Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1163 E. 2023/898 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1163
KARAR NO : 2023/898
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2020
NUMARASI : 2019/459 E. – 2020/58 K.
DAVANIN KONUSU: Ticaret Sicil Memurunun Kararına İtiraz
Taraflar arasındaki ticaret sicil memurunun kararına itiraz davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin %23,89 oranında müvekkili şirkette hissedar olduğunu ve bu oran üzerinde temsil yetkisi bulunduğunu, Büyükşehir Belediyesi Başkanlığının 08/08/2020 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi ve başkan yardımcısı olarak seçildiğini, Büyükşehir belediyesi başkanlığını temsil eden kişinin ise belediye başkanı olduğunu, ancak başkanın değişmesi nedeniyle temsilcinin değiştirilmesi zorunluluğunun olduğunu ve davacı şirket yönetim kurulunun da bu konuda 19.08.2019 tarihli kararı aldığını, bu kararın Ticaret Sicil Müdürlüğüne tescil için bildirildiğini, ancak Ticaret Sicil Müdürlüğünce 11/09/2019 tarihli yazı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına yönetimde yer alacak kişiyi Belediye Meclis Kararı ile seçilmesi gerektiğinden bahisle talebin reddedildiğini ve bu talebin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün tarihsiz, 103708 nolu yazısına dayandırıldığını, davalının bu kararının yanlış olduğunu, Belediye Meclisi yetkilerinin kanun ile belirlendiğini, bunun dışındaki temsil yetkisinin Belediye Başkanında olduğunu, Belediye Başkanının bu konuda yetkili olduğunu ve bildirilen ismin tescil edilmesi gerektiğini, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının alınan yazısının kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 11.09.2019 tarih ve … sayılı tescil red işleminin iptaline, temsilci değişikliğinin tesciline ve tescilin Ticaret Sicili Gazetesinde ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafça cevap için ek süre talebinde bulunmuş, ek süre verilmiş ancak cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava, davacı şirket yönetim kurulu başkan vekilliğine davacı tarafın yönetim kurulu kararı ile belirlenen paydaş İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı temsilcisinin ticaret sicile tesciline ilişkin istemin, davalı Ticaret Sicil Memurluğunca reddi kararının yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali ve yönetim kurulu kararının tescili ve ilanına ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 359/2. Maddesinde ‘Bir tüzel kişi yönetim kuruluna üye seçildiği takdirde, tüzel kişiyle birlikte, tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen, sadece bir gerçek kişi de tescil ve ilan olunur; ayrıca, tescil ve ilanın yapılmış olduğu, şirketin internet sitesinde hemen açıklanır. Tüzel kişi adına sadece, bu tescil edilmiş kişi toplantılara katılıp oy kullanabilir.’ denmiştir.
TTK’nın 363/1. Maddesinde, ‘334 üncü madde hükmü saklı kalmak üzere, herhangi bir sebeple bir üyelik boşalırsa, yönetim kurulu, kanuni şartları haiz birini, geçici olarak yönetim kurulu üyeliğine seçip ilk genel kurulun onayına sunar. Bu yolla seçilen üye, onaya sunulduğu genel kurul toplantısına kadar görev yapar ve onaylanması hâlinde selefinin süresini tamamlar.’ düzenlemesi yapılmıştır.
Aynı yasanın 334/3. Maddesinde, ‘Kamu tüzel kişilerinin yönetim kurulundaki temsilcileri, genel kurul tarafından seçilen üyelerin hak ve görevlerini haizdir. Kamu tüzel kişileri, şirket yönetim kurulundaki temsilcilerinin bu sıfatla işledikleri fiillerden ve yaptıkları işlemlerden dolayı şirkete ve onun alacaklılarıyla pay sahiplerine karşı sorumludur. Tüzel kişinin rücû hakkı saklıdır.’ düzenlemesi mevcuttur.
Ticaret Sicil müdürlüklerine ilişkin düzenleme içeren TTK’nın Birinci Kitap İkinci Kısım’da; ‘ Ticaret sicili müdürlüğünün kurulması, sicil defterlerinin tutulması, tescil zorunluluğunun yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar, sicil müdürlerinin kararlarına karşı itiraz yolları, sicil müdür ve yardımcıları ile diğer personelde aranacak nitelikler, disiplin işleri ile bu konuyla ilgili diğer esas ve usuller Cumhurbaşkanınca çıkarılacak yönetmelikte düzenlenir. Ticaret siciline tescil, kural olarak istem üzerine yapılır. Sicil müdürü tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını incelemekle yükümlüdür. Tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu düzenine aykırı olmamaları şarttır. İlgililer, tescil, değişiklik veya silinme istemleri ile ilgili olarak, sicil müdürlüğünce verilecek kararlara karşı, tebliğlerinden itibaren sekiz gün içinde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile itiraz edebilirler.’ düzenlemeleri bulunmaktadır.
TTK’nın 26. Maddesi uyarınca yayımlanan Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 21. ve devamı maddelerinde de kanuni düzenlemeye paralel bir düzenleme yapılmıştır.
Anılan yasal ve yönetsel düzenlemelerde, anonim şirket yönetim kuruluna seçilecek kişilerin nasıl aday oldukları ve önerildiklerini denetleme görev ve yetkisi Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne verilmemiştir. Ticaret sicil müdürlüğü, sadece tescil talep edenlerin yetkili olup olmadığı ve tescili istenen kararın geçerli bir karar organı tarafından alınıp alınmadığını denetleme yetkisine sahiptir.
Şirket ortağı olan tüzel kişinin, ister kamu tüzel kişisi olsun, ister özel hukuk tüzel kişisi olsun, yönetim kuruluna aday gösterecek kişiyi nasıl belirleyeceğine dair TTK’nda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konu, ilgili tüzel kişinin tabi olduğu yasal düzenlemelere ve ayrı bir yargı denetimine tabidir.Somut olayda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi adına davacı şirketin yönetim kurulu üyesi olarak belirlenen kişinin …olduğu, seçimlerin sonunda önceki belediye başkanı …’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni temsil yetkisinin sona erdiği, dolayısıyla şirket yönetiminde İBB’yi temsil olanağının bulunmadığı, bu durumda İBB tarafından yeni bir gerçek kişinin şirket yönetimine seçilmesinin beklenen bir durum olduğu ve TTK’nın 363/1. Maddesinde belirtilen durumun gerçekleştiği, anılan durum nedeniyle şirket yönetiminin karar aldığı ve tescilini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Davalı sicil müdürlüğü red kararında her ne kadar İBB Meclis kararı ile aday belirlenmediğinden bahsetmiş ise de, bu konunun idari yargının görev alanına girdiği, Belediye’nin iş ve işlemlerinden olan bu seçim usulünün ortak olunan şirketle ilgili olmadığı ve davalının yetkisini aştığı, davalının red gerekçesine dayanak yaptığı T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nün tarihsiz 103708 nolu yazısında belirtilen, Belediye adına aday gösterecek yetkili organın hangisi olduğu konusunun idari bir işlem olduğu, Belediye Tüzel Kişiliğinin iç işleyişine ilişkin ve idari yargıda davaya konu edilebileceği anlaşılmıştır.
Nitekim, geçmişten bu güne kadar İBB adına davacı şirketin yönetim kuruluna seçilecek kişinin, İBB Genel Sekreterliği’nce yazılan yazıyla şirkete bildirildiği ve şirketçe alınan seçim kararlarının Ticaret Sicil Müdürülüğü’nce tescil ve ilan edildiği görülmüştür. Örneğin, Genel Sekreter Dr. … imzalı 10/10/2017 tarihli yazı ile; …’ın Belediye Başkanlığından istifa ettiği, yerine…ın Belediye Meclis Kararı ile Belediye Başkanı olarak seçildiği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı İstanbul … A.Ş’de temsil edecek gerçek kişinin artık …olduğu ve tescili gerektiği bildirilmiş ve gereği yapılmıştır. Bu örnekteki seçim usulü ile somut olay birebir uyuşmaktadır ve aynı yöntem izlenmiştir. Dolayısıyla uygulama da bu yöndedir.” gerekçesiyle, davacının davasının kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 191504-0 sicil numarasına kayıtlı İstanbul…AŞ’nin 19.08.2019 tarihli yönetim kurulu kararının tesciline ilişkin talebin reddine dair İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 11.09.2019 tarihli ve … sayılı red kararının iptaline, davacı şirketin alınan yönetim kurulu kararının ticaret sicile tesciline ve ilanına karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilin dava konusu işlemi hukuka uygun olduğunu, dava konusu edilen işleminin red gerekçesinin özü itibariyle, 24.04.2019 tarih ve 43742444 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görüşü doğrultusunda hareket edilmesine ilişkin Ticaret Bakanlığının 15.05.2919 tarihli talimat yazısına dayandığını, reddin temel nedeninin de dolayısıyla, idarenin düzenleyici mahiyetteki bir işlemi olduğunu, bu düzenleyici işlemler kaldırılmadığı sürece idarenin işlemlerinin hukukiliği karinesinden yararlandığından, idarenin düzenleme ve talimatları ile bağlı bulunan müvekkilinin dava konusu edilen işleminin de hukuka uygun olduğunu, bu bakımdan davaya görev yönünden itiraz etiklerini, Bakanlık tarafından hazırlanan söz konusu düzenleyici işlem mahiyetindeki yazının hukuki denetiminin idari yargının görev alanına girdiğini, göreve ilişkin itirazı kabul edilmesi dahi davanın esastan reddinin de gerektiğini, ret işleminin mevzuata ve düzenleyici işleme uygun olduğunu, Ticaret Bakanlığının, 15.05.2019 tarih ve E00044345462 sayılı yazısı ekinde sunulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün 14.05.2019 tarih ve 44335722 sayılı yazısında, “6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar verme yetkisinin belediye meclisinde olduğu, bu nedenlerle belediyenin veya bağlı kuruluşlarının sahip oldukları veya ortağı bulundukları belediye şirketlerinin genel kurulurda belediye ve bağlı kuruluşu temsil edecek kişilerin, belediyenin karar organı olan Belediye meclisinin kararıyla belirleneceği, belediye şirketler)genel kurulunda belediye ve bağlı kuruluşunu temsil etmek üzere; belediye başkanı, belediye meclis üyesi, belediye çalışanı veya belediye dışından kişi/kişilerden belirlenebileceği ve belediye ile bağlı kuruluşlarının ortağı olduğu belediye şirketlerinin kurdukları şirketlerin genel kuruluna katılacak kişilerin ise belediye veya bağlı kuruluşlarının ortağı olduğu şirketlerin yönetim kurulu tarafından belirleneceği, ayrıca genel kurul tarafından belediye tüzel kişisinin; yönetim kurulu üyesi veya müdür olarak seçildiği anonim ve limited şirketlerde ise tüzel kişi ile birlikte, tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenecek gerçek kişinin seçiminde de karar verme yetkisinin belediye meclisinde olduğu değerlendirilmektedir.” denildiğini, bu yazı gereğince, dava konusu edilen yönetim kurul kararının tescilinin belediye adına hareket edecek gerçek kişinin, anılan görüşte (mahiyeti itibariyle düzenleyici işlemde) yer aldığı şekilde, belediye meclisi tarafından belirlenmesi gerektiği için iade edildiğini, idarenin işlemlerinin hukukiliğine ilişkin idare hukuku karinesi gereğince, idarenin, mevzuattan kaynaklanan ve idare hukukuna dayanan yetkileri kapsamında değerlendirilecek talimatını uygulamakla yükümlü bulunan müvekkilinin idarenin dava konusu işleminin hukuki olduğuna dayanarak ve bu ilke uyarınca, idarenin talimatını yerine getirmekle yükümlü olduğunu, idarenin herhangi bir talimatını veyahut da düzenleyici işlemini sorgulama yetkisi bulunmayan müvekkilinin, âdeta bir mahkeme gibi hareket etmesi ve dava konusu düzenleyici işlemin hukukiliğini değerlendirmesinin beklenemeyeceğini, dayanak idari işlemin de hukuka uygun olduğunu, davacının iddia ettiği şekilde hukuka aykırı olmadığını, dava konusu şirket genel kurulunda yönetim kurulu üyeliğine doğrudan belediye başkanı değil, belediye tüzel kişiliğinin seçildiğini, bunun bilinçli bir tercih olduğunu, bu noktada da belediye tüzel kişiliğini temsil edecek gerçek kişinin belediyelerde nasıl belirlenmesi gerektiğinin saptanmasının, konunun ya da düzenlemenin hukukiliğinin değerlendirilmesinde esas olduğunu, bunun da belediyelere ilişkin mevzuat hükümlerinden hareketle saptanması gerektiğini, TTK’daki ticari şirketlerin temsiline ilişkin düzenlemeler doğrultusunda, tüzel kişiler adına hareket edecek gerçek kişilerin belirlendiğini, TTK’nın şirketlere ilişkin düzenlemelere yer verdiğinden dava konusu olaydaki gibi yönetim kurulu üyesi seçilen belediye adına hareket edecek gerçek kişinin saptanmasına ilişkin herhangi bir düzenleme de, TTK’da belediyeler hakkındaki özel düzenlemeler gereğince, konunun değerlendirilmesi gerektiğini, belediye başkanının, belediye idaresinin tüzel kişiliğinin temsilcisi olmasına ilişkin 5393 sayılı Belediye Kanununun 37. maddesinin, dava konusu olayda doğrudan uygulanabilir hüküm olmadığını, anılan hükümde, sınırsız ve her konuda verilmiş bir temsil yetkisi düzenlenmediğini, bilakis belli konularla sınırlı ve aslında idare hukuku kapsamında bir temsil yetkisi düzenlendiğini, yani belediyelerin doğası gereği faaliyetleri arasında bulunmayan ve ancak özel düzenlemelerden hareketle olanak tanınmış şirket kurulması gibi hallerin, anılan temsil yetkisi kapsamında olduğunun düşünülemeyeceğini, anılan hüküm, devamındaki belediye başkanının görevlerine ilişkin 38.madde hükmü ile birlikte yorumlandığında, belediyeyi devlet dairelerinde ve törenlerde, davacı veya davalı olarak da yargı yerlerinde temsille sınırlı bir yetki ve temsilin öngörüldüğü sonucuna, hükmün lafzından hareketle ulaşıldığını, maddenin lafzının aksini mümkün kılmadığını, bu bağlamda bu mezkur hüküm kapsamında yer almayan belediyelerin şirket kurması ya da ortak olması haliyle, dava konusu da olan belediyelerin kurduğu şirketlere yönetim kurulu üyesi olması halinde temsil ya da belediye adına hareket edecek kişinin belirlenmesinde belediyenin yetkili organının karar alması gerektiğinin açık olduğunu, belediyelerin genel yetkili karar organı da belediye meclisi olduğunu, ancak, dava konusu olayda yer alan şirket kurmak ve dolaysıyla, kurulan şirketin yönetim kurulunda yer almak, belediyelerin temel ve genel görevleri arasında bulunmayan ve aslında, belediyelerin özel düzenlemelerle yetkili kılındığı bir özel alan olduğundan dava konusu olayda, karara yetkili organının belirlenmesinde özel düzenlemelerin de değerlendirilmesinin lüzumlu olduğunu, buna göre de belediyelerin genel karar organı, belediye meclisi olduğu gibi, dava konusu olayla da ilgisi bulunan belediyelerin şirket kurması ya da ortak olması ile belediyelerin borçlanmasına ilişkin özel düzenlemelerde de, ayrıca belediye meclisini görevli kılındığını, konuya ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı düzenlemesinde de bu hususun vurgulandığını, söz konusu düzenlemelerden hareketle ve düzenlemelere uygun şekilde, belediye tarafından kurulan şirketler adına hareket edecek gerçek kişinin, belediye meclisi tarafından belirlenmesi gerektiğinin vurgulandığını, mahkemece, dava konusu olayın özünü oluşturan idari işlemin değerlendirmesinin görev alanında olmadığı için yapılmamasına ve söz konusu düzenleyici işlemin hukuki varlığına rağmen, bu düzenleyici işlem yokmuş gibi davayı kabul etmesinin de hukuka uygun olmadığını, tutarlı olmadığını, müvekkilinin Bakanlık talimatının hukukiliğini sorgulama yetkisinin görev alanında bulunmadığını, mahkemece hukuk aleminde etki doğurduğunu kabul ettiği Bakanlık talimatından sonra, müvekkilin uygulamasının değiştiğini de dikkate almadığını, red kararından önceki son tecil işleminde, anılan Bakanlık talimatının bulunmadığı hususu üzerinde durulmadığını, müvekkilin davanın açılmasına sebep olmadığını, bu sebeple yargılama giderleri vekalet ücretinden de sorumlu tutulamayacağını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, TTK’nın 34. maddesi uyarınca ticaret sicil memurluğu kararına itiraza ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı vekili; davacı şirketin 19.08.2019 tarihli yönetim kurulu kararının tescil ve ilanı isteminin davalı tarafça reddine dair 11.09.2019 tarih ve 84329644/102927-184705 sayılı tescil ret işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, bu ret kararının iptali ile kararın tesciline karar verilmesini istemiş; davalı taraf usulüne uygun tebliğe rağmen davaya cevap vermemiştir.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; dava dışı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının davacı şirket nezdinde 23.893.360 oranında hissedar olduğu, davacı şirketin 08.08.2018 tarihli genel kurul toplantısında dava dışı hissedar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının da iki yıllığına davacı şirketin yönetim kurulu üyesi olarak seçildiği, davacı şirketin yönetim kurulunun 19.08.2019 tarihli yönetim kurulu toplantısında; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünün 16.07.2019 tarihli yazısı gereğince yönetim kurulu başkan vekili olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adına hareket edecek gerçek kişi …lu’nun atanmasına karar verildiği, bu yönetim kurulu kararının davalının dava konusu işlemi ile kararın Ticaret Bakanlığının 15.05.2019 tarihli yazısı dayanak gösterilerek, belediyenin ve bağlı kuruluşlarının sahip olduğu veya ortağı bulunduğu, belediye şirketlerinin genel kurulunda belediye ve bağlı kuruluşu temsil edecek kişinin belediye tüzel kişisinin yönetim kurulu üyesi veya müdür olarak seçildiği şirketlerde tüzel kişi tarafından belirlenecek gerçek kişi temsilcinin belirlenmesi hususlarında karar verme yetkisinin belediye meclisinde olduğu belirtildiğinden belediye meclis kararı gerekli olduğu gerekçesiyle tescil talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Ticaret sicili işlemleri tescil, tadil (değişiklik) ve terkinden ibarettir. Bunlardan ticaret siciline tescil işlemi TTK’nın 27.maddesi ve devamında düzenlenmiştir. Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 28/2 maddesine göre tescil, ticari işletmeyle ilgili belirli hukuki hususların, ticaret sicilindeki ilgili sütunlarına yetkili müdür tarafından ilk kez yazılmasını ifade eden teknik bir terimdir. TTK’nın 28/1. maddesine göre tescil istemi, ilgililer, temsilcileri veya hukuki halefleri tarafından yetkili sicil müdürlüğüne yapılır. TTK’nın 34.maddesine göre ise ilgililer, tescil, değişiklik veya silinme istemleri ile ilgili olarak, sicil müdürlüğünce verilecek kararlara karşı, tebliğlerinden itibaren sekiz gün içinde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile itiraz edebilirler.
Eldeki dava da bu maddeler uyarınca davacı şirketin 19.08.2019 tarihli yönetim kurulu kararının tescili isteminin reddine dair ticaret sicil müdürlüğü kararının iptaline ilişkin olup adli yargı görevli olduğu gibi TTK’nın 34. Maddesinde yer alan açık yasa hükmü gereğince mutlak ticari dava niteliğindeki davada asliye ticaret mahkemesi görevli olduğundan davalı vekilinin idari yargının görevli olduğu yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.
TTK’da anonim şirket ortağı olan tüzel kişinin, ister kamu tüzel kişisi olsun, ister özel hukuk tüzel kişisi olsun, yönetim kurulu üyesi olması durumunda hangi gerçek kişi tarafından temsil edileceği hususunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konu, ilgili tüzel kişinin tabi olduğu yasal düzenlemelerle belirlenmektedir.
TTK’nın 359/2. maddesi uyarınca, bir tüzel kişi yönetim kuruluna üye seçildiği takdirde, tüzel kişiyle birlikte, tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen bir gerçek kişi de tescil ve ilan olunur; ayrıca, tescil ve ilanın yapılmış olduğu, şirketin internet sitesinde hemen açıklanır. Tüzel kişi adına, sadece bu tescil edilmiş kişi toplantılara katılıp oy kullanabilir. Aynı maddenin 3. fıkrasına göre, Devlet, il özel idaresi, belediye, köy ile diğer kamu tüzel kişilerinin pay sahibi olduğu şirketlerde, sayılan tüzel kişiler veya bunların gerçek kişi temsilcileri yönetim kuruluna seçilebilir. Yönetim kurulu üye sayısı ikiden fazla olan şirketlerde üyelerin tamamının aynı kamu tüzel kişisinin temsilcisi olmaması şartıyla kamu tüzel kişisini temsilen birden fazla gerçek kişi yönetim kuruluna seçilebilir.
Yerel seçimler sonucu büyükşehir belediye başkanının değişmesi üzerine, yönetim kurulunda belediye tüzel kişiliğini temsil etmek üzere büyükşehir belediye başkanı …u’nun belirlenmesine dair İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğünün 16.07.2019 tarihli yazısı uyarınca toplanan davacı şirket yönetim kurulunun, tescil talebine konu 19.08.2019 tarihli kararı alarak, yönetim kurulu üyesi olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını temsil etmek üzere büyükşehir belediye başkanı …nun temsilci olduğuna ve bu kararın ticaret siciline tescil ve ilanına karar verildiği, bu kararın tescili talebinin davalı kurum tarafından reddi üzerine iş bu istinaf incelemesine konu itiraz davasının açıldığı anlaşılmaktadır.Davalı tarafın, yönetim kurulu kararının tescili talebini, T.C. Ticaret Bakanlığının 15.05.2019 tarihli yazısı ekinde sunulan T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün 14.05.2019 tarih ve 44335722 sayılı görüş yazısına dayanarak reddettiği anlaşılmaktadır. Davalı kurum, 11.09.2019 tarihinde davacıya verdiği cevabi yazıda bu hususu açıklamıştır. Davalı kurumun ret gerekçesi yaptığı Bakanlık görüş yazısında, davacı şirket yönetim kurulunda üye olan belediye tüzel kişiliğini temsil edecek kişinin belediyenin karar organı olan belediye meclisi tarafından belirlenmesi gerektiği, belediye başkanın bu konuda karar alma yetkisinin bulunmadığının değerlendirildiği bildirilmektedir.Bakanlığın anılan görüş yazısının sadece yorumdan ve görüş bildirmeden ibaret olduğu, davalı kurumu işlem yapmaya zorlayan bir idari işlem niteliğinde olmadığı, kanuni düzenlemenin yorumlanmasından ibaret bir görüş yazısı olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 32. maddesi uyarınca sicil müdürü, tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını kendisi incelemekle yükümlüdür. Sicil müdürlüğünce, tescil talebinin, ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerine göre değerlendirilip sonuçlandırılması gerekir.
Bu durumda kanuni düzenlemeler uyarınca, davcının tescil talebinin hukuka uygun olup olmadığının ortaya konulması gerekir.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 18. maddesinde belediye meclisinin yetkileri sayılmış olup bu görevler arasında, belediyenin ortağı olduğu şirketlerde belediye tüzel kişiliğinin temsilcisini seçme/atama yetkisi bulunmamaktadır. Maddenin (i) bendinde, belediye meclisine verilen “Bütçe içi işletme ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek.” yetkisinin, belediyenin ortağı olduğu şirketlerde belediye tüzel kişiliğinin temsilcisini seçme/ atama yetkisini kapsamadığı açıktır.
Aynı Kanun’un 37. maddesindeki düzenlemeye göre belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Aynı Kanun’un 38. maddesinde belediye başkanının görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Bu maddenin (a) bendi uyarınca belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, belediyenin hak ve menfaatlerini korumak, maddenin (p) bendi uyarınca kanunlarla belediyeye verilen ve belediye meclisi veya belediye encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak belediye başkanın görev ve yetkileri arasında düzenlenmiştir.
Bu maddeler birlikte değerlendirildiğinde, kanunun belediye meclisinin görev ve yetkilerini sınırlı olarak saydığı, kanunda belediye meclisine karar alma yetkisi verilmeyen her türlü konudaki görev ve yetkinin belediye başkanına ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, belediye tüzel kişiliğinin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu şirketlerde, yönetim kurulunda belediye tüzel kişiliğini temsile yetkili kişiyi belirleme yetkisinin belediye başkanına ait olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, davalı sicil müdürlüğünce, davaya konu yönetim kurulu kararının tescili talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi, yani tescilden kaçınılması, yasal düzenlemeye aykırı olmuştur. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karar usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Davalı kurum, kanuni bir eksiklik bulunmamasına rağmen tescili gereken bir hususu eksiklik bildirerek tescilden kaçınarak davanın açılmasına sebebiyet vermiş olduğundan davanın kabulüne karar verilirken davalının yargılama giderleri ve vekalet ücretinden de sorumlu tutulması doğru olup aksi yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir (Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 09.05.2022 tarih ve 2020/8497 Esas, 2022/3670 Karar sayılı kararı).
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353.1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan sebeplerle;
1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline,
3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.18.05.2023
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.