Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1058 E. 2023/1203 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1058
KARAR NO: 2023/1203
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24.12.2019
NUMARASI: 2016/1031 Esas – 2019/1309 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, her iki taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; 27/11/2014 tarihinde davalı … Servis ve Tic. A.Ş.’ nin Ataşehir Şubesi’nden … plakalı … marka, 1A11 1.16i tipi, … şasi nolu sıfır km aracı satın alındığını, 05/03/2015 tarihinde arç henüz 4.195 km’ de iken yağ ikaz uyarısı nedeniyle … yetkili servisi olan … Bostancı Şubesi’ ne götürüldüğünü, yapılan kontrolde yağ kaçağı ile ilgili bir problem olmadığını, ilk 1000 km’ de böyle problemler olabileceğinin söylendiğini, 16/04/2015 tarihinde araç 6.436 km’ de iken aynı uyarının tekrar olduğunu, aynı yetkili servise gidildiğini, yetkili servis tarafından yağ eklendiğini, 1000 km kullanıldıktan sonra aracı tekrar getirmeleri gerektiğini, 1000 km kullanımdan sonra tekrar aynı yetkili servise gidildiğini, herhangi bir problemin olmadığının söylendiğini, kısa bir süre sonra tekrar yağ ikazının yandığını, 25/07/2015 tarihinde aracın normal bakım prosedüründe yağ filtresi değiştirilerek yağ eklendiğini, yaklaşık 5000 km sonra aracın yine yağ ikazı verdiğini, servise gidildiği ve bir sorun olmadığının söylendiğini, 22/10/2015 ve 26/05/2016 tarihlerinde yine aynı arıza nedeniyle servise gidildiğini, 26/07/2016 tarihinde … yetkili servisi …’ de yağ ilavesi yapıldığını, bunun üzerine gizli ayıplı olarak satın alındığı iddia edilen aracın öncelikle yenisi ile değiştirilmesini, mümkün değilse arç bedelinin işleyecek yasal faizi ile iadesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; dava konusu araçta üretim hatası veya üretim hatasından kaynaklı herhangi bir ayıp bulunmadığını, yağ sarfiyatı ölçümünün en erken motorun alıştırma ve açılmla prosedürünü büykü ölçüde tamamlamadığı ve motor yağ sarfiyatının stabilize olduğu 7500 km’ lik bir sürüşten sonra yapılması gerektiğini, aracın 05/03/2015 tarihinde kaçak kontrollerinde herhangi bir sorun olmadığını, 16/04/2015 tarihinde 6436 km iken 2.2 litre yağ ilavesi yapıldığını, bu km’den sonra yapılan tüm kontrollerde yağ seviyesinin tam olduğunun ölçüldüğünü, 26/05/2016 tarihinde diyagnoz testi yapıldığı ve herhangi bir arıza kaydına rastlanmadığını, davacının araçtan faydalanmasını engelleyecek bir durum olmadığını, davacı tarafın onarım hakkını kullandığını, dava konusu araçta meydana gelen değer kaybının ve araçtan elde edilen faydaların iade edilmesi gerektiği yönünde ayıp ihbarı yapılmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan açık duruşmalar ve yargılama sonunda(Ay. m.141), toplanan/sunulan deliller, servis kayıtları, irsaliyeli fatura, garanti belgesi, araç ruhsat belgesi, satış sözleşmesi, ticaret sicil kayıtları, bilirkişi raporları, iddia ve savunmalar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; davaya konu … plakalı 2014 model … marka aracın davacı tarafından 27/11/2014 tarihinde davalı … Servis Tic. A.Ş.’ den satın alındığı, davacı tarafça araç satın alındıktan sonra davalının bayisi … A.Ş.’ ye ilk yağ eksiltme şikayeti ile 05/03/2015 tarihinde müracaat edildiği, yine 16/04/2015 tarihinde yağ eksiltme şikayeti ile servise başvurulduğu, aracın motor aksamının makul alışma süresi olan 7500 KM’ den sonra 15/05/2015 tarihinde yine yağ eksiltme şikayeti ile servise müracaat edildiği, daha sonra yine sırasıyla 24/07/2015, 22/10/2015, 27/11/2015 ve 25/05/2016 tarihlerinde … A.Ş.’ ye servis müracaatının bulunduğu, ayrıca 21/09/2016 ve 23/01/2017 tarihlerinde de davalı … Tic. A.Ş’ nin bayisi …Ltd. Şti’ ne yağ eksiltme şikayeti ile müracaat edildiği, servis müracaatlarında aracın yağ ölçümleri ve yağ ilavesinin yapıldığı, ayrıca diğer bir kısmı servis müracaatlarında da yağ filtresi ve yağın değiştirildiği, mahkememizce alınan ve gerekçeli, denetime elverişli, somut olaya uygun ve ayrıca birbiriyle de uyumlu olması nedeniyle hükme esas alınan 03/09/2018 tarihli bilirkişi ve 13/09/2019 tarihli bilirkişi heyeti raporlarına göre davaya konu aracın yağ eksiltme sorunu nedeniyle üretimden kaynaklı gizli ayıplı olduğu, kusurun kullanıcı hatasından kaynaklanmadığı, aracın yağ eksiltme şikayeti ile davalının yetkili servisine ilk kez müracaat ettiği 05/03/2015 tarihinde ve motor aksamının makul alışma süresi olan 7500 KM’ den sonra yine davalının yetkili servisine yapılan ilk servis müracaat tarihi olan 15/05/2015 tarihinde ayıp ihbarının gerçekleştiğinin kabulü gerektiği, aracın servis müracaatlarından sonra da aracın yağ eksiltmeye devam etmiş olması nedeniyle davaya konu aracın gizli ayıplı olduğu, her ne kadar garanti sözleşmesinin tarafı(garanti veren) … A.Ş.’ nin davada taraf olmaması nedeniyle garanti sözleşmesinin eldeki davada uygulanma imkanı yok ise de davalının satıcı olarak TBK’ nın 219. vd. maddeleri uyarınca ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince ayıptan sorumlu olduğu, davalı satıcı her ne kadar davacının onarım hakkını seçtiğini ve bu hakkını değiştiremeyeceğini beyan etmiş ise de davacının tüm servis müracaatlarına rağmen aracın ayıbının giderilememesi nedeniyle bu savunmaya itibar olunamayacağı, davacının tüm servis müracaatlarına rağmen ayıbın giderilemediği, davacıdan aracın mevcut haliyle kullanmasının beklenilemeyeceği, ayıbın araçtan yararlanmamayı sürekli kılabilecek nitelikte olduğu(Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 12/02/2018 tarih, 2016/15789 Esas, 2018/530 Karar sayılı ilamı) bu nedenle ilk talep olan aracın misliyle değişimine ilişkin talebin kabulü gerektiği ancak aracın misliyle değişiminin mümkün olmaması halinde ikinci talebe ilişkin olarak bedel iadesinin de hükümde yer alması gerektiği, zira “mal bedelsiz para faizsiz ilkesi” nin gözetilmesi ve buna göre aracın fatura satış bedeli üzerinden hüküm kurulması gerektiği(Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 01/03/2017 tarih, 2016/7292 Esas, 2017/1640 Karar sayılı ilamı), ayıba karşı tekeffül hükümlerine göre aracın iadesi halinde satıcıya iade edilecek bedelin satış faturasındaki bedel olması gerektiğinden İİK’ nın 24/4 maddesindeki taşınırın değerinin ilamda yazılı olmaması halinde değerin icra memuru tarafından haczin yapıldığı tarihteki rayice göre takdir olunacağı şeklindeki düzenlemenin eldeki davada uygulama olanağı bulunmadığı, araç bedelinin iadesine ilişkin hükmün uygulanması halinde ise birlikte ifa kuralı gereğince faizin aracın iadesi tarihinden itibaren uygulanması(Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 01/03/2017 tarih, 2016/7292 Esas, 2017/1640 Karar sayılı ilamı) gerektiği sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak…” gerekçesiyle davanın kabulüne, davaya konu 27/11/2014 tarih ve … nolu irsaliyeli fatura ile davalı … A.Ş.’den satın alınan … plakalı, … motor no ve … şase nolu aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde TBK’nın 227/1 maddesi uyarınca davaya konu aracın satıcıya iade edilmesi kaydı ile satış bedeli olan 85.521,98 TL’nin iade tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince misli ile değişim bunun mümkün olmaması halinde bedel iadesi yönündeki terditli kararın usul ve yasaya, Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, öncelikle kararın bu yönden bozulması gerektiğini, Ayıp iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafın, yasanın öngördüğü ayıp ve ihbar yükümlülüğüne uygun davranmadığını, bu nedenle de dava hakkının ortadan kalktığını, ancak ilk derece mahkemesinin, ayıp ve ihbar yükümlülüğüne uyulmamasına rağmen esasa ilişkin inceleme yaparak yasaya aykırı davrandığını, Davaya konu araçta davacı iddialarının aksine üretimden kaynaklanan ve hukuken “ayıp” olarak nitelenebilecek herhangi bir kusur bulunmamasına rağmen mahkeme kararında aracın ayıplı olduğu kabul edilerek misli ile değişim, mümkün olmaması halinde bedel iadesine karar verilmesinin usule, hukuka aykırı ve haksız olduğunu, bunun yanında dosyaya sunulmuş olan bilirkişi raporları birbiri ile çeliştiği ve yeterli bilimsel, teknik inceleme içermediği halde aleyhlerine raporların hükme esas alınmasının da kabul edilemez olduğunu, Davacı tarafın ayıp iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafın, onarım hakkını kullanmış olup söz konusu seçimlik hakkının değiştirilebilmesine veya tekrar kullanılmasına olanak sağlayan yasal koşullar oluşmadığını, Davacı tarafın, araçta meydana gelen arıza nedeniyle yetkili servise başvurmuş ve onarım hakkını kullandığını, dolayısıyla, yetkili servise başvurmak suretiyle aracın ücretsiz onarılmasını tercih, talep eden ve gerçekleştirilen onarım üzerine aracını sorunsuz olarak teslim alan davacının, akabinde aracın ayıplı olduğu iddiasıyla araç değişimini talep etmesi ve ilk derece mahkemesinin bu yönde de hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olduğunu, uygulama ve yasal düzenlemeler ışığında, ilk derece mahkemesi kararının isabetsiz olduğu ve kaldırılması gerektiğini, Davacının aracında ayıbın giderilemediğine dair hüküm gerekçesinin somut olaya aykırı olduğunu, davacının aracındaki şikayetin giderildiğini ve aracın davacıya teslim edildiğini ve davacının araçtan yararlanmasını, araçtan beklenen faydayı azaltan bir durum olmadığı 18/03/2019 tarihli bilirkişi heyet raporu ile de ortaya konulduğunu, fakat ilk derece mahkemesi bu raporunun görmezden gelip dosyadaki diğer raporları esas alarak hukuka aykırı bir hüküm oluşturduğunu, Dava konusu araçta tam olarak faydalanma olmadığından bahisle kullanım bedeli hakkı oluşmadığı ve de hiçbir teknik inceleme yapılmaksızın araçta değer kaybı tespit edilemediği şeklindeki tespitlerin tamamen varsayıma dayalı olup bu şekilde hüküm tesisi de hukuka aykırı olduğunu, Ayrıca Davacı taraf dava konusu araçtan 27/11/2014 tarihinden bu yana yararlanmakta olup araçtan sağlanan faydaların ve varsa hasar nedeniyle meydana gelen değer kayıplarının da dikkate alınması ve bedelden düşülmesi gerekirken mahkemenin bu hususu incelemediğini, gerek yasal düzenlemeler gerekse hakkaniyet ilkeleri gereğince misli ile değişim kararının, mümkün olmaması halinde bedel iadesi kararı hukuka aykırı olsa da aksi yönde bir sonuca ulaşacak olması halinde, davacının, aracı fiilen geri vereceği tarihe kadar olan kullanım bedelinin satış bedelinden düşülmesinin yüksek mahkeme kararları da gereği olduğunu, keza, taraflar arasındaki satım ilişkisinin kurulduğu günden bu yana, aracın kullanımından doğan yarar (tüketici yararı) ile satış bedelinin kullanımından doğan yarar (satıcı yararı) arasında davacı lehine bir oransızlık mevcut olduğunu, dolayısıyla, davacı tarafın, sözleşmenin feshini talep etmiş olmakla, uzun süredir kullanımında olan araçtan elde ettiği faydaları, BK.’nın 229.madde hükmü uyarınca müvekkili şirkete iade etmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece terditli olarak verilmiş olan kararın HMK’ya, ilgili diğer kanunlara ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğu açıkça ortada olduğundan, istinaf incelemesi ile düzeltilerek, “Aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi” talebi doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın talepleri gibi kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım konusu aracın ayıplı olduğu iddiasıyla ayıplı aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde ise araç için ödenmiş olan bedelin iadesine karar verilmesi talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile öncelikle aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, mümkün olmadığı takdirde 85.521,98 TL’nin iade tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; bu karar karşı, her iki taraf vekillerince, yasal süreleri içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 297. maddesinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddenin 2. fıkrası ile “Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmü getirilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, ilk derece mahkemesince hüküm fıkrasında davanın kabulüne karar verildiği ifade edilmiş, ardından öncelikle misli ile değişim ve bunun olmaması halinde ise bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme yönünde karar verilmiştir. HMK’nın 111/1. maddesi ile terditli dava açılması yönünde bir düzenleme yapılmış ise de aynı maddenin 2. fıkrası ve yukarıda yazılı 297/2. maddeleri ile yasa koyucu tarafından terditli bir şekilde hüküm kurulmasına cevaz verilmemiştir. Mahkemenin ulaşmak istediği sonuca infaz aşamasında İİK’nın 24. maddesi uygulaması ile ulaşılabilecek olup; karar bu hali ile infaz kabiliyeti taşımamaktadır. Mahkemece, bu şekilde terditli şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olmuştur (Yargıtay 13 HD 2018/489 E 2019/7685 K 25.06.2019 T. Emsal karar içeriği). Bu değerlendirme ışığında, kararın bu haliyle istinaf denetimine elverişli bulunmadığı anlaşıldığından HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, tarafların esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle:1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-İİK’nın 36. maddesi uyarınca yatırılan teminatların, yatıran taraflara iadesine,5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 12.07.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.