Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/948 E. 2021/567 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/948
KARAR NO: 2021/567
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05.02.2019
NUMARASI: 2014/912 Esas – 2019/111 Karar
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 24/05/2012
BİRLEŞEN İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2012/332 ESAS SAYILI DOSYASI
BİRLEŞEN DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleşen davanın kabulüne dair verilen kararın, birleşen dava yönünden davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında 2011 yılının Mayıs ayında cari hesap ilişkisinin başladığını, ancak davalının davacıdan aldığı malların bedellerini eksik ödenmeye başlandığını, bu nedenle Ümraniye … İcra Dairesinin … sayılı dosyasında davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davacı şirketin davalı şirket tarafından çok iyi tanındığı belirtilen … ile bağlantılı olduğunu, bu kişinin dolandırıcılık suçu kapsamında işlemler gerçekleştirdiğini, nitekim davacı şirketin müşterilerine gerekli teslim, tesellüm merasimine uymaksızın mal teslim ettiğini, bu kişinin bağlantılı olduğu bir takım gerçek ve tüzel kişilerin davacı şirkete ödemelerinin önce tam ve zamanında yapmasıyla davacı şirketin güvenini kazandığını, akabinde yüksek değerli malları alıp kendilerine … tarafından fiyat tekliflerinin yapıldığının iddia olunduğunu ve bu şekilde çok büyük karlar elde edildiğini, davacı şirketin davalıya fiyat teklfii vermediğini, nitekim …’in de fiyat teklif etme yetkisinin bulunmadığını, davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkiye konu malların eksiksiz şekilde teslim edildiğini ve faturalandığını, taraflar arasında cari hesap ilişkisinin 06/06/2011 yılına kadar devam ettiğini, ancak geçmişe dönük olarak fiyat fark faturası düzenlenerek davacı şirkete gönderildiğini, bu faturaların iade edildiğini ve davalının teslim etmediğini iddia etiği 2145 koli … yağın 10 Mayıs 2011 tarih ve … nolu irsaliye fatura ile davacıya teslim edildiğini, davalının basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini, nitekim fiyat farkı faturaları düzenleyerek bunları davacıya gönderdiğini, davalının faiz ve masraflar hariç olmak üzere 245.052,60 TL borcu bulunduğunu, bu nedenle hakkına Ümraniye … İcra Dairesinin … sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, ancak bu takibe itiraz edildiğinin belirtilerek itirazın iptali, takibin devamı ve %40 dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı firmanın yetkilisi … tarafından 08/05/2011 tarihinde davalı firmaya fiyat teklifinde bulunulduğu ve bu teklife bağlı kalınmak şartıyla davalının 09/05/2011 tarihinde davacı şirkete sipariş verdiği ve bedellerin ödendiği, ancak davacının daha önce verdiği fiyat teklifine sadık kalmadığı ve başka fiyatlar belirleyerek faturalar tanzim ettiğini, davacı tarafça belirlenen ihtarnameler ve faturaların kabul edilmediği ve iade edildiğini, davalının hiç bir borcu bulunmadığını, davalı tarafından 09/05/2011 tarihinde 2145 koli … yağı siparişi verildiğini, ancak bedelin tamamının ödenmesine rağmen 1015 koli gönderildiği, bedeli ödenen 1130 kolinin gönderilmediğini, ayrıca 45 koli yudum ayçiçek yağınında 2250,00 TL’lik faturasınında henüz gönderilmediği için cari hesapta davalının alacağı olarak görüldüğünü, şayet davacı tarafça bedeli tahsil edilen faturalarda gönderilmiş olsaydı alacak miktarının 46.054,43 TL olarak görüleceğini, bu alacağa yönelik Ümraniye … İcra Dairesinin … sayılı dosyasında takip başlatıldığını, ancak takibe itiraz edildiğini, itirazın iptali istemli Kadıköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/213 sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiğini , dava dışı …’in davacı şirketin çalışanı olduğunu, fiyat verme ve sipariş alma ile görevli olduğu hususunda ihtilaf bulunmadığını, ancak davacı tarafça iddia edildiği gibi …’in haksız ve hukuka aykırı eylemleri var ise bundan davacının sorumlu olduğunu, davacının basiretli tacir gibi davranmadığını, 08/05/2011 tarihinde davalı tarafa fiyat teklifi verildiğini ve bu teklif üzerine 09/05/2011 tarihinde davacı şirkete sipariş verildiğini, bedellerin derhal ödendiğini, bu ödemelerin kabul edilerek mal gönderildiğini, fiyat teklifi ve sipariş formlarının davacıya bildirilmediğinin gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine, %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 05.02.2019 tarihli, 2014/912 Esas – 2019/111 Karar sayılı ilamıyla; “…davacı tarafça açılan asıl dava dosyasında 11/05/2016 tarihli celsede HMK 150 maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve mahkememize sunulan yenileme dilekçesi ile yargılamaya devam olunduğu, ancak 07/06/2017 tarihinde de taraf vekillerince takip edilmeyen dosyanın HMK 150 maddesi uyarınca tekrar 2. Kez işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve bu süre zarfında herhangi bir yenileme dilekçesinin sunulmadığı, nitekim davalı tarafında davayı takip etmedikleri yönündeki beyanı karşısında HMK 150/5 uyarınca işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak 3 ay içerisinde yenilenmeyen davanın sürenin dolduğu tarih itibariyle açılamamış sayılmasına karar verileceği ve mahkemece kendinden kaydın kapatılacağının açık hükme bağlandığı anlaşılmakla mahkememizce asıl dava dosyası yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Her ne kadar asıl dava dosyası yönünden dava miktarı nazara alındığında yazılı usul hükümleri uygulanmasının gerektiği ve bu haliyle HMK 184 ve 186 maddeleri uyarınca sözlü yargılamaya geçmek için taraflara tebligat çıkartılması yasa hükmü gereği ise de , yukarıda da açıklanmış olduğu üzere asıl dava dosyası yönünden verilen hükmün niteliği yani davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin yasanın açık hükmünden anlaşılmakla, usul ekonomisi nazara alınarak HMK 184 ve 186 maddeleri uyarınca tebligat çıkartılmamıştır.
BİRLEŞEN DAVA DOSYASI YÖNÜNDEN İSE ; Taraflar arasındaki cari hesap ilişkilerinin incelenmesi sonucunda; gerek kök, gerekse düzenlenen 1. ve 2. ek raporlar tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde davalı çalışanı …’e yapılmış olan 66.490 TL. tutarında ödemenin davacı şirket tarafından davalıya yapılmış bir ödeme kabul edilmek suretiyle asıl dava dosyasında davacının borcundan düşülmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan kök raporda açıklandığı üzere tarafların ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda (asıl dava dosyası ) davacının alacağının 178.562,60 TL’den davalının defterlerinde kayıtlı olmadığı anlaşılan 134.445,02 TL’lik 4 adet fatura miktarı düşüldüğünde ve yine toplamda 123.887,00 TL’lik iade faturalarının düşülmesi sonucunda asıl dava dosyasındaki davacının alacağının kalmadığı ve dolayısıyla davalıya 79.769,42 TL. borcu kaldığı anlaşılmaktadır. Birleşen dava dosyasında davacı … Şti tarafından sunulan dava dilekçesinde; … A.Ş’ye aralarındaki ticari ilişki dolayısıyla 863.441,68 TL.’lik ödeme yapıldığı, buna karşı 773.671,68 TL’lik mal gönderildiği ve 79.769,43 TL. alacaklı olduklarını ancak … A.Ş. tarafından gönderilmeyen faturalar olduğu için net alacaklarının 46.054,43 TL. olarak belirtildiği ve bu oran üzerinden davalarının kabulüne karar verilmesinin talep edildiği, nitekim 27/07/2018 tarihli ıslah dilekçesinde de … A.Ş tarafından gönderilmeyen faturalar olduğu için net alacaklarının 46.054,43 TL olarak belirtildiği ve bu oran üzerinden ıslah dilekçesinin sunulduğu anlaşılmakla ; Tüm dosya kapsamı ve hükme esas alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde ; 7101 sayılı yasanın 61. maddesi ile değişik TTK. 4. maddesi gereğince yargılamanın basit usule tabii olduğu anlaşılmakla HMK 184 ve 186 maddeleri uyarınca tebligat çıkartılmaksızın , birleşen dava dosyası yönünden (İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/332 esas) davanın kabulü ile 46.054,43 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte … A.Ş’den tahsili ile … Şirketine ödenmesine…” gerekçesiyle, asıl davanın açılmamış sayılmasına, birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, birleşen davada davalı vekilince, birleşen davada verilen hüküm yönünden istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Birleşen davada davalı vekili birleşen davada verilen hükme karşı istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkil ile davalı arasında 2011 yılının Mayıs ayından itibaren cari hesap ilişkisi başladığını, davalının müvekkilinden almış olduğu malların bedelini eksik ödemeye başlaması ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından müvekkilinin faiz ve masraflar hariç olmak üzere 245.052,60 TL alacağını tahsil amacıyla icra takibi başlattığını, davalı borçlu tarafından borca, faize ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu ve İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/912 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını, Davalı tarafın ise müvekkili ile arasındaki ticari ilişkiye istinaden müvekkili firmaya 863.441,68 TL’lik ödeme yapıldığını, ancak müvekkili şirketin 773.671,68 TL’lik mal teslim ettiğini belirterek 79.769,43 TL alacaklı olduğunu ve müvekkili tarafından gönderilmediği iddia edilen faturalar nedeni ile net alacağının 46.054,43 TL olduğunu belirterek İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/332 Esas sayılı dosyası ile alacak davası açtığını, iş bu dava İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/912 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiğini, Müvekkili şirketin, davalı şirket ve o dönem çalışanı bulunan … ve yine bu şahsın bağlantılı olduğu gerçek ve tüzel kişiler tarafından dolandırıldığını, bu kişinin müvekkili şirketin müşterilerine gerekli teslim ve tesellüm merasimine gerek duymadan mal teslim ettiğini, bu kişinin bağlantılı olduğu gerçek ve tüzel kişiler ile öncesinde müvekkili şirkete ödemelerini tam ve zamanında yapmasıyla güvenini kazandığını, daha sonra bu şahıs ile bağlantılı olan iş bu kişiler yüksek değerli malları alıp kendilerine … tarafından fiyat tekliflerinin yapıldığını iddia ederek bu şekilde çok büyük karlar elde ettiklerini, müvekkili şirketin iddia olunanın aksine hiçbir şekilde davalı tarafa fiyat teklifi vermediğini, nitekim iddia olunan …’in de fiyat teklif verme yetkisinin bulunmadığını bildiğini, müvekkili ile davalı firma arasında ticari ilişkiye konu malların ticari ilişkinin sona erdiği 06.06.2011 tarihine kadar eksiksiz şekilde teslim edildiğini ve faturalandırılmış olmasına karşın davalı taraf geriye dönük fiyat fark faturası düzenleyerek müvekkiline gönderdiğini, müvekkilinin ise bu faturaları noter kanalıyla iade ettiğini, bu fiyat tekliflerini hiçbir şekilde kabul etmemekle beraber, davalının söz konusu dosyada mevcut ve iddia edilen fiyat tekliflerindeki rakamlarla hiçbir şekilde ürün alamayacağını zaten bilmesi gerektiğini, davalı ile yetkisi bulunmadığı halde işlem yapan şahsın birlikte hareket ettiği ve müvekkilini mağdur ettiği bu durumdan da açıkça ortaya çıktığını, İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/396 esas ve 2015/725 karar sayılı kararı ile dava dosyası, mevcut ve dosyasına celp edilen ticari defterler ve kayıtların incelenmesi neticesinde sanık …’in şikayetçi müvekkili şirket nezdinde satış yönetmeni olarak çalıştığı süre içerisinde depodan sevk irsaliyesi ile çıkış yapılarak … firmasına verilen 245.052,60 TL tutarındaki mallar için fatura düzenlemek suretiyle müvekkili şirketi zarara uğrattığı kanaatine varıldığını, yargılama neticesinde 05.11,2015 tarihinde sanığın sahtecilik suçundan dolayı TCK’nın 204/1-62 maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verildiğini, Ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde bilirkişinin dosyada mübrez 27.02.2015 tarihli raporunda müvekkili … Aş. nin takip tarihi itibariyle 245.052,60 TL alacaklı olduğu, müvekkiline ait 134.445,02 TL lik faturalarının … Ltd. Şti.’ne ait ticari defterlerde yer almadığını, oysa söz konusu irsaliyeli faturalarda teslim alan isim ve imzalarının bulunduğu, teslim alan kişinin davacı tarafından davalıya daha önce gönderilen ve davalı defterinde yer alan faturalardaki kişi olduğu, bu nedenle davacının bu faturaların içerdiği malları davalının aldığının kabulünün gerektiği, davalının kestiği 123.887,01 TL tutarındaki iki adet fiyat farkı faturasının yerinde olmadığı, zaten bu faturaların da noter kanalıyla iade edildiği kanaatine varıldığını, yine …’in imza karşılığı makbuz ile aldığı 66.490,00 TL tutarın da müvekkili firma ticari defterlerinde bulunmadığının ortaya çıktığını, Müvekkili firmanın davalı ve birleşen dosya davacısı firmaya hiçbir şekilde borcu bulunmamakta olup, aksine alacaklı ve mağdur durumda olduğunu, söz konusu asıl dava yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini kabul etmemekle beraber alacakları baki olduğundan alacak davası açma hakkını saklı tuttuklarını ve kabul edilen birleşen dava dosyası alacağına itiraz etiklerini, müvekkilinin açıklanan sebeplerle söz konusu firmaya hiçbir borcu bulunmadığını, Açıklanan bu nedenlere, birleşen davaya ilişkin ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve birleşen davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali, birleşen dava ise ticari satımdan kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçe ile asıl davanın HMK’nın 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı birleşen davada davalı vekilince, birleşen davada verilen hüküm yönünden, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Birleşen davada davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişkiye istinaden davalıya 863.441,68 TL’lik ödeme yapıldığını, ancak davalı yanca 773.671,68 TL’lik mal teslim ettiğini belirterek 79.769,43 TL alacaklı olduğunu ve davalı tarafından gönderilmeyen faturalar da dikkate alındığında alacaklarının 46.054,43 TL olduğunu ileri sürerek, birleşen İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/332 Esas sayılı dosyasında ıslah ile bu tutar alacağın birleşen davada davalıdan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece yargılama aşamasında alınan 18.12.2015 tarihli bilirkişi heyeti kök ve ek rapor içeriğindeki tespitler ışığında ıslah ve taleple bağlı olarak bu tutar alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Birleşen davada davacı, davalının çalışanı dava dışı … tarafından 08.05.2011 tarihli fiyat teklifinin 09.05.2011 tarihinde kabul edilerek verilen sipariş formu ile taraflar arasında ticari satım ilişkisi kurulduğunu, bir kısım ürünlerin bedeli ödenmesine rağmen teslim edilmediğini, davalı çalışanı …’ e toplam 66.490,00 TL ödemelerde bulunduğunu iddia etmiş, davalı yan ise, çalışanı dava dışı …’ in davalı adına fiyat teklif etme ve para tahsil etme yetkisinin bulunmadığını, taraflarına yapılan bir ödemenin bulunmadığını savunmuştur. Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, davalı şirketin çalışanı …’in birleşen davada davalı adına fiyat teklif etme ve tahsilat yetkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davalı şirket tarafından, çalışanı dava dışı …’in iş akdi feshedilmiş ve aynı zamanda savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur. Bu bağlamda davalı vekillerinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 04.10.2011 tarihli şikayet dilekçesinde; dava dışı …’in davalı şirkette 01.11.2010-06.07.2011 tarihleri asarında satış yönetmeni sıfatı ile görev yaptığını, satış yönetmeni sıfatı ile görev yaparken tahsilat yetkisine de haiz olduğunu, kendisine tanınan idare- tahsilat yetkisini kötüye kullanarak aralarında davacı şirketin de bulunduğu bazı şirketlere davalı adına mal satımında ve para tahsilatında bulunduğunu, bir kısım malları faturada yazan kişi- şirketler dışındakilere teslim ettiğini ve müşterilerden tahsil ettiği paraları kendi zimmetine geçirdiğini belirtmişlerdir. Bu durumda dava dışı …’in birleşen davada davalı adına fiyat teklifi yapma- tahsilat yetkisinin bulunduğunun kabulü gerekir ( Yargıtay 19 HD 2015/13440 E 2016/237 K 18.01.2016 T.). Taraf ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılan inceleme sonucu tespit edilen hususlar dikkate alınarak düzenlendiği anlaşılan 18.12.2015 tarihli bilirkişi heyeti kök ve ek rapor içerikleri dikkate alındığında; davalı tarafından davacıya düzenlenmiş olup da Fiyat Teklifinde yazılı olan fiyatlardan daha yüksek fiyatlar içeren faturalar nedeniyle, davacının davalı adına düzenlediği 123.887,00 TL ve 250,00 TL tutarlı fiyat farkı faturalarının davalı alacağından mahsubu gerektiği, yine yukarıdaki paragraftaki tespitler ışığında davacının, dava dışı davalının çalışanı …’e yaptığı 66.490,00 TL ödemelerin davalıya yapılan ödeme olarak kabulü gerektiği, ayrıca davalı defterlerinde davacıya borç olarak kayıtlı olup, davacının kayıtlarında olmayan 11.05.2011 tarihli 77.912,22 TL tutarlı, 13.05.2011 tarihli 2.527,20 TL tutarlı, 06.06.2011 tarihli 17.054,40 TL tutarlı ve 06.06.2011 tarihli 36.951,20 TL tutarlı toplam 134.445,02 TL tutarlı irsaliyeli faturalarda teslim alan imzası bulunmayıp, davalı yanca davacıya bu dört fatura konusu malların tesliminin kanıtlanmadığı da dikkate alındığında, birleşen davada davacı yanın ıslahı ve talebi ile bağlı kalınarak davanın kabulü yönünde kurulan hüküm isabetli olup, aksi yöndeki birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Bakiye 2.359,49 TL nispi istinaf karar harcının, birleşen davanın davalısından tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 6-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 29.04.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, istinafa konu birleşen davanın değerine göre karar kesindir.