Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/932 E. 2021/627 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/932
KARAR NO: 2021/627
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/10/2018
NUMARASI: 2014/138 E. – 2018/1077 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen 23.12.2009 tarihli acentelik sözleşmesi ile müvekkilinin davalı şirketin yetkili acentesi olarak 02.09.2013 tarihine kadar acentelik faaliyetini yürüttüğünü, ancak acentelik sözleşmesinin Beyoğlu … Noterliğinin 02.09.2013 tarihli ihtarnamesiyle haklı bir neden olmadan 3 aylık ihbar süresine uyulmaksızın davalı tarafından feshedilerek müvekkilinin zarara uğratıldığını, müvekkilince keşide edilen Gebze … Noterliğinin 10.02.2014 tarihli ihtarıyla, sözleşme feshi ile ilgili yasal hakların saklı kalması kaydıyla fark komisyon alacağının tebliğden itibaren 7 gün içerisinde ödenmesinin ihtar edildiğini, davalı tarafından ödeme yapılmaması üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu, davacının herhangi bir kota taahhüdünün bulunmamasına ve davacıdan muvafakatname alınmamasına rağmen, sözleşmede buna dair bir hüküm de bulunmadığı halde, davalı tarafından kademeli olarak komisyon oranlarının azaltılmaya başlandığını, ilk olarak 16.07.2010 tarihli yazıyla oto sorumluluk branşındaki hasar primi oranının yüksek çıkması nedeniyle prim oranının %17 oranından %14 oranına indirildiğini, daha sonra 13.11.2012 tarihli bilgilendirme yazısıyla prim oranının 14.11.20102 tarihi itibariyle %10’a indirileceğinin ve 19.02.2013 tarihli yazıyla ise komisyon oranının %5’e indirileceğinin bildirildiğini, davalı yanca gönderilen 21.02.1013 tarihli yazıda da müvekkilinin herhangi bir kota taahhüdünün bulunmadığının kabul edildiğini, pirim oranlarının sürekli düşürülmesine rağmen müvekkilinden prim tahsilatının artırılmasının beklenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı yanca gönderilen 03.06.2013 tarihli yazıda acentelik hedefine ulaşılamadığının bildirilerek tek yanlı olarak belirlenen kota hedefine ulaşılmasının istendiğini, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede prim oranının belirlenmeyerek sözleşmenin 13. maddesinde geçerli mevzuata atıf apıldığını, sadece özellik arz eden veya yurt dışında reasüre edilmesi gereken sigorta poliçeleri için davalının prim oranı belirleyeceğinin kabul edildiğini, davalı yanca kademe kademe indirilen komisyon oranlarının zorunlu trafik sigortasına ilişkin olup, davalıya komisyon oranı belirleme yetkisi verilen alanlardan olmadığını, buna rağmen başlangıçta %17 olan oranın kademe kademe düşürüldüğünü, davalı yanca keşide edilen 02.09.2013 tarihli ihtarla karşılıklı mutabık kalının prim hedefine ulaşılmaması ve 03.06.2013 tarihli uyarı yazısına rağmen iyileşme görülmemesi nedeniyle sözleşmenin tek yanlı olarak feshedildiğini, oysaki sözleşme veya sonrasında müvekkilinin kota taahhüdünde bulunmadığını, kotanın sözleşmenin uygulanması aşamasında tek taraflı belirlenerek müvekkiline dikte edildiğini, 06.03.2013 tarihli yazıda hedeflere ulaşılmaması halinde sözleşmenin gözden geçirileceğine ilişkin bildirimin fesih anlamına gelmediğini, sözleşmenin gözden geçirilmesi ibaresinin bir çok anlama gelebileceğini, sözleşmede açık hüküm bulunmaması halinde komisyon oranı veya miktarının sigorta şirketince tek yanlı azaltılmasının haklı neden olarak kabul edilemeyeceğini, sigortacılık uygulamalarına göre %17 olan prim oranının kademeli olarak %5’e düşürülmesinin mevzuat ve hakkaniyete aykırı olduğunu, fesihte haklı neden olmadığı gibi üç aylık ihbar süresine uyulmadığını ileri sürerek, icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmede acentenin hak ve yükümlülüklerinin ayrıntılı olarak belirlenmesine rağmen, acentenin üretim hedefleri ile sigorta şirketinin talimatlarına uymaması nedeniyle sözleşmenin 02.09.2013 tarihli fesih ihbarı ve azilnamesiyle feshedildiğini, acentelik sözleşmesinin amacının karşılıklı kâr elde etmek olduğunu, sözleşmenin prim üretiminin artırılarak karşılıklı kazanç esası üzerine kurulduğunu, bu kapsamda sigorta şirketinin çalışanları ile iş ortaklarına bireysel hedefler belirleyerek bu hedeflere ulaşılmasını isteyebileceğini ve belirlenen hedeflerin tamamen ulaşılabilir hedefler olduğunu, davacı acentenin sözlemede belirtilen şartlara, üretim hedeflerine ve talimatlara uymadığı için acentelik sözleşmesinin feshedildiğini, müvekkili şirketçe, ortak hedeflerin gerçekleştirilmesi amacıyla davacıya 21.02.2013 tarihinde gönderilen yazıyla hedefler verildiğini, bu hedeflerin acentenin kullanmış olduğu “acente programına” yüklenerek, hedeflerin gerçekleştirilmesinin istendiğini, davacı acentenin bu hedeflere hiçbir itirazının olmadığını, davacı acentenin, üretim hedeflerini gerçekleştirme konusunda hiçbir çaba göstermediğini, üretimini diğer şirketlere kaydırarak ve müvekkili şirket adına düzenlenen poliçeleri bilinçli bir şekilde azaltarak üretimin düşmesine neden olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “Sözleşmenin Feshi” başlıklı 22. maddesinde, önceden ihbara gerek kalmaksızın her zaman … Sigorta tarafından feshedilebileceğinin belirtildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya kapsamına uygun, ayrıntılı, açıklayıcı ve hükme esas almaya elverişli bilirkişi raporu ile, davalı sigorta şirketinin davacı sigorta acentesinin acenteliğini haklı nedene dayanarak feshetmediği sonucuna varıldığından tarafların ticari defterleri incelenerek davacı acentenin temin etmiş olduğu işlerden dolayı fesih nedeni ile davalı sigorta şirketinden tahsil edemediği komisyon tutarının belirlenmesi bakamından dosya Sigorta Tahkim Komisyonu Hakemi … ile Uzman Sigortacı Mali Müşavir …’e tevdi edilmiş, bilirkişiler mahkememize sunmuş olduğu 02/02/2018 tarihli raporda özetle; Davacı acentenin gerçekleştirdiği üretim tutarlarının, dönem başlarında belirlenen üretim hedeflerine göre, 2012 yılında %15, 2013 yılında ise %65 oranında sapma gösterdiğini, diğer taraftan davacı acentenin tüm branşlarda gerçekleştirdiği 5 yıllık üretim seviyelerine bakıldığında, sigorta şirketleri açısında bir yetkili acentenin yaklaşık beş yıllık süreçte gerçekleştirdiği 4.684.488,02 TL tutarındaki net prim tutarının kayda değer bir portföy olduğunu, ancak gerek davacı acentenin davalı sigorta şirketi tarafından verilen hedefleri gerçekleştirmemesi ve gerekse davacı acentenin gerçekleştirdiği üretimin H/P oranının yüksek olması, davalı sigorta şirketinin bu nedenlerle acentelik sözleşmesini tek taraflı olarak fesih etmesine yeterli bir dayanak oluşturmasının tartışmalı olacağını, nitekim bu konuya ilişkin olarak TOBB tarafından, T.C. Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğüne yazılan yazıya 01.11.2017 tarihinde verilen cevapta; ‘… Bu kapsamda, prim üretim ölçütleri öncec/en belirlenmeksizin üretim yetersizliği sebebiyle veya bağlı bulunan sigorta şirketince belirlenen riziko kabul esaslarına uygun biçimde acentelerce aracılık edilen sigorta sözleşmelerinden elde edilen prim gelirleri ile tazminat ödemeleri arasındaki dengesizlik nedeniyle portföyün verimli olmamasının gerekçe gösterilmesi gibi hallerin ‘acentenin kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması’ kapsamında değerlendirilmesinin ve bu noktada acentenin tazminat hakkının düşürülmesinin hakkaniyete uygun olamayacağı değerlendirilmektedir.’ şeklinde görüş beyan ederek konuya açıklık getirdiğini, kaldı ki, 6102 Sayılı TTK’ nun 121 maddesine göre somut uyuşmazlığa ilişkin gerçekleşen fesih işleminde, ihbar süresine de uyulmadığını, belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her birinin üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebileceğini, sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabileceğini, taraflar arasında 23.12.2009 tarihinde imzalanan acentelik sözleşmesinin, davalı … Sigorta AŞ tarafından feshedildiğini, sigorta mevzuatı, TTK’ nun ilgili hükümleri ve Acentelik Sözleşmesi kapsamında yapılan değerlendirmeler neticesinde dava dosyasına ibraz edilen teknik verilere göre, davacı acentenin portföyünün yeterli düzeyde verimli olmaması, dolayısıyla davalı sigorta şirketinin sigortacılık faaliyetlerinin karlılığı açısından acentelik ilişkisini sürdüremeyeceği yönünde karara varılabilecek ise de, davacı acentenin, gerek istenen üretim hedeflerini gerçekleştirememiş olması gerekse H/P dengesinin olumsuz sonuçlar doğurmuş olması gerekçeleri ile davalı … Sigorta AŞ’nin acentelik komisyonlarını kademeli olarak aşağı çekmesi ve acentelik sözleşmesini ihbar süresine uymaksızın tek taraflı olarak sonlandırmasının hakkaniyet gereği uygun görülemediğini, davalı sigorta şirketinin, davacı acentenin portföyünün verimsizliği nedeniyle acentelik sözleşmesinde somut hükümler bulunmaksızın, acente komisyon oranlarını aşağı çekmesi durumunun acente bakımından haklı fesih nedeni olabileceğini, dolayısıyla öngörülen (%17)’ lik komisyon oranına göre oluşan komisyonlar ile davacı acentenin üretiminin verimsiz olması gerekçesi ile kademeli olarak aşağı çekilen (%14)’lük oranlara göre oluşan komisyon tutarları arasındaki 66.823,08 TL’lik komisyon farkının davacı acente tarafından davalı şirketten talep edilebileceğini, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasına konu edilebilecek alacağın 66.823,08 TL asıl alacak 249,90 TL işlemiş avans oranında faiz olmak üzere toplam 67.072,98 TL olacağını beyan etmiştir. İtirazın iptali davası yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. İspat yükü kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda ön görülen istisnalar dışında karşı taraf kanuni karinenin aksini ispat edebilir. (HMK m.190). İtirazın iptali davasında ispat yükü kural olarak davacı alacaklıdadır. Ancak borçlunun itirazındaki beyana göre ispat yükü yer değiştirebilir. Borçlu itirazın iptali davasına karşı vereceği cevapta ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olduğu itiraz sebepleri ile bağlı değildir, borçlu her türlü borca itirazını ödeme emrine itirazından bağımsız olarak ileri sürebilir. 5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun 23.maddesinde sigorta acenteliğine yer verilmiştir. Maddenin (15).bendinde sigorta acentesi, acentelik sözleşmesinin sona ermesi halinde, sigorta ettirenlerle yaptığı veya kısa bir süre içinde yapacağı işlerle ilgili sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği komisyona hak kazanır. Acentelik Yönetmeliğine göre, belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir. Sözleşmenin feshine neden olan haklı sebepler acentelik sözleşmesinde açıklanır. Sigorta şirketi sözleşmede yer vermediği bir hususu haklı sebep olarak dayanak gösteremez. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 121/1.fıkrası ‘Belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebilir. Sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir.’ hükmünü amirdir. Somut olayda, davacı tarafından davalı sigorta şirketinin Gebze acenteliğini 23.12.2009 – 02.09.2013 tarihleri arasında yapan davacı şirketin acentelik sözleşmesinin ihbar süresine uyulmaksızın tek taraflı olarak feshedilmesi nedeniyle düzenlenmiş olan sigorta poliçelerinden dolayı yürürlük süresince komisyon alacağına hak kazanılmış olduğu iddia edilmiştir. Davalı ise, davacı acentenin, davalı sigorta şirketi adına düzenlenen poliçeleri bilinçli bir şekilde azaltarak üretimin düşmesine neden olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin önceden ihbara gerek kalmaksızın her zaman davalı sigorta şirketi tarafından feshedilebileceğini ileri sürmektedir. Taraflar arasında sigorta acenteliği ilişkisi bulunduğu ve acentelik sözleşmesinin de davalı sigorta şirketince tek yanlı olarak feshedildiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 22.maddesinde bu sözleşmenin acente’ nin sözleşme hükümlerine veya ilgili mevzuat ve teamüllere uygun olarak … tarafından verilen karar, direktif ve genelgelere uyulmaması halinde, önceden ihbara gerek kalmaksızın her zaman … tarafından feshedebileceği hususu düzenlenmiş ise de, acentelik sözleşmesinde üretim yetersizliği bir fesih nedeni olarak gösterilmemiştir. Davacının temin etmiş olduğu müşterilere ait sigortaların risk oranının çok yüksek olmasını davacının önceden bilmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle davalı sigorta şirketinin davacı ile yapmış bulunduğu acentelik sözleşmesini feshi haklı nedene dayanmamaktadır. Davalı itiraz sebeplerini ispatlayamamış, davacı yaptığı veya kısa bir süre içinde yapacağı işlerle ilgili sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği komisyona hak kazanmış olup gerçekleşen fesih işleminde üç aylık ihbar süresine uyulmadığı da dikkate alınarak komisyon farkının davacı acente tarafından davalı şirketten talep edilebileceği…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yöneltilen itirazın 66.823,08 TL asıl alacak ve 249,90 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 67.072,99 TL yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar vermiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince dava konusu olmamasına ve sözleşmenin haklı nedene dayalı olarak feshedilip edilmediği başka bir davanın konusu olmasına rağmen, gerekçeli kararda konunun tartışılarak acentelik komisyonu ile ilgi mevzuat incelenmeksizin haksız ve dayanaksız bir karar oluşturulduğunu, gerekçeli kararda “davacı acentenin gerek istenen üretim hedeflerini gerçekleştirememiş olması gerekse H/P dengesinin olumsuz sonuçlar doğurmuş olması gerekçeleri ile davalı … Sigorta A.Ş.’nin acentelik komisyonlarını kademeli olarak aşağı çekmesi ve acentelik sözleşmesini ihbar süresine uymaksızın tek taraflı olarak sonlandırmasının hakkaniyet gereği uygun görülemediğini” belirterek komisyon oranlarının aşağı indirilmesinin haksız olduğunun belirlendiğini, oysa uyuşmazlık konusunun sözleşmenin haksız nedenle feshi olmayıp sözleşmenin devamı sırasında komisyon oranlarının indirilmesinin mevzuata uygun olup olmadığını, mahkemece bu hususun mevzuata uygun olup olmadığının araştırılmadan acentelik sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesini gerekçe göstererek komisyon oranlarının da düşülmesinin haksız olduğu yönünde yanlış bir mantık izlendiğini, dava konusunun acentelik süresince trafik branşında davacıya ödenen komisyon alacaklarının eksik ödendiği iddiası olup, acentelik sözleşmesinin haklı veya haksız yere feshinin dava konusuyla ilgili olmadığını, davacının acentelik sözleşmesinin haksız feshi ile ilgili İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/138 Esas sayılı dosyasında denkleştirme bedeli talep ettiğini, hükme esas alınan raporlarda hasar prim oranının yüksek olması ve portföyün verimsiz olmasının acentelik ilişkisinin çekilmez hale getirildiğinin tespitine karşın, raporda acentelik komisyonunun kademeli olarak aşağıya çekilmesinin ve ihbar süresine uyulmaksızın acentelik sözleşmesinin feshedilmesinin hakkaniyete uygun olmadığının belirtildiğini, hasar/prim oranının yüksek olması nedeniyle acentelik sözleşmesinin feshedilmesinin, raporda belirtildiği gibi başka bir davanın konusu olduğunu, ancak bu hasar/prim oranları ile davacı ile davalı arasındaki “acentelik ilişkisinin sürdürülemeyeceği” yönünde bir kanaate varılmışken komisyon oranlarının aşağıya çekilmesinin hakkaniyete uygun olmadığı kanaatine varan bilirkişi heyetinin kendi içerisinde çelişkiye düştüğünü, bir taraf kâr ederken, diğer tarafın zarar etmesinin hakkaniyete uygun görülemeyeceğini, hükme esas alınan raporda karara dayanak yapılan %17 oranının kanun hükmü gibi değerlendirilerek eksik komisyon ödendiğinin kabul edilmesinin hatalı olduğunu, kara yolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortasının zorunlu bir sigorta olması nedeniyle, tarife ve talimatlarının 01.08.2007 tarihine kadar Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenmekteyken, 14.07.2007 tarihinden itibaren yönetmelikle belirlenerek, tarifelerin sigorta şirketlerince serbest olarak belirlenmesinin düzenlendiğini, buna göre prim ve acente ödemelerinin serbestçe belirlenebileceğini, mahkemece yapılan araştırmaya göre her bir sigorta şirketinin acentesine farklı oranlarda komisyon ödendiğinin anlaşıldığından %17 oranının esas alınmasının hatalı olduğunu, mahkemece %142 hasar/prim oranına sahip bir acenteye verilen komisyon oranlarının sorularak cevaplarının dosyaya alındığını, cevaplardan da acente komisyonunun verimlilik ve hasar/prim oranına göre azaltılıp çoğaltıldığının anlaşıldığını, yazı cevaplarından anlaşıldığı üzere her bir sigorta şirketinin uygulamaları farklı olduğunu ve zarar vermeye başlayan acentenin komisyon oranlarının düşürüldüğünü, davacının prim oranlarının düşürülmesine itiraz etmeyerek uygulamayı zımnen kabul etmesi nedeniyle, fark komisyon alacağı talep hakkı bulunmadığını, dava dilekçesinde de oto sorumluluk branşına ilişkin komisyon oranlarının değiştirildiğine ilişkin gönderilen 16.07.2010, 13,11.2012 ve 19,04,2013 tarihli yazıların davacı acenteye ulaşmasına rağmen, bu oranların kabul edilmediğine ilişkin itirazda bulunulmadığından fark komisyon bedelinin istenilmeyeceğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67. maddesi uyarınca itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, sözleşmenin devamı süresince ödenen prim komisyonlarının davalı tarafından tek yanlı olarak sürekli şekilde düşürüldüğünü ve bu şekilde eksik komisyon ödendiğini, sözleşmenin haksız şekilde feshedildiğini ileri sürerek, sözleşmenin devamı süresince eksik ödenen prim komisyonlarının tahsili amacıyla ilamsız takip başlatmış, itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davasını açmıştır. Davalı vekili, ödenen komisyonun sözleşme ve sigortacılık uygulamalarına uygun olduğunu, belirlenen yeni komisyon oranlarının davacıya bildirilerek bu oranlar üzerinden ödeme yapıldığını, davacının düşen prim oranlarının artırılması için hiç bir çaba göstermeyerek sözleşmeyi ihlal etmesi nedeniyle feshin haklı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince asıl alacağa yönelik istemin tam kabulüne, işlemiş faize yönelik istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 23.12.2009 tarihli acentelik sözleşmesi düzenlenmiş olup, sözleşmenin 02.09.2013 tarihli davalı feshine kadar yürürlükte bulunduğu anlaşılmaktadır. Sözleşme gereğince davacı acentenin, vekaletnamede belirtilen sigorta dallarında sözleşmelere aracılık edeceği, sözleşmede bulunmayan hususlarla ilgili acentenin mevzuat ve …’nın direktiflerine göre hareket edeceği kabul edilmiştir. Sözleşmenin 13. maddesinde, acenteye mevzuatın belirlendiği oranlar çerçevesinde komisyon verileceği düzenlenmiştir. Maddenin devamında komisyonun net primler üzerinden hesaplanacağı ve her türlü prim iadelerinde önceden tahakkuk ettirilmiş komisyonun geri alınacağı, özellik arz eden veya yurt dışına reasüre edilmesi zorunlu işlere ait komisyon oranının işin mahiyetine göre … tarafından hesaplanacağı ve acente tarafından aynen kabul edileceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmede, acentenin her hangi bir prim tahsilat miktarına ilişkin taahhüdünün bulunmadığı, yapılacak işlere ilişkin bir kota öngörülmediği anlaşılmıştır. Başlangıçta sigorta primi üzerinden davacıya %17 oranında prim ödendiği sabittir. Ancak, 16.07.2010 tarihinde davacıya gönderilen yazı ile 2010 yılı Haziran ayı sonu itibariyle oto sorumluluk branşındaki hasar/prim oranının % 132 olması nedeniyle bu branştaki prim oranının % 14 ‘e indirildiği, gelecek aylardaki değişime göre prim oranının tekrar yükseltileceği gibi düşürülebileceği bildirilmiştir. 13.11.2012 tarihli yazı ile aynı gerekçelerle % 94 oranında olan hasar/prim oranı nedeniyle komisyon oranı %10’a indirilmiştir. Davalı tarafından 19.04.2013 tarihinde gönderilen yazı ile hasar/prim oranının % 179 ‘a ulaşması nedeniyle, % 10 olan komisyon oranı 20.04.2013 tarihi itibariyle % 5 oranına indirilmiştir. Dosyada bulunan belgelerden, davalı tarafından 21.02.2013 tarihli yazıyla 2013 yılı prim hedeflerinin bildirildiği, aynı şekilde 03.06.2013 tarihli yazıyla acentenin 21.02.2013 tarihli yazıyla bildirilen hedeflere ulaşılmaması nedeniyle Temmuz ayına kadar kümülatif hedefe ulaşılmaması nedeniyle sözleşme ilişkisinin gözden geçirileceği bildirilmiştir. Davalı tarafından keşide edilen 02.09.2013 tarihli ihtarla, 03.06.2013 tarihli yazıya rağmen belirlenen hedeflere ulaşılamaması nedeniyle sözleşmenin tek taraflı olarak fesih edildiği bildirilmiştir. Sözleşmenin 22. maddesinde fesih düzenlenmiş olup buna göre, sözleşmenin acente tarafından 3 ay önceden ihbar edilmek koşuluyla her zaman feshedilebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca, acentenin sözleşme hükümlerine veya ilgili mevzuat ve kanunlara uygun olarak … tarafından verilen karar, direktif ve genelgelere uyulmaması halinde önceden ihbara gerek kalmaksızın her zaman … tarafından feshedilebileceği düzenlenmiştir. Davalının fesih ihbarı sonrası davacı tarafından keşide edilen 10.02.2014 tarihli ihtarla, sözleşme ilişkisinin devamı sırasında % 17 olan oto sorumluluk prim komisyonunun sektör ve diğer acentelerin uygulamalarının aksine, 16.10.2010 tarihinde % 14 ‘e, 13.10.2012 tarihinde % 10’a, 19.04.2013 tarihinde % 5’e tek yanlı olarak indirildiği, anılan karara müvekkilinin muvafakatinin bulunmadığı, tek yanlı olarak acente priminin indirilemeyeceği belirtilerek % 17 oranı üzerinden hesaplanan 66.823,24 TL komisyon alacağının 7 gün içerisinde ödenmesi istenmiş, ihtarname 17.02.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.Sözleşmenin devamı sırasında düşen oranlarda prim ödenmesi nedeniyle fark priminin ödenmemesi üzerine davacı tarafından 11.03.2014 tarihinde 66.823,24 TL asıl alacak 14.500 TL işlenmiş faizin tahsili amacıyla takip başlatılmış, ödeme emrinin tebliği üzerine borç ve ferilerine süresinde itiraz edilmiş, itirazın iptali davasının da süresinde açıldığı belirlenmiştir. 22.12.2004 tarihli Hazine Müsteşarlığı basın duyurusunda acente komisyonunun azami olarak % 17 olarak uygulanması gerektiği belirlenmiştir. Somut olayda davacı feshe bağlı bir alacağı talep etmemiş olup, sözleşmenin devamı sırasında komisyonunun eksik hesaplandığı ve davalı tarafından tek yanlı olarak dayatılan giderek azalan oranlar üzerinden primin hesaplandığını belirterek, % 17 oranının altında hesaplanan komisyon nedeniyle fark talebinde bulunmuştur. Bu talep feshe bağlı olmayıp, sözleşme devamınca yapılan işe karşılık hak edilen bu alacak, feshin haklı olup olmadığına ya da sözleşme ilişkisinin sona erip ermediğine bakılmaksızın, her zaman istenebilir. Zira bu talep davacının yapmış olduğu iş karşılığında hak kazandığı ücrettir. Taraflar arasındaki sözleşmede her hangi bir prim taahhüdü bulunmadığı gibi, ödenecek komisyona (ücrete) ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Diğer bir anlatımla, davacı tarafından üretilen prim üzerinden hak edilecek prim oranına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Tarafların sözleşmenin başlangıç tarihi olan 23.12.2009 tarihinden 16.07.2010 tarihine kadar % 17 oranında komisyonla çalıştıkları, bu tarihten itibaren ise oto sorumluluk branşındaki komisyon oranının aşamalı olarak düşürülerek acenteye bildirildiği ve acentenin bu oranlar üzerinden komisyonunu çekince ileri sürmeksizin aldığı açıktır. Taraflar arasındaki sözleşmede bir hüküm bulunmaması nedeniyle taraflar arasındaki uygulamanın esas alınarak komisyon oranının değerlendirilmesi gerekir. Nitekim mahkemece başka sigorta şirketlerinden getirtilen yazılarda çalışılan acentelerin değişik oranlarda prim verildiği belirlenmiştir. Davalı tarafından sözleşmenin devamı sırasında prim komisyon oranlarının değiştirilmesine ilişkin yazıların esasen öneri niteliğinde olduğu, davacı acentenin belirlenen bu oranları, her hangi bir çekince ileri sürmeksizin kabul etmesi nedeniyle, sözleşmenin ücrete ilişkin maddesi konusunda öneri ve kabul beyanlarıyla ücret konusunda sözleşme ilişkisi kurulduğu kanaatine varılmıştır. Bu durumda, tarafların öneri ve kabulü ile belirlenen oranlar üzerinde komisyonun alınarak sözleşme ilişkisinin devam ettirilmesi nedeni ile davacının bakiye komisyonu alacağı bulunduğundan söz edilemeyeceğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuş ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın reddine, 2-Koşulları oluşmadığından, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 3-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 59.30 TL harcın, peşin alınan 982,20 TL harçtan mahsubu ile artan 922,90 TL harcın, hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 11.371,99 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 1.145,45 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, davalı tarafa iadesine, b-Davalı tarafından harcanan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ve 69,23 TL posta masrafı olmak üzere toplam 167,33 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-Artan gider avanslarının iadesine, 8-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 9-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 27.05.2021 tarihinde oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren ikişer haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.