Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/837 E. 2021/629 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/837
KARAR NO: 2021/629
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2015/473 E.2018/738K.
DAVANIN KONUSU: Ticaret Sicil Memurunun Kararına İtiraz
Taraflar arasında görülen ticaret sicil memurunun kararına itiraz davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin 15/01/1996 tarihinde … ünvanı ile ticari faaliyete başladığını, firmayı 30/03/1996 tarihinde kapattığını, 07/06/2013 tarihine kadar İstanbul Ticaret Sicilindeki kaydının devam ettiğini sonradan öğrendiğini ve bu tarihte re’sen sicil kaydının kapatıldığını, sicil kaydındaki bu hata nedeniyle emeklilik işlemlerinin uzadığını ve fazladan 3.900,00 TL prim borcunun tahsil edildiğini belirterek, haksız ödemenin iadesi için sicil kaydının hatalı olduğunun tespitine ve düzeltilmesine karar verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; Ticaret Sicil Müdürlüğünün TTK’nın geçici 7. maddesi kapsamında işlem yapıldığını, kanunun bu maddesine uygun olarak tebligat ve ilan prosedürlerini yerine getirilerek dava konusu şirketin re’sen terkin edildiğini, terkin işleminden önce davacı tarafından sicil kaydının kapatılmasına ilişkin olarak yapılan hiçbir başvurunun saptanmadığını, gerçek kişi tacirlerin sicil kaydının sicilden terkin edilmesinde beyanla birlikte ilgililerin ticareti terk ettiklerini beyan eden dilekçe ve mal beyanlarının ibrazı suretiyle terkine ilişkin başvurularına müteakip ticareti terk hususunun 6102 sayılı TTK gereğince tescil edildiğini ve 6762 Sayılı eski TTK’nın yürürlükte olduğu dönemdeki düzenlemelerin aynı şekilde olduğu ve tacirlerin ticareti terk tarihinin sicilden terkinin tescil edildiği tarih olarak kayıtlara geçtiğini, davacının mevzuat gereği yapılması gerekenleri yaparak sicil kayıtlarından şahıs işletmesinin kaydını silmek için başvuruda bulunmadığını, basiretli bir tacir olmanın gereğini yerine getirmediğinin açık olduğundan müvekkilin davanın açılmasından ve davanın açılmasına sebep olmadığından yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını beyan ederek; davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı incelenip değerlendirildiğinde; tarafların iddia ve savunmalarından, anlaşamadıkları hususlar, anlaştıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler şu şekildedir: Bilirkişi … tarafından hazırlanan 10/03/2017 tarihli bilirkişi raporu, Davacı taraf; kapatılan şirketin sicil kayıtlarında yapılan hata nedeni ile emeklilik işlemlerinin uzaması nedeni ile prim borcu ödediğini bu nedenle sicil kayıtlarının hatalı olduğunun tespiti ile düzeltilmesini talep etmiştir. Davalı taraf genel mahiyette davanın reddini savunmuştur. Dava; ticaret sicil kayıtlarının hatalı olduğunun tespiti ile düzeltim ( ticaret sicil memuru kararına itiraz) davasıdır. Dosya tüm veriler, deliller toplanarak bilirkişiye tevdi edilmiş; TMK 6 ve 7 ile HMK 187- 293. maddeleri gereğince ispat hususuna ve ispat kurallarına dikkat edilmiştir. Teknik inceleme sonucu; …- … unvanlı şahıs şirketinin 30.03.1996 tarihinde vergi mükellefiyetinin sona ermesine rağmen sicil kaydının silinmesine ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı, bu hususun davacı tarafından ispatlanmadığı, yani bildirimin yapılmadığının anlaşıldığı, oluşan hata sonucu ödendiği iddia olunan prim borcunun davacının iddiası gibi değil aynı dönemde üç farklı şirket ortaklığı nedeni ile devam ettiğine kanaat getirildiği, bu nedenle ödemenin yasa gereği olduğu, bunun sonucu olarak talep edilen düzeltim koşullarının da oluşmadığı …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve müvekkilinin 30.08.1996 tarihinde Vergi Dairesinde kapatma işlemini yaptıktan bir gün sonra ilgili yazıyı Ticaret Sicil Müdürlüğüne götürdüğünü, ancak taşınma işlemleri nedeniyle ilgili yazının gereğinin Müdürlük tarafından ihmal edildiğini, ticaret sicilinden terkin işleminin davalı tarafın ihmalinden dolayı gerçekleşmediğini, müvekkilinin gerçekten de vergi dairesinde terkin işlemi yaptıktan sonra ticari faaliyet göstermediğini, gerçek durum bu iken ve bu durumun aksi hiç bir şekilde kanıtlanmamışken müvekkilinden terkin yapılmayan dönem için sigorta primi tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, SGK’ya yazı yazılarak davacının yaptığı ödemenin sebebinin sorulması gerektiğini, Müvekkilinin yaptığı ödemenin ilgili dönemi kapsayan prim ödemesi olup olmadığı hususunda ilgili yere müzekkere yazılarak söz konusu eksiklik giderildikten sonra yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve eksik hususların giderilmesi suretiyle davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacıya ait sicil kaydının ilgili kurum tarafından zamanında kapatılmaması neticesi fazladan prim borcu tahakkuk ettirildiği iddiasına dayalı olarak açılan sicil kaydının düzeltimi talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan 13.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmede; ”…” unvanlı işletmeye ait … nolu sicil dosyasının incelenmesinde,13.03.1996 tarihinde tescil edilen şahıs firmasının 07.06.2013 tarihide sicilden resen terkin edildiği, terkin işleminin 6102 Sayıyı TTK’nun Geçici 7. maddesi kapsamında gerçekleştirildiği, 1996 yılında söz konusu şahıs firmasının ticaret sicil kaydının kapanışına yönelik kaydın silinmesi hususundaki başvuruya yönelik hiçbir belgenin dosyada bulunmadığı, adres ve aidat borcu nedeniyle İTO Meclisinin 12.07.2001 tarih ve … nolu kararı ile firma kaydının meçhul olması nedeniyle dondurulduğu, 30.11.2004 tarihinde askıya alındığı, 01.04.2008 tarihine de oda kaydının kapatıldığı, ticaret odası kaydının silinmemiş olmasının kaydın silinmemesi yönünde bir başvurunun da yapıldığı anlamına geleceği değerlendirilmiştir. Davacı …’ın … şahıs işletmesi yanı sıra diğer başka üç şirkette daha ortalığının bulunduğu, prim borçlarını bu ortaklıklar nedeniyle devam eden sigortaya ilişkin ödenmeyen primlerden de kaynaklanmış olabileceği, … isimli işletmenin açılış tescil tarihinin 13.03.1996, vergi mükellefiyetinin sona erme tarihinin ise 30.03.1996 tarihleri olduğu, sonuç olarak ödenen prim borcunun salt bu tescilin silinmemesinin bir sonucu olamayacağı, esas itibariyle davacının vergi mükellefiyetinin 30.0.31996 tarihinde sona erdiği, bu dönemde davacının davalı kuruma bir bildirimde bulunduğuna ve tacir kaydının sicilden terkini için gereken işlemlerin yapılması hususunda başvuruda bulunduğuna dair herhangi bir belgeye rastlanmadığı, dolayısıyla sicilden terkin tarihinin düzeltilmesini gerektirecek koşulların oluşmadığı kanaati ortaya konulmuştur. Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde; 30.03.1996 tarihinde vergi dairesinde yaptığı kapatma işleminden bir gün sonra ilgili yazıyı İTO’ya götürdüğünü, ancak taşınma işlemleri nedenleriyle ilgili yazının gereğinin yapılmadığını, bu şekilde vergi dairesi ile İTO arasındaki iletişimsizliğin sorumluluğunun müvekkiline yüklenilemeyeceğini, zira müvekkilinin vergi dairesindeki terkin işleminden sonra ticari faaliyette bulunmadığını, SGK’ya yazı yazılarak müvekkilinin yapmış olduğu ödemenin ilgili dönemi kapsayan prim ödemesi olup olmadığının sorulması gerektiğini beyan ederek eksiklikler giderildikten sonra dosyanın yeniden rapor hazırlanmak üzere yeni bir bilirkişiye tevdini talep edilmiştir. Davacı … vekilinin dosyaya sunmuş olduğu … SGK’nın 06.08.2013 tarihli müzekkeresinde …’ın sigortalılık sürelerinin güncellenmesi neticesinde 3.974,27 TL yapılandırma borcu ve 134.47 TL prim borcunun bulunduğunun belirtilmiş olduğu görülmektedir. Yine davacı vekilinin sunmuş olduğu dilekçenin ekinde … Bankasına ait 4.109,17 TL’ e ilişkin yapılan tahsilat dekontunun bulunduğu, söz konusu evrakın … SGK tarafından 12.09.2018 tarihinde kayda alındığı görülmektedir. Yenibosna Vergi Dairesine ilk derece mahkemesince … isimli şahıs işletmesine ilişkin olarak yazılan müzekkere cevabında …’ın faaliyetine 15.01.1996 tarihinde başladığı ve 30.03.1996 tarihinde faaliyetine son verdiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. İTO’nun 09.06.2015 havale tarihli cevabında, … ticaret sicil numarasında kayıtlı … unvanlı firmanın sicil kaydını 07.06.2013 tarihi itibariyle resen silindiği bildirilmiştir. İlk derece mahkemesince de … isimli tacir kaydının 30.03.1996 tarihinde vergi mükellefiyetinin sona ermesine rağmen sicil kaydının silinmesine ilişkin başvuruda bulunulduğunu ispatlanamadığı, yani bu yönde bir bildirimin yapılmadığı, yine davacının ödemiş olduğu prim borcunun kaynağının dava konusu şahıs şirketi ile aynı dönemde varlığını sürdüren 3 farklı şirket ortaklığından kaynaklandığı anlaşılmakla davanın reddi yoluna gidilmiştir. Tüm dosya kapsamına göre, davacının ticaret sicil kaydını terkin ettirmek üzere Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvuru yaptığını kanıtlayamadığından ve ticaret sicil kayıdının resen terkin suretiyle kapatılmış olması nedeniyle, ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararı isabetli olduğundan, davacı tarafından ileri sürülmüş olan istinaf nedenleri yerinde görülmemiş olup, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf aşamasında yapılan giderlerin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 27.05.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.ç maddesi uyarınca karar kesindir.