Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1089 E. 2023/1218 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1089
KARAR NO: 2023/1218
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30.12.2019
NUMARASI: 2015/65 Esas – 2019/12598 Karar
DAVA: İtirazın İptali – Alacak
Taraflar arasındaki itirazın iptali- alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen karara karşı, davalı karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı-karşı davalı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin çocuk bezi imalatı ve satış işiyle iştigal ettiğini, bu kapsamda da borçlu şahısa, faaliyeti kapsamında birkaç yıldan beri çocuk bezi satışı yaptığını, faturaya dayalı çocuk bezi ürünlerini satıp teslim etmiş olmasına rağmen borçlu şahıs tarafından hiçbir hukuki ve geçerli sebep gösterilmeksizin alınan ürünlerin bedeli ödenmediğini, buna ilişkin olarak davalı şahıs hakkında 30/12/2014 tarihinde Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayısı ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı şahsın itirazı neticesinde takibin durduğunu, davalı adına kayıtlı olduğu …, …, … plakalı araçlar ile İstanbul ili , Çatalca ilçesi, … Mah … ada, .. parsel de kayıtlı taşınmaz üzerine ihtiyati haciz niteliğinde olmak üzere teminatsız veya mahkemenin uygun göreceği teminat karşılığında tedbir kararı verilmesini, mahkemece bunun uygun görülmemesi durumundaysa bu taşınmaz ve araçların üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla iş bu davanın yargılama sonucuna kadar kayıtlarına tedbir konulmasına karar verilmesini vekaleten talep ettiğini, açıklanan nedenlerle borçlunun yukarıda bilgileri verilen taşınmaz ve araçların kaydına teminatsız veya da sayın mahkemenin takdir edeceği teminat karşılığında ihtiyati haciz niteliğinde olmak üzere tedbir konulmasını, bunun mahkemece kabul edilememesi durumundaysa söz konusu malvarlığının üçüncü kişilere devrinin önlenmesi amacıyla iş bu yargılamanın neticesinde kadar kayıtlarına HMK 390 vd gereğince tedbir konulmasını, borçlu davalının Bakırköy .. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptalini, takibin devamını, davalıya %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödetilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili tarafından sunulan cevap-karşı dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı arasındaki ticari faaliyetin 2010 yılında başladığını, davacı biriken fazla malı almadığı gibi usulsüz iş ve işlemlere tevessül ederek tamamen asılsız ve geçersiz isnatlarla müvekkili borçlu göstermeye çalışıp haksız takip ve dava yoluna giriştiklerini, müvekkilinin teslim aldığı ürünlerin parasını verdiğini, müvekkilinin hiç borcunun olmadığını, takibe ve davaya konu faturalar incelenirse 02.05.2014 tarihli 6.927,75 TLlik, 01.11.2014 tarihli 5.634 TLlik, 14.11.2014 tarihli 7.147 TLlik, 21.11.2014 tarihli 13.013,63 TLlik, 27.11.2014 tarihli 11.475,75 TLlik, 28.11.2014 tarihli 5.286,38 TLlik faturaların müvekkille hiçbir ilgisinin olmadığının anlaşılabileceğini, davacının müvekkille hiçbir ilgisi olmayan bu faturalara dayanarak müvekkili sorumlu tutmaya kalkışması haksız ve yersiz olduğunu, müvekkilinin bu faturalara konu ürünleri teslim almadığını, güvene dayalı ilişki sebebiyle davacıya ödemeler yapılmakta mallar teslim edildikçe ödemeler mahsup edilmekte ve yine belirli aralıklarla ödemeler yapıldığını, kayıtlar incelendiğinde davacının müvekkilden değil müvekkilin davacıdan alacaklı olduğu hemen anlaşılabileceğini, müvekkil aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilmesinin haksız olduğunu, davacıya yapılan ödemeler üzerinde inceleme yapılarak ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiklerini, açıklanan nedenlerle, müvekkilinin davacıya hiçbir borcu olmadığından, davacının müvekkile borçlu olduğundan, ihtiyati tedbir kararı tatbik edilen taşınmaz dava konusu bedeli fazlasıyla karşıladığından, haksız ve yersiz itirazın iptali davasının reddini, karşı belirsiz alacak davanın kabulünü, öncelikle davalı-karşı davacıdan olan tüm alacaklarının tespitiyle şimdilik 10.000 TL’sinin ticari avans faiziyle birlikte tahsilini, haksız ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını,ya da bu talebin kabul edilmemesi durumunda fahiş ihtiyati tedbir talebinin en azından taşınmaz üzerindeki kısım baki kalmak üzere en azından araçlar üzerindeki ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, yargılama gideri ile vekâlet ücretlerinin davacı ve karşı davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… mahkememizce yapılan yargılama sonucunda toplanan tüm deliller muvacehesinde; taraflar arasında uzun bir süreye yayılan mal alım satımı konusunda ticari ilişki bulunduğu, düzenlenen irsaliyeli faturalar, karşılıklı ödemeler ve davalı/karşı davacı tarafça davacı/karşı davalıya verilen çekler bulunduğu, davacı/karşı davalı tarafça davalı/karşı davalıya teslim edildiği iddia olunan bir kısım faturalarda teslim alan sıfatı ile adına atfen imza bulunan …’ın mukayeseli imzaları ile yaptırılan grafolojik bilikişi incelemesi sonucunda bu imzaların bu şahsın eli ürünü olmadığının saptandığı, bu nedenle bu irsaliyeleri faturalardaki malların davalı/karşı davacıya teslimi ispatlanamadığından bu faturalardaki alacağın davacı alacağına dahil edilmemesi gerektiği, davalı/karşı davacı kayıtlarında davcı borcuna 10.000 TL’nin iki kere işlenmiş olması nedeni ile mükerrer olarak işlenen 10.000 TL nin davacı/karşı davalı alacağına dahil edilmesi gerektiği, … tarafından davacı/karşı davalıya verilen 54.500,00 TL tutarındaki çeklerin bu şahıs ile davalının farklı sicil numaralarında ayrı işletme sahipleri olmaları ve çeklerde davalı/karşı davacının cirosu bulunmaması nedeni ile bu çeklerin davalı/karşı davacı tarafından veya onun adına yapılan ödeme olarak kabul edilemeyeceği, davalı/karşı davacı tarafça davacı/karşı davalıya verilen çeklerin avans olarak verilip malların teslim edilmemesi nedeni ile bedelsiz kalan çekler olduğu yönündeki davalı savunmasının çeklerin kural olarak bir ödeme vasıtası olması nedeni ile davalı/karşı davacı tarafça yazılı delillerle ispat edilmesi gerektiği, sonuç olarak toplanan tüm delil ve kayıtlar ile yaptırılan bilirkişi incelemeleri ve ispat edilemeyen konularda karşılıklı olarak eda edilen yeminler sonucunda davacı/karşı davalı tarafın ispat edebilen 51.435,84 TL asıl alacak açısından davanın kabulüne, karşı dava açısından ise davanın reddine karar verilmesi gerektiği, asıl davada devamına karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari avans faizi talebinin yerinde olduğu, devamına karar verilen asıl alacağın likit olması nedeni ile davacının icra inkar tazminatı talebinin de kabulüne karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile davalı-karşı davacının Bakırköy … İcra dairesinin … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 51.435,84 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, devamına karar verilen asıl alacağı takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanun uyarınca ticari avans faizin uygulanmasına, alacak likit olduğundan devamına karar verilen asıl alacağın %20 si oranında hesaplanacak İcra inkar tazminatının davalı karşı davacıdan alınarak davacı karşı davalı tarafa verilmesine, karşı davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı- karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı- karşı davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosya kapsamında mevcut 125.024,00 TL tutarındaki çeklerin keşidecisinin müvekkili, hamilinin ise davacı olduğunun sabit olduğunu, bankadan gelen yazı cevapları, bilirkişi raporları ve defter incelemesi ile davacının toplam 125.024,00 TL’lik çekleri müvekkilinden aldığı ve bankadan tahsil ettiğinin tespit edildiğini, davacının bu tutarı tahsil etmesine rağmen müvekkilinin borcundan düşmediği de bilirkişi raporlarında tespit edildiğini, salt bu husus dahi davacının kötü niyetinin ispatlar nitelikte olduğunu, 54.500 TL bedelli çeklerin dava dışı … tarafından müvekkili borcuna mahsuben ödendiğini, 5 sene boyunca yapılan yargılamada, dosyadan sayısız bilirkişi raporu alındığını ve …’ın çekleri ile ilgili neredeyse tüm raporlarda hemfikir olunmuş iken ilk derece mahkemesinin raporların aksine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacının tüm yargılama boyunca açıkça tespit edilmiş bir kısım ödemelerin yok sayılmasını amaçladığını, bunu da ispat külfetini tersine çevirerek yapmayı başardığını, belirtmek gerekir ki mevcut raporlarla dahi hala müvekkili alacağının büyük bir kısmı tespit edilemediğini, Davanın en başından beri davacının hiçbir hak ve alacağının olmadığı bilakis müvekkilinin davacıdan alacaklı olduğu 11.07.2019 tarihli bilirkişi raporundan önceki tüm müteaddit raporlarla sabit iken, son gelen rapor ile durum tam tersine dönüp, alacaklı olan müvekkilinin borçlu konuma geçmesinin hukuk sisteminden önce akıl ve mantık ile bağdaşmadığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, ticari satıma ilişkin faturaya dayalı açık hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali, karşı dava ise alacak istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davalı-karşı davacı vekilince, yasal iki haftalık sürede istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı davalıya çocuk bezi satıp teslim ettiğini, bu nedenle alacaklı olduğunu ileri sürmüş, davalı ise bir kısım fatura konusu malların teslim alınmadığını, bir kısım fatura ve irsaliyelerdeki imzanın müvekkile ait olmadığını, teslim alınan mallardan daha fazla ödemeler yapıldığını, bu nedenle davacıya borçlu olunmayıp, tam tersi alacaklı olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece yapılan yargılama sürecinde taraf ticari defter ve kayıtları da inceletilmek suretiyle birden fazla bilirkişi raporu alınmıştır. Davacının kendi ticari defter ve kayıtlarında davalıdan 93.993,86 TL alacaklı görünürken, davalı- karşı davacının kendi kayıtlarında davacı- karşı davalıdan 189.081,65 TL alacaklı göründüğü anlaşılmıştır. Taraf kayıtlarındaki uyumsuzluğun bilirkişi raporları kapsamında takip konusu yapılan ve davalı kayıtlarında bulunmayan bir kısım faturalardan, davalının avans olarak verdiğini ileri sürdüğü ve ödeme olarak kayıtladığı ancak davacı kayıtlarında bulunmayan çeklerden, davacının davalıya banka havalesi ile gönderdiği 63.500,00 TL lik ödemeden, davalı yanca mükerrer kaydedilen 10.000,00 TL lik çekten ve davalının davacıya yapılan ödeme olarak işlediği dava dışı … keşideli çeklerden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Yine yargılama aşamasında yapılan imza incelemesi sonucu grafolog bilirkişiden alınan rapora göre, davacının takip konusu yaptığı ancak sadece teslim alan imzası bulunup, teslim alan ismi yazılı bulunmayan ve davalı kabulünde olmayan toplam 42.558,02 TL tutarlı faturalar kapsamında mal tesliminin kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacının mal teslimini kanıtladığı kabul edilen faturalar kapsamında alacağının 93.993,86 TL – 42.558,02 TL = 51.435,84 TL kadar olacağı belirlenmiştir. Her ne kadar davalı- karşı davacı yanca davacıya ödeme olarak yapıldığı bildirilen ve davacı kayıtlarında yer almayan 125.024,00 TL tutarlı çeklerin avans çeki olarak verildiği iddia edilerek davacı alacağından mahsubu ve bakiyesinin davalının davacıdan alacağı olduğu kabulü gerektiği ileri sürülmüşse de, çeklerin avans çeki olarak verildiği hususunun davalı yanca kanıtlanmadığı gibi, bu hususta davalı yanca teklif edilen yeminin davacı şirket yetkilisince eda edilmiş olduğu gözetildiğinde, davalı vekilinin toplam 125.024,00 TL çeklerin avans çeki olarak verildiğinin kabul edilmeyerek sonuca gidilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin aksi yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davalı vekilince, dava dışı … tarafından davacıya verildiği ileri sürülen toplam 54.500,00 TL tutarlı çeklerin davalı borç ödemesi olarak kabul edilmesi gerektiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Yine ilk derce mahkemesi gerekçesinde de işaret edildiği üzere, … ile davalının farklı sicil no’ larıyla ayrı işletmeler olup, söz konusu çeklerin davalı cirosu olmaksızın davacıya verilmiş olduğu da dikkate alındığında, bu çeklerin davalı ödemesi olarak kabulü gerektiği yönündeki davalı istinafı da yerinde değildir. Davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucu, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı- karşı davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; 2.640,19 TL bakiye istinaf karar harcının davalı- karşı davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı- karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 12.07.2023
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.