Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1145 E. 2023/963 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1145
KARAR NO: 2023/963
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/10/2019
NUMARASI: 2015/281 E. – 2019/973 K.
DAVANIN KONUSU: Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket yetkilisi …nin 16.07.2014 günü saat 19:30’da Atakent, …Cadde üzerinde park ederek AVM’ye gittiği sırada park halinde bulunan … plakalı aracına hırsız girmesi sonucunda …, … ve …’dan alınan boş çek koçanları, şirketin imza sirküleri, kaşesi, tahsilat makbuzu, laptop, cep telefonu pasaport ve 1500,00TL nakit para ile birlikte çalındığı, Halkalı Şehit Ahmet Zehir Polis Merkezi Amirliğine başvurulup 17.07.2014 tarihinde şikayetçi olunduğunu, müvekkilinin polis merkezine şikayetini iletirken … Gülük Şubesini de arayıp müşteri temsilcisi …ya çeklerin çalındığını ve bu çeklerin ödenmemesini bildirdiğini, daha sonra bu durumun mail yoluyla da kendisine iletildiğini, aynı gün polis ifade tutanaklarının da gönderildiğini, 22.07.2014 tarih ve … Hazırlık sayılı dosya ile şikayette bulunulduğunu, müvekkilinin çeklerin bağlı bulunduğu hesabı boşalttığını, kredi hesapları çek hesabına bağlı olduğu için bu hesabı kapatamadığını, tüm bu bildirimlere rağmen davalı bankanın dava konusu 30.11.2014 tarihli, … numaralı ve 10.600,00 TL tutarındaki çekin 01.12.2014 tarihinde hiç bir araştırma yapılmadan ödendiğini, çek üzerinde lehtar olarak görünen … Tic. Ltd. Şti. ile müvekkilinin hiçbir ticari ilişkisi olmadığının ticari defter kayıtlarıyla anlaşılabileceğini, davalı bankanın mutat görevini yerine getirmeyerek sahte imzalı çeki ödeyip müvekkilini zarara uğrattığını, davalının basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini, kusurlu olduğunu ileri sürerek, haksız olarak ödenen 10.600,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının basiretli bir tacir gibi davranmayarak çekin çalınmasına ve ödenmesine sebebiyet verdiğini, davacının çek karneleri ve diğer kıymetli eşyalarını dışarıdan gözükebilecek şekilde arabanın içinde bırakıp AVM’ye girmesinin basiretli bir tacir gibi gerekli tedbirleri almamış olduğu gösterdiğini, TTK’nın 812.maddesine göre keşidecinin çek defterini iyi saklamakla yükümlü olduğunu, keşideci çek defterini saklamakta kusurlu ise bundan doğan zarardan sorumlu olacağını, davacı kendi kusuru ile çekin çalınmasına sebebiyet verdiği için sonucuna katlanması gerektiğini, davacının çek koçanının çaldırıldığı yönündeki tek taraflı beyanının yeterli olmayıp bir yargı kararı olmadan olmadıkça müvekkilinin Yasa gereği ödeme yapmakla yükümlü olduğunu, davacının aynı zamanda çekin iptali veya ödemeden men gibi yasal yollara başvurmayarak çekin ödenmesine kendisinin sebebiyet verdiğini, çek iptali için dava açıp ödeme yasağı kararını alıp müvekkiline ibraz etmediğini, çek hakkında verilmiş bir mahkeme kararı veya ödemeden mene ilişkin tedbir kararı bulunmadığından 01.12.2014 tarihinde çekin ibrazı üzerine ödendiğini, çek ödendikten sonra Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/30464 soruşturma sayılı ve 12.12.2014 tarihli yazısı ile davaya konu çekin de içinde bulunduğu çalınan diğer çeklerin ibrazında el konulması gerektiğinin bildirildiğini, işbu savcılık kararının çeklerin çalınmasından hemen sonra alınmayıp yaklaşık 5 aylık süre geçtikten sonra alınsaydı çekin de ödenmemiş olacağını, çekin ödemesinin durdurulmasında davacının tek yanlı beyanının yeterli olmadığını, müvekkilinin bir mahkeme kararı olmadıkça 5941 sayılı Yasanın 3/1, 3/7 ve 7/5 maddeleri uyarınca çeki işleme almakla yükümlü olduğunu, somut olayda müvekkili bankaya atfedilebilecek herhangi bir kusurdan söz edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı, şirket yetkilisinin 16/07/2014 tarihinde meydana gelen hırsızlık olayından sonra tüm tedbirleri aldığını iddia ederek, davalı bankanın çek üzerindeki imzanın keşideciye ait olup olmadığını kontrol etmeden ibraz edene ödeme yapması sonucu uğradığı zararı talep etmiştir. Davalı, davacının basiretli davranmayarak çekin çalınmasına neden olduğunu, TTK 812’ye göre muhatabın sorumluluğuna istisna getirildiğini, çek defterini iyi saklamayarak çekin çalınmasına sebep olduğu zararın davacıya ait olduğunu, çekin iptali ve ödemeden men gibi yasal yollara başvurmayarak çekin ödenmesine sebep olduğunu, çekin ödenmesini engeller bir tedbir kararı olmadığını savunmuştur. Mahkememizce yapılan yargılama sırasında, taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. 02/06/2016 tarihli bankacı bilirkişi raporunda özetle; davacı şirkete verilen çek karnelerinin TTK 812 uyarınca basiretli bir tacirden beklenilen özen ölçüsü dahilinde iyi saklayıp muhafaza etmediği, çekle ilgili ödeme yasağı, iptal kararı alınmamış olması sebebiyle, davalı bankanın fiziki olarak ibraz edilen çekin ödenmesi sırasında keşideci imzasını sıhhatli olarak kontrol etmemiş olması nedeniyle kusurlu olduğunu, tarafların yüzde elli oranında kusurlu olduğunu, ek raporunda keşideci imzasının sahte olmasının davalı bankanın kusurunu arttırabileceğini tespit etmiştir. 22/03/2019 tarihli grafoloji ve sahtelik uzmanı bilirkişi raporunda özetle; çek ön yüzünde yer alan keşideci imzası ile keşideci şirket yetkilisi …’nin imzaları arasında herhangi bir ilgi ve irtibat saptanmadığı tespit edilmiştir. 6102 Sayılı TTK’nın 812. maddesi “Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğerki, senette düzenleyen olarak gösterilen kişiye, kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusurun yüklenmesi mümkün olsun.” hükmünü içermektedir. TTK’nın 812. maddesi uyarınca muhatap bankanın çekteki keşideci imzasını kontrol etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Davacı yan yaşanan hırsızlık nedeniyle polis merkezinde ifade vermiş, çek karnelerinin çalınması nedeniyle 17/07/2014 tarihinde çeklerin bilgisi olmadan ödenmemesini talep eder dilekçe ile davalıya başvuruda bulunmuş ve mail olarak bankaya ifade tutanağını göndermiştir.Davacının meydana gelen hırsızlık akabinde davalı bankaya bildirimde bulunarak çekin ödenmemesi konusunda yazılı başvuruda bulunduğu da gözetilerek davacıya çek bilgilerini muhafaza etmediğinden bahisle sorumluluk yüklenemeyeceği kabul edilmiştir. Grafolog bilirkişi tarafından sunulan raporda çekteki imzanın keşidecinin eli ürünü olmadığı tespit edilmiş ve bu tespit doğrultusunda davalı banka görevlilerinin gerekli dikkat ve özeni göstermeden çeki ödeyerek davacının zararına yol açtıkları kabul edilmiş, davalının keşidecinin imzasını kontrol etme yükümlülüğüne uygun davrandığını ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 10.600,00-TL’nin ödemenin yapıldığı tarih olan 01.12.2014 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının da tacir olduğu ve davaya konu olayda basiretli bir tacir gibi davranmayarak çekin hem çalınmasına hem de ödenmesine sebebiyet verdiğinin göz ardı edildiğini, yetkilisinin ifade tutanağında 16.07.2014 tarihinde arabasını cadde üzerine park ederek … AVM’ye girdiğini, arabasına döndüğünde sağ arka camının kırılarak davaya konu çekin de içinde bulunduğu çantasını çalındığını belirttiğini, bunun tedbirsiz bir davranış olduğunu, basiretli bir işadamı gibi davranmadığını, TTK’nın 812.maddesine göre, keşidecinin kendisine verilen çek defterini iyi saklamakla yükümlü olduğunu, keşideci çek defterini saklamakta kusurlu ise bundan doğan zararın kendisine ait olduğunu, anılan yasa hükmü ve hukukun temel ilkelerinden “Hiç kimse kendi hatasına dayanarak hak talep edemez” ilkesi kapsamında mahkemece davacının kusuru tamamen gözardı edilerek davanın kabulüne karar verilmesini hatalı olduğunu, davacının çekin çalınmasına sebebiyet vermesinin yanında çekin iptali ve ödemeden meni için gerekli yasal yollara başvurmayarak çekin ödenmesine de sebebiyet verdiğini, davacının burada da kusurlu olduğunu, çekin 16.07.2014 tarihinde çalındığını, 01.12.2014 tarihinde ise takas aracılığıyla ödendiğini, çekin çalınması ile ödenmesi arasında 4,5 aylık bir süre olduğunu, davacının bu kadar uzun bir süre içerisinde anılan tüm bu hukuki yollara başvurabilir ve çekin ödenmemesi için tedbir kararı alabilirken bunları yapmadığını, müvekkilinin çekin ödenmesini hukuken engelleyen savcılık veya mahkemece verilmiş bir ödeme yasağı/tedbir kararı olmadığı için 01.12.2014 tarihinde ödediğini, davaya konu çek ödendikten sonra, Küçükçekme Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/30464 Soruşturma sayılı dosyasından bankamıza yazılan 12.12.2014 tarihli yazı ile davaya konu çekin de içinde bulunduğu çalınan diğer çeklerin ibrazında el konulması gerektiği hususu bildirildiğini, çekin elektronik takas aracılığıyla ibraz edildiğini bu nedenle bu tür çeklerde bankanın keşideci imzasının kontrol etme yükümlülüğü bulunmadığını, davaya konu çekin müvekkili bankaya fiziken ibraz edilmediğini, elektronik takas aracılığıyla ibraz edildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, çek bedelini ödeyen bankanın TTK’nın 812.maddesi uyarınca, sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava konusu … Güllük Şubesine ait, keşidecisinin davacı olduğu 10.600,00 TL bedelli, 30.11.2014 tarihli, … numaralı çekin 01.12.2014 tarihinde davalı muhatap bankanın Kozyatağı şubesine hamil … AŞ tarafından ibraz edildiği ve çek bedelinin ödendiği, davacı tarafın eldeki dava ile sahte çeke dayalı ödeme yaptığını iddia ettiği davalıdan ödenen çek bedeli tutarındaki zararının tazminini talep ettiği görülmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 812.maddesi “Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğer ki senette düzenleyen olarak gösterilen kişiye, kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusurunun yüklenmesi mümkün olsun.” hükmünü içermektedir. Muhatap bankanın bu maddede öngörülen sorumluluğu kusur aranmayan, kanundan doğan bir sorumluluk olup bu sorumluluk özen yükümlülüğüne dayanır. Kanun bankaya çek hesabının gözetiminde özen yükümlülüğü yüklemiştir. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlali ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir. Çekle ödeme yapmayı kabul eden ve müşterileri ile çek anlaşması yapan bir bankanın, gerekli dikkat ve ihtimamı göstermesi, tereddüt halinde çeki uzman kişilere inceletmesi, gerektiğinde keşideciden tahkik edip alacağı cevaba göre hareket etmesi lazım gelir. Keşideci tamamen kusurlu, muhatap kusursuz ise muhatap sorumlu olmaz. Varsa keşidecinin müterafik kusuru da dikkate alınır. Keşidecinin kusurunu ispat edecek olan da muhatap bankadır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.05.2015 tarih ve 2015/432 Esas, 2015/6736 Karar ile 18.12.2017 tarih ve 2016/5655 Esas, 2017/7321 Karar sayılı kararları). Somut olayda, davacının çek üzerindeki imzanın sahte olduğunu ileri sürmesi üzerine mahkemece imza incelemesi yapılmış, çek üzerindeki keşideci imzasının çek düzenleme tarihinde davacı şirket yetkililerinden olan …nin imza örnekleri ile arasında benzerlik saptanmadığı tespit edilmiştir. Yine davacı şirketin dosyada bulunan imza sirkülerinde şirketin diğer yetkilisi …ın imzası ile çek üzerinde keşide imzası kısmında şirkete atfen bulunan imzanın çıplak gözle yapılan incelemesinde dahi …ın imzası ile arasında bariz farklılıkların bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, davalı vekilinin cevap dilekçesindeki ”tek taraflı davacı beyanının ödememe için yeterli olmayacağı”na ilişkin savunması ve davacının da davalıya e mail yoluyla çeklerin çalındığını bildirdiği hususu birlikte nazara alındığında, davacının davalıyı çeklerin çalındığı konusunda bilgilendirdiği anlaşılmaktadır. Bu bilgilere göre somut olay değerlendirildiğinde; şirket yetkililerinin imzaları ile çek üzerinde davacı şirkete atfen atılan imzalar arasında gözle görünür farklıklar olmasına ve davalıya çeklerin çalındığı bilgisinin ulaşmasına rağmen davalının, dava konusu çeki ödeyerek objektif özen yükümlülüğünü ihlal ettiği, bu nedenle davacının zarara uğramasına neden olduğu, davalının eylemi ile davacının zararı arasında uygun illiyet bağının bulunduğu ve davacıya atfı kabil bir kusur bulunmadığı kanaati hasıl olduğundan, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Diğer yandan, davalı vekili, çekin takas odasına ibraz edildiğini ve sorumlulukları bulunmadığını ileri sürmüş ise de, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 18.12.2017 tarih ve 2015/12087 Esas, 2016/9466 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, muhatap bankanın sorumluluğu, çekin takas odasına veya bir şubeye ibrazı halinde de aynen devam edeceğinden bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/.b.1 maddesi gereğince dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 546,07 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.01.06.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.