Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1001 E. 2023/980 K. 01.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1001
KARAR NO: 2023/980
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11.02.2020
NUMARASI: 2016/889 Esas – 2020/157 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirkette 01.12.2014 başlangıç tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi ile ürün geliştirme sorumlusu (AR-GE Mühendisi) olarak çalışmaya başladığını ve iş ilişkisini kendi rızasıyla 16.05.2016 tarihinde istifa ederek sonlandırıldığını, 01/12/2014 tarihinde davalı asilin davacı müvekkil şirketle akdettiği Rekabet Etmeme Sözleşmesi ile iş sözleşmesinin hitamından itibaren başlamak üzere 2 yıl süreyle şirketin yoğun faaliyet gösterdiği Marmara Bölgesinde şirket ve şirketin dahil olduğu grubun diğer şirketleri ile aynı iştigal konusu içerisinde olan özel veya tüzel 3. Şahıslarda işgören, danışman, orak veya iş sahibi olarak kar/ücret alarak veya almayarak herhangi bir şekilde görev yapmayacağına, müvekkil şirkete ve diğer şirketlere ait ticari sırları veya şirkete ait müşteri portföyünü mali bir kazanç sağlamak için kullanamayacağına dair taahhüt te bulanmasına rağmen 16/05/2016 tarihinde istifa ederek işten ayrılmasının ardından hünüz 2 yıllık taahhüt süresi dolmadan keşideci müvekkil şirketle rakabet içerisinde ve Marmara Bölgesinde faaliyet gösteren … Tic. A.ş de çalışmaya başladığını, davalının hukuka aykırı bu eylemi karşısında müvekkilinin, Üsküdar …Noterliği’nden keşide edilen 25 Mayıs 2016 tarih, … yevmiye numaralı ihtarname ile davalı asilin rekabet yasağına mugayir fiili ile Rekabet Etmeme Sözleşmesinde kararlaştırılan müvekkil şirketten son 1 yılda elde ettiği brüt toplam ücret karşılığı olan 34.068,73 TL’lik cezai şart alacağının ödenmesi gerektiğinin ihtar edildiğinin, kendisine tanınan süre içerisinde ödeme yapmaması sebebiyle Bakırköy …İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, ancak borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiğini takibin durduğunu, davalı yanın haksız ve kötü niyetli borca, imzaya yetkiye ve sair itirazlarının iptaline ve takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı tarafından müvekkiline yönelik takibe konu edilen sözleşmeden doğan hiçbir borcu bulunmadığını, davalı müvekkiline yöneltilen talebin haksız olduğunu, dava şartı olan göreve ilişkin itirazlarının kabulü ve görevsizlik kararı verilmesi ile dosyanın Bakırköy Nöbetçi İş Mahkemelerine gönderilmesini, davacı tarafından davalı aleyhine yapılan takibinin haksiz ve kötü niyetli olması nedeniyle davacının takibe konu asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini ve davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, davacı sadece davalının aynı sektörde faaliyet gösteren rakip iş yerinde çalışmaya başladığını iddia ederek müvekkilinin zarara uğrama ihtimali bulunduğundan bahisle cezai şart isteminde bulunmuştur. Rekabet yasağına ilişkin cezai şart tazminatının talep edilebilmesi için TBK. m. 444/2 hükmü uyarınca, ayrıca, müşteri çevresi veya üretim sırları ile ilgili elde idilen bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması da gerekir.(Yargıtay 9. HD’nin E. 2005/20733, K. 2006/3050 sayı ve 13.02.2006 tarihli kararı). Dosya kapsamından davalının, davacının sahip olduğu müşterilere ulaşmak ya da öğrenmiş olduğu iş sırlarım kullanmak süretiyle davacıyı zarara uğrattığına dair herhangi bir somut veriye rastlanmamıştır. Dinlenen davacı tanığı ve itibar edilen 21/11/2019 havale tarihli ek bilirkişi raporunda da bu yönde somut bilgi ve belgeye rastlanılmamıştır. Dava dilekçesinde, hangi hususta, ne şekilde haksız rekabette bulunduğu yönünde somut bir delil sunulmadığı ve davalının haksız rekabet yükümlülüğüne aykırı davrandığına ilişkin, davalının bu davranışı nedeniyle davacı şirketin kazanç ve siparişlerde ciddi bir düşüşe neden olması, ilgili piyasada rekabet gücünde bir geriye dönüş yaratması, zararın kolaylıkla telafi edilmesi mümkün olmaması gibi önemli bir zararın mevcut olduğu hususunun ispat edilemediği, davalının yalnızca aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir şirkette çalışmasının haksız rekabette bulunduğu anlamına gelmeyeceği, taraflar arasında yapılan iş sözleşmesi bünyesinde, davalı aleyhine Ege ve Marmara bölgelerinin tamamını kapsar şekilde tek taraflı bir çalışma yasağı getirilmesi durumu da başlıbaşına Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hürriyetinin açık bir ihlali niteliğinde olup emek ilkesi ve serbest rekabet ilkesi de dikkate alınarak (Yargıtay 11. HD. 2014/14678 esas 2015/1879 karar) cezai şartın koşullarının oluşmadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece kök ve ek bilirkişi raporundaki çelişkiler giderilmeden, itirazları dikkate alınmadan, dosya yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilmeden eksik ve hatalı incelemeye dayalı ek bilirkişi raporuna istinaden davamızın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, ekte sunulan emsal Yargıtay kararı da dikkate alınarak, istinaf incelemesi neticesinde mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, Mahkemece maddi hata ürünü ek bilirkişi raporuna istinaden davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları davalının rekabet etmeme taahhüdünü ihlal ettiğini ortaya koyduğunu, kimyacı bilirkişinin söz konusu görüşü ile dava dosyasını gerektiği gibi incelemediğini, kendinden beklenen gerekli dikkat ve özeni göstermediğini ortaya koyduğunu, bilirkişi … tarafından kaleme alınan ek bilirkişi raporunda, bilirkişinin dosyanın tevdi amacı ve yetkisini aşarak taraflı beyanda bulunmasının, kişisel görüş beyan etmesi ve yasaya açıkça aykırı olduğu halde hukuki değerlendirmede bulunmasına rağmen ilk derece mahkemesince dosyanın yeni heyeti tevdi edilmeden hüküm kurulması hukuka aykırı olduğunu, gerekçeli kararda rekabet etmeme sözleşmesinin yer kriterine ilişkin tespit ve açıklamalar tamamen hatalıdır, rekabet etmeme sözleşmesinde “yer” olarak sadece “marmara bölgesi’nin” kararlaştırılmasının usul ve yasaya uygun olduğunu, Somut olayda işçinin rekabet etmeyeceği bölgeye ilişkin düzenlemenin, iş sözleşmesinde değil, ayrı ve bağımsız bir şekilde tanzim edilerek imzalanan rekabet etmeme sözleşmesinde, TBK 444 vd hükümlerine uygun şekilde kararlaştırıldığını, taraflar arasında akdedilen Rekabet Etmeme Sözleşmesinde “yer” olarak yalnızca Marmara Bölgesi kararlaştırılmış olup, kesinlikle Ege Bölgesine ilişkin bir sınırlama yapılmadığını, bu sebeple yerel mahkeme kararındaki: ” … davalı aleyhine Ege ve Marmara Bölgelerinin tamamını kapsar şekilde tek taraflı bir çalışma yasağı getirildiği” hususunun gerçek dışı olduğunu, İlk derece mahkemesince “tek taraflı çalışma yasağı Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hürriyetini ihlal ettiği ” iddia edildiğini, halbuki somut olayda davalıya “çalışma yasağı” getirilmediğini, davalının “Marmara bölgesinde davalı müvekkil şirketle rekabet etmeyeceğine ilişkin” kanuna uygun taahhütte bulunduğunu, kaldı ki rekabet etmeme yasağının, yasa koyucu tarafından 6098 sayılı TBK’da 444 ve devam eden hükümlerde açıkça düzenlendiğinden ve dosyada mübrez rekabet etmeme sözleşmesinin kanunda aranan tüm şartları sağladığı hususunun aşikar olmasına rağmen, davalının rekabet etmeme taahhüdünün Any.’da tanımlanan çalışma hürriyetine aykırı olduğu iddiası gayri ciddi olduğunu, kanun tanımazlık olduğunu, zira TBK m.444 vd hükümleri de aynı yasa koyucu tarafından düzenlendiğini, davalının özgür, hür iradesiyle bu sözleşmeyi imzaladığını, hatta davalı, davacı müvekkilinin şirketteki işinden ayrılırken kaleme aldığı 03.05.2016 tarihli dilekçesinde (bkz. Dava dilekçemiz EK-1b ): ” Şirketinizde çalıştığım sürenin hem kariyerim, hem de kişisel ve profesyonel gelişimim aşamasından çok faydalı ve verimli olduğunu belirterek teşekkürlerimi iletiyorum ” demekle, müvekkili şirkete şükranlarını sunduğunu, Gerek tanık beyanları gerekse dosyada mübrez yazılı deliller gözetildiğinde somut olayda TBK 444.maddedeki zarar şartının gerçekleştiğinin açık olduğunu, kaldı ki rekabet etmeme taahhüdünün ihlal edildiğinin kabulü için zarar ihtimal veya riskinin bulunması dahi yeterli olduğunu, mahkemece bu hususun yanlış değerlendirildiğini, Davalı, ( 04.07.2017 tarihli celsede dinlenen tanık … tarafından da ifade edildiği üzere ) davacı şirketin müşteri ve rakibi konumundaki tekstil kimyasalları alanında faaliyet gösteren … şirketinde çalışması, üstelik bu çalışmayı davacı … çalıştığı dönemde de şirketin …ya ÜRÜN SATTIĞINI ve …nın müvekkil şirketin rakibi olduğunu bilerek yapması, davacı şirkette edindiği son derece kritik, gizli kalması gereken bilgileri, rakip firmaların geliştirdiği ürünlere karşılık olarak geliştirilen alternatif ürünlere, özelikle anahtar ürünlere ait formülasyonları, teknik hususları ve özellikle müşteri çevresini müvekkili şirketteki işinden istifa ederek ayrıldıktan sonra, yeni işe girdiği rakip şirkette kullanabilecek olmasının, bu durumun da müvekkilini büyük çapta zarara ve kâr kaybına uğratacak olması, davalının uymayı taahhüt ettiği rekabet etmeme taahhüdünü ihlal ettiğinin ve somut olayda zarar şartının gerçekleştiğinin en büyük kanıtı olduğunu, Tüm bu yazılı delillere ve yeminli tanık ifadelerine rağmen hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda ve yerel mahkeme kararında davacı müvekkili şirketin söz konusu olay sebebiyle zararının olmadığının iddia edilmesinin, mahkeme tarafından da bu rapora istinaden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, emsal nitelikteki bir çok yüksek yargı kararlarını ekte sunduklarını, Dolayısıyla güncel Yargıtay kararlarında da ifade edildiği üzere rekabet etmeme sözleşmesi, işçiye üretim sırları, müşteri bilgileri veya yapılan işle ilgili bilgi edinme imkanı sunduğu hallerde geçerli olduğunu, ayrıca kararlaştırılan cezai şartın talep edilebilmesi için fiili zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, zarar görme ihtimali ya tehlikesinin bulunması yeterli olduğunu, kanunda rekabet etmeme yasağı öngörülebileceğine ilişkin açık düzenleme bulunması ve TBK’nın 445.maddesinde öngörülen şartları içerecek şekilde taraflar arasında tanzim edilen rekabet etmeme sözleşmesinin geçerli olduğu kök bilirkişi raporu ile tespit edilmesine rağmen yerel mahkemece haklı davanın kabulüne değil de, davanın reddine karar verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemde işçinin rekabet yasağını ihlal etmiş olması nedeniyle TBK’nın 444 ve devamı maddeleri uyarınca sözleşmede yer alan ceza koşulu alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davalının 01.12.2014 tarihli belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile davacı şirkette ürün geliştirme sorumlusu olarak işe başladığı, ayrıca davalının aynı tarihli rekabet etmeme sözleşmesi imzaladığı, 03.05.2016 tarihinde istifa ile ayrıldığı, davalının sonrasında dava dışı … Tic. A.Ş de Kalite Kontrol bölümünde çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. Davacı şirket, eldeki davada davalının rakip şirket konumundaki dava dışı … Tic. AŞ’de çalışmaya başlamasının, davalının imzalamış olduğu rekabet etmeme sözleşmesinin ihlali niteliğinde olduğunu ve rekabet yasağının ihlal edildiğini iddia ederek taahhütname uyarınca cezai şart talebinde bulunmuştur. Davalı tarafından imzalanan rekabet etmeme sözleşmesinin Rekabet Etmeme Taahhüdüne İlişkin Hak ve Yükümlülükler başlıklı III maddesi 1) bendinde davalının, “iş sözleşmesinin hitamından itibaren başlamak üzere 2 yıl süreyle, şirketin yoğun faaliyet gösterdiği Marmara bölgesinde, şirket ve şirketin dahil olduğu grubun diğer şirketleri ile aynı iştigal konusu içerisinde olan özel ve/veya tüzel 3. şahıslarda işgören, danışman, ortak veya iş sahibi olarak kar/ücret alarak ve/veya almayarak herhangi bir şekilde görev yapmayacağı, şirkete ve diğer şirketlere ait ticari sırları veya şirkete ait müşteri portföyünü mali bir kazanç sağlamak için kullanamayacağı, … aksi takdirde son bir yılda elde ettiği brüt toplam ücret karşılığı bir cezayı ödemeyi” taahhüt ettiği görülmektedir. İlk derece makemesince, davalının, davacının sahip olduğu müşterilere ulaşmak ya da öğrenmiş olduğu iş sırlarını kullanmak süretiyle davacıyı zarara uğrattığına dair herhangi bir somut veriye rastlanmadığı, davacının davalının hangi hususta, ne şekilde haksız rekabette bulunduğu yönünde somut bir delil sunulmadığı ve davalının haksız rekabet yükümlülüğüne aykırı davrandığına ilişkin, davalının bu davranışı nedeniyle davacı şirketin kazanç ve siparişlerde ciddi bir düşüşe neden olması, ilgili piyasada rekabet gücünde bir geriye dönüş yaratması, zararın kolaylıkla telafi edilmesi mümkün olmaması gibi önemli bir zararın mevcut olduğu hususunun ispat edilemediği, davalının yalnızca aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir şirkette çalışmasının haksız rekabette bulunduğu anlamına gelmeyeceği, taraflar arasında yapılan iş sözleşmesi bünyesinde, davalı aleyhine Ege ve Marmara bölgelerinin tamamını kapsar şekilde tek taraflı bir çalışma yasağı getirilmesi durumu da başlıbaşına Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hürriyetinin açık bir ihlali niteliğinde olup emek ilkesi ve serbest rekabet ilkesi de dikkate alınarak cezai şartın koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Somut olayda uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 444 ilâ 447. Maddelerinde rekabet yasağı düzenlenmiştir. Anılan 444.maddenin 2. Fıkrası uyarınca, rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir. Davacı ve davalı şirketin iştigal alanı ile davalının davacı şirkette ürün geliştirme sorumlusu, dava dışı şirkette ise kalite kontrol uzmanı olarak görev ifa ettiği de gözetildiğinde davalının davacı şirketin üretim sırlarına, işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkanına sahip olması durumunda, zarar verebilme risk ve ihtimalinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince zararın mevcut olduğunun kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddi isabetsiz olmuştur. Yine Aynı Kanun’un 445/1. maddesi hükmü uyarınca, rekabet yasağı kaydının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte Kanun’un 445/2. maddesinde ise hâkime, sözleşmede yer alan aşırı nitelikte rekabet yasağını kapsam ve süre yönünden sınırlayabilme yetkisi verilmiştir. Buna göre ilk derece mahkemesince rekabet yasağı hükmüyle davalı aleyhine Ege ve Marmara bölgelerinin tamamını kapsar şekilde tek taraflı bir çalışma yasağı getirilmesinin rekabet yasağı sözleşmesini geçersiz kıldığı gerekçesi de isabetli olmamıştır. Bu durumda mahkemece, yukarıda yer verilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak, dosyanın, gerekirse konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetine tevdii ile alınacak bilirkişi raporu ve tarafların diğer delilleri, iddia ve savunmaları bir bütün halinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş ve kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Kabule göre de mahkemece hem davalının davacının sahip olduğu müşterilere ulaşmak ya da öğrenmiş olduğu iş sırlarını kullanmak süretiyle davacıyı zarara uğrattığının kanıtlanmadığı belirtilip, ardından da davalının imzaladığı taahhütnamedeki cezai şart koşulunun TBK’nın 445/1 maddesi uyarınca geçersiz olduğu anlamında tespitlere yer verilerek çift gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi de usule aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle: 1-HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.06.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.