Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1020 E. 2023/453 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1020
KARAR NO: 2023/453
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29.01.2020
NUMARASI: 2017/669 Esas – 2020/46 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin seramik ve karo üretimi alanında faaliyet göstermekte olan sektörün tanınan öncü firmalarından olduğunu, davalının tarafın müvekkili şirketten muhtelif ürünler aldığını ve bu ürünlerin nakliyatı da müvekkili şirket tarafından gerçekleştirildiğini, bütün bu işlemlerin faturalarının mevcut olduğunu, davalı müvekkili şirketten 2015 yılı içerisinde toplam 4 defa toptan mal aldığını ayrıca bu alımların nakliye ve hizmet bedelleri de davalının cari hesap kayıtlarına yansıtıldığını, ancak davalı tarafından müvekkili şirkete herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalı ödeme çağrılarını cevapsız bıraktığını, bunun üzerine müvekkili şirketin alacağının tazmini için taraflarınca 15.02.2017 tarihinde davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalı şirket yapılan icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiklerini ve taraflarınca başlatılan icra takibi durdurduğunu, davalı şirket, müvekkili şirkete borçlu olup taraflar arasında gerçekleşen tüm alım satımlar müvekkili şirketin defter kayıtlarında net bir şekilde görüldüğünü, davalı şirketin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyasından başlatılan icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak yaptığı itirazın iptaline, alacağın yüzde yirmisinden az olmamak üzere kötü niyet tazminat ödemesine, mahkeme masrafları ve yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı firmanın, müvekkilinin hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığını, itirazları üzerine icra takibi durdurulduğunu, davacı firma itirazın iptali istemiyle bu davayı açtığını, takibe dayanak olarak “15.02.2017 tarihli 31.370,75 TL tutarında fatura” açıklamasına yer verildiğini, böyle bir faturanın olmadığını, takip ve dava yok hükmünde olup davanın öncelikle bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı firma takibin devamı olarak bu davayı açtığını, müvekkili ile davacı firmanın alış-verişi olmadığını, müvekkiline mal teslimi/hizmet verilmesi söz konusunun olmadığını, davacı firma kötü niyetli olduğunu, açıklanan nedenlerden ötürü, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacının 2015 yılı e-ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu , davacı yan kendi ticari defterlerinde davalı yandan takip tarihi olan 15/02/2017 tarihi itibariyle 31.370,75-TL alacaklı olduğu, dava konusu faturaların defterlerinde kayıtlı olduğu ancak, davacı taraf defterleri var ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222. maddesi uyarınca kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış, birbirini doğrulayan defter kayıtlarının ticari davalarda sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı artlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği, davalı tarafından ticari defterleri incelemeye sunulmadığından davacının kayıtlarının tek başına kesin delil olarak kabul edilmeyeceği, hizmetin verildiği noktasında ispat yükünün davacıda olduğu, davacı yan tarafından fatura muhteviyatı mallarının teslimini gösterir irsaliyelerin sunulmadığı, her ne kadar sonrasında sevk irsaliyesi de sunulmuş ise de, bunlarında imzalı olmadıkları anlaşılmakla, malın teslimi ispatlanamadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 26.06.2018 tarihli celsede verilen 4 No’lu ara karar ile, taraflara, bilirkişi incelemesinin yapılacağı gün ve saatte ticari defterlerini hazır etmeleri, aksi takdirde ticari defter ve kayıtlara dayanmaktan vazgeçmiş sayılacakları hususunda ihtarat yapılmış olup, davalı taraf bu ihtarata rağmen defterlerini hazır bulundurmadığını, Bilirkişinin müvekkili şirket defter kayıtlarını incelemesi akabinde yapmış olduğu tespite istinaden davalı taraf bu sefer, yine sadece sözle olmak ve asla bir belge sunmamak kaydı ile itiraz ettiğini, ancak bilirkişinin de raporlarında defalarca dile getirmesine rağmen ticari defter ve kayıtlarını incelemeye sunmadığını, Yargıtay 15. HD., E. 2016/4087 K. 2017/261 T. 23.1.2017 tarihli ve huzurdaki dava dosyası ile birebir örtüşen kararının ekli olduğunu, Yargıtay kararı ve HMK’nın açık yasal düzenlemesi doğrultusunda; davalı tarafın kötü niyetli olduğu ve bu nedenle defterlerini inceletmekten imtina ettiği izahtan vareste olup, açık yasa hükmü karşısında iddialarını ispat edemediklerinden verilen mahkeme kararının hatalı olduğunu, Dosya içerisinde, hem ilgili faturalar, hem de işbu faturalara ilişkin sevk irsaliyeleri bulunmakta olup, davalının sözlü iddialarının dışında, ilgili malların teslimatının yapılmadığına ilişkin herhangi bir yazılı delil dava dosyasında bulunmadığını, dava dosyasına sunulmuş 4 adet sevk irsaliyesi bulunmakta olup, söz konusu irsaliyeler ile bilirkişinin, müvekkili şirket ticari defterlerinde alacaklılık durumumuzu tespit etmiş olduğu faturaların birbiri ile örtüştüğünü, davalı tarafın, yargılama boyunca ticari defterlerini sunmaktan imtina ettiğini ve yargılamanın sıhhatli ilerlemesine kötü niyetle engel olduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketin iddialarının ispat edilmiş olup, aksini iddia eden ve fakat ticari defterleri dahil, hiç bir belgeyi dava dosyasına sunmayan davalının ise iddialarının dayanaksız olduğunu, Dosya içerisinde mevcut sevk irsaliyeleri incelenmediğini, vergi dairesi ve sevk irsaliyesinde belirtilen adreslere talep ettikleri müzekkerelerin yazılmadığını, Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca “…Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır…” hükmü uyarınca, bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanması gerektiğini, nedenlerinin de açıklanması gerektiğini, mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorunda olduklarını, eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâli olduğunu, kaldı ki, anonim şirket olarak ticari faaliyetine devam eden davalı vekilinin, dosyadaki vekaleti de şirketinin mevcut durumuna uygun olmayıp, bu kapsamda avukatın dosyanın seyri boyunca (icra dosyası da dahil) yapmış olduğu tüm usul işlemlerinin de hukuksuz olduğunu, mahkemece kabulün gerekçesinin hiç bir şekilde açıklanmadığını, bilirkişi raporuna atıf yapılmasının kararın gerekçeli olduğunu göstermeyeceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ticari satıma ilişkin faturaya dayalı açık hesap alacağının tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalıya ürün sattığını ve nakliyesinin de kendisi tarafından yapıldığını, davacının borcunu ödemediğini ileri sürmüş, davalı ise davacıya borcu bulunmadığını, fatura konusu mal ve hizmetin tesliminin kanıtlanması gerektiğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince davacının dava konusu alacağa dayanak fatura konusu mal ve hizmeti davalıya teslim edip verdiğini kanıtlamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nın 6. maddesinde ise taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Fatura tek başına alacağın varlığının kanıtı olamaz. Faturada yazılı malların teslim edildiğini ispat yükü satıcı olan davacı taraftadır. Fatura konusu mal bedellerinden davalıyı sorumlu tutmak için fatura konusu malların tesliminin kanıtlanması gerekir. Davacı taraf, ticari defter ve kayıtlarına delil olarak dayanmış, taraflara verilen kesin süre içinde ticari defterlerin sunulması istenmiştir. Davalı tarafça sunulan defterlerde davacının takip konusu alacak tutarı kadar alacaklı görüldüğü anlaşılmakta ise de davalı tarafından fatura konusu malların teslim edilmediğinin savunulduğu, davacının bu malları teslim ettiğine dair herhangi bir delil sunamadığı görülmektedir. HMK’nın 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Fatura ise tek başına alacağın varlığına delil olmaz. Bu nedenle fatura konusu alacağını ispat külfeti davacıya aittir. Dava konusu sevk irsaliyelerindeki ürünlerin teslimi hukuki bir işlem olup, ancak TMK’nın 6 ve HMK’nın 190, 200 maddeleri gereği yazılı delillerle ispat edilebilir. Dosyaya ibraz edilen fatura malın teslim edildiğini göstermez. Davacı yasal delillerle teslim olgusunu ispat etmelidir. Davacı tarafından düzenlenen ve kanıt olarak sunulan sevk irsaliyelerinde teslim alan kısımlarında davalıya mal ve hizmet teslimini kanıtlamaya yeterli imza ve isim bulunmadığı görülmektedir. Davacı teslime ilişkin başkaca bir belge sunamamıştır. Tüm dosya kapsamına göre, davacının defterlerinde kendisi tarafından düzenlenen faturanın kayıtlı olması, alacağın varlığını tek başına kanıtlamaya yeterli olmadığı, mal tesliminin kanıtlanmadığı, bu nedenle davacının ispat yükünü yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Davacı yanca münhasıran davalı defterlerine delil olarak dayanılmadığı da gözetildiğinde, davalının ticari defter ve kayıtlarını incelemeye sunmaması da davacı alacağının kanıtlandığı sonucu yaratmayacak olup, bu yöndeki davacı istinaf nedenleri de yerinde değildir. Yukarıda belirtildiği üzere, mal teslimi hukuki işlem niteliğinde olup, sunulan sevk irsaliyelerindeki sevk adresleri itibariyle araştırma yapılması taleplerinin karşılanmadığı yönündeki davacı vekili istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. HMK’nın 357. maddesi uyarınca istinaf aşamasında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar ileri sürülemeyeceği gibi yeni delillere de dayanılamaz. Davacı vekilince BA, BS formlarının incelenme taleplerinin karşılanmadığı ileri sürülmüş ise de davacı yanca yargılama sürecinde BA-BS formlarının celbinin talep edilmediği anlaşılmıştır. Buna göre davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri de yerinde değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekili tarafından peşin olarak yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16.03.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.