Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1007 E. 2023/985 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1007
KARAR NO: 2023/985
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12.02.2020
NUMARASI: 2019/60 Esas – 2020/93 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, her iki taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında mevcut ticari ilişki kapsamında satılan kumaşların bedelinin USD üzerinden belirlendiğini, belli bir döneme kadar davalı tarafından fatura bedellerinin USD üzerinden ödendiğini, ancak son dönemde düzenlenen fatura bedellerinin TL olarak çek veya havale ile ödendiğini, ancak çeklerin ileri vadeli düzenlenmiş olması nedeniyle ödeme günündeki kur farkı nedeniyle müvekkili şirketin alacağının oluştuğunu, iş bu alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine 62.561,28-USD üzerinden icra takibi yaptıklarını, davalı tarafın süresinde takibe itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiğini, bu nedenlerle davalı tarafın haksız itirazının iptaliyle %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, taraflar arasında mevcut ticari ilişkide kur farkı ödeneceğine ilişkin herhangi bir yazılı veya sözlü sözleşme bulunmadığı gibi bu yönde bir uygulamanın da söz konusu olmadığını, müvekkili adına düzenlenen faturaların çekle, bazen USD üzerinden bazen de TL üzerinden ödendiğini, ödemeye ilişkin davacı tarafın herhangi bir ihtirazı kaydı bulunmadığını, bu nedenlerle kur farkından kaynaklı alacak talep edilemeyeceğini, bu bağlamda yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi ile müvekkili şirket lehine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında mevcut ticari ilişki kapsamında USD üzerinden düzenlenen fatura bedellerinin vadeli olarak ve TL üzerinden ödenmesi halinde kur farkı ödeneceğine ilişkin yazılı veya sözlü anlaşma bulunmadığı gibi bilirkişi tarafından düzenlenen raporda da belirtildiği üzere bu yönde bir uygulamanın da mevcut olmadığı, davalı muhasebecisi tarafından gönderilen mailde belirtilen “21/05/2018 ödemesinden sonra doğan kur farkı faturasının ivedilikle kesilmesi” yönündeki ifadenin de tek başına davalı … bağlamayacağı gibi bu yönde bir uygulama bulunduğunu da ispatlayamayacağı, kaldı ki ticari ilişkinin ilk dönemlerinde USD üzerinden ödeme yapıldığını, tarafların da kabulünde bulunduğu, bu bağlamda davacı tarafından ihtirazı kayıt ileri sürülmeden TL olarak düzenlenen çeklerle yapılan ödeme karşısında ayrıca kur farkı alacağı talep edemeyeceği…” gerekçesiyle, sabit görülmeyen davanın reddine, davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin koşulları oluşmaması nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin dava konusu olayı tam olarak kavrayamadığını, buradaki dava konusu olayın, kur farkı faturasına konu olan temel mal satış faturalarının döviz cinsinden düzenlenmesine karşın, davalı şirketin ödemelerini de döviz cinsinden va makta iken, bir kısım eklerini TL cinsinden ileri tarihli çeklerle ödeme yapması sebebiyle kur farkı alacağınm istenip istenilmeyeceği noktasında olduğunu, bu hususun ilk derece mahkemesi tarafından anlanılmadığı gibi, dava dosyasında alınan bilirkişi raporunda da tüm itirazlarına rağmen konunun aydınlatılamadığını, dosyaya sundukları emsal nitelikteki Yargıtay kararlarının da iddialarını destekler nitelikte olduğunu, Dava konusu olan ve kur farkı alacağına temel teşkil eden 2017 yılına ait tüm mal satış faturaları döviz cinsinden düzenlenmiş faturalar olup, davalı defterlerinde de bu şekilde işlendiğini ve itiraz edilmediğini, kaldı ki müvekkili şirketin keşide ederek davalıya tebliğ ettiği tüm faturalarda “Döviz cinsinden kesilen faturalarımızın TL olarak ödenmesi halinde, ödeme günündeki TCMB Satış kuru esas alınır” şeklindeki ibarenin de açıkça , ödemenin TL olarak yapılması halinde ödeme tarihindeki TCMB satış kurunun esas alınacağı, bu sebeple doğacak kur farkının yansıtılacağı da açıkça ifade edildiğini, Döviz faturalarına karşı davalı şirketin cari hesaba istinaden müvekkil şirkete verdiği TL çekler, o günün döviz kuru üzerinden hesaplanarak verilen çekler olmayıp , davalı şirketin eline geçmiş vadeli TL müşteri çekleri olduğunu, davalı şirketin, elindeki vadeli müşteri çeklerini, cari hesaba istinaden müvekkili şirkete verdiğini, dava dosyasında sağlıklı bilirkişi incelemesi yapılmadığından, gerçek durumun aydınlatılamadığını, ilk derece mahkemesinin Yargıtay 19.HD.nin 10.02.2016 tarih ve 2015/11192 Esas ve 2016/2067 karar sayılı ilamını yanlış değerlendirerek, hatalı yorumlarla bu kararı verdiğini, Davalı şirket tarafından müvekkili şirkete gönderilen 23.05.2018 tarikli elektronik posta, taraflar arasında bu konuda bir sözleşmenin, uygulamanın ve iradenin olduğunu açıkça ortaya koyduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Haksızlığı ve kur farkı alacağı olmadığı ilk derece mahkemesince gerekçeleriyle birlikte tespit edilmekle kötü niyetli olduğu konusunda şüphe kalmayan davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu belirterek kararın yalnız bu kısmının düzeltilerek kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım ilişkisi nedeniyle oluşan kur farkı alacağının tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesinde:Davacı alacağının dayanağının kur farkı alacağı olduğu açıktır. Bir ticari ilişkide kur farkının talep edilebilmesi için, taraflar arasındaki sözleşmede kur farkına ilişkin açık bir hüküm bulunması veya bu konuda taraflar arasında teamül oluşturacak bir uygulama bulunması gerekir. Taraflar arasında teamül bulunmadığı açıktır. Çekin hem TL hem de döviz cinsinden düzenlenmesi mümkündür. İlk derece mahkemesinin davanın reddi gerekçesinde belirtildiği gibi, davacı, alacağının tahsili için davalı tarafından verilen TL cinsinden düzenlenen çekleri teslim almış olmakla, çekin bir ödeme aracı olması nedeniyle çek üzerindeki bedel dışında herhangi bir kur farkı talep edemez. Davacı tüm alacağının bu bedel üzerinden ödenmesini kabul etmiş bulunmaktadır. Bu nedenle davanın reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay 11. HD 2020/2682 E 2020/5731 K 08.12.2020 T. Emsal kararı). Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmiştir. Davalı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde: Davalı vekilince, reddedilen dava nedeniyle davacının takipte kötü niyetli görülerek lehlerine kötü niyet tazminatı hükmedilmesi gerektiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. Yukarıda davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelenmesi sonucu ulaşılan sonuca göre , davacının başlattığı takibin haksız olmasına rağmen takipte kötü niyetli olmadığı, davacının cari hesabında görünen alacağın tahsilinin talep ettiği anlaşılmakla İİK’nın 67/2. maddesindeki kötü niyet tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davalı vekili istinaf nedeni de yerinde görülmemiş, istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derce mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Her iki taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine, 2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının hazineye gelir kaydına,3-Bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,4-Bakiye 125,50 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,5-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin kendilerinin üzerinde bırakılmasına,6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01.06.2023 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.