Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/809 E. 2021/447 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/809
KARAR NO : 2021/447
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2016
NUMARASI : 2015/685 E.2016/1437K.
DAVANIN KONUSU: Tespit
Taraflar arasında görülen tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili davasında özetle; Nilüfer Vergi Dairesi Mükelleflerinden …ve Tic. Ltd. Şti.’nin 2009, 2010, 2011, 2012 yıllarına ait hesaplarının vergi müfettişlerince incelenmesi sonucunda 14/05/2013 tarih 2013/A/1904/5 sayılı vergi tekniği raporunun düzenlendiğini, raporda ünvanı belirtilen şirketin gerçekte … ve …’in kontrolünde olduğunu, şirketi gerçekte sevk ve idare eden şahıslar olduğunu, davalı şirket tarafından düzenlenen faturaların bu kişiler tarafından düzenlendiğinin tespit edildiğini, 213 sayılı VUK’nun 3/B bendine göre vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve buna ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğunu, bunların yemin hariç her türlü delil ile ispat edilebileceğini, vergi müfettişleri tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda yer alan tespitler dikkate alındığında tespit davası açmakta idarenin hukuki menfaatinin bulunduğunu, 6183 sayılı AATUHK madde 17 kapsamında şirketin gizli ortağı olduğu yönünde kuvvetli deliller elde edilen davalı … ve … hakkında da diğer davalı şirket ortakları ile birlikte tahakkuka dayalı ihtiyati haciz uygulanması gerektiğinden … ile …’in diğer davalı mükellef şirket arasındaki ortaklığın tespiti için dava açılması zarureti hasıl olduğunu belirterek, davalılar hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve davalı …’ın diğer davalı …Tic. Ltd. Şti’nin gizli ortağı olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılara usulüne uygun olarak tebligat yapılmış, davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Ancak olaya özgü bu durumda davacı kamu idaresi olup, vergi idaresince uygunlanma olanağı bulunan A. A. T. U. H. K madde 17. Hükmüne göre ihtiyati tahakkuk söz konusu olup, madde 17/3 bendine göre ‘teşebbüsün muvazaalı olduğu ve hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde edilmişse’ ihtiyati tahakkuk ve buna bağlı ihtiyati haciz işlemi ile birlikte vergi alacağının güvence altına alınması için anılan madde hükmü ile bir hukuki koruma öngörülmüş olup, davacı idare tarafından vergi alacağının güvence altına alınması için yapılacak olan ihtiyati tahakkuk uygulaması yönünden ‘Vergi dairesi müdürünün, Grup müdürünün veya müdürün yazılı talebi üzerine Defterdar veya Vergi Dairesi Başkanı mükellefin henüz tahakkuk etmemiş vergi ve resimlerinden Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilecek olanlar ile bunların zam ve cezalarını derhal tahakkuk ettirilmesi hususunda yazılı emir verebilir’ düzenlemesi getirilmiş olup, ihtiyati tahakkuk için herhangi bir süre belirlenmemiş olup, teşebbüsün muvazaalı olduğu ve hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde edilmiş olması yeterli görülmektedir. Delillerde hiç şüphesiz ilgili mevzuata göre Vergi İaderesinin araştırma, inceleme ve değerlendirmeleri sonucu elde edilecektir. Bu nedenle davacı idarenin 6183 sayılı A. A. T. U. H. K 17. Maddesinde belirtilen yetkiyi kullanması için Adli Yargıda dava açması zorunlu kılınmamıştır, yapılan tespit ve incelemelerde davalı … ve …’ın diğer davalı şirket adına sahte belge düzenlenmesinde belirgin roller üstlendiği, böylece davalı …nin fiili yöneticisi (şirket müdürü olarak kabul edilebileceği, ancak davalı …’nın davalı şirketin diğer ortakları veya şirket ile aralarında ekonomik, ticari, parasal ilişkileri tevsik edecek başkaca delil bulunmadığından diğer davalı şirket ile aralarında gizli ortaklık ilişkisinin bulunduğuna dair bir tespitte bulunulamayacağı mahkememize rapor edilmiş olup, öte yandan bahsi geçen yasanın 17. Maddesi hükümleri gereği davacı idarenin vergi tahakkuku işlemlerinde bulunabilmesi için mahkememizden davalının diğer davalı şirketin gizli ortağı olduğuna dair bir tespit kararı almasına ihtiyaç bulunmadığından bu davayı açmakta da hukuki yararı bulunmadığı…” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;
İlk derece mahkemesinin bilirkişi raporundaki tespitler dikkate alınmadan anılan gerekçeyle hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
İlk derece mahkemesinin hukuki yarar yokluğuna dayanarak karar verdiğini, ancak V.U.K. kapsamına giren vergi ve resimlerden bir kısmı için uygulanacağı öngörülen ihtiyati tahakkuk mükellefin henüz tahakkuk etmemiş borçları dolayısıyla; tartı, tebliğ, itiraz gibi tahakkuk için gerekli olan aşamaların sonuçlanmasını beklemeden yapılan tahakkuk işlemini ifade ettiğini,Zira ihtiyati tahakkukun kalkması ile ihtiyat haciz de kalkacağından ihtiyati haczin davamı olan ihtiyati tahakkuka davalı tarhiyatlara karşı dava açılıp açılmadığı açılmışsa sonucunun ne olduğu veya davalılarca teminat gösterilip gösterilmediği, kesin olarak tahakkuk ettiren vergi, resim ile bunların zam ve cezalarının ödenip ödenmediği araştırılmadan salt idarenin bu yetkiye sahip olduğundan bahisle dava açmakta hukuki yararının olmadığı yönünde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinin yetersiz olduğunu, 213 sayılı Yasa gereği defter ve belgeleri inceleme yetkisi olarak vergi müfettişinin şirket kayıtlarını, defterlerini ve diğer bir çok belgeyi tetkik ederek elde ettikleri tespitleri, bilirkişilerin hangi kritere göre yok sayarak elde edilen komisyon geliri dışında başkaca delil bulunmadığından bahisle gizli ortak olup olmadığı yönünde kanaat oluşturulmadığı şeklinde görüş bildirildiğinin anlaşılamadığını,
Bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini,
Soruşturma kapsamında vergi suçu raporu üzerine ceza davası açılıp açılmadığı, açılmışsa sonuçlanıp sonuçlanmadığı yönünde hiç araştırma yapılmadığını,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, davalı gerçek kişinin, davalı şirketin gizli ortağı olduğu iddiasıyla, ortaklığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, davalı şirketin 2011 ile 2012 hesap dönemi işlemlerinin incelenmesi sonucunda vergi müfettişi tarafından düzenlenen 21/01/2014 tarih ve 2014-A 579/11-12 sayılı vergi tekniği raporu ile davalı …’ın, diğer davalı şirketin gizli ortağı olduğunu belirterek, davalı ile davalı şirketin taşınır taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi yönünden ihtiyati tedbir konulmasına, davalının davalı şirketin gizli ortağı olduğunun tespit edilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar vermiştir.
Amme Alacaklarının Thsili Usulü Hakkında Kanun (AATUHK)’ un İhtiyati tahakkuk başlıklı 17. maddesi gereğince – ” (Değişik birinci fıkra: 26/11/1980 – 2347/2 md.) Aşağıdaki hallerden birinin bulunması takdirinde vergi dairesi müdürünün (5345 sayılı Kanun uyarınca vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili grup müdürünün ve/veya müdürün) yazılı talebi üzerine defterdar ve/veya vergi dairesi başkanı, mükellefin henüz tahakkuk etmemiş vergi ve resimlerinden Maliye Bakanlığınca tespit ve ilan edilecek olanlarla bunların zam ve cezalarının derhal tahakkuk ettirilmesi hususunda yazılı emir verebilir.(1) Vergi dairesi müdürü (5345 sayılı Kanun uyarınca vergi dairesi yetkisini haiz olarak kurulan ve faaliyete geçen vergi dairesi başkanlıklarında, ilgili grup müdürü ve/veya müdür) bu emri derhal tatbik eder:(1) 1. 13 üncü maddenin 1, 2, 3 ve 5 inci bentlerinde yazılı ihtiyati haciz sebeplerinden birisi mevcut ise, 2. Mükellef hakkında 110 uncu madde gereğince takibata girişilmişse, 3. Teşebbüsün muvazaalı olduğu ve hakikatte başkasına aidiyeti hakkında deliller elde edilmişse ” şeklindedir.AATUHK’ un 17. Maddesi gereğince, vergi takibatı veya ihtiyati haciz uygulanması için mahkemeden herhangibir karar alınması gerektiğine ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Aynı yasanın 18. Maddesinde ihtiyati tahakkukkun neticeleri, 20. maddesinde de ihtiyati tahakkkuka itiraz düzenlenmiştir. Davacı idarenin, konuya ilişkin tespit davası açmasında hukuki yararı yoktur. Bilindiği gibi, HMK 114/1.h bendi gereğince hukuki yarar dava şartlarındandır. Bu doğrultuda, ilk derece mahkemesinin dava şartı olan hukuki yarar yokluğundan davanın reddine ilişkin kararı hukuka uygundur.Aynı mahiyetteki Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/649-505 E.K sayılı kararında hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, anılan kararda özetle; “…hukuki yararın tespit davası açma şartı olduğu, muvazaalı işlemlere dair karinelerin olduğu, ilk bakışta hukuki yarar var gibi göründüğü, ancak limited şirketlerde ortakların kamu borcundan dolayı sorumluluğuna dair özel düzenlemeler olsa da, gizli ortağın durumunun adi ortaklık olarak kabul edildiği ve limited şirket ortaklarının sorumluluğunun adi ortaklığa teşmil edilemeyeceği, davalının hangi ortakla gizli ortak olduğu ve daha önce pay sahibi olup olmadığının belirsiz olduğu, üstelik muvazaalı işlemlere dair deliller varsa ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz yetkisinin davacı idarenin takdirinde olduğu, kesinleşmiş bir yargı kararına gerek olmadığı, delillerin takdirinde bir tespit kararına gerek olmadığı, idarenin yapması gereken açık ve emredici bir hüküm olduğu, tespit hükmü ile idari işlemlerden dolayı gidilecek kanun yollarında sorunlara neden olabileceği; ihtiyati tedbir istemi için de hukuki yararın olmadığı, ayrıca idarenin tasarrufun iptali ve tüzel kişiliğin perdesinin aralanması gibi yollara başvurabilmesi için ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz kararı alması gerektiği gerekçesiyle taleplerin hukuki yarar yokluğundan ayrı ayrı reddine dosya üzerinden karar verilmiştir.” denilmiştir. Bu kararın, davacı kurum tarafından temyiz edilmesi üzere Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.06.2016 tarih, 2016/2100 Esas -2016/6849 Karar sayılı ilamı ile kararın onanmasına karar verilmiştir.Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığına dair gerekçesi isabetlidir.Ayrıca somut olayda, Bursa Ticaret Sicil Müdürlüğünün 24.06.2015 tarihli yazısında davalı şirketin ticaret sicil kaydının 22.07.2014 tarihinde resen terkin edildiği belirtilmiştir. Ticaret ortaklıklarının tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için de, tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekmektedir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse dahi, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Mahkemece pasif husumeti doğrudan etkileyen bu durum öncelikle resen araştırılarak, davalı şirket eğer ticaret sicilinden terkin edilmiş ise şirketin ihya edilmesi için davacı tarafa süre verilmesi, davalı şirketin ihya edilmesi halinde şirket hakkında karar tesisi gerekir ise de; somut olayda zaten dava açmakta hukuki yarar bulunmadığından, o halde ihya davası açılmasında da herhangi bir hukuki yarar bulunmadığından ve davacının gereksiz yere gider yapmasına sebebiyet vereceğinden, bu hususta süre verilmesine gerek görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı Kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.04.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.