Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/807 E. 2019/1657 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/807
KARAR NO : 2019/1657
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/598 Esas – 2019/92 Karar
TARİHİ: 07/02/2019
ISLAH EDİLEN DAVA: Pay devri- payların değerinin tahsili
Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin yetkisizliğine yönelik verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile kurulan ortaklık çerçevesinde … San.ve Tic. A.Ş.’nin kurulduğunu, şirketin kuruluşunun davacının emeği, davalının sermayesi ile gerçekleştirildiğini, bu şirketin kuruluşuna ilişkin davacıya şirketin %10 payının taahhüt edilmesine karşın pay devrinin yapılmadığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle öncelikle adı geçen şirketteki %10 payın davacıya ait olduğunun tespiti ile adına devrine, olmadığı takdirde bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yargılama devam ederken davacı taraf 10/05/2018 tarihli dilekçe ile davayı tamamen ıslah etmek suretiyle, ilk dava dilekçesi ile davalı olarak hasım gösterilen tüm şirketler yönünden iradi taraf değişikliği yapılmış, davalı şirketlerin davadan çıkartılarak davaya sadece davalı gerçek kişi yönünden devam edilmesi talep edilmiş ve adı geçen davalı gerçek kişi yönünden, aradaki adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde taahhüt edilen şirketlerdeki payların devrine, bu olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuş, ıslah dilekçesine verdiği cevap dilekçesinde ise iradi taraf değişikliğine açıkça muvafakat etmiştir. Her iki taraf ıslah ve iradi taraf değişikliği sonrası eldeki davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu beyan etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince 07/02/2019 tarihli kararla, ıslah edilen davada, TTK’nın 5/3. maddesi gereğince Mahkemenin görevsiz olduğu, İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin, davacı yanın talep sonucunun değişmesi üzerine davanın artık ticari dava sayılamayacağı gerekçesiyle, yargılamanın Asliye Hukuk Mahkemesince yapılması gerektiğine karar verildiğini, ancak TTK’nın 4. maddesinin 1. fıkrası ile 19. maddesi hükümleri bir arada değerlendirildiğinde, huzurdaki davanın tarafların ticari işine ilişkin olduğunu ve davanın da ticari nitelikli bir dava olduğunu, dava konusu hisse devri talebinin ticari işletmelere ilişkin olduğunu ve adı geçen Kanun hükümleri uyarınca dava konusunun ticari iş niteliğinde olduğunu, davacının her ne kadar ıslah ile talep sonucunu değiştirerek, müvekkili davalı … ile aralarında kurulduğunu iddia ettiği adi ortaklık ilişkisine dayansa da, söz konusu taleplerin yine davacının, dava dışı şirketlerdeki hissesinin tespit ve tesciline ilişkin olduğunu, davacı yanın, gerçeğe aykırı hisse tespiti taleplerini herhangi bir belge ile ispatlayamadığı için davanın karar aşamasında davasını ıslah ederek adi ortaklığa dayanmışsa da aslında talep sonucu yine dava dışı ticari işletmelerdeki ortaklık payı olduğunu, Mahkemenin görevsizliğe ilişkin kararının ortadan kaldırılmasını talep ettiklerini, davacı ile müvekkili … arasında adi ortaklık olarak nitelendirilebilecek bir ilişkinin hiçbir zaman söz konusu olmadığını, davacının, taraflar arasında inançlı işlem söz konusu olduğu yönündeki iddialarının, tıpkı adi ortaklığa ilişkin iddiaları gibi hukuki dayanak taşımadığını, davacının haksız taleplerine dayanak olarak göstermeye çalıştığı e-posta yazışmaları dahi ortaklık taahhüdüne dair delil olma kabiliyetinden çok uzak olduğunu, şirketler ile ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde, …’un …San. ve Tic. A.Ş.’de hakim hissedar konumunda olduğunu ileri sürmenin mümkün olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını, dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davada, davalı ile kurulduğu ileri sürelen adi ortaklık ilişkisi kapsamında davalı şirketteki %10 payın davacıya ait olduğunun tespiti ile payın adına devri, olmadığı takdirde bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, yargılama sürecinde davacı tarafça 10/05/2018 tarihli sunulan dilekçe ile davanın tamamen ıslah edilerek, dava dilekçesi ile davalı olarak hasım gösterilen tüm şirketler yönünden iradi taraf değişikliği yapıldığı; davalı şirketlerin davadan çıkartılarak davaya sadece davalı gerçek kişi yönünden devam edildiği ve adı geçen davalı gerçek kişi yönünden; aradaki adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde taahhüt edilen şirketlerdeki payların adına devrine, bu olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yazılı gerekçe ile ıslah dikkate alınarak görevsizlik kararı verilmiş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Asliye ticaret mahkemesince, uyuşmazlığın 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 vd maddelerinde düzenlenen, davacının davalıyla adi ortaklığının fesih ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu, ıslah edilen davada tarafların tacir olmadığı, davanın TTK’da düzenlenen mutlak ticari dava niteliği de taşımadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.Emsal nitelikteki Yargıtay 17.HD 2013/18281 esas 2014/9533 karar 12/06/2014 tarihli kararında da vurgulandığı üzere; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Buna göre bir uyuşmazlığın ticari nitelikte olabilmesi için, her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi yahut aynı maddenin alt bentlerinde düzenlenen istisnalardan birine dahil olması gerekmektedir. Yine aynı maddede, bu Kanun’dan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, 5. maddesinin ikinci fıkrasında, bir yerde Ticaret Mahkemesi varsa Asliye Hukuk Mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanun’un 4. maddesi hükmünce ticari sayılan davalara Ticaret Mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir.Türk Ticaret Kanununun 3. maddesinde, “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlemesi getirilmiştir. Bir hukuki işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.Somut olayda, davacı davalı ile kurulduğu ileri sürelen adi ortaklık ilişkisi kapsamında davalı şirketteki %10 payın davacıya ait olduğunun tespiti ile adına devrine, olmadığı takdirde bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama sürecinde 10/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı tamamen ıslah edilerek, dava dilekçesi ile davalı olarak hasım gösterilen tüm şirketler yönünden iradi taraf değişikliği yapılmış; davalı şirketlerin davadan çıkartılarak davaya sadece davalı gerçek kişi yönünden devam ettikleri bildirilerek ve adı geçen davalı gerçek kişi yönünden; aradaki adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde taahhüt edilen şirketlerdeki payların davacı adına devrine, bu olmadığı takdirde bedellerinin tahsiline karar verilmesi istenilmiştir. Davacının ıslah dilekçesindeki netice talebinde de davalı gerçek kişi tarafından adi ortaklık ilişkisi kapsamında taahhüt edilen şirket hisselerinin kendisine devri, iş bu talebin kabul görmemesi halinde hisselerin değerinin tahsili talep edilmiş olup, ortaklığa konu faaliyetlerin ticari faaliyetler olduğu, uyuşmazlığın tarafların ticari faaliyeti ile ilgili olduğu, davacının hisse devirlerini istediği, uyuşmazlığın şirket hisselerine ilişkin olup TTK hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmakla, uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Buna göre mahkemece yanılgılı gerekçe ile verilen görevsizlik kararı yerinde olmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nun 353/1.a.3. maddesi uyarınca, kararı veren İlk Derece Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin harcının İlk Derece Mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/12/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.