Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1092 E. 2023/973 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1092
KARAR NO: 2023/973
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17.02.2020
NUMARASI: 2019/182 Esas – 2020/171 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili Banka dava konusu bonolara dayalı olarak davalı borçludan alacaklı olduğunu, söz konusu alacakla ilgili olarak Küçükçekmece Arabuluculuk Bürosu … sayılı dosyası ile arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu, dava konusu alacağa dayanak bonolar, vade tarihleri geçmiş olmasına rağmen şimdiye kadar davalı borçlu tarafından ödenmediğini, bu nedenle dava konusu toplam bono tutarı olan toplam 15.000,00-TL bono bedelinin, (20.02.2016 vade tarihli 350,00TL bono bedelinin TTK 732.maddesinde anılan sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği ) vade tarihlerinden (TTK.m. 778/1-d, 725/1-b) tahsiline kadar 3095 sayılı kanunun 2/2. maddesinde belirtilen oranda işleyecek olan temerrüt faizi, 14.650,00 TL bono tutarının % 0,3 oranında komisyonu ( TTK.m. 778/1-d, 725/1-d ) ile birlikte davalı borçludan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmiş, ancak cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Uyuşmazlık konusu kambiyo senetlerinden 20.02.2016 vade tarihli bononun 3 yıllık zaman aşımı süresi dolduktan sonra talepte bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle söz konusu kambiyo senedi zaman aşımına uğramış olup, yazılı delil başlangıcı hükmündedir. Böyle bir durumda davacının zaman aşımına uğramış bonoyla alakalı iddiasını tanık dair her türlü delille ispatlaması gerekmektedir. Gelinen aşamada davacının tanık ve yemin deliline dayanmadığı anlaşılmakla bu konudaki iddiasını ispat edemediği…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 14.650-TL nin ve bu miktara denk gelen %0,3 komisyonun davalıdan tahsiliile davacıya ödenmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Arabuluculuk tutanaklarından da anlaşılacağı üzere, “diğer taraf …’ın başvuru formunda verilen telefonun servis dışı olduğu görülmüş, sonrasında başvuru formunda verilen adrese PTT ile davet mektubu gönderilmiş, ilgili kişi belirtilen adresinde olmadığından, davet mektubu iade edilmiştir” şeklinde tutanak tutulduğunu, bu durumda her başvuru formunda, başvurucunun formda belirttiği adres yalan/yanlış adres olabileceği de düşünülmesi gerektiğini, “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği”nin 24. ve ilgili maddeleri gereğince arabulucu, görevi gereği; hiç araştırma yapmadan, basit şekilde ve de sadece başvurucu tarafça verilmiş adres ve telefon bilgileri ile anlaşmazlık tutanağı düzenlemiş olup, görevini lâyıkı ile yerine getirmediğini, bu gibi durumlarda her zaman için arabulucuya başvuran tarafından; yanlış bir adres ve telefon bildirilmesi olasılık dahilinde iken, arabulucu tarafından bu husus gözardı edildiğini ve hiç bir araştırma yapılmadan anlaşmazlık tutanağı düzenlenildiğini, özetle, arabulucu tarafından usulüne uygun tebligat yapılmadan ve iletişim kurulmadan anlaşmazlık tutanağının düzenlenmiş bulunulması usule ve hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece, dava dilekçesi ve tensip zaptı da, davalı müvekkilime usulüne uygun şekilde ve Tebligat Kanunu uyarınca tebliğ edilmemiş olup, davalı müvekkilinin yasal savunma hakkı da kısıtlandığını, ayrıca da esasında davalı müvekkilinin kapısına hiç bir şekilde tebligat parçası yapıştırılmış olmadığını, Tüm bu hususların dışında olarak da yerel mahkeme tarafından tesis edildiğini, hüküm, kendi içinde tamamen çelişki içerisinde olduğunu, dava konusu senetlerin borç dayanağı olarak her ne kadar “malen” yazılmış olsa dahi, müvekkili … tarafından “lehtar ile ilişkisinin olmadığı” huzurda beyan edilmiş olup, lehtar ” … Ltd. Şti.” ne karşı ileri sürebileceği def’iler, kendisine usulüne uygun olarak tebligat yapılmadığı sebebiyle kendisince ileri sürülemediğini, zira; her önüne gelen, her senet hamilinin alacaklı olduğu, yargılama sonucunda belirli olabilecektir ki; davalı müvekkilinin ne davacı bankaya ne de lehtar … Ltd. Şti.’ne hiç bir borcu bulunmadığını, her ne kadar, senetlerde “malen” yazılmış olsa dahi, müvekkilime teslim edilmiş/verilmiş hiç bir şey yoktur. Bu senetlerin imzalanma sebebi; ” … Ltd. Şti.” tarafından, davalı müvekkiline vaat edilen devre mülk verileceği vaadi olup, davalı müvekkili …’a verilmiş bir devre mülk bulunmadığını, ” … Ltd. Şti.” tarafından, müvekkilinin imzaladığı senetlerden sonra kendisine vaat edilen devre mülk tapusu devir edilmediği gibi; … Ltd. Şti.” yetkilileri tarafından tamamen kötü niyetli olarak ellerinde bulunan senetler ciro edilmiş ve piyasaya sürülmüş olup; basiretli bir tacir olarak davacı … Bankası A.Ş. tarafından kendisine ciro yolu ile devir edilmiş senetlerin araştırılması gerekirken, hiç bir şekilde araştırma yapılmadan, yine kötü niyetli şekilde taraflarınca tahsili cihetine gidildiğini, Ayrıca da; mahkemece tesis edilmiş bulunulan ve tamamen kendi içinde çelişkilerle dolu, 17.02.2020 tarihli kararda “20.02.2016 tarihli bononun 3 yıllık zaman aşımı süresi dolduktan sonra talepte bulunulduğu/dava açıldığı anlaşılmaktadır” denilse de, dosya içeriğinde listelenmiş 20.02.2016 tarihli ve 350,00 TL tutarındaki senedin dışında olarak; 20.03.2016 – 20.04.2016- 20.05.2016- 20.06.2016- 20.07.2016- 20.08.2016- 20.09.2016- 20.10.2016- 20.11.2016- 20.12.2016- 20.01.2017 ve 20.02.2017 tarihli senetler de kambiyo/kıymetli evrak vasfını yitirmiş evraklar olmasına/ davanın sebebinin de kıymetli evraktan olduğu sebebiyle mahkemece, listesini vermiş oldukları senetler sebebiyle de, zaman aşımı düşünülerek davanın bu evraklar bakımından da reddi gerekmekte iken yazılı şekilde hüküm kurulması hukuken çelişkili ve hatalı olduğunu, Yine ayrıca da; davacı tarafça, dava dilekçesinin sonuç ve istem kısmında, dava sebebinin “sebepsiz zenginleşme” hükümlerine de dayanıldığı düşünüldüğünde; davalı müvekkilinin, hiç bir şekilde sebepsiz şekilde zenginleşmiş olmayıp, vermiş olduğu senetler karşılığında kendisine hiç bir mal verilmediğini ve bu bakımdan da; davacı tarafın, dava sebebinin, müvekkilinin sebepsiz yere zenginleştiği hususu da ispat edilemediği sebebiyle de davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi yöndeki hükmün kanuna aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı bono hamili tarafından davalı bono keşidecisine karşı sebepsiz zenginleşme hukuki nedeniyle açılmış alacak davasıdır.İlk derce mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tarafından dava açılmadan arabulucuya başvurulduğu, arabulucu tarafından arabuluculuk işlemleri yapılarak son tutanağın tanzim edildiği, davacı vekilince de arabuluculuk son tutanağının ( anlaşamama belgesinin) ibraz edildiği anlaşılmaktadır. Yargılama sürecinde arabuluculuk sürecinin yasa ve usule aykırı yürütüldüğü yönünde de bir iddia ileri sürülmemiş, bu konuda ilk defa istinaf aşamasında bu yönde iddialar ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. HMK 357/1 maddesinde yer verildiği üzere ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez yeni delillere dayanılamaz hükmü de gözetildiğinde, davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekilince dava dilekçesi ve tensip zabtının müvekkiline usule uygun tebliğ edilmediği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Tebligat Kanunu 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanunu (TK)’nun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine TK’nun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılır.Somut olayda, İlk derce mahkemesince davalı asile dava dilekçesinde bildirilen … Mah. … Cad. … Apt. … Blok No. … … Küçükçekmece /İST. Adresine TK 21/1 maddesi uyarınca tebligat çıkarıldığı, tebligata ” adrese gidildi adres kapalı olduğundan muhatabın en yakın komşusundan soruldu komşusu muhatabı tanımadığını beyan ederek isim ve imzadan imtina etti” şerhiyle çıkış merciine iade edildiği, bunun üzerine ilk derece mahkemesince dava dilekçesi ve tensip tutanağının davalının mernis adresi olduğu anlaşılan … Mah. … No … Pendik/ İst adresine TK 21/2 maddesi uyarınca tebligat yapıldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki davalı asil yargılama aşamasında 17.02.2020 tarihli duruşmaya katılmış, hakim huzurunda beyanda bulunmuş, bu konuda aksi bir beyanı da olmamıştır. Buna göre davalı vekilinin davalı asile yargılama aşamasında yapılan tebligatların usulsüzlüğü yönünde ileri sürdüğü istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Davalı vekilince dava konusu bonolarda davalının keşideci, dava dışı …San. Tic.Ltd. Şti nin lehtar, davacının ise hamil konumunda olduğu, ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığı, davalı keşidecinin duruşmadaki beyanında bonolardaki imzasına açıkça itiraz ileri sürmediği anlaşılmaktadır. Bono sebepten mücerret kambiyo evrakı olup, davacının hamil olduğu da gözetildiğinde, malen düzenleme kaydı olan bonolar nedeniyle mal teslim edilmediği yönündeki davalı iddia ve defisinin davacıya karşı ileri sürülemeyeceğinden, kaldı ki malen kaydı içeren bonolarda, mal tesliminin yapıldığına dair karine teşkil edeceğinden, davalı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Yine davacının bono lehtarının devre mülk satışı nedeniyle bonoların tanzim edildiği iddiası ilk kez istinaf aşamasında ileri sürüldüğünden, yukarıda yer verilen HMK 357 maddesi hükmü dikkate alındığında bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. Davanın bonoya dayalı alacak istemiyle 19.03.2019 tarihinde açıldığı, bonolarda en eski vade tarihli olan bononun 20.03.2016 vade tarihli olup, diğerlerinin ise daha yeni vade tarihli bonolar olduğu anlaşılmakla , dava tarihi itibariyle 3 yıllık zaman aşımı süresi dolmadan dava açılmış olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin hükümde kabul edilen alacak tutarına dayanak alınan bonolar nedeniyle zaman aşım nedeniyle davanın reddi gerektiği yönündeki istinaf başvurusu da yerinde görülmemiştir. Yukarıdaki açıklamalar ve davalı vekili istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 750,56 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.06.2023
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.