Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/983 E. 2021/459 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/983
KARAR NO: 2021/459
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 17/07/2018
NUMARASI: 2017/840 Esas – 2018/574 Karar
DAVA: İstirdat
Taraflar arasındaki İstirdat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine ciranta-lehtar olduğu 21/01/2016 keşide tarihli, 22.140,00 TL tutarlı, keşidecisi … olan çeke dayalı olarak kambiyo senedine özgü icra takibi başlatıldığını, müvekkili şirket yetkilisinin şirketin gayrifaal olması nedeniyle icra takibinden haberdar olmadığını, ödeme emrinin de TK’nın 35. maddesi uyarınca tebliğ edildiğini, daha sonra davalı tarafından müvekkili şirket yetkilisi …u aleyhine İstanbul Anadolu 3. İcra Ceza Mahkemesinin 2016/172 E. sayılı dosyası ile ticaret usulüne aykırı terk etmek suçlamasıyla şikayette bulunulduğunu, müvekkili şirket yetkilisine dava dilekçesi ve duruşma günün tebliğ edilmesi üzerine müvekkilinin çek fotokopisindeki imzanın da kendi imzası olduğu zannıyla davalı vekiline 27.279,58 TL ödeme yaptığını, müvekkili adına çek aslı icra kasasından teslim alındığında gerçek durumun ortaya çıktığını, müvekkilinin imzasının kaşe haline getirildiğini, ıslak imza olmadığını, müvekkiline izafe edilen imzanın sahte olduğunu belirterek, sahte imza atılarak icra takibine konu edilen çeke istinaden ödenen 27.279,58 TL’nin, ödeme tarihi olan 01/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davaya konu ödemenin yapıldığı icra dosyasının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası olduğunu, anılan takibe dayanak çekteki imzanın kendisine ait olmadığı iddiası ile işbu davanın açıldığını, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, bu nedenle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacı taraf hakkında başlatılan icra takibine konu çekteki imzanın kaşe imzası ve sahte olduğu iddiasıyla işbu davayı açtığını, davacının bu iddiasının kabulünün mümkün olmadığını, kambiyo takiplerinde takibe konu edilen kıymetli evrak icra memuru tarafından kontrol edilip şartları taşıdığı tespit edildikten sonra takip başlatılarak borçluya ödeme emri gönderildiğini, müvekkilinin takibe konu edilen çekin kredi müşterisi tarafından temlik edilmesi üzerine iyi niyetli yetkili hamil sıfatını kazındığını, dolayısıyla davaya konu ödemenin dayanağı çeki müvekkili bankanın davacı taraftan temlik almadığından kötü niyetinden söz edilemeyeceğini, dava dilekçesinin incelemesi sonucunda davacı tarafından dava dilekçesinde iddia edilen sahtecilik nedeniyle herhangi bir suç duyurusunda bulunulmadığını, davacı yan hakkında başlatılan icra takibine konu borcu kendi rızası ile bilerek ve isteyerek ödemiş olduğundan faiz istemi ve talep etmiş olduğu faiz oranının da yerinde olmadığını belirterek, yetki ve esas yönlerinden savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda: “… İddia, savunma, yukarıda alıntılanan emsal nitelikteki yargıtay içtihatları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki uyuşmazlığın icra takibi nedeniyle ödenen İİK 72. maddesi gereği çek bedelinin istirdadına ilişkin olduğu, her ne kadar davacı tarafça sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılmışsa da yukarıya alıntılanan 08.12.2016 tarihli 2016/3867 Esas, 2016/15577 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere işbu davanın İİK 72. Maddesinde düzenlenen istirdat davası olup, sebepsiz zenginleşmeye dayalı iade davası olmadığı, dolayısıyla Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere İİK 72. Maddesi gereği, takibe itiraz etmemesi veya itirazın kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek zorunda kalan şahsın, ödediği tarihten itibaren 1 sene içinde, umumi hükümler dairesinde Mahkemeye başvurarak paranın geri alınmasını isteyebileceği, burada belirtilen süre hak düşürücü süre olup Mahkemece resen gözetilmesi gerekeceği, davalı alacaklı vekilinin icra dosyasına 15.07.2016 tarihinde dosya borcunu borçlulardan davamızın davacısı şirket tarafından tamamen ödendiğini beyan edildiği, dolayısıyla borcun tamamen 15.07.2016 tarihinden önce ödendiğinin kabulü gerekeceği, buna göre 1 yıllık yasal sürenin 15.07.2017 tarihinde sona erdiği, davacının ise davayı 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 22/09/2017 tarihinde açtığı anlaşılmakla açılan davanın hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeni ile …” davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı … tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine, ciranta-lehtar olduğu 21.01.2016 keşide tarihli 22.140,00 TL tutarlı keşidecisi … olan çeke ilişkin olarak kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatıldığını, müvekkili şirket yetkilisinin şirketin gayrifaal olması nedeniyle icra takibinden haberdar olmadığını, kaldı ki ödeme emri de TK’nın 35.maddesi uyarınca tebliğ edildiğini, daha sonra davalı tarafından müvekkili şirket yetkilisi … aleyhine İstanbul Anadolu 3. İcra Ceza Mahkemesinin 2016/172 E. sayılı dosyası ile “ticaret usulüne aykırı terk etmek” suçlamasıyla şikâyette bulunulduğunu, müvekkili şirket yetkilisine dava dilekçesi ve duruşma günün tebliğ edilmesi üzerine müvekkilinin çek fotokopisindeki imzanın da kendi imzası olduğu zannıyla davalı vekiline haricen (icra dosyasına değil) 27.279,58 TL ödeme yaptığını, İcra tehdidi ve icra prosedürü içinde yapılan bir ödeme olmadığını, dolayısıyla istirdat davası söz konusu olamayacağını, mahkemenin de davanın nitelendirmekte hataya düştüğünü, müvekkilinin ödemeyi icra dosyasına yaptığı zannıyla davamızı İİK’nın 72. maddesinde düzenlenen istirdat davası olarak hatalı bir biçimde nitelendirdiğini, oysa ki müvekkilinin ödemeyi doğrudan davalı vekiline yapmış olup, istirdat davasının koşullarından olan ve ekte sunulan doktrinde de açıkça belirtildiği üzere ödemenin icra dosyasına yapılmış olması şartı gerçekleşmediğini, diğer yandan mahkemenin gerekçeli kararında bahsedilen kararların tümü icra dosyasına yapılan ödemeler hakkında olduğunu, dolayısıyla davanın sebepsiz zenginleşme hukuki sebebine dayandığı hususunda tereddüt bulunmadığını, TBK’nın 78. maddesi uyarınca açılan sebepsiz zenginleşme davası ile İİK’nın 72. maddesinde öngörülen istirdat davalarının ispat usullerinin farklı olduğunu, borçlunun gerçekte borçlu olmadığı bir parayı icra dairesine ödemesi hâli genel hükümlere ilişkin TBK’nın 78. maddesinde öngörülen davayı açma sürelerini bertaraf etmeyeceğini, zira ispat usulleri ve konularının farklı olduğunu, TBK’nın 78. maddesinde davacının ayrıca “kendisini borçlu sanarak ödediğini de ispat etmesi” gerekeceğini, İİK’nın 72. maddesinin sıkı şekil şartlarına tâbi borçlu lehine düzenlenmiş bir hüküm olduğunu,Yargıtay’ın ispat yükünü alacaklıya yüklediğini, oysa ki sebepsiz zenginleşmenin hukuki sebebine dayalı davamızda ispat yükünün davacıda olduğunu, Takibe konu çek aslının kendilerince icra kasasından teslim alındığında gerçek durumun ortaya çıktığını, müvekkilinin imzasının kaşe haline getirildiğini, ıslak imza bulunmadığını, yani müvekkiline izafe edilen imzanın sahte olduğunu, müvekkilinden yapılan tahsilatın hukuka aykırı olup, genel hükümler ve sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde iadesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalının ciranta olarak yer aldığı çek nedeniyle davalıya yapılan ödemenin istirdadı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava konusu ödemeye ilişkin çekte davacının ciranta olup, çekin davalıya dava dışı şirketin kredi borcu nedeniyle temlik edildiği ihtilafsızdır. Davacı çek bedelini icra takibi kapsamında haricen davalı vekiline ödendiğini, çekteki imzanın sahte olduğunun daha sonra müvekkilince tespit edildiğini ileri sürerek ödenen tutarın istirdadını talep etmiştir. Uyuşmazlık konusu çekin keşidecisinin … olup, lehtarının davacı olduğu, çekin lehtar kaşe ve imzası ile dava dışı … Ltd. Şti. ‘ne geçtiği, … Ltd. Şti.’nin cirosu ile de davalı bankaya verildiği anlaşılmaktadır. Çekin davalı tarafından, davacı ve çekte imzası bulunan cirantalar aleyhine icra takibine konu edildiği, davacı yetkilisi hakkında icra ceza mahkemesine ticareti usulsüz terk nedeniyle şikayette bulunulduğu, davacı tarafından davalıya takip konusu çek nedeniyle 01.07.2016 tarihinde haricen ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili, müvekkilinin çekin aslını görmeden kendisini borçlu sanarak ödeme yaptığını iddia etmekte esi de İİK’nın 167. maddesi uyarınca icra dairesine ibraz edilmiş olan çek aslını inceleme olanağına sahip olduğu gibi, bir tacirin kendisine ait bir çekteki imzanın kendisine ait olup olup olmadığını bilmemesi de tacir vasfıyla ve onun gerektirdiği özen yükümlülüğüyle bağdaşmaz. Dosya kapsamına göre, davacı tarafından davalıya yapılan ödemenin, icra takibinin kesinleşmesinden sonra yapıldığı açıktır. Ödemenin icra dosyasına ya da haricen ödenmesi, istirdat davası açmak bakımından önemsizdir. Önemli olan, ödemenin takip kesinleştikten sonra ve icra tehdidi mevcut iken yapılmış olmasıdır. İstirdat davası, kanunda özel olarak düzenlenmiş bir dava türü olup, bu özel düzenleme yok sayılarak genel hüküm olan sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması hukuken mümkün değildir. Esasen İİK’nın 72. maddesinde düzenlenen istirdat davası, sebepsiz zenginleşmenin özel bir halidir. Özel düzenleme, genel düzenlemeye göre öncelikle uygulanır. Bu nedenle davacı vekilinin bu konulara ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusununu HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 08.04.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.