Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/946 E. 2021/458 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/946
KARAR NO: 2021/458
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11/12/2018
NUMARASI: 2017/402 Esas – 2018/916 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ulusal ve uluslararası alanda taşımacılık işi ile iştigal ettiğini, davalı şirketin inşaat firması olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişkiye istinaden davalı tarafça 02.02.2016 tarih ve 577.270,16 TL bedelli ve 01/04/2016 tarih ve 256.828,18 TL bedelli faturaların düzenlendiğini, müvekkili şirketin e-fatura yükümlüsü olduğunu, davalı şirket tarafından e-fatura sorgusu yapılmaksızın müvekkili şirkete doğrudan doğruya kağıt fatura düzenlenmesi nedeniyle vergi dairesi tarafından müvekkili şirket aleyhine faturada yazılı olan meblağın %10’u oranında toplam 83.409,84 TL özel usulsüzlük cezası kesildiğini, yasal indirim miktarı sonrasında müvekkili şirket aleyhine 40.144,00 TL özel usulsüzlük cezası tahakkuk ettiklerini, 447 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 4/4/2015 tarihinden geçerli olmak üzere 397 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin ” 9. Sorumluluk ve Cezai Müeyyideler” başlıklı bölümünün yeniden düzenlendiğini, ” Elektronik fatura uygulamasına dâhil olan mükelleflerin elektronik fatura uygulamasına kayıtlı olan diğer mükelleflere düzenleyecekleri faturaların elektronik fatura olması zorunludur. Bu zorunluluğa uymayan mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununda öngörülen cezai hükümler uygulanacaktır.” hükmüne yer verildiğini, müvekkili şirket fatura alıcısı/muhatabı olduğunu, davalı fatura düzenleyicisinin e-fatura yükümlüsü olup olmadığını kontrol edecek durumda olmadığını, müvekkili firmaya her ay fatura düzenlediğini, faturayı düzenleyenler sistem üzerinde e-fatura yapmak zorunda olduklarını, davalı tarafın basiretli bir tacir gibi davranmadığını, kendisi e-fatura yükümlüsü olduğu halde fatura düzenlediğini, müvekkili şirketin de e-fatura yükümlüsü olduğunu kontrol etmeksizin kağıt fatura düzenlemesinin kusurlu bir davranış olduğunu, müvekkili şirketin her ay geriye yönelik araştırma yapmasının mümkün olmadığını, yapmasının beklenmesi de ticari işleyişin ve e-fatura sisteminin uygulanması sistemine aykırı olduğunu, ödeme tarihinden itibaren avans faizi işletilmesini talep ettiklerini, tarafların tacir olduğunu, e-fatura düzenleme esaslarına davalı tarafça aykırı davranılması sonucunda müvekkili şirket aleyhine ceza düzenlenmiş olduğunu belirterek, müvekkili şirketin vergi dairesine ödemek zorunda kaldığı 40.144,00 TL’nin, ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin davlıya tahmiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; davacının kendi adına kesilen bir vergi cezası olduğunu, diğer bütün cezalar gibi vergi cezalarında da “cezaların şahsiliği ilkesi” geçerli bulunduğunu, vergi suçu, verginin mükellefi veya sorumlusu yada vergi kanunu maddelerinde açıkça tanımı yapılan pozisyonlardaki gerçek veya tüzel kişiler tarafından işlenen ve genellikle kamu maliyesinin gelir kaybına yol açan, vergi kanunlarıyla getirilen kuralların ihlali sonucunu doğuran eylem olduğunu, ceza ise suç tanımına uyan eylemi gerçekleştiren kişilere uygulanacak olan ve nev’i süresi ve miktarlarının kanunla belirlenen yaptırımları olduğunu, vergi cezalarında da suç ile onun hukuki müeyyidesi olan cezanın ortak süjesinin suçu işleyen kişi olduğunu, “Ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesi gereği cezanın muhatabının, ilgili vergi kanunu maddesinde açık şekilde yazılı olması gereken çeşitli iştirak veya müteselsiliyet hükümleri saklı kalmak kaydıyla, vergi kanunlarının suç saydığı eylemi gerçekleştiren kişi olduğunu, yetkili vergi idareleri eğer bir vergi cezasını bir kişiye kesmişse, bu idari işlem vergi mahkemelerince iptal edilmediği sürece, tanımlanan kusur da suç da kanunen bu kişiye terettüp ettiğini, cezanın bu kişiye kesilmiş olması, cezadan umulan caydırıcı faydanın, bizzat cezanın o kişi üzerinde bırakılmasında görüldüğü anlamına geldiğini, kanunda açıkça yazılı olmadığı sürece rücu yoluyla cezanın yükünün başkalarına transferi, diğer kişilere yansıtılması, vergi cezasından umulan kamu yararının gerçekleşmemesi sonucunu doğuracağını, bunun dışında suç ve ceza ile ilgili spesifik maddede rücu edilebileceğine ve rücu edilebilecek kişilere dair özel bir hüküm bulunmadığı sürece bir başkasının işlediği suçun cezasının rücu davası yoluyla diğer bir kişiye sirayet ettirilmesi, zımnen vergi cezası salma veya kişisel ceza sorumluluğunun ve sonuçlarının tazminatın başkalarına aktarılması sonucunu doğurucağını, bunun da cezaların şahsiliği ile vergi ve cezaların kanuniliği ilkeleri ile bağdaşmayacağının aşikar olacağını, vergi mevzuatında hangi nevi vergi ve cezalar için rücu imkanının bulunduğunu, bu vergi ve cezalar için kimlere rücu edilebileceği vb. hususlar sıkı sıkıya düzenlendiğini, vergi cezalarında, sıkı şahsilik ve kanunilik prensipleri gereği sadece ilgili maddede rücuya ilişkin hüküm varsa rücu yoluna gidilebileceğini, diğer bır deyışle vergı cezalarında rücu yolu ancak kanunla ve kanunda rücu ımkanının açıkça yazılı olması şartıyla mümkün olduğunu, zira cezanın ceza kesilmeyen bir tarafa yansıtılarak üstten atılması, her şeyden önce, vergi cezalarının caydırıcı amacıyla ve kamu düzenine ilişkin niteliğiyle bağdaşmayacağını, işbu davada öne sürülen “rücu mevhumunu” kabul etmek anlamına gelmemek kaydıyla, kusurlu olan taraf davacının muhasebe departmanı olduğunu, faturanın kesileceği tarihte müvekkilinin muhasebe departmanı davacı firmayı mutabakat amaçlı aradığını, bu arada e- fatura yükümlüsü mü yoksa kağıt fatura yükümlüsü mü olduklarını da sorduklarını, davacı firmanın muhasebesi “kağıt fatura yükümlüsüyüz” deyince, herhalde yükümlülüklerini biliyorlardır diye araştırmaya gerek duyulmadığını, kendilerine kağıt fatura kesildiğini, hatanın kendilerinden kaynaklandığını, kesilen kağıt faturaya yasal süresi (8 gün ) içinde itiraz etmediklerini, bunu vergi indiriminde kullanmış olmalarından da belli olduğunu, itiraz etselerdi müvekkiline ait muhasebe departmanı bunu iptal ederek e-fatura düzenleyeceğini, müvekkili şirkete böyle bir itiraz ve talep ulaşmadığını, kağıt faturayı kayıtlarına alıp vergi indiriminde kullanacak kadar, elektronik fatura yükümlüsü olduğundan habersiz olduğunu, davacı firmanın basiretli bir tacir gibi davranmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda: “…Tüm dosya kapsamından, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, tarafların e-fatura yükümlüsü olmasına rağmen davalı şirket tarafından davacıya düzenlenen kağıt faturanın davacı tarafça iade edilmeyip ticari defterlere kaydı sonucu davacının ödediği vergi cezasının iadesinin gerekip gerekmediği, davalının e-fatura yerine kağıt fatura düzenlemekte kusurlu olup olmadığı, bu hususta hangi tarafın kusurlu olduğu hususunda toplandığı, her iki tarafında e-fatura yükümlüsü olduğu ve birbirlerine fatura düzenlerken e-fatura düzenlemek zorunda oldukları, davalı şirketin davacı şirkete e-fatura düzenlemesi gerekirken kağıt fatura düzenlemesi nedeniyle düzenlenmeyen e-fatura için davacı ve davalı şirkete Vergi Usul Kanunu’nun 353/1 maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesildiği, her ne kadar davacı şirket, 17.02.2017 tarihli dilekçesi ile 57.727,02 TL lık özel usulsüzlük cezasını 14.431,76 TL olarak yeniden yapılandırma yolu ile 25.682,82 TL’lık özel usulsüzlük cezası ise KDV iadelerinden mahsup yolu ile olmak üzere toplam olarak 40.114,00 TL. özel usulsüzlük cezasının ödendiği ve e-fatura düzenlemeyen davalının kusurlu olması nedeniyle bu bedelin rücu için iş bu davayı açmış olsa da davacının da e-fatura yükümlüsü olduğu, davalı şirket tarafından sehven kağıt fatura düzenlenmiş olsa bile 213 sayılı VUK ve ilgili Tebliğleri doğrultusunda ‘e-fatura düzenleyicisinin fatura düzenlemeden önce muhatabın http://www…..gov.tr internet adresinde yer alan kayıtlı kullanıcı listesine kayıtlı olup olmadığını kontrol edebilecekken kontrolünü yapmadan doğrudan defterine kağıt fatura olarak kaydettiği, dolayısıyla davacının da kendi üzerine düşen yükümlülüğünü yerine getirmediği, davacının da kusurunun bulunduğu, kaldı ki e-fatura düzenleyen davalıya da Kanun gereği aynı cezanın kesileceği, 213 sayılı VUK’un 353/9. Bendinde yer alan rucü hükmünün yalnızca bu bent için geçerli olmakla, diğer bentler için geçerli olmadığı, zira kanun koyucunun maddenin sistematiğinde de görüldüğü üzere her bendi müstakil olarak düzenlediği, davacının kanuna göre de rücu hakkı olmadığı, aynı cezanın hem davalıya hem de davacıya kesilmesi ve her iki tarafında üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeniyle davacının rücu hakkının bulunmadığı, kanunen bu bedelden sorumlu olduğu…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bir an için müvekkil şirketin davalı şirket ile birlikte müterafik kusuru var ise dava konusu olayda sadece müvekkili şirket aleyhine ceza düzenlenmiş olduğundan ve davalı hiçbir şekilde cezaya maruz kalmadığından ve davalının hatalı işleminden sadece ve sadece müvekkili şirket mağdur olarak olay tamamlandığından müterafik kusur gereği dava konusu cezanın ½’sinin davalı yana tahmili gerektiğini, Davalı şirket aleyhine ceza düzenlenmemiş olup vergi barışından yararlanıldığından düzenlenmesi de söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin cezayı tek başına üstlenmesinin beklenemeyeceğini, davalının hem zarara sebebiyet veren hem de hiçbir zarar ödemeyen durumunda kandığını, Davalı şirket tarafından davacı müvekkili şirkete düzenlenen kağıt faturanın vergi cezasının tek sorumlusu olarak müvekkili şirket üzerinde bırakılmasının ilgili Kanun maddesinin amacını açıkça aştığını, İlk derece mahkemesinin, müvekkilimin rücu edememe gerekçesinin ise her iki tarafa vergi cezası kesilmesine dayandığını, buna göre davalı taraf aleyhine vergi cezası düzenlenmediğini ve davalı tarafın kusurlu kabul edilmiş iken davalıya rücu edilmesini men eden TTK ve TBK hükmü yok iken hangi gerekçeye istinaden rücu hakkının yok sayıldığının anlaşılamadığını, Borçlar hukuku genel hükümlerine göre davalının sözleşmeyi olumlu ihlali sözkonusu olduğunu, taraflar arasında istisna akdi bulunmakta olup edimler bir bütün olduğunu, davalı tarafın yapmış olduğu iş ve müvekkili şirket tarafından ödenen bedelin dava konusu olmadığını, ancak edimlerin sıralamasına göre fatura düzenlenmesi de bir yükümlülük olarak davalı edimlerinden olduğunu, davalı şirketin fatura düzenleme edimini usulüne uygun olarak yerine getirmediğinden müvekkili şirkete karşı sorumlu olduğunu, fatura düzenlenmesi, taraflar arasındaki sözleşmenin hukuki ve doğal sonucu olup davalı taraf fatura düzenlenmesini de hukuka uygun olarak gerçekleştirmek zorunda olduğunu, bilirkişi raporuna göre davalının fatura düzenlemede kusurlu olduğu tespit edildiğine göre bu aşamadan sonra zararın kendisinden tazmin edilmeyeceğine dair görüşünün çelişkili ve hukuka tamamen aykırı olduğunu, Kusur ve oranı belirlenirken e-faturayı düzenle yükümlüsünden başlamak gerektiğini, dava konusu olayda müvekkili şirkete fatura düzenleyenin davalı olduğunu, dolayısı ile e-fatura düzenleme yükümlüsü de davalı taraf olduğunu, müvekkili şirketin fatura alıcısı/muhatabı olup davalı fatura düzenleyicisinin e-fatura yükümlüsü olup olmadığını kontrol edecek durumda olmadığını, Herhalde müvekkili şirket kontrol yükümlülüğünü yerine getirdiğini, dosyada mübrez bilirkişi raporunda KDV iade zamanı/kontrol yönünden eleştirilerine cevap verilmediğini, dava konusu faturaların inşaat işlerine ilişkin olup düzenlendikleri ay itibari ile değil inşa edilen şey (yapı) tamamlandıktan sonra KDV iadesi için vergi dairesince incelenebildiğini, nitekim faturaların 2016 yılı Şubat ve Nisan aylarına ilişkin olup KDV iadesinin yapılabileceği tarih olan inşaatın bittiği 2016 yılı Ekim ayı itibari ile yapılan kontrollerde, davalının e-fatura düzenlemesi gerektiği anlaşıldığını, Müvekkili şirketin, davalı şirketin sorumlu olduğu tazminatın/bedelin büyümesini önlediğini, davalı şirketin hukuka aykırı eylemi nedeni ile vergi dairesi tarafından düzenlenen cezanın miktarı 83.409,84 TL. olup müvekkili şirket lehe yasa hükümlerine dayanarak indirimlerden yararlandığını ve cezanın 40.114 TL’ye düştüğünü, buna göre müvekkili şirket davalıya rücu edilecek tazminatın ortadan kalkması ve/veya düşmesi için kendisine düşen tüm yükümlülükleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, tarafların e-fatura yükümlüsü olmasına rağmen davalı şirket tarafından davacıya düzenlenen kağıt fatura nedeniyle, davacının ödediği vergi cezasının, davalının kusurlu olduğu iddiasıyla davalıdan rucuen tahsili istemine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta, her iki tarafın e- fatura düzenleme yükümlüsü olup, taraflar arasındaki ticari ilişki sonucu davalı tarafından davacıya sehven kağıt fatura düzenlendiği, bu nedenle davacıya VUK’nun 353/1. maddesi uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilip, davacı tarafından ödendiği ihtilafsızdır. Davacı somut olayda davalı kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, ödenen ceza nedeniyle davalının sorumlu olması gerektiğini ileri sürmüştür. VUK’nın 353/1.maddesinde “…Bu belgeleri düzenlemek ve almak zorunda olanların her birine, her bir belge için 210 TL den aşağı olmamak üzere bu belgelere yazılması gereken meblağın-matrah ve KDV nin toplam tutarının % 10’u nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir.” düzenlemesiyle her iki tarafa da özel usulsüzlük cezası kesileceği düzenlenmiştir. Buna göre davalıya iş bu düzenleme uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilip işlem yapılması VUK hükümleri uyarınca idare sorumluluğunda olup, davalı şirket aleyhine davacı gibi ceza düzenlenmediği, vergi barışından yararlanması nedeniyle ceza da kesilmeyeceği ileri sürülerek, ödenen ceza nedeniyle davalının da rucuen sorumlu görülmesi gerektiği yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. 213 sayılı VUK’nun 353/9. maddesinde yer alan özel usulsüzlük cezası için rucu hakkı tanındığı, 353/1. maddesinde her iki tarafa da ayrı ayrı sorumluluk yüklemiş olup, bu madde uyarınca uygulanacak özel usulsüzlük cezası kapsamında rücu hakkı verilmediği, davacı e-fatura kullanıcısı şirketin de tarafına düzenlenen faturaların kontrolünü yapmak, faturanın hem şekil ve hem de içerik açısından doğruluğunun sağlanmasından sorumlu olup, aksi takdirde hata varsa düzeltme yapılmasının sağlanması yükümlülüğünün bulunduğu anlaşılmakla, e-fatura yerine kağıt fatura düzenleyen davalıya da kanun gereği aynı cezanın kesileceğinin yasal düzenlemede yer alması karşısında ilk derece mahkemesi kararı ve gerekçesi isabetli olup, somut olayda TBK ve TTK hükümleri uyarınca davalıya rucu hakkını engelleyen hüküm bulunmadığı gerekçesiyle davalının ödenen cezadan müterafık kusur nedeniyle sorumlu görülmesi gerektiği yönündeki davacı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. İlk derce mahkemesinin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 08.04.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, karar kesindir.