Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/864 E. 2021/892 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/864
KARAR NO: 2021/892
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2019
NUMARASI: 2015/470 E. – 2019/163 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Temlik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik verilen hükme karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın, dava dışı … AŞ’ ve kefil …’ten kredi ilişkisi nedeniyle alacaklı olduğunu, kredi borcunun tahsili amacıyla anılan kişilerin davalıdan olan 975.610,00 USD alacaklarını Beyoğlu … Noterliğinin 18.02.2014 tarihli ve … yevmiye nolu sözleşmesiyle temlik aldığını, davalının, temlik sözleşmesine istinaden müvekkili bankaya 27.02.2014 tarihinde gönderdiği yazıyla 975.610,00 USD alacak üzerinde üçüncü kişilerin haczinin, temlik veya takyidatının bulunmadığını, sözleşme uyarınca tahakkuk ettikçe bedellerinin taraflarına ödeneceğinin bildirildiğini, davalının temlik sözleşmesi uyarınca 27.02.2014 tarihinde 96.517,17 USD, 31.03.2014 tarihinde 98.669,99 USD, 25.04.2014 tarihinde 99.205,46 USD ödeme yapmasına rağmen bakiye bedeli müvekkilinin hesabına ödemediğini, davalının en son 2014 yılı Nisan ayında ödeme yaptığını, bu tarihten sonra başka kişilere ödeme yapıldığının öğrenildiğini, Beyoğlu … Noterliğinin 16.01.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ödemelerin kendilerine yapılmasının ihtar edildiğini, ihtardan sonuç alınamaması üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibin davalının haksız itirazıyla durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalıdan %20 icra inkar tazminatı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile dava dışı … A.Ş arasında düzenlenen temlik sözleşmesiyle 31.01.2013 vadeli sigorta poliçesinden doğmuş ve doğacak alacağın temlik edildiğini, anılan poliçenin müvekkili şirket ile 12 sigorta şirketi arasında akdedildiğini, … AŞ’nin, sigorta poliçesinin brokeri olduğunu, sigorta brokerinin gördükleri hizmetin karşılığında sigorta şirketlerinden aldıkları ücrete ilave olarak sigorta ettirenden ücret talep edemeyeceklerini, Sigorta ve Reasürans Yönetmeliği’nin 13. maddesinde brokerlerin, komisyon ile temsil ettikleri müşterilerden aldıkları danışmanlık ve risk yönetim ücreti dışında hiç bir surette menfaat sağlayamayacağının düzenlendiğini, buna göre brokerlerin, sigorta şirketlerinden aldıkları komisyonlar ile müşterilerinden aldıkları danışmanlık ve risk yönetim ücreti dışında hiç bir ticari kazanç ede edemeyeceklerini, risk yönetim ücretinin sigorta ettiren ile broker arasında risk yönetimi danışmanlığı sözleşmesi imzalanması halinde ödenebileceğini, müvekkili ile … AŞ arasında risk yönetimi danışmanlığı sözleşmesi bulunmadığından, brokerin risk yönetimi alacağı bulunmadığını, kaldı ki risk yönetimi ücretinin temlik kapsamında olması için ayrıca temlik sözleşmesine yazılması gerektiğini, bu nedenle dava dışı brokerin 31.03.2013 vadeli poliçeden kaynaklanan alacağının sadece sigorta şirketinden alabileceği komisyonla sınırlı olduğunu, brokerlerin sözleşmeye istinaden yaptığı prim tahsilatının kendisine ait olmayıp sigorta şirketlerine ait olduğunu, temlik eden … AŞ’nin tahsil ettiği primleri üzerine tasarruf yetkisinin olmadığının davacı banka tarafından da bilindiğini, temliğe konu sigorta poliçesine ilişkin sigorta primlerinin temlik edilmesinin mümkün bulunmadığını, temlik sözleşmesinin sadece … AŞ’nin hak kazandığı komisyonları kapsadığını, sigorta sözleşmesiyle primlerin 30 ayda ödenmesinin kararlaştırıldığını, temlik sözleşmesinin yapıldığı 18.02.2014 tarihine kadar sigorta primlerinin 13 taksidinin ödenmiş olduğunu, … AŞ’nin temlik sözleşmesinden önce ödemesi yapılmış taksitleri içindeki komisyon alacağınında temlik sözleşmesi kapsamında olamayacağını, müvekkilince ödenen 294.392,62 TL’nin brokerin hak ettiği komisyon alacağının altında olduğunu ve tüm komisyon alacağının davacı bankaya ödendiğinin belirlendiğini, müvekkilince kayıtsız şartsız bir ödeme yapılacağının bildirilmediğini, temlik edenin alacağının tahakkuk etmesi halinde ödeme yapılabileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesinin kararında; “…. Tarafların tüm delilleri toplanmış, ödemeler getirtilmiş, uzman bilirkişi heyetinden rapor ve ek rapor alınmıştır. Davacının 18/02/2014 tarihinde noterden … AŞ’nin davalıdan olan 975.610,00 USD tutarındaki 31/03/2013 vadeli sigorta poliçesinden kaynaklanan doğmuş / doğacak alacağını temlik aldığı; temlikin yasal şartları taşıdığı tespit edilmiştir. Davacı bu temlik işleminden sonra Beyoğlu … Noterliğinden 25/04/2014 günü davalıya gönderdiği ihtarname ile … AŞ’nin 975.610,00 USD prim alacağının bankaca temlik alındığını, bu nedenle bu miktar alacağı bulunduğunu, bu tutarın başka bir şahıs ve / veya kuruma temlik edilmediği bildirilerek ödemelerin yapılacağı hesaplarla Iban numaraları da belirtilmek suretiyle teyit yazısının istendiği; fakat bu teyit isteyen yazıdan önce, ama 18/02/2014 olan temlik tarihinden bir gün sonra davalının bizzat “sayın ilgili” başlığı ile 18/02/2014 tarihli ve … nolu alacak temlik sözleşmesine atıf suretiyle “… AŞ’nin doğmuş ve doğabilecek üst tutarı 675.610,00 USD olan alacakları üzerinde hali hazırda herhangi bir üçüncü şahıs / kurum adına konulmuş bir takyidat veya yapılmış temlik bulunmamaktadır. İlgili ödemeler, ilgili sözleşme uyarınca tahakkuk ettikçe …’in şubenizdeki … nolu hesaba yapılacağı” şeklinde yazı gönderildiği; söz konusu yazının 19/02/2014 tarihli olduğu; Alacağın temlikinin hüküm ifade edebilmesi için temlik edenin o alacak üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmasının gerektiği; kural olarak alacak hakkı sahibinin alacağı üzerinde tasarruf hakkının bulunduğu; temlikten sonra davalının … AŞ hesabına yaptığı havalelerin Iban kodunda … Bankası AŞ üzerinden yapıldığı; davalının ilk 3 adet havaleyi temlik eden … Hesabına göndermesine rağmen; …’in bunu davacı bankaya intikal ettirdiği, bunun davacınında kabulünde olduğu; dava dışı …’in … Sigortadan 76.825,60 USD, … Sigortadan 42.025,43 USD prim alacağı tahakkuk ettiği, hesaben 18/02/2014 tarihi öncesinde tahsil edildiği; her ne kadar …’in sahip olmadığı bir alacak üzerinde tasarruf hakkı mevcut değilse de davalının yukarıda tanıtılan 19/04/2014 günlü teyit yazısının bulunduğu ve bununla …’e 975.610,00 USD borcu bulunduğunu kabul ettiği; bu nedenle …’in bu miktar alacağının bizzat davalının doğruladığı ve bunu ödemek borcu altına girdiği; ayrıca …’e karşı da sözleşmeden dolayı haiz olduğu defiler sebebiyle bu alacak miktarının değiştiğini de savunmadığı; kaldı ki, bilirkişi raporu ile de tespit edildiği gibi temlikten sonra doğrudan doğruya … hesabına 1.074.108,60 USD ödeme yaptığı; Bu sebeple, TBK’nun 186 uyarınca iyi niyetli ifada bulunarak borçtan kurtulduğunu savunamayacağı zira 19/04/2014 tarihinde davacıya gönderdiği teyit yazısından sonra gerçekleşen bu ödemeyi esasen …’e değil davacıya yapması gerektiği; Davacının temlik aldığı miktarın 975.610,00 USD olduğu; bununla sınırlı bulunduğu; davacının bizzat kabulünde olan 3 adet ödemenin toplamının 294.362,62 USD olduğu; 975.610,00 USD’den davacının kabulündeki ödemeler toplamı olan 294.362,62 USD çıktığında kalan ve takipta haklı olunan miktarın 681.217,38 USD olduğu; bu miktar asıl alacak yönünden haklı bulunulduğu; Davalıya noterden çekilen 06/01/2015 tarihli ve … yevmiye nolu Beyoğlu … Noterliğinin ihtarı ile 3 gün süre verildiği; tebligatın 23/01/215 tarihinde tebliğ edildiği, temerrüdün 27/01/2015’de doğduğu, takibin 19/02/2015’de başlatıldığı, 23 günlük süre içinde 3095 sayılı yasının 4/a hükmü uyarınca belirlenen faiz oranı üzerinden oluşan faizin 751,20 USD olduğu nazara alınmak suretiyle hüküm kurulmuş; Alacağın likit olduğu, bu nedenle haksız bulunan itiraz sebebiyle 1.788.120,00 TL olan ve asıl alacağın karşılığı bulunan miktar üzerinden %20 inkar tazminatına hükmedilmiş; davalının reddedilen kısım üzerinden talep ettiği kötü niyetli takip tazminatı ise; davacının takipte kötü niyetli olmadığı sebebiyle reddedilmiş; Her ne kadar mahkememizin kısa kararında asıl alacak ve buna bağlı olarak toplam alacak miktarı sehven 687.160,00 USD ve 687.911,20 USD olarak yazılmış ise de; bunun maddi hatadan kaynaklandığı; davacının kabulünde olduğu ve dava dilekçesinde de açıkça bildirdiği gibi temlik aldığı alacağın 675.610,00 USD olduğu; davacının kabulünde olan toplam ödemleerin 294.392,62 USD olduğu, birbirinden çıktığında 681.217,38 USD asıl alacağın ve bununla 751,20 USD toplandığında 681.968,58 USD çıktığı nazara alınarak kısa karar HMK’nun 304/1 maddesi gereğince hesap hatası olarak açık hata şeklinde görülmüş; düzeltilmiş ve gerekçeli hükümde düzeltilmiş haliyle oluşturulmuştur.” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 681.217,38 USD asıl alacak ve 751,20 USD işlemiş faiz toplamı 681.968,58 USD üzerinden devamına 1.788.120,00 TL üzerinden % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Bir broker olan dava dışı … A.Ş.’nin sigorta primlerini temlik etmesine yasal imkan olmadığından ve müvekkil tarafından temliğe verilen cevap kayıtsız ve şartsız bir cevap olmadığından, müvekkil şirket tarafından takibe itiraz edildiğini, ilk derece mahkemesi kararının açık şekilde kanuna ve dosya kapsamına aykırı olduğunu, davacı tarafından yapılan takibin usulsüz olduğunu, İİK’nın 58/3. maddesine göre takip talebinde, yabancı para alacağının hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin açık şekilde yer almasının zorunlu olduğunu, aynı zorunluluğun Kanun’un 60/1. maddesi gereğince ödeme emri için de geçerli olduğunu, oysa takip talebi ve ödeme emrinde alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiğinin belirtilmediğini, bu hususun kamu düzeni ve Devletin hükümranlık hakkı ile ilgili olması nedeniyle her aşamada dikkate alınması gerektiğini, dolayısıyla ortada Kanuna uygun bir takip bulunmadığının gözetilmemesinin kanuna ve usule aykırı olduğunu, davacı bankanın dayandığı temlik sözleşmesinde, temlik eden olarak yer alan … AŞ’nin sigorta brokeri olduğunu, sigorta borekerinin sahibi olmadiği sigorta primlerini davacı bankaya temlik etmesine (dolayısıyla davacı bankanın hak sahibi olmasına) yasal olanak bulunmadığını, davacı banka ile dava dışı … A.Ş. arasında akdedilen 18.02.2014 tarihli temlik sözleşmesi ile “… A.Ş,’nin 31.03.2013 vadeli sigorta poliçesinden kaynaklanan doğmuş/doğacak alacağı” temlik edildiğini, söz konusu sigorta poliçesi, müvekkili ile 12 sigorta şirketi arasında düzenlendiğini, sigorta poliçesinden anlaşılacağı üzere … A.Ş.’nin sigorta poliçesinin brokeri olduğunu, 5684 sayılı Sigortacılık Kanununun 2/d maddesine göre, sigorta veya reasürans sözleşmesi yaptırmak isteyenleri temsil ederek, bu sözleşmelerin yaptırılacağı şirketlerin seçiminde tamamen tarafsız ve bağımsız davranarak ve teminat almak isteyen kişilerin hak ve menfaatlerini gözeterek sözleşmelerin akdinden önceki hazırlık çalışmalarını yürütmeyi ve gerektiğinde sözleşmelerin uygulanmasında veya tazminatın tahsilinde yardımcı olmayı meslek edinen kişi olarak tanımlandığını, bu kapsamda brokerın, sigorta yaptırmak isteyen kimseye hazırlık çalışmalarının ardından, ihtiyaçlarına uygun sözleşmeyi öneren ve bu şekilde sözleşmenin gerçekleşmesine aracılık eden veya sözleşmeyi sigorta ettirenin adına ve hesabına yapan, rizikonun meydana gelmesi hâlinde tazminatın ödenmesi için gerekli işlemleri yapan, sigortacıdan bağımsız gerçek ya da tüzel kişi olduğunu, sigorta brokerinin, sigorta sözleşmelerinde aracılık hizmetini ücret (komisyon) karşılığında yerine getirdiğini, brokerlik ücretinin sigortacı tarafından ödeneceğini, sigorta brokerlerinin, gördükleri hizmetin karşılığında sigorta şirketlerinden aldıkları ücrete ilave olarak sigorta ettirenden ücret talep edemeyeceklerini, mahkemece alınan 30.10.2017 tarihli kök raporda da bu hususun belirlendiğini, davacının dayandığı temlik sözleşmesinin TBK’nın 27. maddesi gereğince kesin olarak hükümsüz olduğunu, dava dışı brokerin Sigorta ve Reasürans Brokerleri Yönetmeliğine açıkça aykırı şekilde sigorta primlerini temlik etmek üzere düzenlediği temlik sözleşmesi hükümsüz olduğunu; bir kimsenin sahip olduğu haklardan daha fazlasını başkasına temlik edemeyeceğini, temlik edenin sigorta primlerinin sahibi olmadığını ve üzerinde tasarruf edemeyeceği sigorta primlerini temlik edemeyeceğini, bilirkişi kurulu ek raporunda da bu hususların belirlendiğini, müvekkili tarafından dava dışı … A.Ş.’ye yapılan ödemelerin, sigorta şirketlerine ulaştırılmak üzere ödenen sigorta primleri olduğu, brokerin prim transferi konusunda yetkilendirilebileceğini, ancak bu miktarın brokerin malvarlığından sayılamayacağını, davacı bankanın iyi niyet iddiasının yerinde olmadığını, temlik sözleşmesinde temlik edenin alacağını bilmesi ve buna göre alacağı temlik alması gerektiğini, komisyon alacağının borçlusunun sigorta şirketleri olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava dışı … Sigorta A.Ş. tarafından davacıya temlik edilen alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, temlik edenin müvekkili bankadan kullandığı krediye karşılık davalıdan olan 975.610,00 USD’lik alacağını Beyoğlu …Noterliğinin 18.02.2014 tarihli sözleşmesiyle müvekkilinden temlik ettiğini, temlik edilen bu alacak üzerinden herhangi bir kişi adına konulmuş bir sınırlama veya yapılmış bir temlik bulunmadığına, davalı tarafından teyit edildiğini, temliğe istinaden yaklaşık 300.000 USD ödemenin yapıldığını, kalan kısmın ödenmemesi üzerine takip başlatıldığını, davalı itirazında haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptalini istemiştir. Davalı ise, müvekkilinin tarafı olduğu sigorta poliçesini 12 farklı sigorta şirketiyle düzenlendiğini, temlik edeni poliçenin brokeri olduğunu, brokerin sigorta priminin tamamı üzerinde hak sahibi bulunmadığını, sadece komisyon alacağının brokere ait olduğunu, brokerin sadece sigorta şirketinden komisyon alabileceğini ve tahsil edilen bütün paraların brokere ait olmadığını, brokerin üzerinde tasarruf yetkisi bulunmayan sigorta primleri ile ilgili yaptığı temlikin hükümsüz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince, davalı tarafından 19.04.2014 tarihinde davacıya gönderilen teyit yazısından sonra ödemeyi temlik edene değil davacıya yapması gerektiğini, davacının 975.610,00 USD temlik alacağının 294.362,62 USD’sinin davacıya ödediği, kalan miktar olan 681.217,38 USD yönünden davacının alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı ile dava dışı sigortacılar arasında inşaat/montaj/tüm riskler, üçüncü şahıs ve mali mesuliyet ve işverenin kar payı, sigorta poliçesinin 12 farklı şirketle düzenlendiği, temlik edenin sigorta sözleşmesinin brokeri olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından davalıya gönderilen Beyoğlu …Noterliğinin 25.04.2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarıyla, … AŞ. ile banka arasında temlik sözleşmesi düzenlendiği, sözleşme ile davalıdan olan 975.610,00 USD’lik alacağın davacıya temlik edildiği, alacağın başka kimseye ödenmediği bildirilerek teyit yazısı gönderilmesi istenilmiştir. Davacı ile sigorta brokeri … A.Ş. arasında düzenlenen Beyoğlu …Noterliğinin 18.02.2014 tarihli temlik sözleşmesi ile temlik edenin 31.03.2013 vadeli sigorta poliçesinden kaynaklanan 975.610,00 USD tutarındaki alacağını kredi borçlarından mahsup edilmek üzere davacıya temlik ettiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından temlik edene gönderilen 25.04.2016 tarihli ihtarla teyit yazısı verilmesi istenmiştir. Bu tarihten önce ve temlikten sonra davalı tarafından davacıya gönderilen teyit yazısında, sigorta sözleşmesi kapsamında doğmuş ve doğacak üst tutarı 975.610,00 USD olan temlik edenin alacağı üzerinden, hali hazırda herhangi bir üçüncü kişi tarafından konulmuş bir takyidat veya yapılmış bir temlik bulunmadığı ilgili ödemelerin sözleşme uyarınca tahakkuk ettikçe temlik eden banka şubesindeki bildirilen hesaba gönderileceğinin bildirildiği görülmüştür. Davalı ile dava dışı temlik eden arasında sigorta sözleşmesinin düzenlenmesine aracılık edilmesi nedeniyle ticari ilişki kurulduğu sabittir. Dava dışı broker sözleşmeden kaynaklanan alacağın davacıya temlik etmiş, davacı da alacağını temlik aldığını davalıya bildirerek alacağa ilişkin teyit yazısı almıştır. Davacının teyit yazısından sonra, davalı tarafından 294.362,62 USD en son 25.04.2014 tarihinde olmak üzere üç taksitle davacıya ödenmiş, bu tarihten sonra bir kısım havaleler temlik edene gönderilmiştir. Temlik tarihinden sonra davacıya yapılan ödemeler dahil olmak üzere davalı tarafından toplam 1.074,108,60 USD ödeme yapılmıştır. Davacıya yapılan ödemeler dışındaki ödemelerin değişik sigorta şirketlerine yapıldığı anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince de kural olarak temlik edenin sahip olmadığı bir hakkı temlik edemeyeceği kabul edilmiş, ancak temlik sözleşmesinden sonra davalı tarafından temlik alacaklısı bankaya gönderilen 19.02.2014 tarihli teyit yazısının borç ikrarı gibi kabul edilerek sonuca varıldığı görülmüştür. Oysa, davalı tarafından yazılan 19.02.2014 tarihli yazının kesin bir borç ikrarı niteliğinde olmadığı, belge ile davalının bu miktarda borcu bulunduğunu kayıtsız şartsız kabul etmediği, üst sınırı 975.610,00 USD olan doğmuş ve doğabilecek alacaklar üzerinde temlik veya başka bir takyidat bulunmadığının ve sözleşme kapsamında doğacak (tahakkuk edecek) alacakların davcıya ödeneceğinin bildirildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece ilgili belgenin borç ikrarı niteliğinde olmadığı dikkate alınarak, dava dışı temlik edenin sözleşme kapsamında temlik edebileceği alacağının gerçek miktarının bilirkişi aracılığıyla belirlenerek bir karar verilmesi gerekir. Açıklanan bu gerekçeyle, HMK’nın 353.1.a.6. maddesi gereğince, esasa ilişkin deliller tam olarak toplanarak belirtilen şekilde inceleme yapılması için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, esas hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Davalı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.07.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.