Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1120 E. 2023/1188 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1120
KARAR NO: 2023/1188
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/12/2019
NUMARASI: 2018/722 E. – 2019/1304 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddi ile davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı, davacılar vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri ile davalı …-… İnşaat arasında imzalanan 13.12.2016 tarihli sözleşme ile İstanbul İli, Beylikdüzü İlçesi, … Mahallesi, … Ada, … ve … parselde kayıtlı bulunan taşınmazlardaki toplam 5 adet bağımsız bölümün davacı … San.ve Tic.AŞ tarafından davalı …’den satın alındığını, satın alınan … Ada, … Parsel … Bodrum Kat … nolu bağımsız bölümün 31.01.2017′ de, … Ada, … Parsel … Bodrum Kat … nolu bağımsız bölümün 31.01.2017′ de, … Ada, … Parsel …. Bodrum Kat … nolu bağımsız bölümün 27.12.2016′ da, … Ada, … Parsel …. Bodrum Kat … nolu bağımsız bölümün 27.12.2016′ da, … Ada, … Parsel … Bodrum Kat … nolu bağımsız bölümün 31.01.2017′ de devirlerinin yapıldığını, taşınmazlar üzerinde 2 nolu davalı banka lehine olan ipoteklerin sözleşme şartları doğrultusunda 1 nolu davalı tarafından ödemeler miktarınca fek edilmek şartıyla tapudan devirlerinin yapıldığını, akabinde müvekkilleri tarafından çekler ve bonoların süresinde ödenmeye başladığını, halen ödemelerin devam ettiğini, ödemelerin davalının diğer davalı bankada bulunan hesabına çek ve senet açıklaması yapılmak suretiyle yapıldığını, ancak davalı şahsın sözleşme şartları gereğince edimlerini yerine getirmediğini, 13.12.2016 tarihli gayrimenkul satış protokolü, 13.12.2016 tarihli ara protokol, 14.12.2016 tarihli araç teslim ve tesellüm belgesi ve çek ve senet teslim bordrosu şartları gereğince 2 adet bağımsız bölüm üzerindeki ipotek borçlarını kapatarak ipotekleri fek etmediğini, 1 adet bağımsız bölüm üzerindeki Beylikdüzü Belediyesine ait 20.000,00 TL miktarlı haciz şerhini de kaldırmadığını, haciz fek yazısını müvekkiline teslim etmediğini, yine 2 tane bağımsız bölüm üzerindeki ipotek borçlarının 1 nolu davalı … (… İnşaat) 13.12.2016 tarihi itibariyle mevcut borç bakiyesini aşmayacağına ve başkaca borçlarına teminat teşkil etmeyeceğine dair davalı … bank AŞ’den azalan bakiyeli borç taahhüt yazısının da alınmadığını ve müvekkiline teslim edilmediğini, bu nedenle davalı tarafa Büyükçekmece … Noterliğinin 30.06.2017 tarihli ve … sayılı ihtarnamesi keşide edilerek tebliğ edildiğini, davalı … cevabi ihtarnamesi ile kaldırılmasını vaad ettiği ipoteklerin kaldırılmasını sağlayacağını taahhüt ettiğini, davalı … bank AŞ’nin ise Beşiktaş … Noterliğinin 01.08.2017 tarihli ve … yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile davalı … 24.07.2017 tarihi itibariyle 1.015.791,90 TL kredi riskinin olduğunu ve Bankacılık Kanunu gereğince ancak … borç bilgisinin verilebileceğini bildirdiğini, müvekkilinin halen ödemelerini yapmaya devam ettiğini, şifahi ve yazılı tüm uyarılara rağmen davalı … ipotekleri kaldırmak yükümlülüğünü halen ifa etmediğini, sıradaki ödenecek olan 31.07.2018 vade tarihli, 40.000,00 TL bedelli, borçlusu … olan senedin tahsil için davalı bankada bulunduğunu, senedin ödenmemesi halinde protesto edileceği göz önünde bulundurularak TBK’nın 97 gereğince karşılıklı olarak sözleşme şartları yerine getirilmediğini, vadesi gelen senetleri ödediği halde herhangi bir fek belgesi alamayan müvekkilinin halen maliki olduğu taşınmazlarda devam eden davalı … ait kredi riskin yüklenmesi ve taşınmazlarının her an paraya çevrilmesi riski taşımasının hakkaniyete aykırı olduğunu, davalının tüm uyarılara rağmen ipotekleri fek etme yükümlülüğünü ifa etmediğini, bononun haksız olarak protesto edilmesi ve tahsili cihetine gidilmesi halinde müvekkillerinin ticari sicillerinin bozularak mağduriyetinin doğacağını ileri sürerek, müvekkillerinin 31.07.2018 vade tarihli ve 40.000,00 TL meblağlı bu bonodan dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, bononun iptaline ve iptal edilen bononun müvekkiline iadesine, 24.07.2017 tarihi itibariyle ipotek borç sınırının 1.015.791,90 TL olarak tespitine, müvekkilleri tarafından davalılara yapılan ve dava süresince yapılacak olan tüm ödemelerin tespiti ile bu bedelin 1.015.791,90 TL kredi riskinden mahsup edilmesine, ödenen bedel nispetinde ipotek borcunun itfa edilmiş sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … bank vekili, savunmasında özetle; dava konusu olayda davacılar ile diğer davalı … arasındaki hukuki ilişkinin geçersizliği ya da lehtarın sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmemesi kambiyo borcunu etkilemediğinden ve müvekkili bankanın taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi bilmesi mümkün olmadığından davacının müvekkiline husumet yöneltemeyeceğini ve talepte bulunamayacağını, kambiyo senedinin tahsil için müvekkiline verildiğini, davanın müvekkili banka yönünden husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, dava dilekçesinin “sonuç ve istek” bölümünde çelişkiler bulunduğunu, ayrıca 31.07.2018 tarihli 40.000 TL bedelli senet ödenmiş olduğundan davanın konusuz kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle;davacı … ile müvekkili arasında yapılmış bir sözleşme bulunmadığını, senetlerde bu kişinin imzası olduğunu, bu davalının husumet ehliyetinin bulunmadığını, davacı şirket ile müvekkili arasında taşınmaz satımına ilişkin sözleşme imzalanıp devirlerin yapıldığının doğru olduğunu, taraflar arasında önce 13.12.2016 tarihli asıl sözleşmenin yapıldığını, buna ek olarak aynı tarihli ara protokolün imzalandığını, ara protokolde ödemelerin çek, senet vs ile yapılacağının belirlendiğini, bu kapsamda müvekkiline 200.000,00 TL’lik 3 adet çek ile 1.053.500,00 TL’lik toplam 25 adet senet verildiğini, bu senetler içinde dava konusu senedin de bulunduğunu, 13.12.2016 tarihli sözleşmenin gayrimenkuller üzerindeki ipoteklerin kaldırılmasına ilişkin 3/son paragrafında, satışı yapılan gayrimenkullerin 4 tanesi üzerinde … bankın ipoteğinin olduğu, 1 tanesi üzerinde Beylikdüzü Belediyesi’nin 20.000TL’lik ipoteğinin bulunduğu, 2016 yılı sonuna kadar … bank’a ipotekli olan bağımsız bölümlerin iki tanesinin üzerindeki borcun kapatılacağı ve ipoteğin fek edileceği, yine Beylikdüzü Belediyesinin ipoteğinin terkin edileceği konusunda anlaşma sağlandığını, aynı paragrafın devamında, diğer 2 adet bağımsız bölüm yönünden, aynen “… Diğer 2 bağımsız bölüm üzerindeki ipotek tutarı mevcut borcun bakiyesini aşmadan borç süresi içerisinde alıcının, satıcıya borcu bitmeden bankanın ipotek terkin işlemi satıcı tarafından yaptırılacaktır…” şeklinde anlaşma sağlandığını, bu ifadeden de anlaşılacağı üzere, davacıya, müvekkili arafından, davaya konu ipoteklerin risk sınırının ödemeler nisbetinde sınırlandırılacağına dair bir taahhüt veya ipotek borç sınırının kalan ödemelerle sınırlı olacağına dair bir taahhüt verilmediğinin açıkça görüldüğünü, kaldı ki, 13.12.2016 tarihli asıl sözleşmenin 3/son paragrafındaki bu anlaşma maddesinin, sözleşmenin eki olarak düzenlenen 13.12.2016 tarihli ara protokolle “… 5 adet dükkanın da satışı alıcıya yapılacaktır. Satışı yapılan dükkanlardan satıcının tesbit edeceği 2 bağımsız bölüm üzerinde satıcının … bank’a olan borcundan konu ipotek kalacaktır…” şeklinde değiştirilerek asıl sözleşmede, alıcının satıcıya borcu bitmeden bankanın ipotek terkininin yapılacağı maddesi, örtülü ve zımni şekilde değiştirilerek, satıcı (müvekkilinin) borcundan dolayı 2 bağımsız bölü.ler üzerindeki ipotekler yönünde kullanarak bu ipotekleri bıraktığını, işbu gayrimenkuller üzerindeki ipoteklerin, müvekkilinin bankaya olan borçları tamamen ödenmeden, terkin edilmesi veya sınırlandırılmasının söz konusu olmadığını, davacıların taşınmazları ipotekle devralmakla, ipoteğe konu tüm borç risklerini de kabul etmiş sayıldığını, müvekkilinin 13.12.2016 tarihli asıl sözleşme ve ara sözleşme gereği, … banka ipotekli olan 2 taşınmaz üzerindeki ipotekler (İstanbul Beylikdüzü … mh. … Ada, … Parsel, …Bodrum Kat, … nolu bağımsız bölüm ile … Ada, … Parsel, ….Bodrum Kat, .. nolu bağımsız bölüm) ile Beylikdüzü Belediyesi’ne ipotekli İstanbul Beylikdüzü … mahallesi, … Ada, … Parsel,…Bodrum Kat, … nolu bağımsız bölüm üzerindeki ipotekleri davacıların ödemeleri tamamlanmadan zaten kaldırdığını, bu sebeple, davacıların, Beylikdüzü Belediyesinin hacizlerinin devam ettiğine dair mahkemeye sunduğu tapu kaydının güncel olmadığını, İstanbul Beylikdüzü … mahallesi, … Ada, .. Parsel, …Bodrum Kat, … nolu bağımsız bölümün tapu kayıtları getirtildiğinde, tapuda Belediye Başkanlığı lehine herhangi bir ipotek veya haciz şerhi olmadığının görüleceğini, müvekkilinin 13.12.2016 tarihli asıl sözleşme ve bu sözleşmenin eki niteliğindeki 13.12.2016 tarihli ara sözleşmedeki 3 adet ipoteğin kaldırılmasına dair taahhüdünü, davacıların ödemeleri tamamlanmadan aynen yerine getirdiğini, diğer 2 gayrimenkul üzerindeki ipoteklerin ise ara sözleşme gereği devam ettiğini, bu sebeple, davacıların satışı yapılan gayrimenkullerle ilgili olarak henüz borçları da bitmeden, ipoteklerin kalan borç miktarı kadar sınırlandırılması ile ipotek borç sınırının 1.015.791,90 olarak tesbitine ilişkin taleplerinin yersiz ve taraflar arasındaki sözleşmelere de aykırı olması sebebiyle reddi gerektiğini, dava açıldıktan sonra, davacılar tarafından 31.7.2018 tarihli, 40.000,00TL’lik senedin de bankaya ödendiğini, işbu senet yönünden talep edilen menfi tesbit ve bononun iptaline ilişkin taleplerinin de konusuz kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava; Menfi tespit ve ipoteğin yapılan ödemelerle sınırlandırılması tespiti istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; davacının taşınmazlardaki ipoteğin davacının yaptığı ödemelerle sınırlandırılması tespiti hususlarından kaynaklandığı tespit edilmiştir. Beylikdüzü Vergi Dairesi Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verilmiş, davalı …’in 11/09/2018 tarih ve … benzersiz kodlu yakalama ile faaliyetine devam etmekte olduğunun görüldüğü ve 2017 yılına ait gelir vergisi beyannamesine göre bilanço esasına göre defter tuttuğu bildirilmiştir. Beylikdüzü Tapu Müdürlüğü’ne, … bank A.Ş.Genel Müdürlüğüne yazılan müzekkerelere cevap verildiği, istenen bilgi ve belgelerin gönderildiği anlaşılmıştır. Davanın niteliği, dosyadaki bilgi ve belgeler karşısında bu aşamada yaklaşık ispat koşulu oluşmadığından davacılar vekilinin tüm ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalılardan …-… İnşaat arasında imzalanan 13.12.2016 tarihli satış protokolü sonrasında düzenlenen aynı tarihli ara protokolde “Satışı yapılan dükkanlarda satıcının tesbit edeceği 2 bağımsız bölüm üzerine satıcının …bank’a olan borcundan dolayı ipotek kalacaktır” şeklinde açık hüküm yer aldığı, dava tarihi itibariyle davalının … bank’a halen borçlu bulunduğu, İstanbul Beylikdüzü … mh. … Ada , … Parsel,1.Bodrum Kat. 2 nolu bağımsız bölüm ile İstanbul Beylikdüzü … mh. … Ada , .,…Bodrum Kat. .. nolu bağımsız bölümler üzerindeki ipotekleri terkin etmemiş olmasının sözleşmeye bağlılık ilkesi (ahde vefa) ilkesi gereği haklı olduğu değerlendirilmiştir. Zira söz konusu protokol gereği, davalının diğer davalı … bank ile arasındaki bağımsız borç ilişkisi sona erene dek taşınmazlardan herhangi ikisi üzerinde ipotek tesis edebileceği ve davacının buna açık rızasının olduğu görülmüştür. Bunun yanısıra, davacının 24.7.2017 tarihi itibariyle ipotek borç sınırının 1.015.791,90 TL olarak tesbiti ile, davalıya yapılan ve dava süresince yapılacak olan tüm ödemelerin 10.015.791,90 TL kredi riskinden mahsup edilmesine, ödenen bedel nisbetinde ipotek borcunun itfa edilmiş sayılmasına ilişkin taleplerinin de yerinde olmadığına kanaat getirilmiştir zira her şeyden evvel ipoteğe temel teşkil eden borç ilişkisi banka ile davalılardan …-… İnşaat olup, bu ilişkiye taraf olmayan üçüncü kişinin salt ipotekli taşınmazdaki mülkiyet hakkına dayanarak mahkemeye başvurarak ipotek borcunun ifa edilmiş sayılmasına ilişkin talepte bulunma hakkı yoktur. Davacı … ile davalı …-… İnşaat arasında imzalanan sözleşme ile taşınmaz üzerinde davalının bankaya olan borcuna istinaden ipotek tesis edileceği kararlaştırıldığına göre davalının bu sözleşmeyi aşan ve sözleşmedeki iradesi ile çelişen talebi haklı görülmemiştir.Bununla birlikte, davacı tarafından menfi tesbite konu edilen 31.7.2018 tarihli 40.000 TL bedelli senet, davacı tarafından satış bedeline ilişkin verilmiş ve bilirkişi raporu ile davaya konu 40.000,00 TL lik senetle birlikte davacının satış bedeline istinaden dava tarihi itibariyle 280.000,00 TL borcunun olduğu tesbit edilmiştir. Öte yandan, davanın açılmasını müteakiben söz konusu senet bedeli davacı tarafından ödenmiştir. Talep konusu senedin dava esnasında ödenmiş olması sebebiyle, davacının talebinin konusuz kaldığı ve bu itibarla bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. HMK 331.madde uyarınca dava açıldığı tarihteki haklılık durmuna göre menfi tesbite konu edilen 31.7.2018 tarihli 40.000 TL bedelli senetin davacı tarafından satış bedeline ilişkin verilmiş olduğu, dava tarihi itibariyle davacının satış bedeline istinaden davalıya 280.000,00 TL borcunun olduğu tesbit edilmiş olduğundan, yargılama harç ve giderlerinden davacının sorumlu sutulması gerekmiştir.Her ne kadar davacı davasında … bank A.Ş.’yi de hasım göstermiş ise de, söz konusu banka ile davacı arasında herhangi bir akdi ilişki söz konusu olmayıp, davacının davalı …’e husumet yöneltmesinin dayanağı taraflar arasındaki alım satım sözleşmesidir. Davalı … ile … bank A.Ş. arasındaki ipotek ilişkisinin davacı ile davalılardan … arasındaki alım-satım sözleşmesine dayalı ilişkiden bağımsız olduğu izahtan varestedir. Taraflar arasındaki alım satım ilişkisine ve buna ilişkin imzalanan sözleşmeye dayanan bir uyuşmazlıkta davalı bankanın doğrudan taraf olmasının söz konusu olmadığı, zira sözleşmenin nispiliği gereği sözleşmenin ancak taraflar arasında hüküm doğuracağı, bu nedenlerle davalı … bank A.Ş.’nin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Tüm bu nedenlerle; davalı … yönünden davacının talepleri yönünden davanın esastan reddine, davalı … bank A.Ş.yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, ödenen 40.000,00 TL’lik senet yönünden talebin konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davalı … yönünden davanın esastan reddine, davalı …bank AŞ yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, ödenen 40.000,00TL’lik senet yönünden talebin konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacılar vekili ve davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyaya sundukları 03.10.2019 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi incelendiğinde raporun 12. sayfasında da belirtildiği üzere … bank AŞ’den gelen yazı cevabının dosyasıyla ilgisi olmadığının ortada olduğunu, mahkemenin 18.04.2019 tarihli ve 1 nolu ara kararı gereğinin davalı banka tarafından yerine getirilmediğini, başka bir borçlu ve tarafın bilgilerinin gönderildiğini, rapordaki eksikliklerin giderilmesi adına dava dosyası incelendiğinde en son 03.09.2018 tarihinde tapu kayıt bilgilerinin geldiği ve artık güncelliğini kaybettiğini, Esenyurt Tapu Sicil Müdürlüğüne yeniden müzekkere yazılarak dava konusu taşınmazların tüm takyidatlı ve ipotek şerhlerini de gösterir şekilde güncel tapu kayıtlarının ve (varsa) ipotek şerhlerinin kaldırılmasına dair resmi senet suretlerinin celbi, tapu kayıtları ve ipotek fek resmi senetleri de geldiğinde ipotek yevmiye numarası da eklenmek suretiyle mahkemenin 18.04.2019 tarihli ve 1 nolu ara kararı gereğince ..bank AŞ’ ye yeniden yazı yazılmasına, ayrıca yazı yazılarak dava dilekçesinde belirttikleri üzere üzere tüm dava sürecinde … nın davalı… protokol gereğince yaptığı ödemelerin listesinin gönderilmesini istenilmesi, …bank AŞ ve Esenyurt Tapu Sicil Müdürlüğünden yazı cevapları geldiğinde 1 Nolu davalı … tarafından taşınmazlardaki ipoteklerin ne zaman kaldırıldığı, eğer ipotek fek işlemi yapıldıysa ipotek feklerinin protokol şartları doğrultusunda mı yoksa başka nedenlerden mi kaldırıldığı, yine Beylikdüzü Belediyesine ait hac.ezin ipotek borcundan mahsup edilmediği, mahsup edildiyse kalan bakiye borç miktarının ne olduğu hususlarında ek rapor alınmasına talep etmelerine rağmen mahkemece, dosyaya herhangi bir yenilik kazandırmayacağı gerekçesiyle taleplerin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece aksi belirtilmiş ise de, protokol incelendiğinde taraflar arasındaki asıl anlaşma iradesinin borç miktarı azaldıkça ipoteklerin davalı … tarafından peyderpey fekki olduğunun ortada olduğunu, kaldı ki, dava tarihi itibariyle tüm taşınmazlar üzerinde ipoteklerin devam ettiği dava dilekçesi ekinde sunulan tapu kayıtlarından da anlaşıldığını, yine Beylikdüzü Belediyesinin haczinin de bu tarihte devam ettiğinin ortada olduğunu, tapu kayıtları dosyaya celp edilmiş fakat ipoteklerin fekkine dair resmi akit tablosu ve resmi senetler hiç bir zaman celp edilmediğinden hangi tarihte ipoteklerin fek edildiklerinin tespitinin mümkün olamadığını, mahkemenin “ipoteklerin kaldırıldığı tarih gelen tapu yazı cevabında ve sunulan tapu kayıt örneklerinde yer almamakla birlikte mevcut belgeler kapsamında dava tarihinde bu hususların yerine getirildiği” şeklindeki gerekçenin mahiyeti ve içeriğinin de bir türlü anlaşılamadığını, mahkemenin “… bank tarafından 24.07.2017 tarihi itibariyle cevabi ihtarnamesinde bildirdiği 1.015.791,90 TL ipotek ile teminatlandınlmış geriye dönük borç beyanına ilişkin 18.04.2019 tarihli mahkemenin müzekkeresine gelen 14.05.2019 ve 20.05.2019 havale tarihli 2 adet yazı cevabı ve ekinde sunulan kayıt dökümlerinin davaya konu taşınmazlara ilişkin olmadığı” şeklindeki kabulüne açıkça itiraz ettiklerini, zira davacı şirketin ve diğer davacı … adına yaptığı ödemelerin, yapılan EFT ve havaleler ise senet bedeli ödemelerinin kaynağının açıkça taraflar arasındaki taşınmaz satışına ilişkin borç ilişkisi ve protokole istinaden yapıldığının izahtan vareste olduğunu, çünkü taraflar arasında zaten başkaca bir hukuki ilişkinin de bulunmadığını, bu nedenle bu kayıtların açıkça borca ilişkin olduğunun kabulü ile neticesine göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile değerlendirme dışı bırakılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine … bank AŞ açısından pasif husumet eksikliğinden davanın reddine karar verilmiş ise de dava neticesinde verilen muhtemel karar banka ipoteğinin eksilmesine neden olacağından yargılamada husumetin bu davalıya yöneltilmesi zorunluluğu bulunduğundan bu davalı hasım olarak gösterildiğini, her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ise de, dosyada yatırılan harcın miktarının yanlış bildirildiğini, toplam ödenen harcın miktarın doğru yazılarak 31.07.2018 ve 25.07.2018 tarihlerinde yatırılan toplam harcın iadesine karar verilmesi gerekirken bu husus gözden kaçırılarak eksik miktarda harcın iadesine karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece, davanın, müvekkili yönünden reddedildiğini, ancak gerekçeli kararda, müvekkili lehine eksik vekâlet ücretine hükmedildiğini, davacının, dava dilekçesi ile, müvekkili ile aralarında yapılan 13.12.2016 tarihli taşınmaz satış sözleşmesine dayanarak, müvekkiline verilen 31.7.2018 vadeli, 40.000,00 TL’ lik senede ilişkin menfi tesbit talebi ile satışı yapılan gayrimenkuller üzerindeki ipoteklerin risk sınırının 1.015.791.90 TL’yi aşmayacak şekilde sınırlandırılması, ipotek borç sınırının 1.015.791,90 TL olarak tespitini talep ettiğini, müvekkili lehine gerek konusuz kalan 40.000,00 TL’lik senet gerekse, 1.015.791,00 TL’lik tesbit talebinin reddi sebebiyle, 69,752,69 TL nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi yerine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesine göre 4.750,00 TL avukatlık ücreti tayininin hatalı olduğunu, mahkemece, konusuz kalan 40.000,00 TL’ lik senet hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara istinaden dahi verilmiş olsa 6.000,00 TL nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi yerine 4.750,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olduğunu, bu sebeple, mahkeme kararının davalı müvekkili … yönünden reddedilen talepler bakımından müvekkili lehine hüküm altına alınan vekâlet ücretine ilişkin kısmının kaldırılarak, davacının, müvekkili lehine toplam 69,752,69 TL avukatlık ücreti ödenmesine karar verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve hükmün vekalet ücreti yönünden düzeltilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava konusu bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti, ipotek borç sınırının 1.015.791,90 TL olarak tespiti ile yapılan ödemelerin bu kredi riskinden mahsubu ve bu miktar kadar ipotek borcunun ödenmiş sayılması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine ve talebin konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekili ve davalı … vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacılar, davalı … ile imzalanan 13.11.2016 tarihli sözleşme ve aynı tarihli ara protokol gereğince … adet taşınmazın satın alındığını, tapuda devrin yapıldığını, ödemelerin verilen çek ve senetlerle halen ödendiğini, ancak taşınmazlar üzerinde davalı banka lehine ipotek şerhi ve dava dışı Beylikdüzü Belediyesi lehine ipotek ve haciz şerhi bulunduğunu, protokol ve sözleşme uyarınca taraflar arasındaki asıl anlaşma iradesinin borç miktarı azaldıkça ipoteklerin davalı … tarafından peyderpey fekki olduğunu, dava tarihi itibariyle tüm taşınmazlar üzerinde ipoteklerin devam ettiğini, 31.07.2018 vade tarihli, 40.000,00 TL bedelli, borçlusu davacı … olan senedin tahsil için davalı bankada bulunduğunu, ancak davalı …’in sözleşme ve protokolden doğan edimlerini yerine getirmediğini iddia etmiş ve davacıların 31.07.2018 vade tarihli ve 40.000,00 TL meblağlı bu bonodan dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, bononun iptaline ve iptal edilen bononun iadesine, 24.07.2017 tarihi itibariyle ipotek borç sınırının 1.015.791,90 TL olarak tespitine, davalılara yapılan ve dava süresince yapılacak olan tüm ödemelerin tespiti ile bu bedelin 1.015.791,90 TL kredi riskinden mahsup edilmesine, ödenen bedel nispetinde ipotek borcunun itfa edilmiş sayılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … ise, davacıya, davaya konu ipoteklerin risk sınırının ödemeler nisbetinde sınırlandırılacağına dair bir taahhüt veya ipotek borç sınırının kalan ödemelerle sınırlı olacağına dair bir taahhüt verilmediğini, 13.12.2016 tarihli asıl sözleşmenin 3/son paragrafındaki bu anlaşma maddesinin, sözleşmenin eki olarak düzenlenen 13.12.2016 tarihli ara protokolle “… 5 adet dükkanın da satışı alıcıya yapılacaktır. Satışı yapılan dükkanlardan satıcının tesbit edeceği 2 bağımsız bölüm üzerinde satıcının … bank’a olan borcundan konu ipotek kalacaktır…” şeklinde değiştirilerek asıl sözleşmede, alıcının satıcıya borcu bitmeden bankanın ipotek terkininin yapılacağı maddesinin, zımni şekilde değiştirilerek, borcundan dolayı 2 bağımsız bölüm üzerinde ipoteklerin kalacağının açıkça kararlaştırıldığını, kendisinin de devam edecek ipoteklere ilişkin seçimlik hakkını İstanbul Beylikdüzü … Mahallesi, … Ada, … Parseldeki,.. Bodrum Kat, … nolu ve … nolu bağımsız bölümler üzerindeki ipotekler yönünde kullanarak bu ipotekleri bıraktığını, üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini savunmuştur. Bir davada taraf sıfatı, dava konusu sübjektif hakka (maddi hukuk sorunu ilişkindir.  Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (davacı sıfatı-dava hakkı) o hakkın sahibine ait olup (aktif husumet); hakkını o hakka uymakla yükümlü kişiden (davalı sıfatı-pasif husumet) isteyebilecektir.  Sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu, daha açık bir ifadeyle bir davada davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu hususu,dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin olması nedeniyle, maddi hukuk sorunu olup mahkemece bu husus resen nazara alınır. Somut olayda, davacı, davalı ile yapmış olduğu satım sözleşmesi ve protokollere konu olan taşınmazlar üzerinde davalı bankanın ipoteği olduğunu iddia ederek, 24.07.2017 tarihi itibariyle ipotek borç sınırının 1.015.791,90 TL olarak tespitine, davalılara yapılan ve dava süresince yapılacak olan tüm ödemelerin tespiti ile bu bedelin 1.015.791,90 TL kredi riskinden mahsup edilmesine, ödenen bedel nispetinde ipotek borcunun itfa edilmiş sayılmasına karar verilmesini talep etmiş olup davacının bu taleplerini ipotek sahibi olan davalı bankaya yöneltmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Zira davacının belirtilen bu taleplerinin muhatabı, sözleşme ve protokollerde imzası bulunan diğer davalı yanında dava konusu taşınmazlar üzerinde ipotek sahibi olduğu belirtilen davalı banka olup bu talepler yönünden davalı bankanın pasif husumet ehliyeti bulunduğundan mahkemece, davalı banka yönünden işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın davalı banka yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Ayrıca, davacılardan … dava konusu protokol ve sözleşmede taraf olmayıp sadece dava konusu edilen bononun keşidecisi konumunda olup bonoya ilişkin talepler dışındaki diğer talepler yönünden davacı …’nın aktif husumet ehliyeti olup olmadığı konusunda mahkemece bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur. Öte yandan, İİK’nın 72/6.maddesi hükmüne göre borçlu, dava konusu borcu ödemek zorunda kalmış olursa menfi tespit davası yasa gereği kendiliğinden istirdat davasına dönüşür ve davaya istirdat davası olarak devam edilir. Buna göre menfi tespit davasının devamı sırasında borcun herhangi bir nedenle ödendiği iddiası üzerine mahkemece bu iddia araştırılıp ödemenin kanıtlanması halinde, talep olmasa dahi dava kendiliğinden istirdat davasına dönüşeceğinden açılan menfi tespit davasına istirdat davası olarak devam edilmelidir. Bu nedenle somut olayda mahkemece, davacıların dava konusu bono nedeniyle borçlu olmadıklarının tespiti talebi yönünden bono bedelinin ödenmesi sebebiyle davanın istirdat davasına dönüştüğü kabul edilerek, işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, davacının bonoya ilişkin borçlu olmadığının tespiti talebinin konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi de usul yasaya aykırı olmuştur. Sonuç olarak, mahkemece, yukarıda belirtilen bu hususlarda gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan, eksik incelemeyle karar verildiği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesince, belirtilen bu hususlarda yeniden inceleme ve araştırma yapılarak, davacının 31.07.2018 tarihinde 17.347,18 TL tamamlama harcı yatırmış olduğu da yeni hüküm kurulurken nazara alınarak bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, taraf vekillerinin istinaf sebepleri incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, talep halinde, ilk derece mahkemesince yatırana iadesine, 4-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 12.07.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.