Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1119
KARAR NO: 2023/982
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19.02.2020
NUMARASI: 2019/529 Esas – 2020/149 Karar
DAVA: Tazminat (Şirket yöneticisinin rekabet yasağının ihlali nedeniyle)
Taraflar arasındaki Anonim Şirket yöneticisinin rekabet yasağını ihlali nedeniyle TTK 396 maddesi uyarınca şirket zararının davalıdan tahsili ile şirkete verilmesi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı şirket 18.06.2012 tarihinde kurulmuş olup, kurucu ortakları … (ailenin babası; muris), … (anne; muris) , … (müvekkil), … (Kardeş) … (Kardeş)’dür. Sicil numarası: İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun … sicil numarasına kaydedildiği, Şirketin ortağı ve aynı zamanda şirketin yönetim kurulu başkanı olan …, hem ortaklığa sadakat yükümlülüğünü hem de şirket yöneticilik sorumluluklarını ihlal etmekte olduğu, ortağı ve yöneticisi olduğu şirketler grubunun faaliyet alanıyla birebir aynı olan bir başka işletmeyi kendi adına kurarak faaliyete geçirdiğini, Ticaret Sicil Gazetesinde 26 Şubat 2019 tarihinde ilan edildiği üzere; Ticaret unvanı “… Dördüncü Endüstri” olan bir gerçek kişi işletmesi kurduğu, faaliyete geçirdiği kendi şirketini, ortağı ve yöneticisi olduğu … Holding AŞ’nin zararına neden olacak şekilde yönettiği, yöneticisi olduğu şirketle haksız rekabet içerisine girdiği gibi şirket ortaklarına karşı yükümlülüklerini de ihlal ettiği, … ise bu yasağı ihlal ederek, yöneticisi olduğu Anonim Şirketle aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir işletmeyi kendi namına kurarak faaliyete geçirmiştir. Ortağı ve yönetici olduğu şirkette edinmiş olduğu sektörel pazar bilgilerini, müşteri kimliklerini, ticari ilişkileri, üretim sırlarını ve benzeri ortağı olduğumuz şirkette edinmiş olduğu konumunu kendi şahsı adına çıkar sağlamak amacıyla kullanmakta olduğu, TTK’nun 396. Maddesinde düzenlenen rekabet yasağının açık ihlalini oluşturduğu, zira ortaklığın faaliyet alanı ile …’ün yeni kurduğu işletmenin yaptığı iş türü aynı olduğunu, rekabet yasağını ihlal eden …’ün diğer davalı şirketi temsil yetkisinin de kendisinin olması nedeniyle dava konusunda yöneticisi olduğu şirket ile kendisi arasında menfaat çatışması olması, TTK’nun 391. Maddesinde düzenlenen hakların üç aylık hak düşürücü sürede kullanılmasının gerekmesi, ihtarname tebliğine rağmen diğer yönetim kurulu üyelerinin harekete geçmemesi nedenleriyle müvekkilimin ortak olarak haklarının ve şirket menfaatlerinin korunması amacıyla şirketin TTK’NUN 396. Maddeden doğan haklarını kullanmaya yetkili temsil kayyımının tmk 426, 427 ve hmk’nın 389.maddesi uyarınca atanmasına, davaya mahkemenizce atanacak kayyım eliyle devam edilerek; mahkemeniz aksi kanaatte ise terditli olarak müvekkil ortak eliyle devam edilerek davalı …’ün rekabet yasağı ihlali nedeniyle şirketin uğradığı zararın şirket kayıtlarından tespitiyle şirket adına şirkete ödenmek üzere davalı …’den tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; davanın usulden reddine, … Dördüncü Endüstri isimli işletme ile müvekkil şirketin faaliyet konusu tamamen farklı olduğu, davacının iddialarının gerçekle bağdaşmadığını, şirkete kayyım atanmasının koşulları oluşmamış olup davacı şirket ve ortaklara beslediği husumetine yargı makamlarının alet etmeye çalıştığı, İstanbul Anadolu 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1177 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını, davacının müvekkil şirkete, ortaklarına, ortakların ortaklıkları bulunan şirketlere ve bu şirketlerin kalifiye çalışanlarına şahsi husumet beslemesi; saygın ve piyasada bilinen müvekkil şirketin ticari faaliyetini sekteye uğratma, hatta sona erdirme amacı gütmesi, genel kurul kararıyla yönetim kurulu üyelerine TTK m.395 ve 396 hükümlerinde sayıların izinlerin verilmiş olması … Dördüncü Endüstri isimli işletme ile müvekkil şirketin faaliyet konularının tamamen farklı olması, davacının iddialarının gerçekle bağdaşmadığını, şirkete kayyum atanmasının koşullarının oluşmaması, davacının beslediği husumetine kötüniyetli şekilde yargı makanlarını alet etmeye çalışması, mahkemelerin ortaklar arası çekişmeleri kayyım tayinine giderek çözme cihetine gitmesinin mümkün olmaması sebebiyle davanın tüm talepleri ile birlikte reddine, karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olan davalı …’ün rekabet yasağı kuralını ihlal ettiğinden bahisle davalı şirketin uğradığı zararın tespiti ile davalı şirket adına tazmini istemine ilişkindir. TTK 396.maddesinde anonim şirketler yönünden rekabet yasağı düzenlenmiş, TTK 396/1-2. maddesinde “Yönetim kurulu üyelerinden biri, genel kurulun iznini almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla da giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu üyelerinden şirket tazminat istemekte veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir. Bu haklardan birinin seçilmesi birinci fıkra hükmüne aykırı harekette bulunan üyenin dışındaki üyelere aittir. “düzenlemesi getirilmiştir.Davacı vekilince dava dilekçesinde iddiasına dayanak yapılan Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2017/420 Esas 2018/6137 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; rekabet yasağına uymayan yönetim kurulu üyesi hakkında dava açma hakkı münhasıran zarar gören ortaklığa tanınmıştır.Bu içtihat ve yukarıda anılan yasal düzenleme karşısında, rekabet yasağı ihlaline dayanarak tazminat talepli dava açılması yönünden davacıların aktif husumetinin bulunmadığı….” gerekçesiyle, aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Öncelikle belirtmek gerekir ki, mahkeme kararı davaya konu talepleri yönünden yeterli gerekçe içermediğini, istemlerinden birisi olan “Kayyım atanması” isteminin hiç bir gerekçe ve hüküm içermediğini, dava dilekçesindeki bir netice-i talep yönünden hüküm kurulmadığını olması tek başına kararın bozularak kaldırılması nedeni olduğunu, holding bünyesinde faaliyetini yürüten şirketlerin iş hacmi o kadar fazladır ki tüm holdingin ortaklarıyla yaptığı işi tek başına yapmak için işyeri açan yönetim kurulu üyesine karşı açılan davanın, dava dilekçesindeki talep sonuçlarını karşılar hüküm dahi kurulmadan ret edilemeyeceğinin ortada olduğunu, hem eksik inceleme hem de hatalı hukuki değerlendirme yapıldığı için kararın istinaf incelemesi sonucunda bozulması ve yargılamaya devam edilerek müvekkilinin haklarının korunması gerekli olduğunu, Somut olayda şirket yöneticisinin yasağı ihlal ettiği 09.05.2019 tarihinde öğrenildiğinden üç aylık hak düşürücü süre içinde gerekli davanın açılması gerekli olduğunu, davalı şirkete ihtarname çekilerek bu durum bildirilmiş olup, yasal süre içerisinde şirket yönetim kurulu harekete geçmediğinden yasal süresi içinde dava açılarak, işbu davayla kayyım atanması talebinde bulunmak gerektiğini, Dava dilekçesindeki bir netice-i talep yönünden hüküm kurulmamış olmasının tek başına kararın bozularak kaldırılması nedeni olduğunu, müvekkilinin ortak sıfatıyla iş bu temsil kayyımı atanması davasını açma hakkı, yetkisi ve aktif dava ehliyeti bulunduğunu, Şirket yönetim kurulunun harekete geçmemesi nedeniyle müvekkillerinin de şirkin ortağı olarak şirket haklarının korunmasının sağlamak için TTK 396. Maddesinde düzenlenen davaları açmakla ve bu davalarda şirketi temsille yetkili kayyım atanması için işbu davayı açtığını, çünkü rekabet yasağını ihlal eden kişinin (…) şirketin yönetim kurulu başkanı olduğunu, yönetim kurulu başkanının kendi aleyhine olan bir davayı açarak şirket haklarını korumada tarafsız olmayacağının açık olduğunu, şirket hakları ile yönetici arasında menfeat çatışması olduğu için şirkete bu konu ile sınırlı yetkili bir temsil kayyımı atanmasının zorunlu olduğunu, Yargıtay kararlarında da TTK 396. maddesi uyarınca davanın şirket adına açılmasının gerektiği belirtilmiş olup, menfeat çatışması durumunda kayyım atanması gerektiğine ilişkin sayısız içtihat bulunduğunu, bu içtihatlardan bir kısmını dilekçeye eklediklerini, görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu, Şirketin ortağı ve aynı zamanda şirketin yönetim kurulu başkanı olan …’ün, hem ortaklığa sadakat yükümlülüğünü hem de şirket yöneticilik sorumluluklarını ihlal ettiğini, faaliyete geçirdiği kendi şirketini, ortağı ve yöneticisi olduğu … Holding AŞ’nin zararına neden olacak şekilde yönettiğini, böylece yöneticisi olduğu şirketle haksız rekabet içerisine girdiği gibi şirket ortaklarına karşı yükümlülüklerini de ihlal ettiğini, …’ün, Anonim Şirket yöneticisi olduğu için, yöneticisi olduğu şirketle “rekabet yasağı” altında olduğunu, ortağı olduğu şirketle rekabet edecek faaliyetlerde bulunmasını kanunumuzun engellediğini, Türk Ticaret Kanununda, Anonim Şirketlerde rekabet yasağı 396. Maddede düzenlenmiş olup, buna göre karar verilmesi gerektiğini, ortaklığın faaliyet alanı ile …’ün yeni kurduğu işletmenin yaptığı iş türünün aynı olduğunu, her iki işletme de “gayrimenkul alım satım kiralama, metal cephe imalatı, ürün aksam, parça ve aksesuarlar imalatı, alım satımı, montajı” işleriyle ilgili faaliyette bulunulduğunu, bu itibarla davamızın kabulü gerekirken usulden reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, anonim şirket yöneticisinin rekabet yasağını ihlali nedeniyle TTK’nın 396. maddesi gereğince şirket zararının davalıdan tahsili ile şirkete verilmesi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar dava dilekçesinde, şirket yönetim kurulu başkanı olan davalı …’ ün, yöneticisi olduğu şirketler grubunun faaliyet alanıyla birebir aynı “… Dördüncü Endüstri” isimli işletmeyi kendi adına kurarak faaliyete geçirdiğini, bu şekilde hem ortaklığa sadakat yükümlülüğünü hem de şirket yöneticilik sorumluluklarını ihlal edip, haksız rekabette bulunarak şirketin zararına neden olduğunu ileri sürerek, şirketin uğradığı zararın tespiti ile dava dışı şirkete ödenmesini talep etmiştir. TTK’nın 396. maddesinde rekabet yasağı düzenlenmiştir. Maddenin son fıkrasında, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarıyla ilgili hükümlerın saklı olduğu belirtilmiştir. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davası, doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yöneticinin ortaklığın mal varlığının azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Yani davacı tarafın ortağı olduğu davalı şirketin kötü yönetilmesi nedeniyle davalı şirketin zarara uğratılması nedenine dayalı tazminat davasında, şirket yöneticisinin eylemleri nedeniyle uğranılan zarar, şirket açısından doğrudan, davacı ortak açısından ise dolaylı zarar olup, dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 555. (6762 sayılı TTK’nm 309.) maddesi hükmü gereğince hükmedilecek tazminatın şirkete verilmesinin talep edilmesi gerekmektedir. Davacı ortağın doğrudan bir zararı varsa bu zararın ortağa ödenmesi istenebilir. Davacılar da eldeki davada zararın dava dışı şirkete verilmesini talep etmiş olup, dolaylı zarar yönünden talepte bulunulduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 396. maddesine göre de yönetim kurulu üyeleri genel kuruldan izin almaksızın, şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi aynı tür işlerle uğraşan bir şirkete sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla giremez. Davalı gerçek kişinin, şirket genel kurulunca TTK’nın 396. maddesi gereğince genel kurul izni olmaksızın şirketin işletme konusuna giren ticari iş türünden bir işlemi kendi veya başkası hesabına yapamayacağı gibi, aynı tür ticari işlerle uğraşan sorumluluğu sınırsız ortak sıfatıyla giremez. Bu hükme aykırı harekette bulunan yönetim kurulu aleyhine şirket tazminat istemekle veya tazminat yerine yapılan işlemi şirket adına yapılmış saymakta ve üçüncü kişiler hesabına yapılan sözleşmelerden doğan menfaatlerin şirkete ait olduğunu dava etmekte serbesttir. TTK’nın 396/4. maddesine göre yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuyla ilgili hükümler saklı tutulmuştur. Yani yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağına aykırı eylemleri nedeniyle davacı ortakların doğrudan doğruya bir zararları oluşursa, ortaklar, doğrudan doğruya kendilerine ödenmek üzere tazminat davası açabilirler. Olayımızda ise iddia edilen zarar şirketin zararı olup davacıların doğrudan doğruya zararları söz konusu değildir. Somut davada, davacı şirket ortakları tarafından, davalı şirket yöneticisi aleyhine rekabet yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunduğu açıktır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece, davacıların aktif dava ehliyeti bulunduğu dikkate alınarak davacıların iddia ve talepleri ile davalının savunmaları değerlendirilerek ve bu surette esasa etkili deliller toplanıp değerlendirilerek bir karar verilmesi için HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle: 1-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davacıya iadesine, 4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.06.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.