Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1136 E. 2023/1081 K. 15.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1136
KARAR NO: 2023/1081
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/02/2020
NUMARASI: 2018/532 E. – 2020/55 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Munzam Zarar)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacının dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin % 50 hissesine, davalının % 30 hissesine, dava dışı … ise % 20 hissesine sahip iken ortakların 10.06.2008 tarihinde Limitet Şirket Devir sözleşmesi yaparak paylarını üçüncü kişilere kişilere satıp devir ettiklerini, 10.06.2008 tarihli devir sözleşmesinin 10. maddesine göre devir bedelinin 260.000 Euro olduğunu, şirketin üçüncü şahıslara olan borçlarının alıcılar tarafından ödenip bu bedelin satış değerinden düşüldükten sonra kalan, 180.600 Euro nakit bedelin, hisse alıcıları tarafından şirket hisselerine karşılık üç hissedara ödenmesi yönünde anlaşmaya varıldığını, sözleşmeye göre nakit ödenmesi gereken 180.600 Euronun, her biri 12.900 Euro tutarında, düzenleyeni ve borçlusu …e Tic. Ltd. Şti, kefili … Ltd. Şti.olan, vadesi 30.11.2008’den 31.12.2009 tarihine kadar olan 14 adet senet düzenlendiğini, senetlerde o tarihte şirket yetkilisi olan davalı … alacaklı gösterildiğini ve senetlerin davalı …a teslim edildiğini, …un senet bedellerini tahsil etmesine rağmen davacı müvekkiline düşen payı ödemediğini, davacı müvekkilinin ödenmiş 14 adet senetten 7 adedine ulaşabildiği için 45.150 Euro karşılığı olan senetlerle ilgili İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/203 Esas sayılı dosyası ile dava açtığını, davada mahkemece davanın kabulüne ve 128.226,00-TL’nin (45.150-EURO karşılığı) 15.03.2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verdiğini, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/203 Esas, 2015/393 Karar sayılı ilamının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icraya konulduğunu ve iş bu dosya da haczedilen taşınmazın paraya çevrilmesi ile 15.05.2018 günü hüküm altına alınan dava tarihindeki 45.150 Euro karşılığı 128.226,00-TL ana para ve 55.139,55 -TL faizi olarak toplam 183.365,55-TL olarak tahsil edildiğini, alacağın icra vasıtasıyla tahsil edildiği günkü kuru ile hesaplandığında 45.150 Euro karşılığı 1 Euro 5,24-TL’den = 236.586-TL etmesi gerekirken tahsil edilen ana para ve faiz olarak 183.365,55 TL çıkarıldığında 53.220,45-TL fark olduğunu ve bu farkın 15.05.2018 Euro kuru ile hesaplandığında 10.156,00 Euro + ihtar tarihinden itibaren işletilen faizi kadar müvekkilinin zararının mevcut olduğunu, İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/203 Esas sayılı dosyası ile açılan davada mahkemece ilamında yazıldığı şekliyle 128.226,00-TL’nin (45.150-Euro -dava tarihindeki- karşılığı) 15.03.2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine hükmedildiğinden iş bu nedenle fazlaya dair talep haklarının saklı olması kaydıyla alacağın icra vasıtasıyla tahsil edildiği günkü kuru ile hesaplandığında 45.150 Euro karşılığı 1 Euro 5,24-TL’den = 236.586-TL etmesi gerekirken tahsil edilen ana para ve faiz olarak 183.365,55 TL çıkarıldığında 53.220,45-TL fark ile + işlemiş Euro faizi kadar fark olduğunu ve bu farkın 15.05.2018 Euro kuru ile hesaplandığında davalının zamanında borcunu ödemediği için ödenmeyen zamandan bu ödeme tarihine kadar işleyecek faiz kadar müvekkilinin daha az alacak tahsilatında bulunduğunu, iş bu nedenle önceki malvarlığı ile dava ile hüküm altına alınan malvarlığı arasında müvekkilinin alacağının kanuni faizle giderilemeyen 10.156,00- Euro + tüm alacağın tahsil veya hesap tarihine kadar faizi kadar munzam zararının mevcut olduğunu ileri sürerek, şimdilik belirsiz alacak davası olarak 10.156,57 talep edilmeyi hak edildiği tarihinden itibaren aynen Euro ve Euro faizi ile tahsiline Euro olarak talep mümkün değilse oluşan (belirsiz alacak davası olarak şimdilik) 10.156,57 Euro + tüm alacağın faizi kadar (hesaplama zamanında tespit edilecek tutarında harçları arttırılmak üzere) ödeme günündeki kur üzerinden Türk Lirası karşılığı ile davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, davalı ile üçüncü şahıs … Tic. Ltd. Şti. kalan 7 adet senet ile ilgili menfi tespit davasına göre davalıda kalan diğer 7 adet senetlerle ilgili tahsil edildiği yargı kararıyla tespit edildiğinde bedelini isteme ile ilgili talep ve dava hakları saklı olması kaydıyla şimdilik 7 adet senedin müvekkilinin devir edilen şirket hissesi ve sözleşme gereği hissesi oranındaki kısmın davalıdan istirdadı ile müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafın talep haklarının zamanaşımına uğradığını, bu sebeple usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, ilgili senetler her ne kadar Euro bedelli olsa da müvekkili tarafından Türk Lirası olarak tahsil edildiğini, Türk Lirası olarak tahsil edilen bedelin döviz olarak tahsil edilemeyeceğini, davacı tarafın 29.11.2013 tarihli İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilk takibinde 45.150,00 Euro olan alacağını Türk Lirasına çevirerek icra takibine konu ettiğini ve İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/203 Esas sayılı dosyası ile alacak davası açmış olduğunu, bu alacak davasına ilişkin dava dilekçesinde Euro bedelini Türk Lirasına çevirerek, 128.652,00 TL olarak tahsilini talep ettiğini, mahkemenin de talep doğrultusunda alacağın tutarına TL olarak hükmettiğini, akabinde başlatılan icra takibinde de alacak kaleminin Türk Lirası olarak istendiğini, davacının ilk dava tarihi itibariyle 45.150,00 Euro alacağının fiili ödeme tarihindeki Türk parası karşılığını talep hakkı mevcut iken ilk dava tarihi olan 29.05.2014 tarihindeki Türk parası karşılığını tercih ederek, tercih hakkını bu şekilde kullandığını, davacının bu tarihten sonra alacağını artık Euronun fiili ödeme günündeki Türk parası karşılığını isteme hakkını yitirdiğini, bu nedenle Euro alacağının geç ödenmesinden doğan munzam zarar adı altında bir zararı da davalıdan isteyemeyeceğini, munzam zarar talep edilebilmesi için borçlunun kusurlu olması gerektiğini ve borçlunun temerrüdü ile munzam zarar arasında illiyet bağının bulunması gerektiğini, davacı tarafın munzam zarar iddiasını ispatla mükellef olduğunu, döviz kurunda yaşanan artışın tek başına munzam zararın oluştuğunu ispat edecek nitelikte olmadığını, davacı tarafın oluştuğunu iddia ettiği munzam zararı somut olarak ispat edemediğini, davacı tarafın dilekçesinde sadece munzam zarar ile ilgili genel bilgilere yer verdiğini, davacı tarafın ileri sürdüğü munzam zararın müvekkili davalının elinde olmayan yüksek enflasyon, Euro kurundaki artış olduğunu, sadece bu nedene dayanarak munzam zarar talep edilemeyeceğini, davacı tarafın dilekçenin talep kısmının ikinci bendinde munzam zararla herhangi bir ilgisi olmayan ve dava dilekçesinde de yer vermediği bir talebe dayandığını, talepte yer alan senetlerin şu an davacı tarafın sahibi olduğu şirkette yer aldığını, kendi ellerinde bulunan senetleri isteyen davacının kötüniyetini gösterdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava; İstanbul 13. ATM’nin 2014/203 E. 2015/393 K. sayılı dosyası ile hüküm altına alınan 45.150-Euro alacağın Türk Lirası karşılığının hüküm altına alınması nedeniyle oluşan Munzam zararın davalıdan tahsili ile 7 adet senedin istirdatı istemine ilişkindir. 7101 sayılı kanunun 61. Maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası ”Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir; miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanır.” şeklinde değiştirilmiş olup 15.03.2018 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğü girmiştir. Mahkememizde görülen iş bu davada 7101 sayılı kanunun resmi gazetede yayınlandığı tarihten sonra 11/06/2018 tarihinde açılmış olup 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre basit yargılama usulüne tabi olmasına rağmen tensip zaptıyla her ne kadar yazılı yargılama usulünün uygulanması gerektiği belirtilmiş olsa da 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik dava tarihinden önce olması nedeniyle tensip zaptında yazılı yargılama usulünün uygulanacağının belirtilmesi taraflara kazanılmış hak sağlamayacağından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince 14.05.2019 tarihli ön inceleme duruşmasında iş bu davada basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilmiştir. Davacı vekili delil ve belgelerini ibraz etmiş, davada; Bakırköy … Müdürlüğünün … E sayılı dosyası,İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/203 E 2015/393 K sayılı dosyası ve dosyanın tüm kapsamı ve içeriğindeki 10/06/2008 tarihli hisse devir sözleşmesi, ihtarlar ve diğer belgeler, bilirkişi incelemesi (Miktarların tespiti), isticvap, yemin, delillerine dayanmıştır. Davalı vekili davada;İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/203E. 2015/393K. Sayılı İlamına, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı Dosyasına, Bilirkişi incelemesi, keşif, tanık, yemin delillerine dayanmıştır. Mahkememizin 2014/203 E. ve 2015/393 K. sayılı dosyası dosyamız arasına alınarak incelenmiş olup davacı vekili tarafından mahkememizin 2014/203 E. ve 2015/393 K. Sayılı dosyasına sunulan dava dilekçesinde “davalının tahsil ettiği ve senet borçlusuna iade ettiği 7 adet 90.600 Euro değerindeki senet bedelinden, ortaklık hissesi ile ilgili hükümler ve hisse devir sözleşmesi gereği müvekkile ödenmesi gereken 45.300 Euro karşılığı (1 Euro =2,84-TL ) = 128.652-TL ‘nin davalı tarafından tahsil edildiği tarihlerden itibaren senetler ödenmediğinde hangi faiz ile tahsil edilecek idiyse o faizi ile birlikte davalıdan tahsiline , davalı ile üçüncü şahıs … San. ve Tic. Ltd. Şti kalan 7 adet senet ile ilgili menfi tespit davasına göre davalıda kalan diğer 7 adet senetlerle ilgili tahsil edildiği yargı kararıyla tespit edildiğinde bedelini isteme ile ilgili talep ve dava hakları saklı olması kaydıyla şimdilik 7 adet senedin vekiledenine devir edilen şirket hissesi ve sözleşme gereği hissesi oranında ki kısmın davalıdan istirdat’ı ile vekiledenine verilmesine karar verilmesini” talep ettiği, mahkememiz tarafından da “davanın kısmen kabulüne, 128.226,00-TL nin (45.150-EURO karşılığı) 15.03.2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla talebin reddine,” karar verildiği ve iş bu kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/12154 Es. Ve 2016/5999 K. sayılı ilamı ile onandığı tespit edilmiştir. Toplanan tüm delillere ve dosya kapsamına göre davacı tarafından davalı aleyhine Mahkememizin 2014/203 E. 2015/393 K. sayılı dosyası ile hüküm altına alınan 45.150-Euro alacağın Türk Lirası karşılığının hüküm altına alınması nedeniyle oluşan munzam zararın tahsili ile 7 adet senedin istirdatının istenildiği, mahkememiz tarafından 2014/203 E. 2015/393 K. sayılı dosyasında davacının “45.300 Euro karşılığı 128.652-TL ‘nin davalıdan tahsil edilmesinin talep edildiği ve mahkememiz tarafından da 128.226,00-TL nin (45.150-EURO karşılığı) 15.03.2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verildiği, davacı tarafından dava açılırken TL karşılığı talep edilmiş olmasından dolayı davacının dava dilekçesinde iddia ettiği munzam zararının oluşmayacağı ve mahkememizin 2014/203 E. 2015/393 K. sayılı dosyasında da davacı vekili tarafından 7 adet senedin istirdatınıın istenildiği ve mahkememizin 2014/203 E. 2015/393 K. sayılı dosyasında iş bu talebinin reddedildiği ve iş bu kararın onandığı ve bu talep yönünden kesin hüküm niteliğinde olduğu anlaşılmakla davanın reddine karar vermek yerinde görülmüştür.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; delil dilekçesi ve cevaba cevap dilekçelerinde kur farkı dışında zararın somut olduğunu gösteren delillerinin sunulduğunu, bunlardan birinin delil listesinde belirttikleri İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/518 Esas sayılı dosyasında (davalı tarafın davacı müvekkiline karşı açmış olduğu 125.000 birim döviz alacağı dosyası) olduğunu, müvekkilinin abisi … 2010 yılında 50.000 Euro borç aldığını, bu belgenin örneğinin de sunulduğunu, aslının …’in … Mah … Caddesi … Sk. No:… Bayrampaşa İstanbul adresinden celbi gerektiğini, bu iki delilin munzam zararı ispatladığını, taleplerinin sadece döviz kurundaki artış olmayıp müvekkilinin, iş bu davanın temeli olan Akım şirketinin hisselerinin devrinden sonra alacağı hisse bedeli kendisine ödenmeyince kardeşinden hisse bedeli ödendiği taktirde ödenmek üzere 50.000 Euro kadar aldığı borcu tahsilat ile döviz borcuna çevirdiği zaman borcun bir kısmının ödendiğini görünce zarara uğradığını anladığını, ayrıca davalı tarafından müvekkili aleyhine açılan İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/518 Esas sayılı dosyası ile görünmekte olan (temyiz aşamasında) davada, davalının davacı olduğu bu davada müvekkilden 2012 yılından bu yana 125.000 doları alacaklı olduğu iddiasında bulunduğunu, iş bu davadaki alacağın Dolarla talep edildiğini, alacağa yönelik itirazlar sonuç vermez ve dava kabul edilmiş olursa müvekkilinin gene dövizle borçlu olacağını ve somut zararı olacağını, davalının müvekkilinin kur farkı dışında somut zararı olmadığı iddiasının temelsiz olduğunu, davacı müvekkilinin 2013/204 Esas nolu davadan önceki döviz borçları karşısında 2013/204 Esas sayılı dosya ile hüküm altına alınan fazile giderilemeyen ve kur farkı hesabı ile zarar boyutu tespit edilebilen somut zararı olduğunu, davacının dava öncesi kardeşinden aldığı 50.000 Euro borcun 45.150 + Faizi Euro kadar borcu ödeyebiliyorken, alacağı Türk lirasına çevrilip faizi işletildiği halde davalı itirazda bulunup ödemeyi geciktirdiğinden ancak yaklaşık 35.000 Euro borcu ödeye bilmekte ve gene İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/518 Esas sayılı dosyası ile iş bu davanın davalısı lehine hüküm altına alınan 125.000 döviz borcu + faizi kadar borcun 45.150 Euro + faizi kadar bir kısmını ödeyebilmekte iken asıl davada hüküm altına alınıp tahsil edilen alacağa göre 35.000 Euro + faizi kadar bir kısmı ödenebildiğini, dava dilekçesi ile cevaba cevap dilekçesinin bir bütün olduğunu ve bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, iddialarının yasak kapsamında olmadan genişletilmesine rağmen bu iddialarının hiç bir şekilde dikkate alınmadığını, delilerinin toplanmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, mahkemenin kararı eksik inceleme sonucu verdiğini gösteren bir diğer hususun da gerekçeli karardaki senetlerin iadesine ilişkin kısım olduğunu, mahkemenin 2014/203 Esas, 2015/393 Karar sayılı alacak davasında dosyasında 7 adet ödenmeyen senedin istirdatı hatta fiziken hiçbir senedin iadesi talep edilmediğini, iadesi talep edilmeyen ödenmeyen 7 adet senedin istirdatı istenmediğinden 2014/203 Esas sayılı dosyada buna ilişkin bir ret kararı da olmadığını, 2014/203 sayılı gerekçeli kararda red edilen kısmın senedin fiziki iadesi değil fazla talep edilen 150 Euro olduğunu, 204/203 Esas sayılı gerekçeli kararda talepleri özetlenirken dikkat edilmediğinden yanıltıcı olabilecek şekilde kaleme alınmışsa da dikkat edildiğinde kısmi kabul ve kısmi red ile 45.150 Euro talep edileceği yerde 45.300 Euro ile 150 liralık fazla kısım ret edildiğinin görüldüğünü, bu davada da reddedilen başka bir talep bulunmadığını, ancak mahkemece olmadığı halde gözden kaçmasından olsa gerek ödenmeyen 7 senedin istirdatı istendiği ve kesin hüküm nedeniyle bu davada bu talebin red ediliğinin gerekçeli kararda yazıldığını, iş bu davada kesin hüküm var diye red edilen talepleriyle ilgili kesinlikle 2014/203 Esas nolu davada tahsil edilmeyen 7 adet senetle ilgili istirdat taleplerinin olmadığını, 2014/203 Esas nolu davada tahsil edilmeyen senetlerin iadesi talep edilmediğinden mahkemece verilmiş ödenmeyen senetlerle ilgili bir red kararı da olmadığını, kesin hüküm olmayan yerde kesin hüküm var şeklinde eksik inceleme ile karar kurulmasının da hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/203 Esas, 2015/393 Karar sayılı kararı ile hüküm altına alınan 45.150 Euro alacağın TL olarak tahsili sebebiyle oluştuğu iddia olunan munzam zararın faiziyle birlikte tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamının incelenmesinden; davacının dava dışı … Tic. Ltd. Şti.’nin % 50 hissesine, davalının % 30 hissesine, dava dışı … ise % 20 hissesine sahip iken ortakların 10.06.2008 tarihinde Limitet Şirket Devir sözleşmesi yaparak paylarını üçüncü kişilere kişilere satıp devir ettikleri, 10.06.2008 tarihli devir sözleşmesinin 10. maddesine göre devir bedelinin 260.000 Euro olduğu, şirketin üçüncü şahıslara olan borçlarının alıcılar tarafından ödenip bu bedelin satış değerinden düşüldükten sonra kalan, 180.600 Euro nakit bedelin, hisse alıcıları tarafından şirket hisselerine karşılık üç hissedara ödenmesi yönünde anlaşmaya varıldığı, sözleşmeye göre nakit ödenmesi gereken 180.600 Euronun, her biri 12.900 Euro tutarında, düzenleyeni ve borçlusu … Tic. Ltd. Şti, kefili … Ltd. Şti.olan, lehdarı ise davalı … olan vadesi 30.11.2008’den 31.12.2009 tarihine kadar olan 14 adet senet düzenlenmesinin kararlaştırıldığı, davalı tarafından senet bedelleri tahsil edilmesine rağmen davacı hissesine düşen miktar ödenmediğinden davacı tarafından İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde alacak davası açıldığı, mahkemenin 28.05.2015 tarihli ve 2014/203 Esas, 2015/393 Karar sayılı kararı ile ”davanın kısmen kabulüne, 128.226,00-TL’nin (45.150-EURO karşılığı) 15.03.2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla talebin reddine,” karar verilmiş, kararın dosya davalısı vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/12154 Esas, 2016/5999 Karar sayılı ilamı ile davalının temyiz isteminin reddi ile mahkeme kararının onanmasına karar verildiğini, kararın 08.09.2016 tarihinde karar düzeltme yoluna başvurulmaması üzerine kesinleştiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından bu ilama dayalı başlatılan Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile 15.05.2018 tarihinde 45.150 Euro karşılığı 128.266,00 TL ana para+55.139,55 TL faiz olmak üzere 183.365,55 TL tahsil edilmiştir. Davacı eldeki davada, alacağın, icra vasıtasıyla tahsil edildiği günkü kur ile hesaplandığında 45.150 Euro karşılığı 1 Euro 5,24-TL’den = 236.586 TL etmesi gerekirken tahsil edilen ana para ve faiz olarak 183.365,55 TL çıkarıldığında 53.220,45 TL fark olduğunu ve bu farkın 15.05.2018 Euro kuru ile hesaplandığında 10.156,00 Euro + ihtar tarihinden itibaren işletilen faizi kadar müvekkilinin zararının bulunduğunu ileri sürerek bu miktarın tahsilini talep etmektedir. TBK’nın 122. maddesi “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.” hükmünü haizdir. Bu hükümle uygulamada munzam zarar, kanunî tanımı ile aşkın zarar olarak adlandırılan hukuki kurum düzenleme altına alınmıştır. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 105.maddesinde de aynı yönde düzenleme bulunmaktaydı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2022 tarihli ve 2021/11-938 Esas, 2022/401 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, aşkın (munzam) zararın, para borcunun ifasında borçlunun kusuruyla temerrüde düşmesi nedeniyle alacaklı nezdinde ortaya çıkan zararın temerrüt faiziyle karşılanamaması hâlinde söz konusu olan bir zarardır. Bu zarar, borçlunun temerrüdü ile borcun ödendiği tarih aralığındaki dönemi kapsamakta olup aşkın (munzam) zararın ispatı, bu zararın varlığını iddia eden alacaklıya aittir. Bu bağlamda aşkın (munzam) zarar alacaklısı, TBK’nın 122. maddesine dayalı olarak tazminat talebinde bulunabilmesi için öncelikle kaynağı ne olursa olsun evvela bir alacağı olduğunu, borçlunun temerrütte bulunduğunu, illiyet bağını ve bu alacağını tahsil edememesinden veya geç ödeme yapılmasından doğan ve duruma göre malvarlığında azalma veya engellenen kazançlardan oluşan zararını kanıtlamakla yükümlüdür. Davacı taraf, hisse devir bedeli nedeniyle davalıdan olan alacağını açtığı dava ile talep ederken devir bedeline ilişkin senetler Euro olarak düzenlenmiş olmasına rağmen TL karşılığını talep etmiş, mahkemece, temerrüt tarihinden işleyecek yasal faiz ile TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş, icra takibini de TL olarak yapmıştır. Mahkeme kararına karşı da temyiz yoluna gitmemiştir. Bu hususlar ve dosya kapsamı nazara alındığında, davacının munzam zararının bulunduğunu ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Öte yandan, davacı vekili her ne kadar delillerinin incelenmediğini ileri sürmüş ise de, sunduğu İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/518 Esas, 2019/808 Karar sayılı ilamının incelenmesinde, ilamın konusunun dava dışı şirket ortakları ile davacı arasındaki 2011 tarihli bir taahhütnameye ilişkin olduğu, davacı Kadri Kayalpin aleyhine karar verildiği görülmekte olup bu karardan davacının munzam zararının oluştuğu sonucunun çıkmadığı anlaşılmaktadır. Yine davacının, hisse devri bedeli kendisine ödenmeyince abisinden 50.000 Euro borç aldığı belirtilip davacı imzalı bir adet yazı sunulmuş ise de söz konusu borcun alınıp alınmadığı anlaşılamadığı gibi hisse bedelinin ödenmemesi sebebiyle alındığı da anlaşılamamaktadır. Diğer yandan, davacı, senetlerin iadesi talebine ilişkin olarak kesin hüküm nedeniyle davanın reddi kararının da hatalı olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüştür. Davacının İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açtığı davada; ” … davalı ile üçüncü şahıs …Ltd. Şti.arasından kalan 7 adet senet ile ilgili menfi tespit davasına göre davalıda kalan diğer 7 senet ile ilgili tahsil edildiği yargı kararı ile bedeli tespit edildiğinde bedelini isteme ile ilgili dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 7 adet senedin hissesi oranındaki kısmının istirdadı ile kendisine verilmesini ”istediği görülmektedir. Davacı, eldeki davada da ” davalı ile üçüncü şahıs … Tic. Ltd. Şti. kalan 7 adet senet ile ilgili menfi tespit davasına göre davalıda kalan diğer 7 adet senetlerle ilgili tahsil edildiği yargı kararıyla tespit edildiğinde bedelini isteme ile ilgili talep ve dava hakları saklı olması kaydıyla şimdilik 7 adet senedin müvekkilinin devir edilen şirket hissesi ve sözleşme gereği hissesi oranındaki kısmın davalıdan istirdadı ile kendisine verilmesine karar verilmesini ” talep etmiştir. Yani davacının bu davada da aynı talepte bulunduğu, bu talebe ilişkin olarak daha önce İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.05.2015 tarihli ve 2014/203 Esas, 2015/393 Karar sayılı kararı ile ret kararı verildiği ve bu hükmün kesinleştiği, bu nedenle eldeki davada davacının senetlerin iadesi talebine ilişkin olarak mahkemece kesin hüküm nedeniyle bu talebin reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik bulunmayıp aksi yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Her ne kadar mahkemece, senetlerin iadesine ilişkin davacı talebi yönünden harç alınmamış ise de; istinafa gelenin sıfatına, harç alınsaydı dahi sonuç kesin hüküm sebebiyle bu talep reddedildiğinden harcın iade edilecek olmasına, bu sebeple sonuca da etkili olmamasına göre bu husus kaldırma sebebi yapılmamış, sadece eleştirilmekle yetinilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına, bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15.06.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.