Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1033 E. 2023/984 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1033
KARAR NO: 2023/984
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30.12.2019
NUMARASI: 2017/816 Esas – 2019/1091 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı tarafından davalı firma aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile 26.323,81 TL miktarında icra takibi başlatıldığını, davalının borcun tamamına ve ferilerine itirazı üzerine takibin durduğunu, taraflar arasında süre gelen ticari ilişkide davalının davacıdan denim kumaşlar satın aldığını, borcuna istinaden icra takibine konu faturaların düzenlendiğini ve davalı şirkete teslim edildiğini, gönderilen faturalara ve içeriğine davalı tarafından itiraz edilmemiş olup bu faturalar sonucu doğan borç ve miktarının kabul edildiğini, malların davalı şirkete teslim edildiğini ve sevk irsaliyesi tarihinin de icra takibine konu her bir fatura üzerine işlenmiş olduğundan ihtilaf konusu faturaların bütün yasal şartları taşıdığını, söz konusu faturalar ödenmemiş olup alacağın muacceliyet kazandığını, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının dayandığı sözleşmelerin 7.maddelerinde yetki sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşmelere göre taraflar arasındaki uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri yönünden yetki itirazında bulunduklarını, sözleşmeler incelendiğinde ve dosyaya sunulan faturalar ile karşılaştırıldığında her alım satıma ayrı bir sözleşme düzenlendiğini, birçok satımın sözlü akitle yapıldığının anlaşıldığını, yine hemen tamamının 2013 yılına ait olduğunu, aslı gibidir tasdiklerinin yapılmadığını, mevcut sözleşmelere geçerlilik tanınsa dahi ilk sözleşmelerin ifa edildiği, sonraki sözleşmelerde herhangi bir hakkın saklı tutulmadığının görüldüğünü, davacının dayandığı satım sözleşmelerine, sözleşmelerde bulunan imzalara itiraz ettiklerini, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığını, davalı şirkete ne icra takibi ne de dava dilekçesi ile birlikte tebliği şerhli ya da imzalı fatura/faturalar, irsaliye/irsaliyeler ya da temerrüde düşürücü belgeler tebliğ edilmediğini, davalı şirketin davacıya kumaş satışından kaynaklanan borcu olmadığını, davacının öncelikle toplam satıp teslim ettiği kumaş miktarı, kumaş bedelini açıkça ortaya koyması gerektiğini, ayrıca bedele ilişkin vade tarihlerini ve temerrüt tarihlerini de açıklaması gerektiğini, takibe konu asıl alacağın dayanağının gerek takip gerekse dava dilekçesinden anlaşılamadığını, yine davalı şirketin davacıya hizmet alımı vs.nedenlerden kaynaklanan borcu ve temerrüdü de olmadığını, takipteki asıl alacak ve işletilen faizin haksız olduğunu, icra dosyasından gönderilen ödeme emri ile tebliğ edilen dava dilekçesinin eksik ve yetersiz olduğunu, davalının davacı ile 2014 yılı içinde çalıştığını ancak ürünlerinden/esnaflığından çok hoşnut olmadığını ve alımlarını durdurduğunu, bu durumun davacının hoşuna gitmediğini ve davalıyı taciz amaçlı icra takibi yaptığını, davacının kestiği anlaşılan fiyat farkı ve vade farkı faturalarının hiçbir dayanağı olmadığını, bu nedenlerle davanın reddi ile %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller, alınan bilirkişi ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 maddeleri uyarınca ticari defter ve belgeler nezdinde mali yönden bilirkişi incelemesi yapılması yoluna gidilmiştir. Yapılan bilirkişi incelemesiyle taraflar arasında süregelen ticari ilişkinin tespit edildiği, dava konusu 30/06/2014 tarihli fiyat farkı açıklamalı 1.357,98 TL bedelli ve 15/06/2015 tarihli 17.770,10 TL tutarlı 2 adet fatura dışında davacı tarafından düzenlenen mal teslimine ilişkin bütün faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalı tarafça ödeme vade konusunda bir itirazın bulunmadığı sabittir. Davacı tarafından davalı adına düzenlenen ve davalı defterlerinde kayıtlı olmayan işbu faturaların taraflar arasındaki sözleşmelerin 2.ve 5.maddesi kapsamında usulüne uygun olarak düzenlendikleri anlaşılmakla cari hesap ilişkisi doğrultusunda takibe konu edilen miktar üzerinden davalının davacıya borçlu olduğu…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının Bakırköy … İcra Müd. … E. Sayılı dosyasına yaptığı itirazın 7.702,44-TL USD asıl alacak ve 1.370,67- USD işlemiş faizi üzerinden iptaline, takibin takip talebindeki kayıtlarla kaldığı yerden devamına, İcra İflas Kanun’unun 67/2. maddesi uyarınca asıl alacak miktarının %20.’si oranında hesaplanan 5.264,76-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davada Bakırköy mahkemelerinin yetkili olduğunu, kabullerinde olmayan ve davacının hiç bir aşamada asıllarını sunamadığı yazılı sözleşmedeki yetki şartı düzenlemesi uyarınca verilen yetkisizlik kararının yerinde olmadığını, yetkisiz mahkemede açılması nedeniyle lehlerine vekalet ücreti takdir edilmemesinin ve ilk yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmamasının hukuka aykırı olduğunu, Gerek icra dosyasına yaptıkları itirazda gerekse yargılama sırasında müvekkilinin davacıya mal satışından borcu olmadığı,takibe konu faturaların müvekkile tebliği edilmediğinin bildirildiğini, gerçekten de tarafların ticari defter kayıtları üzerinde yapılan incelemede de müvekkilinin davacıya mal satışından kaynaklanan borcu olmadığı aksine alacaklı olduğu görüldüğünü, ayrıca takibe konu faturaların müvekkile tebliği ve teslim edildiğine dair evrak ibraz edilemediği gibi müvekkili ticari defter kayıtlarında takibe konu faturaların bulunmadığının görüldüğünü, mevcut somut duruma rağmen feri alacak iddiası karşısında davanın reddi gerekirken kabulünün hukuka açıkça aykırı olduğunu, Davaya cevap dilekçesi üzerine davacının, iddiasını genişleterek taraflar arasında, ıslak imzalı sözleşme/sözleşmeler bulunduğunu, başka satışlarında olduğu konusunda yeni iddialarda bulunduğunu, takibe itirazda dahil, müvekkili ile davacı arasında ticari alım satım varsa da yazılı (mail’de dahil) sözleşme olmadığı ısrarla bildirildiğini, zira taraflar arasında hiçbir aşamada yazılı sözleşme yapılmadığını, davacı ise iddia ettiği yazılı sözleşme/sözleşmeleri dosyaya ibraz edemediğini, dayandığı fotokopi sözleşmelerde tarafımızdan kabul edilmediğini, bu savunmalarının davacı vekili tarafından da taraflar arasında yazılı/ıslak imzalı sözleşme olmadığı mahkemenin gerekçesine de aldığı 29.05.2018 tarihli duruşmadaki beyanıyla kabul edildiğini, Davacı taleplerini ıslah etmeden ve açık rızaları olmadan her aşamada iddialarını değiştirdiğini, yeni iddialar ileri sürdüğünü, mahkemece davacının her yeni iddiasını esas alarak, haksız ve hukuka açıkça aykırı karar verildiğini, kesilen faturaların müvekkiline tebliğ edildiğini, teslim edildiğine dair kayıt ve belge bulunamadığından vade farkı faturası ve vade farkının vade farkı faturasına, faiz talep edilmesinin haklı olduğuna dair mahkeme kararının hukuki dayanağı olmadığını, Müvekkilinin usulüne uygun tutulan ticari defter kayıtlarına göre davacıya borcu olmadığını, mahkemenin sadece davacı defterler kayıtlarını esas alarak karar vermesi hukuka aykırı olduğunu, davacı tanıklarının takibe konu faturalara ilişkin (…’in vade farkı faturası olduğu beyanı dışında) somut bilgileri olmadığını, genel olarak bilgi vermişlerse de taraflar arasında ticari ilişkin konusunda zaten itirazı olmadığını, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 6.6.2013 tarih ve 2013/4750 E.ve 2013/10541 K.sayılı kararına göre de bu şekilde karar verilmesi gerektiğini, Taraflar arasında sözlü anlaşmalarla mal alım/satımı yapıldığını, mal alışlarına ilişkin borcun tamamının ödendiğinin anlaşıldığını, taraflar arasında mal satışına ilişkin son faturanın 08.03.2014 tarihli olup, takibe konu faturanın düzenlenme tarihinin ise 15.06.2016 olduğunu, buna göre mal satımına ilişkin son faturadan yaklaşık 15 ay sonra düzenlendiğini, Davacının döviz takibi yapması ve Sayın Mahkeme’nin döviz cinsinden karar vermesi de hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesi nedeniyle oluşan vade farkı ve fiyat farkı alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı dava dilekçesinde taraflar arısındaki sözleşmeler uyarınca davalıya mal satıp teslim edildiğini, bu ilişki nedeniyle mal tesliminden kaynaklı bakiye alacağın olduğunu ileri sürmüştür. Davalı ise taraflar arasında yazılı bir anlaşma olmadığını belirterek davacının fotokopi olarak sunduğu sözleşmelerdeki imzalarını inkar etmiş, ancak davacı vekilince 16.08.2018 tarihli dilekçe içeriğinde taraflar arasında mal alım satım ilişkisi olduğunu, ancak davalının mal alım satımı nedeniyle davacıya borcunun olmadığı ileri sürülmüştür. Kaldı ki taraf ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle alının bilirkişi raporundan taraflar arasında mal alım satım ilişkisi bulunduğu, davacının bu ilişkide sattığı mallara ilişkin faturaların davalı defterlerinde de kayıtlı olduğu, mal bedeli faturalarının ödendiği anlaşılmıştır. Gerek yargılama aşamasındaki beyanlar gerekse alınan bilirkişi rapor içeriği ile taraf ticari defterlerindeki uyumsuzluğun davacı defterlerinde kayıtlı olan ancak davalı defterlerinde kayıtlı olmayan 30.06.2014 tarih … nolu “Fiyat Farkı” açıklaması ile 1.357,98 TL’lik ve 15.06.2015 tarihli … nolu ” vade farkı” açıklamalı 17.770,10 TL’lik faturalardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar mahkemece alınan bilirkişi raporu içeriğine göre, taraflar arasındaki sözleşmelerin 2 maddesinde vade+ ödeme şeklinin peşin olarak belirtildiği, yine sözleşmenin 5 maddesinde ” fatura vadesinden itibaren aylık %2 gecikme USD gecikme bedeli fatura edilir” şeklinde düzenlendiği ve davalı yanca imzalanmak suretiyle kabul edildiği, yine davacı tarafından düzenlenen faturalarda ” iş bu fatura bedeli peşin gün vadeli olup, vadesinde ödenmediği takdirde %3 vade farkı uygulanır” şeklinde olup, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu tespitleriyle, davacının vade farkı faturası nedeniyle bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda alacağın kabulü sonucuna varılmış ise de; davacının delil olarak dayandığı yazılı sözleşmeleri davalının inkar ettiği, davacının da yargılama aşamasında sözleşme asıllarını sunamadığı, davacı vekilinin 22.01.2018 tarihli ara karar oluşturulması talepli dilekçesi içeriğinde ıslak imzalı satış sözleşmelerinin aslının gönderilmeksizin sadece imzalı suretlerinin fax ile ve mail ile gönderilmek suretiyle davacıya gönderildiği beyanları kapsamında, yazılı sözleşme iddiasını kanıtlamakla yükümlü olan davacının bu iddiasını kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır. Yine bilirkişi rapor içeriğinden taraflar arasındaki ticari ilişkide davacı tarafından düzenlenen mal teslimine ilişkin bütün faturalarda ödeme vadesi olmadığı, peşin satış şeklinde tanzim edildiği anlaşılmaktadır. Yine bilirkişi rapor içeriğine göre davacının satıp teslim ettiği mallara ilişkin faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olup, davalı ödemelerinin de davacı kayıtlarında bulunduğu, davacı yanca mal bedellerinin ihtirazı kayıt ileri sürülmeksizin tahsil edildiği yani davalının mal bedeli yönünden davacıya borçlu olmadığı davacı defterleri ile sabittir. Bu açıklamalar ışığında davacı yanca taraflar arasında yazılı sözleşmenin varlığının usule uygun delilerle kanıtlanmadığı, davacı faturalarında vade bulunmadığı, davacının davalı ödemelerini ihtirazi kayıtsız kabul ettiği ve davalının mal bedeli nedeniyle davacıya borçlu bulunmadığı anlaşılmaktadır. Vade farkına ilişkin yazılı bir sözleşmenin kanıtlanmadığı gibi Yargıtay 19. HD’nin 06.12.2012 tarih ve 2012/12679 – 18618 E.K. sayılı emsal ilamında belirtildiği üzere iki veya daha fazla vade farkı faturasının davalı itirazsız ödendiğine ilişkin bir teamül de bulunmamaktadır. Davacı tarafından keşide edilen faturalarda vade farkı uygulanacağına ilişkin kayıt da yazılı sözleşme yapıldığı şeklinde yorumlanamaz. Faturalara TTK’nın 21/2 maddesinde gösterilen süre içinde itiraz edilmemiş olması, ancak faturanın içeriği olan hususların kesinleşmesi sonucunu doğuracak olup, vade farkının da davalı yanca kabul edildiği anlamına gelmez. Bu açıklamalar ışığında davacının 6.537,21 USD karşılığı düzenlediği 17.770.10 TL tutarında vade farkı faturası nedeniyle alacak talebinin reddi gerekirken yanılgılı gerekçe ile kabulü doğru olmamıştır. Yine davacının davalıya satıp teslim ettiği mallar nedeniyle davalı ödemelerini ihtirazi kayıtsız alıp davalı ödemesi olarak kendi kayıtlarına işlediği, davacının kendi defter ve kayıtlarında davalıya satıp teslim ettiği mallar nedeniyle bakiye alacağının görülmediği, az yukarıda açıklandığı üzere yazılı sözleşmenin varlığının da davacı yanca usule uygun şekilde kanıtlanmadığı dikkate alındığında, davacının bilirkişi raporunda yer verilen 630,35 USD karşılığı 1.357,98 TL tutarındaki fiyat farkı fatura alacağını da talep edemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının vade farkı ve fiyat farkı alacak talebinin yerinde olmaması nedeniyle davanın reddi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın kabulü isabetsiz olup, davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Ancak takibin haksız olmasına rağmen kötü niyetli olmadığı, davacının cari hesabında görünen alacağın tahsilini talep ettiği anlaşılmakla İİK’nın 67/2. maddesindeki kötü niyet tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına ve neticede davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Yasal koşulları oluşmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 3-Alınması gerekli 179,90 TL karar harcının, dava açılırken peşin yatırılan 449,55 TL’den düşümü ile artan 269,65 TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Tarafların gider avansından artan bakiyelerinin taraflara iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b-Davalı tarafından harcanan 220,70 TL istinaf başvuru harcı gideri ile 45,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 265,70 TL kanun yolu giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01.06.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.