Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/895
KARAR NO: 2021/504
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2018
NUMARASI: 2016/274 2018/285
DAVANIN KONUSU:Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hükme karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin aralarındaki ticari ilişkiye güvenerek kendini tacir gibi tanıtan davalı …’ya 25.07.2013 keşide tarihli ve 35.000,00 TL bedelli bonoyu keşide ederek vermesine karşın bu senetten dolayı herhangi bir mal veya hizmet almadığını, senedin üzerinde malen kaydı bulunması nedeniyle senedin mal veya hizmet karşılığı verildiğinin kabulü gerektiğinden buna ilişkin fatura ibrazı gerektiğini, davalının bu senedi diğer davalı bankaya kredi borcu verdiğini, senedin davalı bankaca Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında takibe konu edildiğini, müvekkili ile lehdar arasında ticari ilişki kurulmaması ve senedin bankaca ciro edilmeksizin sadece davacı yönünden takibe konu edilmesi nedeniyle hükümsüz olduğunu, malen kaydı bulunan bono karşılığı davalı lehdardan hiç bir ürün almayan müvekkilinin borcunun bulunmadığını, bankanın ise senette ciro veya kaşesi bulunmadığından alacaklı sıfatı bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin takip ve bono nedeniyle davalılara borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, %20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın diğer davalı …’dan alacakları karşılığı bonoyu aldığını, müvekkilinin senedi ciro etme yükümlülüğünün bulunmadığını, bononun ciro sonucu elinde olmasıyla müvekkilinin senedin yetkili hamili olduğunu, keşideci ile lehdar arasındaki şahsi def’ilerin üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceğini, alacağın zaman aşımına uğradığını, iyi niyetli hamil olan müvekkiline karşı bu tür iddiaların ileri sürülemeyeceğini iddia ederek davanın reddini istemiştir. Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “….Dava kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip nedeniyle ve senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine dair İİK 72. Maddesine göre menfi tespit davasıdır. Davacı takibe dayanak olan Keşidecisi …, Lehtarı …, Tanzim tarihi 11.02.2013, vade tarihi 25.06.2013 olan 60.000,00-TL bedelli bononun altındaki imzayı inkar etmediği gibi, senedi davalılardan …’ya rızaen teslim edildiği hususunda bir itirazı bulunmamaktadır. Davacı taraf gerçekte bu senetten dolayı mal veya hizmet almadığını, bu sebeple borçlu olmadığını iddia etmiştir. Bilindiği üzere bono tek başına 6100 Sayılı HMK’nın 199. Maddesi bağlamında bir senet olup, aynı yasanın 200. Maddesine göre davacı taraf borçlu olmadığını, aynı kuvvette bir senet ile ispatlamak zorundadır. Davacı taraf dava dilekçesinde ve delil sunma aşamalarında bu senetle aynı kuvvette bir senede dayanmadığı gibi borçlu olmadığına dair bir senet de ibraz edememiştir. Bu sebeple takdiri delil mahiyetindeki ticari defter ve kayıtlar ile vergi kayıtları mahkememizce HMK’nın 200. maddesi nedeniyle dikkate alınamamıştır.” gerekçesiyle, ispat edilemeyen davanın reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; mahkeme gerekçesindeki senetle ispat kuralından bahsedilirken nakden kaydı ile düzenlenen senetlere ait ispat kuralından bahisle sonuca varıldığını, ancak davalılara verilen bononun malen kaydı içerdiğini ve mal alışverişinden kaynaklanan senetler olduğunu, senetlere konu malların teslim edilmediğini, davalıyla daha öncede bu şekilde ticari ilişkileri bulunduğuna ilişkin tanıkların dinlenmeden ve delilerin toplanmadan karar verildiğini, ticari ilişki kapsamında verilen başka bonolar için İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/272 Esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiğini, dosyada beyanları dışında başka delil bulunmadığını, yemin deliline dayanılmasına rağmen bu delilin kullanıldırılmadan karar verildiğini, bono nedeniyle sadece müvekkilinin borçlu gösterilerek takip yapılmak suretiyle müvekkilinin zarar uğratıldığını, davanın kanıtlanması için taraf defterlerinin, banka kayıtlarının incelenmesi gerektiğini, davalının kendilerinden aldığı tüm çek ve bonoları banka borcunu ödemede kullandığını, teslim edilen bono ve çeklere ilişkin bankaca fatura istenilmeden senetlerin alınmasının basiretli tacir davranışlarıyla bağdaşmadığını, banka ve benzeri kurumların ticari alışveriş niteliği taşıyan her türlü evrakı beraberinde bağlı bulunduğu ticari ilişkiye dayanan fatura ve sözleşmelerle beraber alması gerektiğini, lahdara karşı takip başlatılmadan sadece müvekkili aleyhine takip başlatılmasının usulsüz olduğunu, müvekkilinin borçlu olduğunun kabulü için malların müvekkiline teslim edildiğinin bankaca kanıtlanması gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Kocaeli …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davalı … tarafından davacı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus yolla takip başlatıldığı görülmüştür. Takip konusu bononun incelenmesinde; keşidecisinin davacı, lehdarının davalı … olduğu, 20.02.2013 düzenleme tarihli, 35.000,00 TL bedelli, vadesinin 25.07.2013 olduğu, bononun lehdarın beyaz cirosuyla davalı bankaca iktisap edildiği anlaşılmıştır. Dava konusu bono, TTK’nın 776. maddesindeki tüm unsurları içermektedir. Bonoda bulunan malen kaydı, bononun unsuru olmayıp bononun mal teslimi karşılığı düzenlendiğini göstermektedir. Yazılı belge olan bonodaki bulunan kaydın aksi deancak yazılı delillerle ispat edilebilir. Bono metnindeki ilk ciro lehdara ait olup, lehdarın cirosuyla bono davalı banka tarafından iktisap edilerek takibe konu edilmiştir. Ciro silsilesinde kopukluk bulunmadığından, davalı bankaca kendinden önce gelen kambiyo borçlularının tamamına veya tercih edeceği borçlulara karşı takip başlatılmasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır. Kambiyo alacaklısının, kendinden önceki tüm kambiyo borçlularına karşı takip başlatılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Kıymetli evrak olan bononun iktisap ve cirosuna ilişkin kurallar TTK’nın 777. maddesinin yollamasıyla poliçenin cirosuna ilişkin TTK’nın 681 ila 690. maddelerinde düzenlenmiştir. Temel ilişkiden soyut olarak düzenlenen bononun iktisap edilmesi için ciro ve teslim yeterli olup, hak sahipliği TTK’nın 686. maddesi gereğince cirodan anlaşılır. Bunun dışında bononun cirosu sırasında temel ilişkiyi belgeleyen fatura veya mal teslimine ilişkin her hangi bir belgenin ibrazı kambiyo alacaklısından beklenemez. TTK’nın 686. maddesi gereğince, bonoyu beyaz ciroyla iktisap eden davalı bankanın, yetkili hamil olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 687. maddesi gereğince düzenleyen ile lehdar arasındaki ticari ilişkilere dayanan def’ilerin yetkili hamile karşı ileri sürülemeyeceği, ancak yetkili hamilin bonoyu iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket ettiğinin kanıtlanması halinde defilerin yetkili hamile karşi ileri sürülebileceği açıktır. Davacının dayandığı deliller arasında yemin delili bulunmasına rağmen mahkemece yemin deliline başvurulup vurulmayacağı hatırlatılmadan hüküm kurulmuştur. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 16.10.2019 tarih ve 2018/226 Esas, 2019/484 Karar sayılı ilamı ile aynı dairenin 11.05.2011 gün ve 2010/12308 Esas,2011/6530 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, davaya konu bonoda davacı keşideci, davalılardan … lehtar, diğer davalı ise ciranta konumundadır. Menfi tespit davalarında önce borçlunun alacaklıya herhangi bir borcunun olmadığının ispatı gerekir; bundan sonra üçüncü kişi hamilin senedin bedelsiz olduğunu bilerek iktisap ettiğini ve kötü niyetli olduğunu her türlü delille ispatlayabilir. Mahkemece, davacının delileri arasında yemin delilinin bulunduğu dikkate alınarak yemin delili hatırlatılarak, davacının bu delile dayanması halinde davaya konu bonoda lehtar olan …’ya yemin davetiyesi ve yemin metni tebliği ile usulüne uygun yemin yaptırılarak öncelikle borcun varlığının açıklığa kavuşturulması, senedin bedelsiz olduğu sonucuna varılması halinde her halükarda ciranta olan davalının hukuki durumunun yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, esaslı delilin toplanmadan eksik incelemeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HKK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair ayağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harçlarının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK.353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 15.04.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK.353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.