Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/976 E. 2021/461 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/976
KARAR NO: 2021/461
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 13/02/2019
NUMARASI: 2017/1071 Esas – 2019/165 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalıya mal sattığını, taraflar arasında akdedilen 20/04/2017 tarihli sipariş teklif formu imzalandığının ve günü geçen ödemelerde her ay için %3 vade farkı uygulanacağının taraflar arasında kararlaştırıldığını, davalıya vade farkına dayalı faturaya istinaden ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye cevap verildiğini, davalının vadelerin taraflar arasında uzatıldığı ve uygulamanın taraflar arasında teamül olduğu beyanını kabul etmediklerini, davalının vadelerin 90 güne uzatıldığı iddiasının yazılı delille ispatlanması gerektiğini, davalının faturaya karşı yasal süre içinde itiraz etmediğini, davalının fatura bedelini ödemediğini, alacağının tahsili amacıyla davalı şirkete karşı Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu şirketin dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek; itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 oranındaki icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığını, davacı şirketin müvekkili şirketten geciken ödemelere ilişkin olarak aylık %3 vade farkı ödemesi gerektiğini iddia ettiğini, müvekkili şirketin bu talebi kabul etmediğini, bu talebin hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasında imzalanan 24/04/2017 tarihli sözleşmede vade farkı uygulanacağının imza altına alınmış ise de bu hususun uygulama ile değiştirildiğini, 08/05/2017 tarihli mutabakat cari hesap ekstresinde ödemelerin itiraza kayıt olmaksızın kabul edildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu içeriğine göre; taraflar arasında 20/04/2017 tarihli sipariş teklif formunun imzalandığı ve teklif formunda ödeme süresinin 120 gün olarak kararlaştırıldığı ve gecikme halinde %3 vade farkı uygulanacağının imza altına alındığı, bilirkişi tarafından yapılan defter incelemesinde her iki tarafından ticari defterlerinde sabit olduğu üzere davalının davacıya olan borcunu 56 gün sonra ödediği ve 120 günlük vade süresinin dolmadığı, her ne kadar davacı tarafından çekin keşide tarihi olan 30/12/2017 tarihinde tahsil edildiği iddiasında bulunulmuş ise de çekin bir ödeme aracı olup, davacı yanca teslim alındığı tarihte cari hesap alacağının tahsil edilmiş olduğunun kabulü gerekeceğinden…” davanın reddine karar vermiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dosya içerisinde bulunan kök ve ek raporlar mutlak anlamda hatalı somut olayı aydınlatmayan raporlar olup, iş bu bilirkişi raporlarının hükme esas alınıp davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bilirkişi tarafından tanzim edilen 09.07.2018 tarihli kök rapor ile 05.12.2018 ek rapor karşılaştırıldığında uyuşmazlık konusunun tespiti acısından çelişkiler içerdiğini, söz konusu ek raporda uyuşmazlığın tespiti acısından iki farklı görüş seklinde rapor tanzim edilmiş olduğundan mahkemece ortada bulunan çelişkiler giderilmeden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, istinaf mahkemesince de çok açık olarak görüleceği üzere hem kök hem de ek rapor tamamen birbiri ile zıt ve her iki raporda uyuşmazlığın tespiti açısından net, sarih bir tespit bulunmadığını, kaldı ki müvekkili şirketin kök raporda belirtilen 17.704,80 TL tutarında vade farkına dayalı alacağının kabulü halinde bile bilirkişinin bu hesaplamasının eksik ve hatalı olmasına rağmen mahkemece hükme esas alındığını, Malın teslim tarihi olan 20.08.2017 tarihinden 120 gün üzerinden taraflar vade kararlaştırılmış olmakla, davalının söz konusu cari hesap alacağını ödemesi gereken gün 20.05.2017 tarihi olup, davalının, davacıya 30.12.2017 tarihli bir adet çek vererek söz konusu satılan malların bedelini 132 gün gibi uzun bir zaman sonra ödediğini, Davalı şirkete tebliğ edilen ürün satış faturaları üzerine davalı şirketçe 16.06.2017 tarihinde müvekkili şirkete bir adet 30.12.2017 keşide tarihli 127.854.00 TL bedelli çeki vermiş olup, bu çekin müvekkili şirketçe çek giriş bordrosu düzenlenmek suretiyle 16.06.2017 tarihinde cari hesap ekstresine ve ticari defterlere işlendiğini, bilirkişi ek raporunun 4 nolu değerlendirme başlıklı kısmında çekin cari hesaba işlendiğinde mal bedelinin tahsil edildiği yönünde karine teşkil edeceğinden dolayı kök raporda belirtilen tespitlerini değiştirecek bir hususun bulunmadığı yönündeki tespitine katılmanın mümkün olmadığını, Ayrıca 5941 sayılı sayılı Çek Kanunu’nun amir hükümleri gereğince keşide tarihinden önce çeklerin banka ibraz edilemeyeceği hususunun da dosya arasında bulunan raporların ne kadar hatalı ve mahkemenin kararının yanlış olduğunun göstergesi olduğunu, 05.12.2017 tarihli ve 30261 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanuncun 100 üncü maddesi ile 5941 sayılı Çek Kanunu’nda yer alan ve 31.12.2017 tarihinde sona erecek olan çeklerin üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce ödenmek için muhatap bankaya ibrazı yasağının 31.12.2020 tarihine kadar uzatıldığını, bu nedenle çek alınmasının ödeme yerine geçmeyeceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, vade farkı faturasına dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 282. maddesi uyarınca, hakim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporu takdiri delil olup, mahkemece bilirkişi raporundaki tespitler ile tarafların sundukları deliler değerlendirilerek ve gerekçesi yazılarak hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin bilirkişi kök ve ek raporlarının hatalı olup, bilirkişi raporlarının hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmesinin usule aykırı olacağı yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacı vekili, davalıya taraflar arasında imzalanan sipariş formuna göre mal teslimi yapıldığını ve ödemede gecikme halinde vade farkı uygulanmasının sipariş formlarında yer aldığını, vade farkı nedeniyle alacaklı olduklarını, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, satın alınan mal bedeli karşılığı davacıya çek verilerek ödemenin tamamlandığını, vade farkı faturasına itiraz edildiğini ve yanlar arasında vade farkı ödenmesine dair fiili uygulama bulunmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir. Taraflar arasında 20.04.2017 tarihli sipariş formuna göre mal teslimi yapıldığı, sipariş formunda 120 gün vade belirlendiği, günü geçen ödemelerde her ay için %3 vade farkı uygulanacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.Taraflar arasındaki sipariş formu tanziminden iki gün sonra 22.04.2017 tarihinde iki adet fatura karşılığı toplam 127.853,96 TL tutarlı malların davalıya teslim edildiği de anlaşılmaktadır. İş bu faturalar karşılığı davacının toplam 127.853,96 TL lik alacağına karşılık davalı tarafından 120 günlük vade tarihi süresi dolmadan 16.06.2017 tarihinde davacıya 30.12.2017 ileri keşide tarihli çek verildiği, çekin davacının kendi ticari defter ve kayıtlarında 16.06.2016 tarihli davalıdan tahsilat olarak kayıt edildiği ve davacı vekili beyanları ile keşide tarihinde de tahsil edildiği anlaşılmaktadır. Bu tespitlere göre, yanlar arasındaki sipariş formlarına göre vade farkı ödenmesinin kararlaştırıldığı, ancak davacının davalıdan ihtirazi kayıt koymadan ileri tarihli çek aldığı, böylece mahkeme gerekçesinde de yer verildiği üzere, çekle yapılan ödeme yönünden vade farkı talep edemeyeceği gerekçesiyle verilen karar isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri de yerinde değildir ( Yargıtay 19. H.D.’nin 2012/5301 E- 2012/19104 K sayıla, 18.12.2012 tarihli emsal karar içeriği). Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi 08/04/2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.