Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/968 E. 2021/503 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/968
KARAR NO: 2021/503
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/12/2018
NUMARASI: 2017/18 Esas – 2018/1312 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükmün, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından dava dışı … A.Ş.’nin alacaklarını temin etmek üzere 01/04/2014-2015 tarihleri arasında geçerli kredi sigorta poliçesi tanzim edildiğini, … A.Ş tarafından davalı şirkete satılarak teslim edilen … nolu 34.450,58 USD bedelli, … nolu 17.800,23 USD bedelli, … nolu 1.622,29 USD bedelli, … nolu 490,03 USD bedelli, … nolu 2.277,73 USD bedelli fatura muhteviyatı emtea satışından kaynaklanan alacağını tahsil edemediğini, bunun üzerine müvekkili sigorta şirketinin kredi sigortası poliçesi kapsamında sigortalısı şirkete 26.468,17 USD tazminat ödeyerek TTK’nın 1472. maddesi uyarınca kanunen haklarına halef olduğunu, bu alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla takip başlatılarak davalıya ödeme emri gönderildiğini, davalının bu ödeme emrine karşı süresi içerisinde itiraz ederek takibi durduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının takibe itirazlarının iptaline ile duran takibin devamına, davalının alacağın % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödemesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; öncelikle dava konusu alacağın döviz cinsinden olmayıp Türk Lirası cinsinden olduğunu, davacının haksız ve kötüniyetli olarak daha fazla tutara sahip olan Dolar cinsinden takip yaptığını, söz konusu alacağın tamamının müvekkili şirket tarafından Türk Lirası olarak ödendiğini, bu sebeple müvekkilinin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını beyanla; davanın reddine, kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine ve yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda: “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davacı tarafından dava dışı … A.Ş.’nin alacaklarını temin etmek üzere 01/04/2014-2015 tarihleri arasında geçerli kredi sigorta poliçesi tanzim edildiği ve bu davaya konu icra takibinde mezkur poliçe kapsamında davalının, dava dışı sigortalı şirkete olan borcunu poliçe kapsamında ödeyerek haklarına halef olduğundan bahisle alacak talebinde bulunduğu, bu kapsamda davacının alacağın varlığını ve miktarını ispat ile mükellef olduğu, dava dışı sigortalı şirketin ticari defterlerinde alacağın kayıtlı olduğu, her ne kadar davalının defterleri bu kaydı teyit etmemiş ise de davalı ile dava dışı şirketin bağlı oldukları vergi dairelerine verdikleri BA-BS formlarındaki tutarların birbirini teyit ettiği, kaldı ki davalı tarafın cevap dilekçesi ile borcu TL olarak ödediğini beyanla tevilli ikrarda bulunduğu ve ispat yükünü yer değiştirdiği, ödeme yaptığına dair defterlerinde kayıt olmadığı gibi başkaca bir delil de sunmadığı, alacağın dayanağı faturalarda USD olarak ödeneceğinin belirtildiği, davalının fatura içeriklerine itiraz ettiğine dair bir delil sunmadığı, bu şekilde alacağın USD olarak talep edilemeyeceğine dair itirazının da haksız olduğu ve sonuç olarak dava dışı şirketin davalıdan alacaklı olduğu, davacının ise bu alacağı poliçe kapsamında ödeyerek TTK’nın 1472. maddesi uyarınca alacaklının haklarına halef olduğu ve takibinde haklı icra takibine itirazın ise haksız olduğu anlaşılmakla…” avanın kabulüne, itirazın iptaline, takibin devamına ve alacak likit ve itiraz haksız olduğundan, alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafın eğer davalı şirketten bir alacağı olduğu iddiasında ise bunun kur farkından kaynaklı bir alacak konusu olması gerektiğini, bunun içinde müvekkiline kur farkı faturası keşide edip tebliğ etmesi gerektiğini, davacı tarafından bu hususun yerine getirilmediği gibi mahkemece de değerlendirilmediğini, uygulamada bu hususla ilgili olarak alacaklı olduğunu iddia eden tarafın diğer tarafa kur farkı veyahutta vade farkı faturası keşide edip tebliğ ettiğini, bu hususun davacı tarafça yerine getirilmediğini, ayrıca müvekkili şirkete tebliğ edilen dava konusu faturalar Türk Lirası faturası olduğunu, bu fatura karşılıkları müvekkil şirket tarafından davacı tarafa Türk parası karşılığında ödendiğini, Davacı tarafın sözkonusu faturaların müvekkiline tebliğ etmekle alacağını Türk Lirası karşılığında tahsil edeceğini müvekkiline bildirdiğini, müvekkilinin davacı tarafın bu tercihi ile müktesep hak kazandığını, kaldı ki borçlar hukukunda seçimlik hakkını kullanan tarafın daha sonra bundan dönemeyeceğini, Bilirkişi incelemesinin, sadece davacı defterleri inceleyerek ve alacağın döviz cinsinden olduğunu farz ederek yapıldığını, ayrıca bilirkişinin müvekkili şirket tarafından davacıya yapılan ödeme günlerindeki kurların ne olduğunu ve asıl alacaktan ne kadar tenzil edeceği ile ilgili herhangi bir araştırma yapmadan bir oldu bitti ile eksik rapor hazırladığını, eksik bilirkişi raporu doğrultusunda ve eksik inceleme ile karar verildiğini, TTK’nın 21. maddesinde de açıkça ifade edildiği üzere, bir faturayı alan kişinin sekiz gün içerisinde itiraz etmediği zaman faturanın içeriğinin kesinleştiğini, mahkeme karar gerekçesinde dava konusu faturaların döviz faturası olduğu yönündeki tespiti gerçeği yansıtmadığı gibi hukuka uygun da olmadığını, ayrıca davacı tarafça dava konusu faturalar haricinde müvekkiline tebliğ edilen ya da keşide edilen herhangi bir başka fatura da bulunmadığını, Biran için dava konusu alacağın kur farkından kaynaklanan bir alacak davası olduğunu düşünülecek olsa dahi, kur farkı miktarı belli olmadığından ve kendilerince ödenen meblağların hangi kurdan tenzili yapılarak hesap çıkarıldığı belli olmadığından, varsayım üzerine yapılan inceleme neticesinde hem asıl alacak üzerinden hemde icra inkar tazminatı yönünden alacak likit bir alacak olmadığı halde, alacak likitmiş gibi karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının dava dışı şirketin alacaklarını temin etmek üzere tanzim edilen kredi sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen sigorta tazminatı tutarının, halefiyet hükümleri uyarınca davalıdan rücuen tahsili için başlatılan ilamsız takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı … şirketi tarafından dava dışı sigortalısı … A.Ş.’nin alacaklarını temin etmek üzere 01/04/2014-2015 tarihleri arasında geçerli kredi sigorta poliçesi tanzim edildiği, poliçe kapsamında davalının dava dışı sigortalı şirkete olan borcunun 26.468,17 USD’ lik tutarının davacı tarafından poliçe kapsamında sigortalısına ödendiği, bu surette sigorta şirketinin dava dışı sigortalısının halefi sıfatıyla, ödediği tutarın davalıdan rücuen tahsili için takip başlattığı anlaşılmaktadır. Mahkeme gerekçesinde de işaret edildiği üzere, dava dışı sigortalı şirketin ticari defterlerinde alacağın kayıtlı olduğu, her ne kadar davalının defterlerinde faturalar kayıtlı değil ise de davalının aleyhine delil niteliğindeki vergi dairesine beyan ettiği BA formları ile dava dışı sigortalı şirketin davalıdan alacağının kanıtlandığının kabulü gerektiği, her ne kadar davalı tarafından dava dışı sigortalıya TL olarak borcun ödendiği savunulmuşsa da bu konuda delil sunulmadığı, alacağa dayanak dava dışı sigortalının davalıya kestiği faturalarda alacağın USD olarak ödeneceğinin belirtildiği de gözetildiğinde, davalı vekilinin alacağın USD cinsinden olmadığı, dava dışı sigortalıya borcun TL olarak ödendiği, alacak iddiasının kur farkından doğduğu, bu nedenlerle davanın reddi gerektiği yönündeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Rucu davasına ve takibe dayanak alacak faturaya dayalı likit alacak niteliğinde olduğundan, kabul edilen tutar yönünden davalı aleyhine inkar tazminatına karar verilmesi de isabetlidir. İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 3.960,40 TL nispi istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 7-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.04.03.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.