Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/100 E. 2023/50 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/100
KARAR NO: 2023/50
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24/12/2017
NUMARASI: 2016/312 Esas – 2017/1528 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki rucuen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava konusu emtianın 04/09/2013 tarihli CMR ile davalı firma sorumluluğunda nakledilmek üzere … plakalı tıra tam ve sağlam olarak yüklendiğini, 12/09/2013 tarihinde emtianın tırdan boşaltılması sırasında 1 kap, 1 adet … ürün nolu emtianın hasara uğradığını, bu hususta Erenköy Gümrük Müdürlüğü gümrük müşavirliği tarafından teslim tesellüm tutanağı düzenlendiğini, tutanakta emtianın hasarlı olduğunun belirtildiğini, müvekkil şirket tarafından hasarın miktarı ve niteliği yönünden bağımsız ve uzman ekspere zarar bedelinin tespit ettirildiğini, zarar tespitine göre 6.117,90 TL nin şirkete ödendiğini, davalıya bu hususta yapılan müracaatlarda sonuç alınamadığını, bu nedenle bu davayı açtıklarını, açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, müvekkil şirket tarafından sigortalısına ödenen 6.117,90 TL tazminat bedeli ile birlikte ödeme tarihi olan 24/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesinin HMK 119 maddesindeki zorunlu kanuni unsurları taşımadığını, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olduğunu gösterir ibraname aslını sunmadığından davanın dava şartı noksanlığı ile ret edilmesi gerektiğini, müvekkiline CMR konvansiyonunun 30.md uygun şekilde 1 haftalık süre içerisinde hasar ihbarında bulunulmadığını bu sebeplerden dolayı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosyada mevcut delil ve belgeler davalıya böyle bir ödeme talep yazısı gönderildiğinin ve davalı tarafından bunun tebliğ alındığı ispatına elverişli olmayıp, davacının faiz isteminin dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiği anlaşılmış, bu konudaki davacı itirazlarına itibar edilmeyerek bilim ve fenne uygun bilirkişi raporları çerçevesinde hesaplanan ve iadesi gereken zarar tutarı belirlenerek hüküm tarihinde geçerli SCR kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilerek davalıdan tahsili…” gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 519,79SDRx5,4022=2.808,00TL (karar tarihindeki Sdr-özel çekme hakkı TCMB kur değeri üzerinden belirlenmek suretiyle) maddi tazminatın dava tarihi olan 16/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla istemin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin tarafları sözlü yargılamaya usulüne uygun olarak davet etmeden karar verdiğini, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/5823 E. – 2017/7753 K. numara ve 5.12.2017 tarihlive Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 2017/1088 E. – 2017/1348 K. numara ve 23.10.2017 tarihli kararlarının ekli olduğunu, bu yasal zorunluluklara ve mahkeme kararlarına rağmen ilk derece mahkemesi tarafları sözlü yargılamaya davet etmediğini ve mazeretli olarak katılmadıkları duruşmada karar verdiğini, bu hususun dosya kapsamı ile sabit olduğunu, dolayısıyla ilk derece mahkemesi kararılıp dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini, Yetkisizlik kararı ile ilgili olarak lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının, sigortalısının haklarına halef olduğunu kanıtlayamadığını, bu anlamda bizzat sigortalı tarafından imzalandığını, geçerli ibraname aslını kendisine verilen ihtaratlı kesin süreye rağmen dosyaya sunmadığını, davacının HMK’nın 194.maddesinde düzenlenen somutlaştırma ve delillerini gösterme yükümlülüğünü de ihlal ettiğini, davacının davayı açmakta hukuki yararı olmadığını ve davanın dava şartı noksanlığı sebebiyle reddi gerektiğini, buna rağmen kısmen de olsa davanın kabulüne dair ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmalı ve davanın tamamen reddine karar verilmesi gerektiğini, Davayı kabul anlamına gelmemek ile birlikte davacının, sigortalısına yapmış olduğunu iddia ettiği ödemeyi belgelendiremediğini ve kanıtlayamadığını, geçerli bir ibraname aslının (ilk derece mahkemesi tarafından verilen kesin süre içerisinde sunulmamış ve gerekli hukuki ihtarat yapılmıştır) sunulmadığı ve halefiyet ilkesinin temel şartının sağlanmadığının ortada olduğunu, tüm bu nedenlerle davacının, davasını kanıtlayıcı ibraname aslını sunamadığından ve davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından dava şartı noksanlığı sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, buna rağmen davanın kısmen de olsa kabulüne karar veren ilk derece mahkemesi kararı kaldırılması ve davanın tamamen reddedilmesi gerektiğini, Taşınan emtianın hasar gördüğünü ve sorumlu olduklarını kabul anlamına gelmemek üzere, müvekkiline malın hasarlı olduğuna yönelik, CMR Konvansiyonu madde 30’da öngörülen 1 haftalık süre zarfında yapılmış hasar ihbarı bulunmadığından davanın reddinin zorunlu olduğunu, rizikonun doğumundan sonra düzenlenen sigorta poliçesi kesin hükümsüz olduğundan davacı sigorta şirketi bu davayı açamayacağını, ayrıca davacının ilk sigorta priminin ödendiğini ve dolayısıyla sorumluluğunun başladığını da ispatlayamadığını, sigorta şirketinin lütuf ödemesini rücu edemeyeceğini, tüm bunlara rağmen davanın kısmen de kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davaya konu sigortanın abonman sigorta niteliğinde olması sebebiyle dava konusu taşımanın sigortacıya iddia edilen hasar tarihinden önce yapılan ayrı bir bildirim ile sigorta kapsamına alınıp alınmadığı hususu araştırılması gerektiğini, davacının bu hususu kanıtlamadığı aşikar olup davanın reddedilmesi gerektiğini, bu araştırma yapılmadan davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olup ilk derece mahkemesi kararı kaldırılması gerektiğini, ayrıca ilk derece mahkemesi kararında davacı lehine hükmedilen miktara avans faizi uygulanmasına dair hükmün haksız olduğunu, CMR Konvansiyonu madde 27 uyarınca CMR Konvansiyonu’na tabi olaylarda hak sahibi ödeme isteğini yazılı olarak taşıyıcıya gönderdiği tarihten başlamak üzere yılda %5 üzerinden hesap edilecek temerrüt faizini talep edilebileceğini, hâlihazırdaki haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davayı kabul ettiğimiz anlamına gelmemek kaydıyla, ilk derece mahkemesinin davacı lehine avans faizi oranında faiz işletilmesi kararının haksız olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümden reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı vekilince dava dilekçesi ile ; dava dışı sigortalısına ödenen 6.117,90 TL hasar tutarının 24.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalı taşıyandan tahsili talep edilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu ile 2.808,00 TL nin davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar verildiği, davalı vekilince kabul edilen bu miktara karşı istinaf yasa yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 341/2. maddesi uyarınca, miktar ve değeri 3.000,00 TL’yi geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Bu miktar, yeniden değerleme oranına göre, hüküm tarihi olan 2017 yılı itibariyle 3.110,00 TL’ye baliğ olmuştur. İlk derece mahkemesince 2.808,00 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verildiği, davanın toplam değerinin 6.117,90 TL olduğu, kararın kabul edilen tutarı itibariyle davalı taraf yönünden kesin nitelikte olduğundan, davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. HMK’ nın 346. maddesi gereğince kesin karara yönelik istinaf başvurusu ile ilgili olarak ilk derece mahkemesince karar verilebileceği gibi, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar oluşturulmadan istinaf incelemesine gönderilen dava dosyaları hakkında aynı Yasa’nın 352/1.b. maddesi gereğince istinaf mahkemesince de karar verilmesi mümkündür. Bu açıklamalar ışığında, kanun yolu başvurusuna konu edilen kararın, istinaf eden davalı bakımından karar tarihi itibariyle kesin nitelikte olması nedeniyle istinafı kabil bir karar olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İlk derece mahkemesinin kararı HMK’nın 341/2. maddesi gereğince karar tarihi itibariyle miktar yönünden kesin olduğundan, davalının istinaf dilekçesinin HMK’nın 346 ve 352 maddeleri gereğince reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların, davalı üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 346 ve 352/1.b maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 19.01.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.