Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1172 E. 2023/891 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1172
KARAR NO: 2023/891
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2020
NUMARASI: 2019/1049 E. – 2020/40 K.
DAVANIN KONUSU: Bankacılık İşleminden Kaynaklanan Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın muhatabı olduğu, keşidecisi … San. AŞ, lehdarı … Tic. AŞ olan 31.07.2019 tarihli 445.000,00 TL bedelli çekin davalıya süresinde ibrazına rağmen Alanya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/264 Esas sayılı ve 10.07.2019 tedbir kararı nedeniyle ödenmediğini, oysa tedbir kararının sadece lehtar olan şirket yönünden verildiğini, müvekkili yönünden bir tedbir kararı olmadığını, çekin ödeme aracı olduğunu, TTK’nın 783/1-2 ve Çek Kanununun 3/1 ile 3/7 maddesinde muhatap tarafından çekin ödenmesi yükümlülüğünün düzenlendiğini, muhatap bankanın yüksek özen yükümlülüğü bulunduğunu, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2013/15011 Esas, 2014/3353 Karar sayılı kararında da zararın ibraz tarihinde karşılığı bulunan çekin ödenmemesi ile oluştuğunun belirtildiğini, kanuni yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı muhatap bankanın çeki ödemediği her gün için işleyen binde üç gecikme cezasından da sorumlu olduğunu ileri sürerek, çek bedeli olan 445.000,00 TL ile ibraz tarihinden dava tarihine kadar işleyen 108.135,00 TL ceza miktarı olmak üzere toplam 553.135,00 TL’nin ödeme tarihine kadar işleyecek gecikme cezası ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; talebin haksız olduğunu, Alanya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/264 Esas sayılı dosyasında verilen tedbir kararı nedeniyle çekin ödenmediğini, 31.072019 tarihinde ibra edilen çeke ilişkin olarak keşidecinin hesabında bulunan 259.789,76 TL’nin davacı hamil lehine blokeye alındığını, tedbir ile ilgili tereddüt hasıl olduğu için Alanya 2.Asliye Hukuk Mahkemesine dilekçe ile sorulduğunu ve mahkemenin 08.08.2019 tarihli cevabi yazısı ile hamil …Bankaya herhangi bir ödeme yapılmaması yönünde talimat verildiğini, bu nedenle ödeme yapılmadığını, müvekkilinin kasıt ve kusuru olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Alanya 2. AHM’nin 2019/264 E. Sayılı tedbir kararı ve bu tedbire ilişkin 10/07/2019 tarihli muhatap bankaya hitaben yazılmış yazı, davalının mahkemeye ödeme konusunda tereddüt oluştuğuna ilişkin başvuru yazısı ve mahkemenin muhataba yönelik 08/08/2019 tarihli müzekkeresinin örnekleri dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir.Mahkememizce yapılan incelemede Alanya 2. AHM’nin 2019/264 E. Sayılı dosyasında davaya konu çek ile ilgili tedbir kararı verildiği ve bu tedbirin sadece ilgili davanın tarafları olan keşideci ve lehtar yönünden verildiği, keşidecinin açtığı menfi tespit davasında davalı olarak lehtarın gösterildiği ve mahkemece tedbir talebinin sadece lehtar yönünden uygulanmasın dair muhatap davalı bankanın Alanya şubesine yazı yazıldığı bildirildiği, çekin davacı tarafından muhatap davalıya çekin üzerinde yazılı olduğu 31/07/2019 tarihinde ibraz edildiği, ancak muhatap banka tarafından Mahkeme tedbir kararı dolayısı ile ödeme yapılmadığı ve hesap bakiyesinin 0 (sıfır) olduğunun yazılı olduğunu, tereddüt üzerine aynı gün tedbir kararını veren mahkemeye görüş sorulduğunu ve mahkemece davacı hamil bankaya da ödeme yapılmamasının bildirildiği, bunun üzerine davacıya bir ödeme yapılmadığı ve hesaba giren paranında davalı tarafından blokeye alındığı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı tarafça çek bedelinin davalı tarafından ödenmediğinden bahisle davalı muhataptan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ise de, ibraz tarihinde çek bedelinin olmadığı ve ayrıca mahkeme tedbir kararı olduğu, tereddüt dolayısı ile aynı gün mahkemeye görüş sorulduğu, mahkemece ödeme yapılmaması yönünde bankaya talimat verildiği, muhatap bankanın hesapta bulunan bir miktar parayı da blokeye aldığı, bu durumda muhatap bankanın üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği, muhatap bankanın mahkemenin tedbir kararına ve talimatına uymak ile yükümlü olduğu, aksi halde ödeme yapması halinde 2. Kez ödemek zorunda kalabileceği, bu durumda davacının muhatabının muhatap banka olmayıp tedbir kararının uygulatan keşideci olduğu, davacının tedbir kararına yönelik itirazda bulunması ve lehtar ile keşideci aleyhinde takip yapması gerekirken muhatap bankaya karşı iş bu davayı açmasının yersiz olduğu, hakkın sahibi ve tarafının muhatap banka olmadığı, bu nedenle muhatap davaya husumetin düşmeyeceği, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; çekin ibraz tarihinde müvekkili yönünden tedbir kararı bulunmadığından olmayan tedbir kararının müvekkili hakkında uygulanmasının da mümkün olmadığını, mahkemenin gerekçesinde çekin ibraz tarihinde müvekkili yönünden verilmiş bir tedbir kararının bulunmadığına değinilmeyip iki farklı mahkemenin iki farklı dosyasından verilen tedbir kararları arasında ayrım yapılmadığını iki ayrı tedbir kararından ilkinin Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/264 Esas sayılı dosyasından verilen 09.07.2019 tarihli tedbir kararı olduğunu, bu tedbir kararında çekin sadece … tarafından ibrazı halinde ödeme yapılmamasının açıkça belirtildiğini, çekin ibraz tarihi olan 31.07.2019 tarihinde bunun haricinde herhangi bir tedbir kararı bulunmadığını, ikinci tedbir kararının ise 01.08.2019 tarihinde Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/267 Esas sayılı dosyasından verilen tedbir kararı olduğunu, bu tedbir kararında ise müvekkili yönünden ödemeden men kararı bulunsa dahi çekin, bu tarihten önce bankaya ibraz edildiğini, gerekçede bu hususlara yer verilmediğini, davalı banka tarafından mahkemeye müvekkiline ödeme yapılıp yapılmaması hususunun sorulduğunu, Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi ise müvekkiline ödeme yapılmaması gerektiğine ilişkin bankaya cevap verdiğini, ancak Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/264 Esas sayılı dosyasında müvekkilinin taraf olmadığını, bu nedenle bu dosyadan müvekkil aleyhine herhangi bir tedbir kararı verilmediğini, taraf olmadığı bir dosyadan tedbir kararı niteliğinde müvekkiline ödeme yapılmaması yazısının da usule aykırı olduğunu, ibraz tarihinde hesapta bakiye de bulunduğunu, keşideci imzasına itiraz olmadığını, TTKnın 801.maddesi ile bankaya sadece keşidecinin imzasının geçerliliğinin araştırılması sorumluluğu yüklendiğini, bahsi geçen dava dosyalarının ciranta Büyük Otel Faselisin imzasının sahte olduğu ve bedelsizlik iddiaları olduğunu, mahkemece bunların değerlendirilmediğini, iktisadi fonksiyonu itibari ile bir ödeme aracı olan çekin muhatap tarafından ödenmesi yükümlülüğünün TTK’nın 783/1-2 ve Çek Kanununun 3/1 ve 3/7 de düzenlendiğini, bu düzenlemelerin, muhatap banka ile hamil arasında “kanundan doğan bir borç ilişkisi” oluşturduğunu, muhatap bankanın bu borca aykırı davranışı yani somut olaydaki gibi bu maddelere aykırı bir biçimde müvekkili aleyhine verilmiş tedbir kararı olmaması rağmen varmış gibi davranarak ödeme yükümlülüğünden kaçınmasının davalının kanundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemiş olduğu anlamına geldiğini, bu nednele bu davada uygulanması gereken maddelerin TBK’nın 112 vd.’da öngörülen borçların ifa edilmemesine ilişkin hükümler olduğunu, müvekkilin zararının ve davalının kusurunu ispatlamasına gerek bulunmadığını, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2013/15011 Esas, 2014/3353 Karar sayılı kararındaki olayın da somut olayla aynı olduğunu, çekin bedelini, karşılığı olmasına rağmen ibraz tarihinde tahsil edememiş hamilin, fiili ödeme gününe kadar geçen her hün için muhatap bankadan binde üç oranında gecikme cezası talep edebileceğini, pasif husumetin bulunduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, çekin ödenmemesi sebebiyle doğan zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı taraf, davalı bankanın muhatabı olduğu 31.07.2019 tarihli ve 445.000,00 TL bedelli çekin davalıya süresinde ibrazına rağmen karşılığı bulunan çekin ödenmemesi sebebiyle çek bedeli olan 445.000,00 TL ile ibraz tarihinden dava tarihine kadar işleyen 108.135,00 TL ceza miktarı olmak üzere toplam 553.135,00 TL’nin ödeme tarihine kadar işleyecek gecikme cezası ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı taraf ise Alanya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/264 Esas sayılı tedbir kararı ve mahkemenin 08.08.2019 sayılı müzekkeresi gereğince ödeme yapılmadığını, ödeme yapılmaması hususunda kusuru bulunmadığını savunmuştur. Dava konusu çekin incelenmesinde; 31.07.2019 tarihli ve 445.000,00 TL bedelli çekin keşidecisinin … Taah. Tic. ve San. AŞ, lehdarının … İşl. ve Tic. AŞ olduğu, çekin 31.07.2019 tarihinde davalı bankaya ibraz edildiği, ancak davalı tarafça Alanya 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/264 Esas sayılı tedbir kararı gereğince davacıya ödeme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı muhatap bankanın tedbir kararına ve mahkeme talimatına uymakla yükümlü olduğu, tedbir kararını uygulatanın keşideci olması sebebiyle davacının asıl muhatabının da keşideci ve lehdar olduğu, onlara karşı dava açabilmesi mümkün iken davalı bankaya dava açılmasının yersiz olduğu, davalının pasif husumeti bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Sıfat, dava konusu kılınan sübjektif hakla davanın tarafları arasındaki ilişkiyi ifade eder ve dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilmiş kişilerin maddi hukuk bakımından gerçekten hak sahibi veya yükümlü konumunda bulunup bulunmadığına ilişkin bir kavramdır. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat, dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen göz önünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davacı ya da davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’î de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukukî bir durumdur. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2013/15011 Esas, 2014/3353 Karar sayılı kararı ile 2017/5094 Esas, 2019/1875 Karar sayılı kararları taraflarca sunulmuş olup eldeki davaya benzer uyuşmazlıklarda esastan inceleme yapılmış ve bir karar verilmiş olduğu görülmektedir. Somut olayda, davacı, davalı bankaya ibraz ettiği çekin karşılığı bulunmasına rağmen ödenmediğini, davalının kanundan doğan yükümlülüklerine aykırı davrandığını iddia ederek zarara uğradığını ileri sürmüş ve TTK’nın 783/1-2 maddesi ile Çek Kanununun 3/1-7 maddeleri uyarınca çek bedeli ile gecikme cezası bedelinin davalıdan tahsilini istemiş olup uyuşmazlık bakımından husumet sorunu söz konusu olmayıp davalının pasif husumet ehliyeti bulunmaktadır. Bu nedenle mahkemece, işin esasına girilerek davacının iddiaları ve davalının savunmaları değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle ve yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca, ilk derece mahkemesinin karar tarihinden sonra davacı vekilince sunulan 30.09.2020 tarihli dilekçe ile tedbir kararının kaldırıldığı ve dava konusu çekin tahsil edildiği, davanın konusuz kaldığı ileri sürmüş olduğundan, mahkemece bu hususlar da nazara alınarak yargılama yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.18.05.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ: 18/05/2023