Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/995 E. 2021/647 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/995
KARAR NO : 2021/647
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 28/11/2018
NUMARASI : 2018/869 Esas – 2018/1329 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile sigortalısı dava dışı iş ortaklığı (…San Tic. A.Ş. – …. San. Ve Tic. A.Ş.) arasında düzenlenen sigorta sözleşmesi ile sigortalanan Başakşehir …. Kısım … Cad. … Başakşehir adresinde bulunan şantiyesinin 31.01.2016 ile 30.06.2017 tarihleri arasında geçerli olan inşaat tüm riskler sigorta poliçesi ile sigorta örtüsü altına alındığını, riziko mahallinde 23.06.2017 tarihinde meydana gelen hırsızlık sonucu sigortalıya ait 107.085,04 TL emtianın çalındığını; sigortalı yerde güvenlik hizmetinin davalı tarafından yerine getirildiğini, riziko sonucu müvekkilinin 22.413,44 TL’yi 21.09.2017 tarihinde sigortalısına ödediğini, davalının güvenlik hizmet sözleşmesi uyarınca edimini tam olarak yerine getirilmemesi üzerine meydana gelen zararın ödenmemesi üzerine Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına yapılan itirazın haksız olduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava edilmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; hırsızlığın meydana gelmesinde müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin güvenlik hizmet sözleşmesinin dava dışı iş ortaklığı ile olup, davacının ödeme yaptığı …. Ltd.Şti. ile akdedilmiş sözleşmesinin bulunmadığını, müvekkili ile iş ortaklığı arasındaki sözleşmenin görüşülmesi esnasında sigortalıya hizmetin verileceği alanın genişliği ve eleman ihtiyacı belirlenerek bildirildiğini, bu kapsamda özellikle yerleşkenin kamp alanı ve şantiye bölgesi olarak ikiye bölündüğünü, hırsızlık olayının bulunduğu şantiye bölgesinde kapalı devre kamera sisteminin kurulmadığını ve bu bölgede çevre güvenlik sisteminin yeterli düzeyde olmadığı bildirilerek çözüm önerilerinin rapor ile sunulduğunu, buna karşılık sigortalıca düzenlenen 28.02.2016 başlangıç tarihli koruma ve güvenlik hizmet sözleşmesi ile sigortalının talebi doğrultusunda altı personel ile hizmet verildiğini, bu sayıda personelinin 8.000 metre karelik alanda sadece iki noktada olmak üzere bir gece, bir gündüz, bir de değiştirici olarak hizmet verilmesinin talep edildiğini, müvekkilinin sigortalının talebi doğrultusunda istenilen personel sayısı ile hizmet verdiğini, müvekkilinin sözleşme öncesi analiz raporu sunmasına rağmen sigortalının talebi doğrultusunda sözleşmedeki ediminin yerine getirdiğini, müvekkilinin hazırladığı analiz raporundaki diğer önlemlerin de dikkate alınmadığını, halen dahi şantiye bölgesinde kapalı devre kamera sisteminin kurulmadığını, bu durumda güvenlik görevlilerinin görev noktasında iken 8.000 metre karelik alanın diğer noktalarını görme imkanına sahip olmadıklarını bu kadar geniş bir alanın ek güvenlik önlemi alınmaksızın bir vardiyede iki güvenlik görevlisi ile korunmasının mümkün olmadığını, hırsızlığın müvekkili çalışanlarının görme ve müdahele etme olanığının mümkün olmadığı şantiye uzak noktasında meydana geldiğini, hırsızlık olayı sonrası müvekkilinin yeniden risk analiz raporu düzenleyerek sigortalıya sunduğunu, bu kapsamda 4 Noktada 10 güvenlik görevlisi ile hizmet verilmesinin kararlaştırıldığını, ancak yine de şantiye bölgesinde kapalı devre kamera sisteminin kurulmadığını, sunulan rapor, sözleşme öncesi müzekereler ve sözleşme sonrası rapor dikkate alındığında müvekkilinin meydana gelen hırsızlık olayında sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava, inşaat tüm riskler sigorta poliçesi ile sigorta örtüsü altına işyerinden meydana gelen hırsızlık sonucu ödenen bedelin rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı ile dava dışı sigortalı arasında düzenlenen poliçe uyarınca işyerinde, işverenin sorumlu olduğu hırsızlık rizikosunun sigorta örtüsü altına alındığı, bu kapsamda sigortalının sorumlu olduğu taşerona ait emtianın hırsızlık sonucu zayi olmasınında poliçe teminatı kapsamında olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafça, hırsızlık olayı sonucu ekspertiz incelemesi yapılmış olup, 21.09.2017 tarihinde 22.413,44-TL ödenerek sigortalının haklarına halef olunmuştur. Rizikonun gerçekleştiği davacı tarafça kanıtlandığına göre, rizikonun teminat dışında bulunduğunun kanıtlama yükümlülüğü davalıya aittir. Bu kapsamda davalı vekili, müvekkilinin kusurunun bulunmadığını savunmuş olup, sözleşme öncesi düzenlenen 02.05.2016 tarihli risk analiz raporu ile hırsızlık olayı sonrası 26.07.2017 tarihinde düzenlenen risk analiz raporuna dayanmıştır. Gerçekten de sözleşme öncesi düzenlenen raporda özellikle şantiye alanında kapalı devre kamare sisteminin bulunmamasının hırsızlığı kolaylaştırıcı etken olduğu belirtildiği gibi kamp alanında kurulan çevre güvenlik sisteminin şantiye bölgesinde kurulmamış olmasınında hırsızlığı kolaylaştırıcı önlem olduğu belirtildikten sonra raporun 3. Maddesinde alınması gerekli olan güvenlik tedbirleri sıralanmıştır. Bu kapsamda, girişler için turnike, kartlı geçiş sisteminin ve kapalı devre kamera sisteminin kurulması kontrolsüz giriş-çıkışların engellenmesi gündüz 4, gece 2 ve değiştirici 2 olmak üzere 8 personel istihdamı gerektiği bildirilmiştir. Ancak taraflar buna rağmen güvenlik hizmet sözleşmesinin toplam; 6 personel ile yapılması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Mahkememizce yapılan keşif sonucunda alınan denetim ve denetime elverişli bilirkişi raporunun incelenmesinde; hırsızlık olayının meydana geliş şekli itibari ile ve olayın araç ile gerçekleştirilmesi, hırsızlık yapan kişilere ait gri renkli ford transit marka aracın güvenlik görevlisi tarafından fark edilmesine rağmen şantiye alanın dışına çıkmasına izin verilmesi karşısında bilirkişi tarafından belirlenen %70 oranındaki kusurun somut olaya uygun olduğu, hırsızlık olayı sonrası düzenlenen raporunda bu kapsamda mahkememizce değerlendirilmesi sonucu farklı bir sonuca ulaşılamayacağı anlaşılmakla davalının %70 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda davalı yapılan asıl ödemenin %70 olan 15.689,40-TL asıl alacaktan sorumlu tutulmuştur. Diğer yandan, TBK.’nın 117. Maddesi gereğince ödeme tarihi olan 21.09.2017 tarihinde takip tarihi olan 23.02.2018 tarihine kadar davacının avans faizi isteyebileceği anlaşılmıştır. Her ne kadar bilirkişi kurulu tarafından bu konuda bir hesaplama yapılmamış ise de mahkememizce bu konuda hesaplama yapılabileceği anlaşılmış olup, ek rapor alınmamıştır. Bu kapsamda, 2017 yılı Eylül ayı için 9 gün, Ekim ayı için 31 gün, Kasım ayı için 30 gün, Aralık ayı için 31 gün, 2018 yılı Ocak için 31 gün, Şubat ayı için 23 gün olmak üzere toplam; 155 gün için yıllık %9.75 oranında avans faizi üzerinden yapılan hesaplamaya göre avans faizi miktarının 649,60-TL olduğu anlaşılmakla davalının takibe vaki itirazının 15.689,40-TL asıl alacak, 649,60-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam; 16.339,00-TL üzerinden iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine …” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan yargılama neticesinde işbu davaya cevaplar ve bu kapsamda davaya konu hırsızlık olayının gerçekleştiği alanı, sözleşme uyarınca görevlendirilen personel sayısını, davacının sigortalısına sunulan raporları ve sigortalının bu noktadaki tutumunu dikkate almaksızın, bir personelin beyanını gerekçe göstererek müvekkili şirketin “hırsızlık olayını önleyemediği” gerekçesi ile olayda %70 oranında kusurlu olduğu sonucuna varıldığını ve davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, Bu sonuca varırken çelişki ve hatalarla dolu bilirkişi raporunun baz alındığını, oysaki yargılama esnasında hükme esas alınan bu rapora itirazlarını sıralayıp yeniden inceleme talep edilmesine rağmen mahkemece yeni inceleme ve en azından itirazların değerlendirilmesi adına ek rapor dahi alınmadığını, hükmün bu yönüyle eksik ve hatalı olduğunu, zira bilirkişilerin raporlarında, alanın dört ayrı parselden oluştuğunu, aralarında mesafe olduğunu, etrafının kısmen açık ve kısmen kapalı olduğunu, sadece ofislerin bulunduğu alanda kamera ve aydınlatma olduğunu tespit ettiğini, ancak bilirkişilerin de tespit ettikleri üzere, dört ayrı parsel üzerinde bulunan, etrafı kısmen açık, kamera ve ışıklandırma olmayan yaklaşık 8.000 m2’lik bir alanda sadece iki güvenlik görevlisi ile tam anlamıyla nasıl korunacağı noktasında bir tespit yapılmadığını, içinde bir güvenlik uzmanın da bulunduğu heyetin bu hususu atlamasının hatalı olduğunu,Mahkemenin de kabul ettiği üzere, müvekkili tarafından bir değil iki risk analiz raporu hazırlanarak davacının sigortalısına sunulduğunu, davacının sigortalısının bu raporu dikkate almadığını, düzenlenen bu ilk raporu dikkate almayan davacının sigortalısı ile 22/08/2016 başlangıç tarihli Koruma ve Güvenlik Hizmet Sözleşmesi imzalandığını ve sadece 6 personel ile hizmet verilmeye başlandığını, Bu sayıda personel ile 8.000 metrekarelik alanda sadece 2 noktada olmak üzere 1 gece 1 gündüz 1 de değiştirici olarak görev yapılması istendiğini, bu esaslar dahilinde dört parsel üzerinde bulunan ve yaklaşık 8.000 metrekarelik alanda sözleşmenin yürürlükte kaldığı müddetçe gece ve gündüzü birer güvenlik görevlisi iki nokta (yani sadece o kulübede bulunma ve giriş çıkışları kontrol şeklindeki) görevinin yanında (görev tanımında olmamasına rağmen) belirli aralıklarla devriye ve çevre kontrolü yaparak hizmeti ifa ettiklerini, özellikle, şantiye bölgesinde kapalı devre kamera kontrol sistemi (CCTV) kurulmadığını, halen dahi de mevcut olmadığını, bilirkişilerin davalı lehine olan bu noktayı görmezden geldiklerini, raporlarında sadece ikinci risk analiz raporundan söz edip bunu da hırsızlık olayından sonra hazırlanmış olması sebebiyle dikkate almadıklarını, Bu noktada sormak istedikleri ikinci sorunun, sözleşme aşamasında kendisine sunulan ilk analiz raporuna rağmen sadece 2 personel talep eden; hırsızlık olayına ve bu olaydan sonra düzenlenen ikinci analiz raporuna rağmen ise sadece personel sayısını arttırmak dışında başkaca önlem almayan davacının sigortalısının kusuru nasıl sadece %30 olduğunu, maliyet hesabı yaparak, minimum sayıda personel ile başkaca güvenlik önlemi almayan davacının sigortalısının dava konusu hırsızlık olayının meydana gelmesinde tek kusurlu olduğu olayda müvekkiline kusur atfedilmesini kabul etmelerinin mümkün olmadığını, Davacının sigorta şirketi olmasından ötürü olsa gerek, davacıyı haklı göstermek üzere eksik inceleme ve değerlendirme sonucu olduğunu düşündükleri bu raporun hükme esas alınmasının mümkün olmamasına rağmen mahkemece rapor doğrultusunda karar verilmesinin hatalı olduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, inşaat tüm riskler sigorta poliçesi ile sigorta örtüsü altına işyerinde meydana gelen hırsızlık sonucu davacı sigorta şirketi tarafından ödenen hasar tutarının, davalıdan rücuen tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.İlk Derece Mahkemesince, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.HMK’nın 282. maddesi uyarınca, hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporu takdiri delil olup, mahkemece tarafların sunduğu deliller ile alınan bilirkişi raporundaki tespitler ve poliçe hükümleri değerlendirilip gerekçesi yazılarak hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin bilirkişi incelemesiyle ilgili olarak ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Sigortalı ile davalı arasında düzenlenen güvenlik sözleşmesi öncesi düzenlenen 02.05.2016 tarihli risk analiz raporunda, özellikle şantiye alanında kapalı devre kamare sisteminin bulunmamasının hırsızlığı kolaylaştırıcı etken olduğu belirtildiği gibi kamp alanında kurulan çevre güvenlik sisteminin şantiye bölgesinde kurulmamış olmasınında hırsızlığı kolaylaştırıcı önlem olduğu belirtildikten sonra alınması gerekli olan güvenlik tedbirleri sıralanmıştır. Ancak taraflar buna rağmen güvenlik hizmet sözleşmesinin toplam 6 personel ile yapılması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Mahkemece yerinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi rapor içeriğindeki tespitler ışığında, hırsızlık olayının meydana geliş şekli itibari ile ve olayın araç ile gerçekleştirilmesi, hırsızlık yapan kişilere ait gri renkli ford transit marka aracın güvenlik görevlisi tarafından fark edilmesine rağmen şantiye alanın dışına çıkmasına izin verildiğine dair tespitler karşısında, uzmanlarından oluşan bilirkişi kurulu tarafından davalıya yüklenen %70 oranındaki kusurun somut olaya uygun olduğu, hırsızlık olayı sonrası düzenlenen raporunda bu kapsamda farklı bir sonuca ulaştırmayacağı sonucuyla kurulan hüküm isabetli olup, davalı vekilinin müvekkiline izafe edilen kusur oranı ve nedenlerine yönelik istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine yönelik aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 909,36 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,7-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.27.05.2021