Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/117 E. 2022/1520 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/117
KARAR NO: 2022/1520
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2019
NUMARASI: 2015/1106 E. – 2019/1308 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, 18.03.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında, 25.11.2014 başlangıç, 16.03.2015 bitiş tarihli bayilik sözleşmesi akdedildiğini, bayilik sözleşmesine göre müvekkili ile davalı firma arasında cari hesap ilişkisinden kaynaklanabilecek borç alacak ilişkisinin teminatı olarak … Bankası’nın 10.12.2014 tarihli 150.000 TL bedelli kesin teminat mektubunun davalı firma lehine tesis edildiğini, davalı firmanın teminat mektubu bakiyesi oranında kredili cari hesap çalışma imkanı bulunsa da müvekkili firmanın sözleşme süresi boyunca sürekli olarak nakit ödeme ile çalıştığını, cari hesap ekstresinden anlaşılacağı üzere müvekkili firmanın davalıya hiçbir borcu bulunmadığını, hatta 645,61 TL alacağının bulunduğunu, müvekkili firma tarafından 16.03.2015 tarihinde sona erecek bayilik Sözleşmesinin yenilenmeyeceği, istasyonda bulunan davalı firmaya ait kurumsal malzemelerin teslim alınması gerektiği hususunun Beyoğlu … Noterliğinin 13.03.2015 tarihli ihtarı İle davalı firmaya ihtar edildiğini, müvekkili firmanın davalıya hiçbir borç ve riski bulunmamasına rağmen sözleşmenin 16.03.2015 tarihinde sona erecek olmasına rağmen davalı firma tarafından, hesap kapanış işlemlerinin yurt dışı kaynaklı firma oldukları, şirket içi onay alamamaları hesap incelemesinin henüz bitmediği iddiası ile 150.000 TL bedelli teminat mektubunun sözleşmenin son günü son saatlerinde ticari örf ve adetle bağdaşmayacak biçimde davalı şirket tarafından nakte çevrilmek istendiğini, bankalardaki ticari itibarın zedelenmemesi maksadı ile 16.03.2015 tarihli 150.000 TL bedelli teminat mektubunun süresinin baskı ve ticari tehdit sonucu müvekkili firma tarafından hiçbir borç ve risk bulunmamasına rağmen 19.03.2015 tarihine kadar uzatılmak zorunda kalındığını, müvekkili şirketin davalı yerine başka bir akaryakıt firması İle anlaşmış olması sebebiyle bu tür zorlayıcı baskılara maruz kalmasının ticari örf ve adetlerle bağdaşmadığını iddia ederek, davalı firmaya hiçbir borç ve riskin bulunmaması sebebiyle borçlu olmadıklarının tespitine, teminat mektubunun taraflarına iadesine, yargılama aşamasında teminat mektubunun nakte çevrilmesi halinde davanın istirdat davasına dönüştürülmesine ve bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasında imzalanan 25.11.2014 tarihli istasyonlu Bayilik Sözleşmesi kapsamında Pendik/ İstanbul adresinde bulunan akaryakıt istasyonunda davacının müvekkili şirketten satın aldığı petrol ürünlerini ve şirketin öngöreceği diğer malları kendi nam ve hesabına iştigal etmek üzere satacağı bir satış servis istasyonu bayiliğini taahhüt ettiğini, sözleşme ilişkisinin davacı tarafça yapılan fesih İle sona erdirilmiş olduğunu, davacı şirketin davalı müvekkiline cari hesap ekstreleri İle ariyet bedellerinden kaynaklanan borçları bulunduğunu, İş bu hususun müvekkili şirketin defterlerinin incelenmesi ile sabit hale geleceğini, sözleşmenin 15.3. maddesinde, bayinin, şirket uygun gördüğünde başka cins ve sayıda malzeme ve teçhizat verilmesini isteyemeyeceğini, sözleşmenin feshi halinde bayinin kendisine emaneten veya kira İle verilen teçhizat ve edavatı aynen ve kullanılır sağlam bir şekilde derhal iade İle mükellef olduğunu, 22.1.maddesi gereğince, sözleşmenin süresinin sona ermesi veya herhangi bir sebeple süresinden önce feshi halinde, bayinin istasyonu, binaları, tesisleri her türlü malzeme ve teçhizatı sözleşme süresi sonunda veya feshin ihbarında, başkaca ihbara ve mahkeme kararına gerek kalmaksızın kayıtsız, şartsız derhal ve iyi halde şirkete teslim edeceğini, taraflar arasında sözleşme ilişkilisinin bitmiş olmasına rağmen davacı tarafa sözleşme ve bayilik ilişkisi gereği teslim edilen ariyetlerin halen müvekkili şirkete teslim edilmediğini, müvekkili şirket tarafından iade edilmeyen ariyetlere İlişkin olarak 03.04.2015 tarihli 7.162,60 TL bedelli fatura tanzim edildiğini, davacı tarafa gönderildiğini, bu fatura ve bakiye cari hesap borcu nedeniyle davacı şirketin müvekkili şirkete toplamda 7.798,71 TL borçlu bulunduğunu, teminat mektubunun nakte çevrilmesinin önlenmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, banka teminat mektupları İle belirli bir riskin garanti edildiğini, sözleşmelerde, ihtilafların çözümünde İstanbul Merkez Mahkemelerinin yetkili olduğunu savunarak davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili 24.03.2016 tarihli dilekçe ile ihtiyati tedbir kararının kaldırılması sonrasında davalı tarafça haksız olarak tahsilatın gerçekleştirildiğini iddia ederek, davanın İİK 72. madde gereğince istirdat davasına dönüştürülmesine, öncelikle 150.000 TL borçlu olmadıklarının tespitine, müvekkili firmadan haksız ve hukuka aykırı olarak tahsil edilen 18.035,67 TL’nin tahsilat günü olan 06.07.2015 gününden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/415 ESAS, 2015/506 Karar ve 02.07.2015 tarihli kararı ile yetkisizlik kararı verilerek dosya İstanbul 9. Asliye Ticaret mahkemesine gönderilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi, teminat mektubu, cari hesap ekstresi, ihtarname, fatura, ticari defterler ve belger ile dayanılan diğer deliller celp edilip incelenmiş hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamına göre, mahkememizde de, davalı alacaklının, borcun varlığını kanıtlayamadığı ve davacının davalıya borçlu olmadığı kanaati oluştuğundan, davacının davasının kabulü ile, … Bankası Tuzla Şubesi’nin 10/12/2014 tarih (süre uzatım sonrası 16/03/2015) tarihli, 150.000,00-TL. bedelli, … mektup nolu, … Türkiye A.Ş. lehine düzenlenen kesin teminat mektubunda, dava tarihi itibariyle, davacının borçlu olmadığının tespitine, … Bankası Tuzla Şubesi’nin 10/12/2014 tarih (süre uzatım sonrası 16/03/2015) tarihli, … mektup nolu, … A.Ş. lehine düzenlenen kesin teminat mektubunun, 18.035,67-TL.’nın 06/07/2015 tarihinde nakde döndüğü anlaşıldığından nakde döndüğü tarih, 06/07/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte istirdatı ile, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, … Bankası Tuzla Şubesi’nin 10/12/2014 tarih (süre uzatım sonrası 16/03/2015) tarihli, … mektup nolu, … A.Ş. lehine düzenlenen kesin teminat mektubunun 150.000,00-TL. yönünden, dava tarihi itibariyle davacının borçlu olmadığının tespitine, … Bankası Tuzla Şubesi’nin 10/12/2014 tarih (süre uzatım sonrası 16/03/2015) tarihli, … mektup nolu, … Türkiye A.Ş. lehine düzenlenen kesin teminat mektubunun, 18.035,67-TL.’nın 06/07/2015 tarihinde nakde döndüğü anlaşıldığından nakde döndüğü tarih, 06/07/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin bitmiş olmasına rağmen davacı tarafa sözleşme ve bayilik ilişkisi gereği teslim edilen ariyetlerin müvekkili şirkete halen teslim edilmediğini, 7.162,60 TL bedelli fatura tanzim edildiğini, İş bu fatura ve bakiye cari hesap borcu nedeniyle davacı tarafın müvekkili şirkete borçlu olduğunu, bu hususun müvekkili şirketin defterlerinin incelenmesi ile sabit hale geldiğini, davacı defterlerinin usulüne uygun tutulmadığını ve dolayısıyla kendileri lehine delil teşkil etmeyeceğinin bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, davacı İle müvekkili şirketin kayıtları arasında 8.444,32 TL’lik fark tespit edildiğini, müvekkili tarafından davacı tarafa gönderilen bir kısım fatura bedellerinin davacı tarafça haksız şekilde defterlerine kaydedilmediğini, davacı defterlerinin usulsüz olduğu ve kendileri lehine delil teşkil etmediği göz önüne alınırsa müvekkiline ait defter ve kayıtların hüküm tesisinde nazara alınması gerektiğini, müvekkili şirketin defter ve kayıtları İle alacağını ispat ettiğini, bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacı istasyonunun önceki bayisi …’a ait borç bakiyesinin 10.236,96 TL olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte iş bu borcun davacı tarafça devralındığının ispat edilemediği kabul edilse dahi davacı tarafın alacağının 18.681,28 TL olmadığını, davalı tarafça gönderilen faturaların davacı tarafından hukuka aykırı şekilde defterlerine kaydedilmediğini ve ödenmediğini, davacı defterlerinin usulsüz olduğundan delil niteliği taşımadığını, müvekkili defterlerinin hüküm tesisinde ve alacağın belirlenmesinde esas alınması gerektiğini, dolayısıyla … borçlarının davacı tarafça devralınmadığı sonucuna varılsa dahi davacı tarafın alacağının 10.236,96 TL olduğunu, bu sebeple raporda varılan sonucun hatalı olduğunu, taraflarınca karşı tarafa yemin teklifinin sadece alacağın 10.236,96 TL’lik kısmı için yapılmış olduğunu, kalan bakiye için davanın kabulünün hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesi kapsamında düzenlenen teminat mektubundan dolayı borçlu olmadığının tespiti ile nakte çevrilen teminat mektup bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında, istasyonlu bayilik sözleşmesinin varlığı, teminat mektubunun düzenlenmesi, bayilik sözleşmesinin davacı şirket tarafından feshi ve mektubun kısmen nakte çevrilmiş olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacının dava konusu teminat mektubundan dolayı borçlu olup olmadığı ve kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, taraflar arasında 25.11.2014 tarihinde “İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi“ düzenlendiği, sözleşmede davacı şirketin bayi olduğu, sözleşme süresinin 16.03.2015 olarak belirlendiği, konusunun 1.1 maddede, bayinin, 2-3 parsel numarasında kayıtlı Pendik / İstanbul adresli adresindeki akaryakıt istasyonunda, davalı şirketten satın alacağı petrol ürünlerini ve şirkerin öngöreceği diğer malları kendi nam ve hesabına iştigal etmek suretiyle satacağı bir servis satış istasyonu bayiliğini yapmayı taahhüt ettiğinin belirtildiği, 13.3. bentte, sözleşmenin feshi halinde bayinin kendisine emaneten veya kira İle verilen teçhizat ve edavatı aynen ve kullanılır ve sağlam şekilde derhal iade İle mükellef olduğunun belirtildiği,22.1. bentte, sözleşmenin süresinin sona ermesi veya herhangi bir sebeple süresinden önce fesh halinde bayinin istasyonu, binaları tesisleri her türlü malzeme ve teçhizatı, sözleşme süresi sonunda veya feshin ihbarında, başkaca ihbara ve mahkeme kararına gerek kalmaksızın kayıtsız, şartsız derhal ve iyi halde şirkete teslim edileceği, 27.2 maddede, sözleşmenin feshi halinde, bayinin vadeli ve vadesiz bütün borçlarının fesih tarihi itibariyle muaccel alacağını, bütün teminatlarının paraya çevrilebileceğini ve borçları için her türlü takiplerin yapılabileceğini kabul edeceğine yer verildiği, 10.12.2014 tarihli, … Bankası tarafından davalı şirket için davacı şirketin yaptığı ve yapacağı her türlü mal ve hizmet alımlarından, şirkete tevdi edilmiş taahhütlerinden ve kefaletlerinden, akdettiği anlaşmalardan ve bayilikle ilgili sair bütün ticari işlerden doğmuş ve doğacak olan borçların teminatı olmak üzere 150.000, 00 TL bedelli 16.03.2015 tarihine kadar yürürlükte olan kesin teminat mektubu, 19.03.2015 tarihine kadar uzatıldığı, davacı şirketin 13.03.2015 tarihli noter ihtarı İle akaryakıt bayilik Sözleşmesinin 16.03.2015 tarihinde sona ereceğinden 16.03.2015 tarihi itibariyle bayi olarak faaliyette bulunulmayacağı, ayrıca varsa mülkiyeti taraflarına ait amblem, logo ve malzemelerin ihtarın tebliğinden itibaren teslim alınması aksi halde malzemelerin sökülerek masrafların fatura edilmek üzere yediemine tevdi edileceğinin belirtildiği, davacı şirket tarafından davalı şirket adına 03.04.2015 tarihli, 3 lü yağ ünitesi, ada bilgi panosu, pump head motor bedeli olarak %18 KDV ile birlikte toplam 7.162.60 TL bedelli irsaliyeli fatura düzenlediği, davanın daha önceki tarih olan 18.03.2015 tarihinde açılmış olduğu anlaşılmıştır. 16.11.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacı şirketin 2015 yılına ait defterlerinin açılış onaylarının yasal sürelerde yaptırılmış olmasına karşılık, yevmiye defterinin kapanış onayı bulunmadığından, defterlerin usulüne uygun tutulmadığı, sahibi lehine delil olma niteliği taşımadığı kanaatine varıldığı, davalı şirketin 2015 yılına ait yevmiye ve kebir defterleri beratlarının yasal sürelerde alınmış olduğu, fiziki ortamda tutulan envanter defterinin açılış onayının da yasal süresinde yaptırıldığından, defterlerin usulüne uygun tutulduğu, sahibi lehine delil olma niteliği taşıdığı kanaatine varıldığı, davalı şirketin 16.03.2015 tarihi itibariyle 645,61 TL borçlu olduğu, teminat mektubunun nakde çevrilmesi nedeniyle 06.07.2015 tarih, 2271 sayılı yevmiye maddesinde borç kaydedilen 18.035,67 TL ile birlikte davalı şirket borcunun 18.681,28 TL’ye ulaştığı, anılan bakiyenin envanter defterinin 6. sayfasında davalı cari hesabı karşısında aynen yer aldığı, sunuları cari hesap özetlerinden; davalı şirket fatura bedellerinin 1-2 gün içinde davacı tarafça ödendiği anlaşıldığı, davalı şirketçe sunulan cari hesap dökümüne göre; dava tarihindeki davacı şirket borç bakiyesinin 511,89 TL olduğu, bu tarihten sonra davacı cari hesabında yer alan işlemlerin 31.03.2015 tarihinde davacı şirket borç bakiyesinin 636,11 TL olduğu, “Ekipmarı Satışı” faturası nedeniyle 03.04.2015 tarihinde davacı cari hesabına 7.162,60 TL borç kaydedildiği, davacı borcunun 7.798,71 TL’ye ulaştığı, davacı borcunun 7.798,71 TL olmasına karşılık 06.07.2015 tarihinde teminat mektubunun 18.035,67 TL’lık kısmının nakde çevrildiği, bu işlem nedeniyle davacı cari hesabına kaydedilen alacak sonucunda davacı şirketin 10.236,96 TL alacaklı duruma geçtiğinin görüldüğü, bakiyeler arasında; dava tarihi itibariyle davacı aleyhine (645,614511 ,89) 1.157,50 TL, teminat mektubunun nakde çevrildiği 06.07.2015 tarihi itibariyle (18.681,28-10.236,96) 8.444,32 TL fark bulunmakta olduğu, farkın 7.162,60 TL’lık kısmı iade edilmediği iddia edilen “Ariyet Mallar’ nedeniyle dava tarihinden sonra davacı adına düzenlenen fatura bedelinden kaynaklandığı, davalı kayıtlarında; muhtelif tarihlerde “Ürünler& Hizmetler” açıklamasıyla davacı cari hesabına toplam 1.283,79 TL borç kaydedilmiş ise de, anılan işlemlerin davacı kayıtlarında gözükmediği, davacı lehine 2,07 TL fark ortaya çıktığından toplam fark (7.162,6041.283,79-2,07) 8.444,32 TL olduğu, dosyada; farkı oluşturan diğer işlemlerin dayanağı belgeler bulunmadığından içeriklerine yönelik herhangi bir değerlendirme yapılamadığı, davalı vekilince verilen 12.04.2016 tarihli dilekçede özetle, dava konusu istasyonun önceki bayisinin borçlarının davacı şirkete devredildiği, davacı şirketin bir önceki bayinin borçlarını yatırım sözleşmesi ile üstlendiği, davacının, aynı istasyonun bir önceki bayisinden gelen 10.236,96 TL borcunun bulunduğu, bu hususun müvekkili şirketin defter ve kayıtlarının incelenmesi ile de sabit hale geleceği şeklinde beyanının yer aldığı, dilekçe ekinde önceki bayi …’a ait cari hesap ekstresi sunulduğu, 01.04.2013-12.04.2016 arasındaki döneme ait ekstreye göre; dava dışı …’ın 05.03.2015 tarihindeki borç bakiyesi 10.236,96 TL olduğu, ispat kuralına ilişkin MK. m. & hükmüne göre: “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. HMK. m. 190/1 hükmüne göre: “İspaf yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtarı kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir’ bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden tarafın o vakıayı ispat etmeye mecbur olduğu, anılan hükümler uyarınca, davalı tarafından dava konusu istasyonun önceki bayisinin borçlarının davacı tarafından üstlenilmiş olduğunun geçerli delillerle kanıtlanması gerektiği, yazılan müzekkereye ve verilen kesin süreye rağmen; önceki bayiye ilişkin evraklar ile yatırım protokolleri ve sözleşmelerin birer sureti davalı şirketçe mahkemeye sunulmadığı, bu durumda davalının iddiasını kanıtlayamadığı dolayısıyla davacı alacağının, dava tarihi itibariyle 645,61 TL, teminat mektubunun nakde çevrilmesi nedeniyle de 18.035,67 TL olmak üzere toplam 18.681,28 TL olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; raporun tüm iddialarını doğrular nitelikte olduğunu belirterek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; raporda tespit edildiği üzere davacı istasyonunun önceki bayisine ait borç bakiyesinin 10.236,96 TL olduğunu, iş bu borcun davacı tarafça devralındığının ispat edilemediği kabul edilse dahi davacı tarafın alacağının 18.681,28 TL olmadığını, müvekkili tarafından davacıya düzenlenen faturaların defterlerine kaydedilmediğini, davacının önceki bayinin borçlarını yatırım sözleşmesi ile üstlendiğini, bilirkişi raporuna itirazlarının kabulü ile …’dan devralındığını iddia ettikleri 10.236,96 TL bedel için davacı tarafa yemin teklif edilmesini talep etmiştir. 18.06.2019 tarihli duruşmada davacı şirket yetkilisi yemin beyanında; “Davacı şirket yetkilisi “Tarafımızca işletilen dava konusu istasyonun bizden bir önceki bayisi olan …’ın davalı şirket … A.Ş.’ye olan 10.236,96-TL borcunu devralmadığımıza, … ile bir bağlantımız olmadığına, …’ın söz konusu borçlarını ödemek üzere davalı şirket … A.Ş.’ye herhangi bir taahhüt vermediğimize namusumuz, şerefimiz ve kutsal saydığımız tüm değerlerimiz üzerine yemin ederim” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalı şirket vekili aynı celsede zapta geçen beyanında müvekkili defterlerinin esas alınarak karar verilmesini talep etmiştir. Yemin beyanına karşı herhangi bir ifadede bulunmamıştır. Mahkemece yukarıda yer verildiği şekilde davanın kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen istasyonlu bayilik sözleşmesi kapsamında dava konusu teminat mektubunun düzenlenmiş olduğu hususunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Sözleşmede teminat mektubunun düzenlenmesine ilişkin bir hususa yer verilmemiştir. Davalı vekili tarafından davacı şirketin borcunun olduğu, önceki bayiden devredilen borcun davacı tarafça karşılanması gerektiği, davacının sorumlu olduğu savunulmuş ise de yapılan yargılama incelenen bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporundan dava tarihi ve dava tarihinden sonra teminat mektubunun kısmen nakde çevrildiği tarih itibariyle davacı şirketin davalı şirkete herhangi borcunun bulunmadığı, aksine davacı şirketin davalı şirketten alacaklı olduğu, diğer taraftan davalı şirket defter ve kayıtlarında davacıdan alacaklı olarak göstermiş olduğu bedelin davacıdan önceki bayiye ait olduğu, ne var ki önceki bayinin borçlarından davacının sorumlu olacağına dair dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, davalının buna yönelik savunmasının yemin dâhil usulüne uygun delillerle ispatlayamamış olması karşısında ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 7.684,88 TL istinaf nispi karar harcının davalı tahsiline Hazineye gelir kaydına,3-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.11.2022 tarihinde, davanın esassı yönünden oy birliğiyle (istinaf nispi karar harcı yönünden oy çokluğuyla) ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.
KARŞI OY: Nisbi harca tabi olan davalarda, özellikle 492 sayılı Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde istinaf kanun yoluna başvuran davalıdan başvuru aşamasında ve istinaf başvurusunda nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.