinde özetle: …. ile müvekkili … arasında kredi ilişkisi bulunduğunu ancak kredi veren … sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmediğini, imzalanan genel kredi sözleşmesinin teminatı olmak üzere ipotek verildiğini, buna rağmen kredi verenin inşaat maliyetlerinde kullanılacak 50.000.000,00 Euro miktarındaki nakit parayı ve … banka aracılığı ile yapılan tahsilatlarını da uzun süre blokeli olarak tuttuğunu, teminatın bankanın her türlü alacağına karşılık verildiğini, müvekkilince yapılan ödeme miktarına göre gayrimenkuller üzerindeki ipoteklerin fek edilmesi gerekirken bankanın gereğinden fahiş miktarda ipotek tuttuğunu, müvekkili şirket tarafından uğranılan zararların tazmini talebi ile İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/556 Esas sayılı davasının açıldığını, bu dosyadan ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğunu, tedbir taleplerinin kabul edildiğini ve … arasında akdedilmiş olan 23/06/2016 tarihli genel kredi sözleşmesi ve sözleşmenin eki ve tamamlayıcısı ek protokole göre sözleşmeye konu taşınmazların satılmaması ve paraya çevrilmemesi yönünde ihtiyati tedbir uygulanmasına karar verildiğini, banka tarafından sözleşmesel yükümlülükler yerine getirilmediğinden müteselsil kefile başvuru koşullarının gerçekleşmediğini, kefalet sözleşmesinin şekil şartlarının Borçlar kanunun 583. Maddesine düzenlendiğini, sözleşmelerde yer alan el yazısı ve imzaların müvekkiline ait olmadığını, kefile başvuru koşulunun oluşmadığını, İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen davada müvekkilinin ödemezlik defini kullandığını, bankaya verilen teminatların kredi sözleşmesinin 3. Maddesi uyarınca her türlü alacağa karşılık verildiğini, bu nedenle ihtiyati haciz koşullarının oluşmadığını belirterek mahkemece verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesi 05/03/2020 tarihli ek kararla, “…İhtiyati hacze konu genel kredi sözleşmeleri dosyaya bırakılmış olup ihtiyati haciz kararı verilen … genel kredi sözleşmelerine müteselsil kefil olarak imzaladığı asıl borçlu şirketin ortak ve yöneticisi olduğu, itiraz edenler tarafından dayanılan ipotek akit tabloları ihtiyati haciz isteyen tarafından dosyaya sunulmuş olup, ipotek akit tabloları incelendiğinde ipoteklerin kefilin kefaletinin teminatı olarak verilmediği, asıl borçlunun borcunun teminatı olarak verildiği görülmüştür. Borçlar Kanunun 586.maddesine “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” denilmektedir. Kat ihtarıyla birlikte alacak muaccel olduğundan, ipotekler kefilin kefaletini kapsamadığından, genel kredi sözleşmesi, kat ihtarı, asıl borçlu şirketin sicil kaydına dayalı olarak yaklaşık ispat koşulları oluştuğundan mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararı usul ve yasaya uygun bulunduğu” gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı ihtiyati haciz kararına itiraz eden vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati haciz kararına itiraz eden borçlu vekili dilekçesinde özetle: Kefil olan müvekkiline başvuru şartlarının oluşmadığını, banka tarafından sözleşmesel yükümlülükler yerine getirilmediğinden alacağın muacceliyetinden bahsedilemeyeceğini, bankanın verdiği zararlardan dolayı …. nın bankadan alacaklı olduğunu, esas borç muaccel olmayınca kefilin de sorumlu olmayacağını, bu yönde ileri sürülen defi kapsamında ifadan kaçınılabileceğini, Kefalet sözleşmelerinde yer alan el yazıları ve imzaların birbiriyle uyumlu olmadığını, bu kapsamda müvekkilinin imza örneği alınarak sözleşme aslı üzerinde grafolojik inceleme yapılması ve imzaların geçerliliğinin saptanması gerekirken işbu husus incelenmeksizin ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuken mümkün olmadığını, Genel Kredi Sözleşmesi ve Ek Protokol’e göre kredi bedelinin teminatı olarak arsa üzerinde ipotek tesisi sağlanmış ve müşteri senetleri Banka nezdinde yine teminat olarak muhafaza edildiğini, İİK 257 uyarınca (sözde) alacak, rehinle temin edilmiş olmasına rağmen ilk derece mahkemesince teminat olmadığı gerekçesiyle verilen ihtiyati haciz kararının açıkça hukuken hatalı olduğunu,… tarafından da ikrar olunduğu üzere elinde kredi bedelini aşan teminat bulunmasına rağmen teminat yokmuş gibi davranılmakta ve adalet yanıltılmaya çalışıldığını, İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesinde; rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceğinin düzenlendiğini, bu madde hükmünden de görüleceği üzere; ihtiyati haciz talep eden tarafından alacak için teminat alınmış ve de ipotek temin edilmiş ise, ihtiyati haciz kararının verilmesi mümkün olmadığını, Zira alacaklı taraf lehine tesis edilmiş olunan ipotekli gayrimenkullerin bedelinin borcu ödemeye yeterli olduğunun da sabit olduğunu, dolaysıyla İlk Derece Mahkemesinin belirttiğinin aksine; ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini belirterek, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının ve ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, İİK’nın 265/son maddesi uyarınca, ihtiyati haciz kararına yapılan itirazın reddine ilişkin ek kararın istinafına ilişkindir.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İİK’nın 257/1. maddesi gereğince rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Aynı Kanun’un 45. maddesi hükmüne göre, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı, yalnız rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. 6098 sayılı TBK’nın 586. maddesi uyarınca da kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz (Yargıtay 11. HD 2016/13086 E 2016/9051 K 22.11.2016 T. Yine Yargıtay 19 HD 2012/4803 E 2012/10127 K 14.06.2012 T. Ve 2010/6302 E 2010/10114 K 22.09.2010 tarihli emsal kararı).Somut olayda; alacaklı banka ile asıl borçlu şirket arasında akdedilen genel kredi sözleşmeleri gereğince kredi kullandırıldığı, aleyhine ihtiyati haciz istenen … in müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeleri imzaladığı görülmüştür. Kredi borcunun ödenmemesi üzerine, hesabın kat edilerek asıl borçlu şirket ile kefil adına noter kanalıyla kat ihtarnamesi gönderilmiştir. Hesabın kat edilmesi, kredi sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın muacceliyeti için yeterli olup ayrıca ihtarın tebliğ edilmiş olması aranmaz. Beyoğlu 23. Noterliğince tanzim edilen 19473 yevmiye nolu hesap kat ihtarnamesi asıl borçlu şirkete tebliğ olmuş ve borç da halen ödenmediğine göre müteselsil kefil aleyhine ihtiyati haciz talep edilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır (Yargıtay 11. H.D’si 18/01/2016 tarih, 2015/15431 E: 2016/350K sayılı ilamı). Asıl borçluya gönderilen ihtar, borçlunun temerrüdünün yanı sıra, 6098 sayılı TBK’nın 586’ncı maddesinde öngörülen müteselsil kefilin takibi koşullarının gerçekleşmesi bakımından da gerekli bir unsurdur. TBK’nın 586. maddesine göre asıl borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehni paraya çevrilmeden kefil aleyhine takip yapılması mümkün değilse de borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması halinde kefil aleyhine de takip yapılabilir. Somut olayda TBK’nın 586/1. maddesi uyarınca, müteselsil kefil olan borçluya alacaklının müracaat edebilmesi için gerekli olan “ihtarın sonuçsuz kalması” koşulunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Hesabın kat edilmesiyle birlikte banka alacağı muaccel hale gelmiş, ihtarın hükümsüz kalmasıyla da müteselsil kefille müracaat koşulu da gerçekleşmiştir. Bu nedenle borçlu vekilinin aksi yöndeki istinafı yerinde görülmemiştir. İstinafa gelen müteselsil kefill borçlu …in dava konusu kredi sözleşmeleri kapsamında kendi kefalet sorumluluğunu temin eder şekilde verilmiş herhangi bir ipoteğin bulunmadığı anlaşılmaktadır. İtiraz edenin kefalet sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığı, yine alacaklı bankanın sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirmediği, bu nedenle ödemezlik defi yönündeki itirazı İİK’nın 265. maddesindeki ihtiyati hacze itirazda incelenebilecek nedenlerinden olmayıp, ancak bir menfi tespit davasına konu olabileceği ve yargılamayı gerektirdiğinden bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde olmadığından, itiraz eden borçlu vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-İtiraz eden tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-İtiraz eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.17/07/2020