Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/831 E. 2019/637 K. 02.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/831
KARAR NO : 2019/637
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2018/7282 D.iş – 2018/7921 Karar
KARAR TARİHİ: 20/12/2018
TALEP : İHTİYATİ HACİZ KARARINA İTİRAZ
İlk derece mahkemesince verilen ihtiyati haciz kararına, borçlu vekilince yapılan itirazın reddine yönelik olarak verilen ek karara karşı, süresi içinde ihtiyati hacze itiraz eden vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Alacaklı vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkilinin sunulan belgeler nedeni ile borçlu taraftan alacaklı olduğunu, alacağın vadesinde ödenmediğini, bütün talep ve ihtarlarına rağmen borçların ödenmediğini, borçluların kaçma ihtimali olduğunu beyanla, borçlunun mal varlığı değerleri üzerine, alacağı karşılamaya yeter miktarda ihtiyati haciz konulmasını talep etmiştir.İlk derece mahkemesince 26.12.2018 tarihli kararla, “Yargı yetkisini, Anayasanın 9. Maddesine göre, Türk Milleti adına kullanan Mahkememizce, uyuşmazlık konusu hakkında, yapılan yargılama sonunda(Ay. m.141); sunulan deliller, talep dilekçesi ekinde sunulan yukarıda vasıfları yazılı belge(ler), iddia ve beyanlar ile tüm dosya mündericatı incelenip hep birlikte değerlendirildiğinde; talebe konu alacağın muaccel olduğu ve İ.İ.K. nun 257. maddesindeki şartların gerçekleştiği…” gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin kabulüne kararı verilmiştir. Bu karara karşı ihtiyati hacze itiraz eden borçlu vekili tarafından itiraz edilmiştir.Borçlu vekili itiraz dilekçesinde; ihtiyati haciz talebinde mahkemenin yetkili olmadığını, borçlunun adresi itibariyle Kocaeli mahkemelerinin yetkili olduğunu, İİK’nın 258. maddesinde belirtilen şartların oluşmadığını, ayrıca takip konusu çekin yok hükmünde olduğunu, çek üzerindeki borçlunun adı ve imzası alınırken eşinin rızasının alınmadığını, bu nedenle mahkemece verilen ihtiyati haciz kararının haksız olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Alacaklı vekili itiraz dilekçesine cevabında özetle; ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 26/12/2018 tarihli ek kararıyla; ” …Yetki Yönünden: Talebi konu çekin …Kırtasiye ve Bilgisayar Sist. Gıda Ken. Ür. Tic. Ltd. Şti’ye ait 30/09/2018 tarihide keşide edildiği ve 01/10/2018 tarihinde bankaya ibraz edildiğinde karşılığının bulunmadığının şerh edildiği bu hali ile İİK’nın 251 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati haczin şartlarının oluştuğu, her ne kadar mahkememizin yetkisine itiraz edilmiş ise de çekten kaynaklanan para borcu bankaya ibraz edilmekle götürülecek borca dönüştüğü ve ihtiyati haciz isteyen alacaklının ikametgahının Zeytinburnu İstanbul, itiraz eden Semin Kına’nın adresinin ise Tuzla İstanbul olması nazara alındığında, mahkememizin yetkili olduğu bu nedenle yetki itirazının yerinde olmadığı,
“Aval İmzasına Eşin Rızasının Olmadığı yönünden : Aval TTK’nın 700. Maddesinde ‘ Poliçede bedelin ödenmesi, aval suretiyle tamamen veya kısmen teminat altına alınabilir, bu teminat 3. Bir kişi veya poliçede imzası bulunan bir kişi tarafından da verilebilir’ şeklinde düzenlenmekte TTK 701. Madde de ise; aval şerhi poliçe veya alonj üzerine yazılır. İkinci bendinde aval ‘aval içindir’ veya bununla eş anlamlı başka bir ibareyle ifade edilir ve aval veren kişi tarafından imzalanır. Üçüncü fıkrada ise muhatabın veya düzenleyenin imzaları hariç olmak üzere poliçenin yüzüne atılan her imza aval şerhi sayılır. Dördüncü bentte ise kimin için verildiği belirtilmemiş ise aval düzenleyici için verilmiş sayılır şeklindedir. TTK 702. Maddenin ikinci bendinde ise aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir şeklinde düzenlenmektedir.
“İhtiyati hacze itiraz eden her ne kadar avalde kefalete ilişkin hükümlerin uygulanacağını bu nedenle avalin imzası alınırken eşin rızasının da alınması gerektiğini belirtmiş ise de, aval TTK’nın 700 ve devamı maddelerinde, kefalette eşin rızası ise TBK’nın 584. Maddesinde düzenlenmiş olup, avalde kefaletten farklı olarak eşin rızasının aranmayacağı, yukarıda açıklanan maddelerden de anlaşıldığından ayrıca ihtiyati hacze itiraz nedenlerini tahdidi olarak düzenleyen İİK’nun 265. Maddesinde aval ile ilgili bir hüküm olmadığından ihtiyati hacze itiraz edenin itirazının reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı ihtiyati hacze itiraz eden borçlu vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
İhtiyati hacze itiraz edenler vekili istinaf dilekçesinde özetle;
İhtiyati hacze itiraz eden borçlunun, çekin ön yüzündeki avali nedeniyle borçlu gösterildiğini, kefalette eşin rızasına ilişkin hükümlerin avale de uygulanması gerekmekte olup, doktrinde baskın görüş ve yerleşik içtihatların da bu doğrultuda olduğunu, İlk derece mahkemesinin her ne kadar, İİK m.265’te avalden bahsedilmediği gerekçesiyle bu itirazı dikkate almamış ise de İİK m.265’te itiraz nedenleri genel başlıklar halinde (yetki, teminat ve ihtiyati haczin dayandığı nedenler) düzenlenmiş olup, tek tek ve sınırlı olarak sayılmamış olduğunu, o nedenle, avalin geçerliliğine yönelik itirazın, ihtiyati haczin dayandığı nedenler başlığında ele alınmasına hukuken hiçbir engel bulunmadığını, Diğer yandan, “Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen çek ve avale, Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan sıhhat şartlarının uygulanamayacağı” şeklindeki ilk derece mahkemesi değerlendirmesinin de hatalı olduğunu, zira aynı kararda yetki itirazı değerlendirilirken, “çek bedeli ödenmediğinden, borcun götürülecek borç haline geldiği” yorumunun yapıldığını, oysa borcun nerede ödenmesi gerektiğinin de Türk Borçlar Kanunu’nda m.89’da düzenlendiğini, çekin ifa yeri belirlenirken TBK hükümlerine dayanılıp, avalin sıhhat denetiminde uygulamadan kaçınılmasının açık bir çelişki olduğunu, kaldı ki TBK m.603’te, kefalet benzeri tüm sözleşmelere de kefalet şartlarının uygulanacağının emredici şekilde düzenlendiğini, tek başına bu atfın dahi TTK’da yer alan avale, TBK’daki kefalet şartlarının uygulanması için yeterli yasal zemini oluşturduğunu, Borçlunun yerleşim adresinin “Kocaeli – Gebze” olduğunu, takip ve dolayısıyla ihtiyati hacizde Gebze Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğunu,
Bu nedenlerle, ihtiyati hacze yönelik itirazın reddine ilişkin ek kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına, itirazlarının kabulüne ve ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Talep, ihtiyati haciz kararına yapılan itirazın reddine ilişkin karının istinafına ilişkindir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İhtiyati hacizde hangi mahkemenin yetkili olduğunun 2004 Sayılı İİK’nın 258. maddesinin göndermesiyle aynı Kanun’un 50. maddesi gereğince belirlenmesi gerekir. İİK’nın 50. maddesi uyarınca, yetkili mahkeme, HMK’da mahkemelerin yetkisini düzenleyen kurallara göre belirlenir. Buna göre, çeke dayalı ihtiyati haciz taleplerinde borçlunun yerleşim yeri, çekin keşide yeri, birden fazla borçlu bulunması halinde borçlulardan birinin yerleşim yeri mahkemesi veyahutta muhatap bankanın bulunduğu yer mahkemesi yetklidir.Somut olayda, borçlunun gerek ticaret sicil kayıtlarında gerekse vekiline verdiği vekalette bildirdiği adresinin …Tuzla/ İstanbul olduğu, ayrıca talebe konu çekte muhatap banka adresinin …Bank Tuzla Organize Sanayi Şubesi olup İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı yetkisi sınırları içerisinde kaldığı ve bu surette ihtiyati haciz kararı veren mahkemenin yetkili olduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin borçlunun yetki itirazlarının reddine yönelik verdiği karar isabetli olup, borçlu verilinin aksi yöndeki istinafı yerinde değildir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 2017/4 E- 2018/5 K sayılı, 20.04.2018 tarihli kararı uyarınca, “kefalette eşin rızasına ilişkin Türk Borçlar Kanunu’nun 584’üncü maddesindeki düzenlemenin aynı Kanunun 603’üncü maddesi uyarınca ‘aval’de uygulanmasının gerekmediği”ne dair kararı dikkate alındığında, borçlu vekilinin, eşin rızasının bulunmadığına ve bu nedenle avalin geçersiz olduğuna dair itirazlarının reddine karar verilmiş olması isabetli olup, buna ilişkin istinaf nedenleri yerinde değildir.
Açıklanan bu gerekçelerle, borçlu vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-İhtiyati hacize İtiraz eden tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-İhtiyati hacize İtiraz eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 02/05/2019
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca karar kesindir.