Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/81 E. 2020/1189 K. 12.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/81
KARAR NO : 2020/1189
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2017/33 Esas – 2018/777 Karar
TARİHİ: 07/09/2018
DAVA: Menfi Tespit – İstirdat
Taraflar arasındaki menfi tesptit – istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkilinin işyerinde yaşanan hırsızlık sonucu çelik kasanın içindeki evraklarla çalındığını, çalınan çek ve senetlerle ilgili şikayette bulunulduğunu, ayrıca Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/827 esas sayılı dosyasında iptal ve ödeme yasağıyla ilgili dava açıldığını, ödeme yasağı talep edilen çekin davalı tarafından bankaya ibraz edildiğini, mahkemece adı geçene istirdat davası açmak üzere süre tanındığından istirdat davası açıldığını, davalının çekin çalıntı olması nedeniyle iyi niyet iddialarının dinlenemeyeceğini, ciro silsilesinde kopukluk olduğundan davalının meşru hamil olmadığını, davacının davalı ve diğer cirantalarla arasında hiçbir alışveriş olmaması karşısında borçlu olmadığının ve çekin bedelsiz olması nedeniyle davanın kabulüne, çekin istirdadı ile müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkilinin çekin çalıntı olduğunu bilmesinin mümkün olmadığını, davacının çek üzerinde cirosunun bulunduğunu, müvekkilinin çeki ciranta … ciro yoluyla aldığını, kötü niyetli olduğunun ispatının davacı tarafa ait olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 07/09/2018 tarihli, 2017/33 Esas – 2018/777 Karar sayılı kararla, “…İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına göre; dava konusu 20/12/2016 keşide tarihli, … Eczanesi’ne ait, lehtarı … olduğu, 57.500,00 TL bedelli çeke ilişkin başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasındaki takibin iptali talebiyle davacı tarafça davalıya karşı açılan İstanbul 21. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/271 esas, 2018/617 karar sayılı dosyasında aldırılan 21/03/2018 tarihli raporda davaya konu çekte bulunan ciro imzasının …’in el ürünü olmadığının bildirildiği görülmüş, her ne kadar icra mahkemeleri takip hukuku yönünden sınırlı inceleme yaparak karar verdiklerinden kararları kesin hüküm teşkil etmeyip alınan raporlarda desteklenmediği müddetçe delil olarak değerlendirilemeyecekse de, davalı tarafça imzanın davacıya ait olmadığı hususuna ilişkin bir itiraz yapılmamış olması dosya kapsamı itibariyle tekrardan yapılacak bir imza incelemesinin yargılamayı uzatacağı, bu yönde davalınında bir talebinin olmadığı dikkate alındığında, imza incelemesine ilişkin alınan rapora itibar edilerek … Bankası A.Ş. İstanbul şubesine ait, 20/12/2016 keşide tarihli, … no’lu, 57.500,00 TL miktarlı çek yönünden davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, davacının istirdat talebi yönünden ise TTK 792.maddesi gereğince davacı, davalı hamilin çeki kötü niyetli ihtisat etmiş olduğunu veya ihtisatta ağır kusurlu bulunduğunu ispat edemediğinden talebin reddine…” karar verildiği belirtilerek, menfi tespit isteminin kabulüne, çekin istirdadı isteminin ise reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Öncelikle İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/ 203 D.İş. sayılı dosyasından dolayı verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, ihtiyati haciz kararı ile ilgili karar verilmeden dosyanın karara çıkarıldığını, bu durumun usule aykırı olduğunu, kaldı ki bu konuda verilmiş bir duruşma günü de bulunduğunu, duruşma dahi yapılmadığını, dosyanın daha sonra ara karar verilerek karara çıkarıldığını, değişik iş sayılı dosyadan verilen karar esas yönünden de hatalı olduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nin 2017/892 esas, 2017/722 karar sayılı, 22/11/2017 tarihli karar ile ile kaldırılmış ve verilen kararın doğru olmadığına hükmedildiğini, kararın hatalı olması nedeniyle ilk derece mahkemesinin bu konuda bir karar vermek üzere dosyayı göndermesinden sonra ihtiyati haciz talebinin reddine dair karar verilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olup, ihtiyati haciz kararının bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini, İlk derece mahkemesinin istirdat ile ilgili kararının yerinde olmadığını, çünkü davalı yanın cevap dilekçesinde ileri sürdüğü ve çekin çalınmadan önce ellerinde olduğu yönündeki beyanlarının davalarının haklılığını ortaya koyduğunu, çünkü bu beyanın doğru olmadığını, tanık anlatımlarının da bu çelişkiyi lehlerine doğruladığını, Çekin müvekkili davacı tarafça ciro edilmediği ve çalındığı, incelemesi yapılan imzanın müvekkili davacıya ait olmadığının ortaya çıkması ile de sabit olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin kasasında olan ve çalınmadan önce tedavüle çıktığı iddiasının da bu şekilde çürütülmüş olacağını, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma dosyasından da hırsızlık olayının yaşandığı adres ve bu adresteki hasar ve tespitler bu iddiamızı doğrulamıştır. Davalı tanığı …’ın vermiş olduğu beyanda resmi kayıtları hiçe sayarak mahkemeyi yanıltarak beyanda bulunduğunu, çünkü tanığın anlatımında verilen çekin davalının amcası … tarafından bankadan sordurulup, karşılığının olduğunu beyan ettiğini söylediğini, bu beyanın yanlış olduğunu, çünkü çekin çalınmasından hemen bir gün sonra gerek savcılık bazında gerekse de çek ödeme yasağı bakımından tedbir kararı aldırıldığını ve bu bankalara bildirildiğini, bu nedenle beyanların çelişkili ve yönlendirme ile verildiğini, aynı şekilde davalı tanığı …ın da yönlendirme ile beyanda bulunduğunu, diğer tanıkla aynı beyanı verdiğini, çekin bankadan sorulmasının mümkün olmadığını, çünkü; savcılık tarafından ve ticaret mahkemesi tarafından çekin ödenmemesi için tedbir kararı verildiğini, çekin ibrazı veya sordurulması halinde soranların derhal savcılığa bildirilmesi için bankalara talimat verildiğini, çekte beş tane ciro bulunduğunu, hepsinin bir anda birbirine ciro etmediklerine göre bu hikayenin tamamen hayal mahsulü olduğunu, bu nedenle dahi davalı tanıklarının yönlendirme ile tanıklık yaptıkları ve doğru beyanda bulunmadıklarının açıkça ortaya çıktığını, ayrıca bu tanığın çekin hırsızlık malı olduğunu bildiği halde ödeme konusunda müvekkili davacı ile pazarlığa girdiğini, bu nedenle tanıklık yapmasının yasal olarak mümkün olmadığını, taraf sıfatında olduğunu, bunların dahi kararın kaldırılmasına sebep olduğunu, Davacı müvekkilinin tanığı olan … anlatımlarında, çekin alındığı sırada ve sonrasında hiç kesintisiz bir şekilde çalıntı çek olduğunu, davalı yanın bildiğinin açıkça ortaya çıktığını, davalı ve amcası … çekin dolandırıcı tarafından verildiğini açıkça ikrar ettiklerini, ayrıca yine tanık …; davalı yan ve amcası ile konuştuklarını ve bu çeki aldıkları kişinin dolandırcı olduğunu açıkça söylediklerini, devamında da buna rağmen çeki almak zorunda kaldıklarını aksi halde ellerinde başka bir şey kalmayacağını da bu nedenle en azından bu çalıntı çeki alıp, tahsil etme imkanları olabileceğine inandıkları için almak mecburiyetinde kaldıklarını da ikrar ettiklerini, Davalının kötü niyetli olduğunu ve en azından ağır kusurlu olduğunun ortaya çıktığını belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle ihtiyati haciz kararının talepleri gibi karara bağlanmasını, istirdat davası yönünden ise kararın usule, yasaya ve özellikle de davalının çeki alırken ağır kusurlu olduğu yönünde sundukları birden fazla neden ve hayatın olağan akışı ile asla örtüşmeyen davalı savunmaları ve davalı tanık beyanları karşısında ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, dava konusu çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti ile TTK’nın 792. maddesi uyarınca, rıza hilafına elden çıktığı iddia edilen çekin istirdadı istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince menfi tespit talebinin kabulüne, çek istirdat isteminin ise reddine karar verilmiş, bu karara karşı, yasal süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Öncelikle davalı vekilince davacının istinaf başvurusuna cevap başlıklı 18.12.2018 tarihli sunduğu dilekçesinde hükmün düzeltilerek onanmasının talep edildiği görülmüş ise de, dilekçenin istinafa cevap dilekçesi adı altında verildiği, kaldı ki istinaf yönünden herhangi bir harçta yatırılmadığı gözetilerek, davalı vekilinin iş bu dilekçesi istinaf başvurusu olarak değerlendirilmemiştir. Dava konusu çekin incelenmesinde; ciro silsilesinde görünürde herhangi bir kopukluk olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca çek ödeme aracı olup sebepten mücerrettir. Davacının ciro imzasının sahte olduğu bilirkişi raporuna dayanılarak mahkemenin de kabulünde ise de TTK’nın 677. maddesindeki düzenlemeye göre, imzaların istiklali prensibi benimsenmiş olup, ciro imzalarından biri sahte bile olsa, düzgün ciro silsilesine göre çeki iktisap edenin, çeki iktisapta ağır kusurunun bulunduğunun ayrıca kanıtlanması gerekir. Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, dava konusu çekteki ciro silsilesi düzgün olup, aksi ispatlanamadığı için davalı taraf iyi niyetli yetkili hamil konumundadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nın 792 maddesine göre, çek eline geçmiş bulunan yeni hamilin ancak kötüniyetle iktisap etmiş olması veya iktisapta ağır bir kusurunun bulunması halinde çeki iade ile yükümlü olup çek istirdadına ilişkin talebin reddi yönünde verilen karar isabetli olup, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince davacı vekiline tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12.11.2020 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.