Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/870 E. 2021/442 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/870
KARAR NO: 2021/442
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/11/2018
NUMARASI: 2015/583 E. – 2018/1177 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hükme karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile dava dışı … arasında imzalanan 16.12.2010 tarihli genel kredi sözleşmesini davalının, müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine Beyoğlu … Noterliğinin 18.06.2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarıyla hesabın kat edilerek ihtarın 21.06.2012 tarihinde davalıya tebliğine rağmen borcun ödenmediğini, Samsun …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 21.416,52 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik davalı itirazının haksız olduğunu, davalının kat ihtarına herhangi bir itirazda bulunmaması nedeniyle İİK’nın 68/b maddesi gereğince borcu kabul ettiğini, faize ilişkin itirazının yersiz olduğunu, kefaletinin 10.000 TL için olması nedeniyle bu miktar yönünden dava açıldığını ileri sürerek, takibin 10.000 TL’lik kısmına yönelik davalı itirazının iptaline, takibin devamına alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk mahkemesi olduğunu, davanın bir yıllık hak düşürücü sürede açılmadığını, takip dosyasında müvekkilinin müteselsil kefil olduğunu gösterir sözleşme bulunmadığını, davaya konu genel kredi sözleşmesi ve ekinde sadece asıl borçlunun imzasının bulunması nedeniyle sorumluluğun asıl borçluya ait olduğunu, borçtan sorumlu olmayan müvekkiline ihtar çekilerek takibe başlanmasının yasaya aykırı olduğunu, kefalet sözleşmesinin şekil şartlarını taşımadığından davalının kefil olarak sorumluluğunun bulunmadığını savunarak, davanın reddi ile alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava; taraflar arasındaki genel kredi ve kefalet sözleşmelerinden doğan alacağın varlığı ve miktarına ilişkin davalıların takip dosyasındaki itirazının iptaline ilişkindir. Buna ilişkin tarafların iddia, savunma ve toplanan delilleri, bilirkişi raporu ile ticari kayıtlar incelenmiştir. Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan ve hükme esas alınan bilirkişi raporu alınmış ve deliller değerlendirilmiştir. İİK 67 ile TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. Tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulanların sahibi lehine delil olduğu hususu gereği ile bilirkişilerce usule uygun tutulan defterlere ve banka kayıtlarına göre hesaplanan miktara değer verilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme gereğince, davacının, müşterek- müteselsil kefil olan borçlu davalıdan aşağıda hükümde belirlenen miktar kadar alacaklı olduğu görülmüştür. Aksine dair veya borcun ödendiğine dair dosyada bilgi ve belge bulunmamaktadır. Alacağın varlığı, miktarı ve faiz taraflar arasındaki sözleşme gereğince ve kayıtlar gereğince değerlendirilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeye dikkat edilerek TTK kapsamında bulunan aralarındaki ticari işin değerlendirilmesi sonucu; davalının genel kredi sözleşmesi ve kefilin kefalet sözleşmesi gereğince davacı tarafa borçlu olduğu, aksine ilişkin bilge ve belge bulunmadığına kanunen kanaat getirilmiştir. Sonuç olarak davacı alacağının aşağıda hükümde yazılan miktar kadar olduğu hesaplanmıştır. Davacı tarafın özel ve teknik olarak incelenen kayıtları gereğince aşağıda belirlendiği şekilde davalı taraftan mevzuat ve sözleşme gereğince alacağının bulunduğu, davalı tarafın yukarıda açıklamalar ışığında hesaplanan miktar kadar sorumlu olduğu, aşağıdaki miktar kadar davacının davasını ispatladığı değerlendirilerek davalı tarafın itirazında aşağıdaki hükümde belirlenen miktar kadar haksız olduğu ve sorumlu olduğu, alacağın likit olduğu ve tazminata hükmolunması gerektiği, davacının kötü niyetli olmadığı aksi duruma dair kanaat oluşmadığı, davacının talebi dikkate alındığında davanın kabulünün gerektiğine kanaat getirilmiş, saptanan ve hukuksal durum karşısında aşağıdaki şekilde kanunen, taktiren ve vicdanen karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının Samsun … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yönelik itirazının iptaline, takibin 10.000 TL asıl alacak, 2.394,75 TL temmerrüt faizi ve 119,74 TL gider vergisi üzerinden iptaline, asıl alacağa tahsilde tekerrür oluşturmamak üzere %92,70 temerrüt faizi ve fazini %5 gider vergisi (kefalet üst limiti dikkate alınarak) uygulanmasına, 2.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar vermiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; itirazın iptali davasının İİK’nın 67. maddesinde belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürede açılmaması nedeniyle esasına girilmeksizin reddi gerektiğini, müvekkilinin takip konusu genel kredi sözleşmesinde kefil olarak imzasının bulunmadığını, dava dilekçesi ekinde sunulan genel kredi sözleşmesinin takip konusu sözleşme olmadığını, müvekkilinin imzasını taşıyan kefalet sözleşmesinin dava ve takip dosyasında bulunmadığından borcun sadece asıl borçludan talep edilebileceğini, müvekkilinin borçlu sıfatı bulunmamasına rağmen kat ihtarı keşide edilerek takip başlatılmasının usulsüz olduğunu, bilirkişi raporuyla da müvekkiline keşide edilen ihtar bulunmadığının belirlendiğini, dava konusu borçtan müvekkilinin haberdar olmadığını, dava dilekçesinin ekinde bulunan 16.12.2010 tarihli talepname ve cari hesap kredi sözleşmesinde sadece asıl borçlunun imzasının bulunduğunu ve müvekkilinin bu belgelerde imzasının bulunmadığını, kefaletin TBK’nın 583. maddesinde belirlenen şartları taşımadığını, bilirkişi raporunda borcun ferileriyle birlikte kefalet limitini aşmayacağının belirlenmesine rağmen kefalet limitini aşan şekilde davalının sorumlu tutulmasının yerinde olmadığını ve ilk derece mahkemesince talebin aşılarak karar verildiğini, alacağın likit olmaması nedeniyle icra inkar tazminatına karar verilmesinin hatalı olduğunu, yetkisizlik kararı sonrası müvekkili yararına vekalet ücreti takdir edilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı banka alacağının tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı banka ile dava dışı borçlu arasında 16.12.2010 tarihli genel kredi sözleşmesi imzalamıştır. Sözleşmeye ekli olan ve dava dosyasında bulunan “kefaletname” başlıklı belgeyle davalının, dava dışı borçlunun genel kredi sözleşmesi kapsamında doğmuş ve doğacak borçlarından 10.000,00 TL limitle müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak sorumlu olacağı kararlaştırılmıştır.Takip ve davaya dayanak sözleşme 16.10.2010 tarihli olup, 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce aktedilmiştir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. maddesinde ”Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” hükmü düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlığa sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. Kefalet sözleşmesinin 818 sayılı BK’nın 484. maddesi kapsamında sorumlu olunacak belli miktarı içerdiği, kefalet türünün yazıldığı ve yazılı şekil şartına uyularak yapılması nedeniyle geçerli olduğu, kefalet sözleşmesinde davalının imzasının bulunduğu anlaşıldığından, kefalet sözleşmesinin geçersizliğine ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. (Yargıtay 19. HD, T:25/10/2017 2016/13404 E, 2017/7265 K sayılı ilamı) Samsun …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, davacı tarafından davalı kefil ile asıl borçlu hakkında 15.962,84 TL asıl alacak olmak üzere toplam 21.416,52 TL’nin tahsili amacıyla takip başlatılmış, ödeme emrinin 02.10.2012 tarihinde tebliği üzerine, davalı tarafından 08.10.2012 tarihinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu görülmüştür. Eldeki dava, 10.10.2013 tarihinde açılmıştır. Ancak İİK’nın 67.maddesi gereğince borçlunun itirazı, davacıya tebliğ edilmediğinden davanın İİK’nın 67/1.maddesinde belirlenen bir yıllık yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmakla yöne ilişkin istinaf nedeni de yerinde değildir. Davanın, davalının yerleşim yeri olan Samsun Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmasına rağmen yetki itirazında bulunulduğu, mahkemece yetkisizlik kararıyla dosyanın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine ilişkin kararın Yargıtay onayından geçerek kesinleştiği ve dosyanın süresinde yetkili mahkemeye gönderilmesinin istendiği anlaşılmıştır. HMK’nın 331/2.maddesi gereğince yetkisizlik kararı üzerine davaya yeni mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerinin o mahkemece hükmedileceği belirlendiğinden yetkisiz mahkemece yetkisizlik kararıyla birlikte davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, genel kredi sözleşmesi kapsamında oluşan borcun likit olması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Kredi borcunun süresinde ödenmemesi üzerine davacı tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 18.06.2012 tarih ve … no.lu ihtarıyla hesabın kat edilerek 15.473,03 TL borcun ödenmesinin istendiği, hesabın usulüne uygun şekilde kat edildiği, kredi ödeme tablosunda davalının imzasının bulunduğu anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Ancak, dava dilekçesinin sonuç kısmında, takip tarihi itibariyle işlemiş faiz ve vergileri dahil olmak üzere toplam 10.000,00 TL alacak bulunduğunun tespiti ve bu miktar üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi talep edilmiştir. HMK’nın 26. maddesinde, yargılamaya hakim ilkelerden taleple bağlılık İlkesi düzenlenmiştir. Buna göre hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye hükmedemez. Somut olayda davacı, davasını 10.000,00 TL asıl alacakla sınırlandırdığına göre bu miktar üzerinden karar verilmesi gerekirken, talebi aşar şekilde işlemiş faiz ve gider vergisine hükmedilmesi yerinde görülmediğinden, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf başvuru nedeni yerinde görülmüş olup kararın bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda yazıldığı üzere, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulü ile davalının Samsun … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibine yönelik itirazının 10.000 TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin, bu miktar üzerinden ve takip tarihinden itibaren tahsilde tekerrür olmamak üzere %92,70 temerrüt faizi ve fazini %5 gider vergisi uygulanarak takipteki diğer koşullarla devamına, 2-Likit olan alacağın %20 ‘si oranında hesaplanan 2.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Karar tarihinde yürürlükte olan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 683,10 TL nisbi harçtan davacı tarafından peşin yatırılan 170,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 512,30 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından ödenen 170,80 TL peşin harç ve bilirkişi ücreti, tebligat gideri, posta masrafı olan 1.873,00 TL yargılama gideri toplamı 2.043,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının, karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a)Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına; davalı tarafından yatırılan 170,78 TL nispi istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, b)Davalı tarafça sarf edilen 121,30 TL başvuru harcı gideri ile 23,70 TL istinaf posta gideri toplamı olan145,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c)Duruşma açılmadığından, istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 8-Gerekçeli kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 9-Dosyanı, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08/04/2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.