Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1183 E. 2023/969 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1183
KARAR NO: 2023/969
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2020
NUMARASI: 2019/71 E. – 2020/34 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davacı ve davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin, davalı tarafa muhtelif tarihlerde mal sattığını ve satılan bu mallara ilişkin olarak üzerinde son ödeme tarihleri açıkça yazılı olan faturaları davalı tarafa gönderdiğini, davalı tarafın aradan geçen zamana rağmen bir kısım fatura bedellerini ödememesi nedeniyle 10.796,83 Euro asıl alacak ve 390,43 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 11.187,26 Euro alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine takip yapıldığını ve davalı tarafından borca itiraz edilmesi üzerine söz konusu takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile davalı aleyhine %20 inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirket ve davacı arasındaki ticari ilişkinin herhangi bir sözleşmeye dayanmadığını, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamındaki faturaların cari hesap hareketleri ile birlikte kayıt altına alındığını, sundukları cari hesap hareket dökümünden de görüleceği üzere davacıdan alınan hizmetlerin bedelinin ara ödemeler ile yapıldığını, müvekkili şirketin ise davacının düzenlemiş olduğu faturaların carisine girmek sureti ile davacı hesabına ara ödemeler gerçekleştirtiğini, davacının taraflar arasında tesis edilen işbu örtülü ödeme ilişkisini kabul ettiğini, bu kapsamda yaptıkları düzensiz ara ödemeleri davacının kabul ettiğini, bunun taraflar arasında örtülü ödeme ilişkisi kurulduğunu gösterdiğini, davacının takibini Euro üzerinden başlatmış ise de müvekkilinin kayıt altına aldığı cari hareket dökümünde davacıya böyle bir borcu bulunmadığını, bunun davacının kötüniyetini gösterdiğini, davacının düzenlediği tüm faturalarda cari hesap bakiyesini TL olarak gösterdiğini, davacının düzenlediği son fatura tarihinin de 03.09.2018 olduğunu, faturada cari hesap ”…” olarak kısaltılarak TL olarak gösterilirken Euro üzerinden takip yapılmasının sebebinin anlaşılamadığını, müvekkilin de TL üzerinden tuttuğu cari hesabına göre TL üzerinden ödemeler yaptığını, buradaki amacın müvekkilini zarara uğratmak ve kur değişikliklerinden haksız kazanç sağlamak olduğunu, tüm faturaların alt kısmında, müvekkili şirketin bakiye borcu “…” kısaltması ile “Türk Lirası” üzerinden belirtildiğini, davacının kötüniyetli olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, Mahkememizce İstanbul … İcra Dairesine müzekkere yazılarak … Esas sayılı takip dosyası celp edilmiş, dosyanın incelenmesi sonucunda, davacının davalı aleyhine takip başlattığı, davalının yasal süresi içerisinde ödeme emrine itiraz ederek takibin durduğu görülmüştür. Mahkememizce, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, fatura bedellerinin davalı tarafça ödenip ödenmediği, davacının takip tarihi itibari ile davalıdan alacaklı olup olmadığı davalıca yapılan ara ödemelerinin teamül oluşturup oluşturmadığının, davacının varsa davalıdan olan alacağının EURO cinsinden olup olmadığı hususunda mali müşavir bilirkişiden rapor ve takdiri mahkemeye ait olmak üzere 3095 sayılı kanunun 4/A maddesi hükmü doğrultusunda davacının davalıdan varsa faiz alacağının hesaplanması için ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Alınan bilirkişi ve bilirkişi ek raporunda özetle; davacının 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin süresinde açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacı tarafın kayıtlarında takip tarihi itibari ile davalıdan 42.846,05-TL alacaklı olduğu, davacının defterlerinde davaya konu faturaların kayıtlı olduğu, yabancı para cinsinden ise takibe konu faturalardan dolayı 10.796,83 EURO alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinin süresinde açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, kayıtların düzenli olduğu, davalının davaya konu faturaları kayıtlarına aldığı, davalının takip tarihi itibari ile davacıya 42.846,05 -TL borçlu olduğu, davacının yabancı para cinsinden kesilen faturalarda, faturanın döviz olarak tahsil edileceğinin yazıldığı, faturaların açık fatura olması nedeni ile yabancı para cinsinden takip başlatılabileceği, davalının takipten önce temerrüte düşürülmediği, ek raporda ise; davacı tarafın takibe konu faturalardaki son ödeme tarihinden icra takip tarihine kadar 230,94 euro işlemiş faiz alacağının hesaplandığı ifade edilmiştir.Hukuk Muhakemeleri Kanununun 222/2 maddesi gereğince ticari defterlerin ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması ile aynı maddenin 3. fıkrası gereğince ticari defter ve kayıtlarının sahibi lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği belirtilmektedir. İtirazın iptali davaları takip ile sıkı sıkıya bağlı olup, dava konusu icra takibine konu edilen faturalara konu malın teslimi olgusunu satıcının tek taraflı düzenlediği faturalar ile ispatı mümkün olmayıp, teslime dair alıcı tarafça imzalı irsaliyeleri de sunması gerekmektedir. Bununla birlikte, mal tesliminin ispatının tek yöntemi bu olmayıp, imzalı irsaliye sunulmamakla birlikte eğer bahse konu faturalar benimsenerek bizzat alıcının ticari defterlerine kayıt edilmiş ise bu durumda artık satım sözleşmesinin yapıldığının, satıma konu fatura içeriklerinin ve malların teslim edildiğinin kabulü zorunlu olup, bu husus Yargıtay’ ın yerleşmiş içtihatları ile de istikrarlı bir şekilde vurgulanmaktadır. (Bu yönde bknz…Yargıtay 19.HD. 2016/5355 E.-2017/2575 K., 2016/3391 E.- 2016/14472 K., 2016/4293 E.-2016/15075 K…) Türk Borçlar Kanunu’nun 99. maddesinde; “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda davacının dayandığı faturaların EURO cinsinden olduğu ve davacının TBK 99 madde hükmü gereğince seçimlik hakkını kullandığı, 10.796,83 EURO toplam bedelli kısmının davalının ticari defter ve kayıklarında kayıtlı olduğu görülerek davacının davalıdan takip tarihi itibari ile 10.796,83 EURO alacaklı olduğuna karar verilmiş, davalının takip öncesi temerrüte düşürüldüğüne dair bir delil dosyaya sunulmadığından, davalının takip tarihi itibari ile temerrüte düştüğüne karar verilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. Dava yabancı para cinsinden olan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İİK. 67/2 maddesi uyarınca hükmedilecek icra inkar tazminatının, takip konusu yabancı paranın Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının takip tarihindeki döviz kurlarına göre belirlenecek Türk Lirası karşılığı olup, davacının belirlediği kur miktarının daha düşük olduğu görülerek; taleple bağlılık ilkesi gereğince bu miktar üzerinden tazminata hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davacının davasının kısmen kabulü ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibi 10.796,84 Euro üzerinden devamına, 10.796,84 Euro tamamen ödeninceye kadar bu miktara takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/A maddesi gereğince devlet bankalarınca Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasına, alacağın % 20’si olan 13.128,95-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı ve davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı müvekkilim tarafından davalı adına düzenlenen faturalarda her bir faturanın vadesinin açıkça yazılı olduğunu, dolaysıyla icra takibinde asıl alacağın yanı sıra her bir faturanın vadesinden itibaren faiz talep edildiğini, mahkemece, bankaların dövize uyguladıkları faizi araştırarak faiz hesabı yönünden ek rapor almasına rağmen faiz talebinin kabul edilmeyerek 10.796,95 Euro asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verildiğini, bilirkişi ek raporunda 230,94 Euro işlemiş faiz hesaplanmış olmakla 10.796,84 Euro üzerinden takibin devamına dair bu mahkeme kararının kaldırılarak 11.027,78 Euro üzerinden takibin devamına dair yeniden hüküm kurulması gerektiğini, itirazın iptali taleplerinin sadece işlemiş faiz yönünden reddedildiğini, bu durumda davalı yararına hüküm altına alınacak vekalet ücretinin 230,94 Euro’un TL karşılığı olan (Takip tarihinde 1 Euro=6,08 TL) 1.404,18 TL olması gerekirken 3.400,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve takibin 11.027,78 Euro üzerinden devamına dair yeniden hüküm kurulmasını ve davalı yararına red edilen kısma uygun vekalet ücretine hükmedilmesini karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacı tanzim etmiş olduğu faturaların tamamında “…” kısaltması ile müvekkiili şirketin cari hesap borcunu “tl” olarak belirtildiğini, davacının tanzim ettiği faturalara güvenerek müvekkilinin de “tl” olarak cari hesap tutmaya devam ettiğini, faturaların sol alt köşesine “…” kısaltması ile davalı müvekkilinin cari hesap borcunun belirtildiğini, davacının kendi düzenlemiş olduğu faturada müvekkilinin cari hesabını Türk lirası olarak beyan etmesine rağmen, 11.187,26 Euro üzerinden icra takibi başlatmasının davacının değişken döviz kurundan faydalanmaya çalışarak müvekkilini müşkül duruma düşürmek olduğunu, davacının devam eden ticari ilişkisi süresi boyunca faturaların alt kısmına “…” kısaltması ile müvekkilinin borcunu TL olarak belirttiğini, muaccel hale gelmeyen bir alacağı için kötü niyetli bir şekilde icra takibine giriştiğini, muaccel hale gelmeyen işbu alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu, borcun muacceliyet şartlarının yerine gelmemesi ve temerrüde düşmemesi sebebi ile takibe itiraz edildiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin herhangi bir sözleşmeye dayanmadığını, taflar arasında kararlaştırılmış herhangi bir vade tarihi bulunmadığını, taraflar arasında süregelmekte olan ticari ilişki ara ödemeler ile devan ettiğini, davacının ara ödemelere herhangi bir itirazı olmadığını, takibe konu alacağın likit olarak değerlendirilmesi ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini isabetli olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca, faturaya bağlı alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davacı ve davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, davalıyla arasındaki ticari ilişki kapsamında mal satılıp teslim edildiğini, bu kapsamda düzenlenen takip konusu yapılan faturaların ödenmediğini ileri sürerek, Euro olarak düzenlemiş olduğu bu fatura bedellerinin tahsili için takip başlatmış, itiraz üzerine eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, aradaki ticari ilişkinin bir sözleşmeye dayanmadığını, davalının faturalarda ”…” notuyla cari hesap borcunun TL olarak belirtmesine rağmen Euro üzerinden fatura düzenlemesinin dayanağı bulunmadığını, cari hesap şeklindeki ilişkide TL olarak yaptığı ara ödemelerin davacı tarafça kabul edildiğini, davacının haksız kazanç sağlamak amacında olduğunu savunmuştur. Dosya kapsamında bulunan İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine 10.796,84 Euro asıl alacak, 390,42 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 11.187,26 Euronun işleyecek faizi ile tahsil tarihindeki kur karşılığı TL olarak tahsilini talep ettiği, takip tarihindeki kur karşılığın 6,08 Euro olarak belirtildiği, davalı tarafından borca itiraz üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının asıl alacak yönünden talebi takipteki gibi Euro olarak kabul edilmiş, işlemiş faiz talebi ise daha önce ihtar ile temerrüt olmadığından reddedilmiştir. Taraflar arasında herhangi yazılı sözleşme dosya kapsamında bulunmamakla birlikte aralarında mal alım satımı sebebiyle ticari ilişki bulunduğu tarafların kabulündedir. Dosya kapsamında mahkemece alınan ve tarafların ticari defterlinin incelendiği bilirkişi kök ve ek raporlarında; davacının 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait ticari defterlerinin süresinde açılış ve kapanış tasdiklerinin yapıldığı, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacı tarafın kayıtlarında takip tarihi itibari ile davalıdan 42.846,05-TL alacaklı olduğu, davacının defterlerinde davaya konu faturaların kayıtlı olduğu, yabancı para cinsinden ise takibe konu faturalardan dolayı 10.796,83 Euro alacaklı olduğu; davalının ticari defterlerinin süresinde açılış ve kapanış tasdiklerinin yaptırıldığı, kayıtların düzenli olduğu, davalının davaya konu faturaları kayıtlarına aldığı, davalının takip tarihi itibari ile davacıya 42.846,05 TL borçlu olduğu, davacının yabancı para cinsinden kesilen faturalarda, faturanın döviz olarak tahsil edileceğinin yazıldığı, faturaların açık fatura olması nedeni ile yabancı para cinsinden takip başlatılabileceği, davalının takipten önce temerrüte düşürülmediği, ek raporda ise; davacı tarafın takibe konu faturalardaki son ödeme tarihinden icra takip tarihine kadar 230,94 Euro işlemiş faiz alacağı olduğu kanaati bildirilmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede; Taraflar arasında herhangi yazılı sözleşme dosya kapsamında bulunmamakla birlikte aralarında mal alım satımı sebebiyle ticari ilişki bulunduğu tarafların kabulündedir. Nitekim takip konusu faturalar davalının defterlerine kaydedilmiştir. Davacı, takip dayanağı olarak 23.10.2017 tarih, … no, 191,71 Euro bedelli, 22.11.2017 tarihli, … nolu, 2.647,45 Euro bedelli, 21.12.2017 tarihli, … nolu, 1.463,20 Euro bedelli, 16.05.2018 tarihli, … nolu, 1.463,20 Euro bedelli, 07.06.2018 tarihli,… nolu, 1.725,16 Euro bedelli, 16.07.2018 tarihli, … nolu , 1.180,00 Euro bedelli, 03.09.2018 tarihli, … nolu, 2.126,12 Euro bedelli faturaları takip konusu yapmış olup faturaların Euro cinsinden düzenlendiği, sol alt tarafta ”… bakiyeniz” açıklaması ile TL cinsinden cari hesap miktarının belirtildiği, fatura üzerinde ”işbu fatura döviz olarak ödenecektir” ibaresi bulunduğu, sol alt tarafta ayrıca faturanın son ödeme tarihinin de belirtildiği, takipte her bir fatura için ayrı ayrı işlemiş faiz talebinde bulunulduğu görülmektedir. Kural olarak, fatura konusu mal veya hizmetin teslimini ispat külfeti davacı satıcıya ait olup, yasal delillerle desteklenmediği sürece fatura ve davacı defter kayıtları tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz. Dolayısıyla davacı, fatura konusu mal veya hizmetin davalıya teslim edildiğini, faturaların da bu akdi ilişki nedeni ile düzenlendiğini kanıtlamak zorundadır. Davacı bu iddiasını, uyuşmazlığın miktarına göre yazılı delillerle kanıtlamalıdır. Somut olayda, davalı, mal teslim olgusunu inkar etmemekte olup itirazı davacı tarafından alacağın dayanağı olarak gösterilen faturaların Euro cinsinden düzenlenmesine, buna rağmen sol alt köşede cari hesabın TL olarak gösterilmesine ve dolayısı ile ilişkinin TL üzerinden kurulduğuna dairdir. Fakat davalı, davacı tarafından ”Euro” olarak düzenlenen faturaları teslim alarak ticari defterlerine kaydetmiş, her hangi bir itiraz ileri sürmemiştir. TTK’nın 21/2.maddesine göre, bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde fatura içeriği hakkında itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 03/03/2016 tarih ve 2015/18039 Esas, 2016/3759 Karar sayılı kararı). Taraflar arasında ödemenin Euro cinsinden talep edileceği ve faturaların bu şekilde düzenleneceğine ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Somut olayda, davacı defterlerinde TL olarak yer alan alacağı için Euro cinsinden ve son ödeme tarihleri belirtilerek fatura düzenlenmiştir. Davalı fatura bedellerinin TL olarak kendi defterine kaydetmiştir. Bu durumda, ticari ilişkinin varlığını kabul eden davalının takip konusu aldığı faturaları defterine kaydettiği, süresinde herhangi bir itiraz ileri sürmediği nazara alındığında takip konusu fatura içeriklerini kabul etmiş sayılır. Buna göre, davacının dayandığı faturaların Euro cinsinden olduğu ve davacının TBK’nın 99 madde hükmü gereğince seçimlik hakkını kullandığı anlaşılmış, bu nedenle Euro üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemesinde; Dava konusu faturalarda son ödeme tarihi belirtilmiş olup davacı vekili, faturalardaki bu tarihlerden itibaren işlemiş faiz talebinin bulunduğunu, bu taleplerinin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Taraflar arasında herhangi yazılı sözleşme bulunmadığı, ancak aralarında mal alım satımı sebebiyle ticari ilişki bulunduğunun tarafların kabulünde olduğu yukarıda belirtilmişti. Dolayısıyla tarafların arasında faturalara ilişkin belli vadenin kabul edildiğine ilişkin dosya kapsamında sözleşme veya başkaca herhangi bir belge bulunmamaktadır. Davacı kendisi düzenlediği bu faturalarda vade tarihi belirtmiştir. 27.06.2003 tarih ve 2001/1 Esas, 2003/1 sayılı İBK’da da belirtildiği gibi mal bedeline ilişkin faturada vade tarihine ilişkin kayıt bulunması ve faturaya süresinde itiraz edilmemiş olması bu içeriğin de kabul edildiği ve bu tarihlerden itibaren işlemiş faiz talep edilebileceği anlamına gelmez. Bu sebeplerle, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekili, hükmedilen vekalet ücretinin de hatalı hesaplandığını istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Davacı dava değerini 77.051,71 TL göstermiş olup, mahkemece kabulüne hükmedilen miktarın TL karşılığı 65.044,75 TL (10.796,84 Euro)’dir. Reddedilen miktar ise 12.006,96 TL olup davalı lehine reddedilen bu miktar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 3.400,00TL vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde olup davacı vekilinin vekalet ücretine ilişkin istinaf sebebi de yerinde görülmemiş ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun da esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Resen yapılan istinaf incelemesi sonucunda; Mahkeme yazılı şekilde karar verilmesi yerinde olmakla birlikte; dava değeri 77.051,71 TL olup mahkemece kabulüne hükmedilen miktarın TL karşılığı 65.044,75 TL (10.796,84 Euro) üzerinden alınması gereken karar ve ilam harcı 4.484,19 TL olmasına rağmen mahkemece bunun hüküm fıkrasında 737,53 TL olarak belirtilmesi ve eksik harç alınması hatalı olmuştur. Eksik harç alınmış olması resen nazara alınması gereken bir husus olup mahkemece hatalı hesaplama ile eksik harç alınması usul ve yasaya aykırı olduğundan ilk derece mahkemenin kararının resen kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvuruları yerinde görülmemekle birlikte, HMK’nın 33., 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının harç yönünden resen düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, neticede davanın kısmen kabulüne ve kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan ve alınması gereken 4.484,19 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 975,77-TL’nin mahsubu ile 3.508,42 TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine; HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın resen düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibi 10.796,84-Euro üzerinden devamına, 10.796,84-Euro tamamen ödeninceye kadar bu miktara takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/A maddesi gereğince Devlet bankalarınca Euro cinsinden açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Alacağın % 20’si olan 13.128,95-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3- Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 4.484,19 TL karar ve ilam harcından, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 975,77-TL’nin mahsubu ile 3.508,42 TL bakiye ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafça yatırılan 975,77-TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5-Davacı tarafından yapılan dava açılış gideri 1.026,57-TL, davetiye gideri 135,90-TL, bilirkişi ücreti 750,00-TL olmak üzere toplam 1.912,47-TL yargılama giderinin kabul/red oranı (%84) üzerinden hesaplanan 1.606,47-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 9.173,39-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 3.400,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,8-Davacı tarafından yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,9-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, b-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine,c- Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 7-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362 1.a maddesi uyarınca, dava değeri itibariyle karar kesindir.