Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/919 E. 2021/896 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/919
KARAR NO: 2021/896
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/10/2018
NUMARASI: 2016/933 E. – 2018/785 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2012 yılında davalılar …, …, …, …, … ve … ile birlikte davalı … Ticaret Ltd.Şti.yi kurduklarını, müvekkilinin şirketin temsil ve ilzama yetkili olmayan %11 hissesine sahip ortağı olduğunu, şirketin yegane kuruluş amacının davalı …’nin kurulup işletilmesi olduğunu, müvekkilinin gerek limited şirket gerekse anonim şirketin kuruluş ve faaliyetleri sırasında ciddi yatırımlar yaptığını, limited şirketin, anonim şirketin kurularak işletilmesi dışında hiç bir iş ve işleminin olmadığını, sonradan kurulan anonim şirketin tek ortağının limited şirket olduğunu ve her iki şirketin aynı kişilerce temsil ve ilzam edildiğini, anonim şirkete ait fabrikanın kurularak makineler alındığını, müvekkilinin yapılan yatırımlar için ciddi miktarda sermaye koyarak borç verdiğini, müvekkilinin verdiği borçların ödenmemesi üzerine takip başlatılarak borcun tahsil edildiğini, bu aşamadan sonra diğer ortakların tutum ve davranışları nedeniyle müvekkilinin limited şirketteki ortaklık payını 700.000 Euro’ya …’e devretmek istemesine rağmen diğer ortakların kötü niyetli ve keyfi tutumları nedeniyle hisselerini satamadığını, devrin kabul edilmemesinden sonra diğer ortaklarca İstanbul Anadolu 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1083 Esas sayılı dosyasıyla, müvekkilinin ortaklıktan çıkarılması talepli dava açıldığını, ancak bilirkişi raporundan sonra davanın takipsiz bırakılarak müvekkilinin hisse değerinin azaltılması yoluna gidildiğini, hisse devir protokolü dikkate alındığında dahi müvekkilinin zararının 700.000 Euro olduğunu, müvekkilinin bugüne kadar şirketten kar payı ve benzeri bir ödeme almadığını, buna karşılık diğer ortakların harcamalarını şirket üzerinden yaparak lüks araçlar kiraladıklarını, aylık 7.500,00 TL ila 20.000,00 TL arasında maaş aldıklarını, müvekkilinin genel kurul toplantılara çağrılmadığı gibi iş ve işlemlerden de haberdar edilmediğini, limited şirketin tek mal varlığı olan anonim şirketin gerçek değerinin çok altında bir rakamla Rus asıllı bir işadamına satıldığını, bu şekilde limited şirketin içinin tamamen boşaltılarak müvekkilinin emek ve yatırımlarının çalındığını, anonim şirketin satışından sonra dahi aynı ortaklar tarafından temsil ve ilzam edildiğini, diğer ortakların lüks yaşantılarına, maaş ve harcamalarına devirden sonra da devam ettiklerini, anonim şirketin ürettiği hammaddeyi büyük ölçüde Rusya’ya sattığını, Türkiye ile Rusya arasında uçak krizinin yaşanmasıyla ticaretin durma noktasına geldiğini, anonim şirketin ticari faaliyetini sürdürmek için fabrikanın Bulgaristan’a taşınması kararı alındığını, bu kez de şirketin makine ve demirbaşlarının satılmış gibi gösterilerek Bulgaristan’a taşındığını, şirketin Türkiye’deki çalışanlarının işten çıkarıldığını, son hali ile limited şirket ortaklığı olarak müvekkili ve …’ın kaldığını, …’ın yöneticisi olduğu şirkete makine alırken, makineyi aldığı şirketten komisyon aldığının e-mail kayıtları ile sabit olduğunu, davalıların tüm bu eylemleri nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek, limited şirketin hisse değerinin davalıların hileli davranışları sonucu sıfırlanması nedeniyle şimdilik 70.000,00 TL maddi tazminatın, şimdiye kadar ödenmeyen ve şirketin değerinin sıfırlanmış olması nedeniyle gelecekte ödenmemiş olan kar payları nedeniyle şimdilik 2.000,00 TL’nin ve davalıların haksız eylemleri nedeniyle müvekkilinin uğradığı manevi zararlar için 70.000,00 TL’nin faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar …, …, …, … ve … Ltd.Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın iki yıllık zamanaşımı süresinden sonra açıldığından reddi gerektiğini, davacının müvekkillerinin hileli davranışlarıyla zarar uğradığını belirtmesine rağmen dava dilekçesinde somut bir belge sunulmadığını, müvekkillerinden …’ın şirket hisselerini diğer müvekkili …’a devrettiğinin 19.12.2013 tarihli ortaklar kurulu kararıyla tescil edildiğini ve müvekkilinin davaya konu edilen eylemlerden 1 yıl önce şirketten ayrılması nedeniyle davacının ileri sürdüğü eylemlerden ötürü müvekkillerinden …’a husumet yöneltilemeyeceğini, davacı ve müvekkillerinin hissedarı oldukları …Ltd.Şti.nin hissesinin tamamı kendisine ait olmak üzere diğer davalı …AŞ.yi kurduğunu, bu tarihten itibaren de limited şirketin hiç bir ticari faaliyetinin bulunmadığını, ticari faaliyetin tamamının serbest bölgelere tanının vergi avantajları nedeniyle anonim şirket üzerinden yürütüldüğünü, davadaki iddianın temelinde olan anonim şirketin davacının da katıldığı 18.10.2012 tarihli genel kurul kararıyla kurulduğunu, yeni kurulan anonim şirketin nakit ihtiyacı nedeniyle davacı ve müvekkillerinden … tarafından şirkete ödünç para verildiğini, verilen bu sermayeyle anonim şirketin ticari faaliyete başladığını, ancak kuruluştan beş ay gibi kısa bir süre sonra, davacının verdiği para için icra takibi başlattığını, bu kadar kısa bir süre içinde ortakça verilen paranın ödenmesi mümkün olmadığından, davacı tarafından kötü niyetle başlatılan takip nedeniyle şirketin ticari itibarının ciddi şekilde zarar gördüğünü, davacının ticari faaliyetleri ve davacının takipteki borcunu ödeyebilmek için piyasaya borçlanması nedeniyle borçlarını süresinde ödeyemez hale geldiğini, davacının kendi kusurlu davranışlarıyla şirketin piyasa değerini düşürdüğünü, anonim şirketin çoğunlukla zarar ettiğini, borç ödemekten aciz olan bir iştirake sahip olan şirketin hisse değerinin nominal değerin üzerinde olmasının mümkün olmadığını, davacının hisse değerinin 700.000 Euro olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, davacının hisse devir sözleşmesini annesiyle yaptığını, bu belgeye dayanarak hisse değerinin tespitinin mümkün olamayacağını, anonim hisselerinin devrinde hukuka aykırılık bulunmadığını, devir için yapılan genel kuruldan davacının haberdar edildiğini ancak davacının katılmadığını, davacının da katıldığı 18.10.2012 tarihli ortaklar kurulu toplantısında şirketin karar alma nisabının belirlendiğini, buna göre şirket iştirakinin satışı için %85 oranında oyun yeterli olduğunu, 20.12.2014 tarihli kararın da yeterli nisapla alındığını, davacının pay devrinin görüşüleceği genel kurula taahhütlü mektupla çağrılmasına rağmen katılmadığını, sonraki kararda davacının imzasının bulunması nedeniyle de devirden haberdar olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, davacının soyut şekilde ortakların araç kiraladığı ve yüksek ücret aldığını ileri sürmesine rağmen buna ilişkin hiç bir kanıt sunmadığını, ortakların şirkete verdikleri borçları dahi tahsil edemediğini, müvekkillerinin şirketin işlerinde dahi kendi özel araçlarını kullandıklarını, müvekkillerinin şirketin zarar etmemesi için çalıştıklarını ve çağrılı genel kurulda borç batağında olan şirketi nominal değerinin üzerinde devir ettiklerini, şirketin devir edilmesinin içinin boşaltıldığı anlamına gelmediğini, zararın daha da artmasının önüne geçilmeye çalışıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin davaya konu şirket hisselerini 17.10.2012 tarihinde henüz anonim şirket kurulmadan aralarında davacının da bulunduğu ortaklara devrettiğini, müvekkilinin dava konusu olaylar nedeniyle hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, avanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, davacıyla müvekkilinin hissedarı olduğu … Ltd. Şti’nin Aydınlı Serbest Bölgesinde hissenin tamamı kendisine ait olacak şekilde … A.Ş’yi kurduklarını, bu tarihten sonra limited şirketin aktif olarak faaliyet göstermeyip tüm işlemlerin anonim şirket tarafından gerçekleştirildiğini, şirketin sermayesinin limited şirket hissedarlarınca verildiğini, şirketin piyasada tanınmaya başladığı dönemde kuruluşundan beş ay gibi kısa bir süre sonra davacının verdiği parayı geri almak amacıyla şirket hakkında icra takibi başlattığını, bu şekilde şirketin ticari itibarının zedelediğini, anonim şirketin davacının borcunu ödemeyebilmek için piyasadan borç almak zorunda kaldığını ve bu durumun şirketi olumsuz etkilediğini, davacının şirket hisse değerinin 700.000 Euro olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, anonim şirket hisselerinin devrinde herhangi bir hukuka aykırılık olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … Tic. A.Ş.’ye dava dilekçesi tebliğ edilmiş, cevap dilekçesi sunmamıştır. Yargılamanın devamında kendisini vekil ile temsil ettirmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 08/03/2017 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanarak bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir. Davacı, davalı şirketler ile birlikte ortaklık ve yöneticilik sıfatı bulunan davalıların eylemleri nedeniyle zarar gördüğü iddiasındadır. Limited şirket ortaklarının uğradıkları doğrudan zararlardan ötürü dava açabilmeleri mümkün olduğu gibi şirketin uğradığı zarardan dolayı uğradıkları dolaylı zararları için de dava açabilmeleri mümkündür. Bu durumda saptanacak tutarın şirkete ödenmesini taleple dava açmaları zorunludur. Davacının mahkememizde açtığı davada ileri sürdüğü zararlar davacının doğrudan zararları değil şirketin uğradığı zararlardır. Dolaylı zarar niteliğindedir. Bu husus bilirkişi heyeti raporuyla da belirlenmiştir. Ancak davacı davasında talep ettiği zarar kalemlerinin kendisine ödenmesini talep etmektedir. 6102 Sayılı Yasanın 553 ve devamı maddelerinde düzenlenen yöneticinin sorumluluğu aynı Yasanın 644/1-a maddesi uyarınca limited şirketlere de uygulanacak olup, pay sahini ortaklar tarafından açılan şirketin uğradığı zararın tazmini istemli davada tazminatın şirkete ödenmesi istenebileceğinden davacının tazminatın davalılardan tahsili ile kendisine ödenmesi talebiyle açtığı davanın reddine” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrar ederek, müvekkilinin limited şirketin %11 oranında hissedarı olarak azınlık haklarına sahip olduğunu, ortaklığın çekilmez hale gelmesinden sonra müvekkilinin hisselerini …’e 700.000,OO Euro bedelle devretmeye çalıştığını, devir protokolünün bildirilmesine rağmen devir isteğinin ortaklar kurulu kararı ile reddedilmesi nedeniyle hisse devrinin yapılamadığını, müvekkilinin en doğal hak ve yetkisi olan tasarruf yetkisi ve hakkınının diğer ortaklarının kötü niyetli ve keyfi tutumu engellendiğini, devir talebinin reddinden sonra müvekkiline karşı ortaklıktan çıkarma davası açtıklarını, dava sayesinde şirketin içinin boşaltılarak diledikleri kişilere devir ettiklerini, bu durumun TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davalılar tarafından müvekkilinin kasten zarara uğratılması nedeniyle bu zararın dolaylı değil doğrudan müvekkilinin uğramış olduğu doğrudan zarar olduğunu; talep sonucunda da hisse değerinin düşürülesi nedeniyle uğranılan zarar karşılığı 70.000,00 TL tazminat ve kar payı ödemesinin istenildiğini, bu talebin de dolaylı değil doğrudan zarar olduğunu; müvekkilinin doğrudan zarara uğrayan, olmasına rağmen mahkeme kabulüne göre haklarını kullanamaz hale geldiğini, davalı sorumlular tarafından bu şirkete para aktarıldığını düşünülse dahi parasının yok edileceğini müvekkilinin bu şekilde mahkeme yoluyla hakkını hiç bir zaman elde edemeyeceğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddini karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, ortağı olduğu davalı limited şirketin pay değerinin davalı ortaklarca düşürülmesi nedeniyle uğradığı zararları, ödenmeyen ve şirketin batık olması nedeniyle artık ödenmeyecek olan kar payı ve manevi zararın tahsilini istemiştir. Davalılar davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır. İlk derece mahkemesince, davada istenilen zararın davacının doğrudan zararı olmayıp, şirketin uğradığı zararlardan olduğu, davacının tazminatı şirkete ödenmek üzere talep etmemesi ve doğrudan kendi adına tazminat istenilmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karışı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Sicil kayıtlarının incelenmesinde, davalı limited şirketinin dava tarihinde iki ortaklı olarak tasfiye halinde faaliyetlerine devam ettiği, ortaklarının davacı ile davalı … olduğu, 27.06.2016 tarihinde şirketin tasfiyesine karar verildiği, ortaklardan …’ın tasfiye memuru olarak atandığı anlaşılmıştır. Davalı ortak …’ın şirketteki payını davacı dahil diğer ortaklara devir ederek 19.12.2013 tarihli ortaklara kurulu kararıyla ortaklıktan ayrıldığı anlaşılmıştır. Devir sonrası aralarında davacının da bulunduğu tüm ortakların aldığı 16.09.2014 tarihli kararla şirketin sermayesinin 5.000,00 TL’den 10.000,00 TL’sına çıkarıldığı, davacının sermaye miktarının 1.100,00 TL olduğu anlaşılmıştır. Davacının katılmadığı 20.12.2014 tarihli ortaklar kurulu kararıyla davalı ortak …, …, … ve …’nın şirketteki paylarını davalı …’a devir ederek ortaklıktan ayrıldıkları, son şekliyle davacının 1.1000,00 TL …’ın ise 8.900,00 TL pay değerine sahip olduğu anlaşılmıştır. Davacı, ortağı olduğu limited şirketin pay değerinin davalı ortaklarca kasıtlı şekilde düşürülmesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini yan sıra limited şirketteki kar payının ödenmemesi nedeniyle alacak talebinde bulunmuştur. Dava dilekçesinde, şirket yöneticilerinin hileli veya kasıtlı hareketlerinin, davacıya ait pay değerlerinin azaltıldığının belirtilmesine karşılık, davacının ortağı olduğu limited şirket ve bu şirketin ortağı olduğu anonim şirket de davalı gösterilmiştir. Dosya içerisindeki belgelerde tüm ortakların şirket yöneticisi olmadığı ve değişik tarihlerde davalı ortakların bir kısmının paylarını devir ederek şirket ortaklığından ayrıldıkları anlaşılmıştır. Bu durumda öncelikle, HMK’nın 31. maddesi gereğince davacının taleplerinin açıklattırılarak hangi davalıdan hangi hukuki nedene dayalı talepte bulunduğu belirlendikten sonra, davalıların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, davalılardan hangi sıfatla talepte bulunulduğu belirlenmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir.Davacı, davalı yönetici ve ortakların birlikte hareket ederek ortağı olduğu şirketteki pay değerini azalttığını ileri sürerek zararın tazminini talebinin yanı sıra, ödenmemiş kar payının tahsilini de istemiştir. Ödenmemiş kar paylarının tahsiline ilişkin talep TTK’nın 553. vd. maddelerindeki yöneticilerin hukuki sorumluluğuna ilişkin davalardan olmayıp, talep eden ortağın doğrudan uğradığı zararlara ilişkindir. Bu tür bir davada, hasım ortak olunan şirket olup, diğer davalıların bu talep yönünden pasif husumeti bulunmamaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere davacının taleplerinin açıklatılarak, hangi zarar kalemi yönünden hangi davalıdan talepte bulunulduğunun belirlenmesi ve gerekirse şirket yöneticilerinin görev tarihine göre sıfat ve sorumlulukları belirlenerek bir karar verilmesi gerekirken, bu değerlendirmeler yapılmadan davanın reddine karar verilmesi ve dolaylı zarar niteliğinde olmayan kâr payı yönünden gerekçe oluşturulmadan talebin reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. İlk derece mahkemesince belirtilen şekilde inceleme yapılarak karar verilmesi içi kararın kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair;HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.07.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.