Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/804 E. 2021/445 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/804
KARAR NO : 2021/445
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2018
NUMARASI : 2016/1160 E.2018/1271K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili davasında özetle; müvekkili şirketin, davalıya çeşitli malzemeler satmış olduğunu ve 25.02.2010 tarih ve 672717 numaralı faturayı düzenlendiğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine icra takibi yapıldığını, ancak borcun ödenmediğini ve takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, borçlu tarafından borçlu olmadığına ilişkin olarak menfi tespit davası açıldığını, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/56 esas sayılı dosyasından görülen dava sonunda 16.02.2016 tarihinde davanın reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, icra takibine itiraz üzerine yasal sürede itirazın iptali davası açılmadığnı, bu nedenlerle işbu davanın açılma zorunluluğu doğduğunu beyanla; müvekkilinin davalıdan olan 6.125,54 TLlık alacağının fatura tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava dilekçesi, tensip tutanağı, duruşma tutanağının usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, ancak dosyaya herhangi bir cevap dilekçesi sunulmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/56 esas 2016/98 karar sayılı dosyasının incelenmesinde; Davacı …’un İst. 3.İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı takip dosyasında borçlu olunmadığı için açtığı menfi tespit davası olduğu, mahkemece söz konusu faturadan dolayı teslim edilen iş yerinin mahiyetine uygun olarak malzemelerin bulunduğu, dolayısıyla söz konusu malzemelerin davacı teslim edildiği, karine olarak ortaya çıktığı, davalının ticari defterinde kayıtlı olup, davacının bu yönde ticari defterlerini ibraz etmediği, Yargıtay bozma ilamı çerçevesinde, davacının davasını ispat edememesi sebebiyle reddine karar verildiği, bu kararın 02/10/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmış olup, mahkememiz dosyasında söz konusu İst. 3.İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı takip dosyasında Alacaklı-Davacı itirazın iptali davasını süresinde açmaması sebebiyle bu fatura alacağının, alacak davası olarak devam ettirdiği, alacağının İst. 10.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce de sabit olduğu hususu da göz önüne alındığında, davacının davasının kabulü gerektiği, …” gerekçesiyle, davacının davasının kabulü ile 6.125,54 TL alacağın takip temerrüt tarihi olan 18/10/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Önceki beyanlarını tekrarla;
Dava dilekçesinin usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, bu hususun mahkeme tarafından gözardı edilerek hüküm kurulmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu, dava dilekçesinin, adres kayıt sisteminde “eski adres” durumuna getirilmiş adrese tebliğ edildiğinden tebligatın usulsüz olduğunu,
Tebligat memurunun yeterli araştırmayı yapmadan tebligatı iade ettiğini, bunun üzerine Tebligat Kanunu 21/2’ye göre tebligat yapılmasının usulsüz olduğunu, usulsüz tebligat nedeniyle taraflarınca 06.03.2019 tarihinde öğrenilen dosyadaki alacağın zamanaşımına uğradığını,İlamsız icra takibinin düşmesi sebebiyle 18.10.2011 tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hukuka ve usule aykırı olduğunu,
Müvekkili tarafından açılmış menfi tespit davasının red kararının kesin hüküm gibi kabul edilerek hüküm kurulmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasındaki ticari satım ilişkisi sebebiyle davacı tarafından keşide edilen fatura konusu alacağın tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanunu’nun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır. Somut olayda tensip ve dava dilekçesi ekli tebligatın davalının dosyadaki mevcut adresine ”mernis adresidir” ibaresi bulunmaksızın çıkartılmış olduğu, tebligatın iade edilmesi üzerine daha sonra ise aynı adrese ”mernis adresidir” ibaresi ekli olarak çıkarılan tensip ve dava dilekçesi ekli tebligatın 18.01.2017 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.Davalının UYAP sistemi üzerinden nüfus kayıt bilgisinin çıktısı alınmış ve 26.02.2018 tarihinde mernis yurtiçi adres değişikliği yapmış olduğu hususunda beyanda bulunduğu ve bu değişikliğin aynı tarihte tescil edildiği, bunun öncesinde davalının mernis adresinin, mahkemece tebligat çıkarılan ”Levazım Mahalllesi, …Beşiktaş,İstanbul” adresi olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ilk derece mahkemesince 18.01.2017 tarihinde yapılan tebligat davalının o anki güncel mernis adresi eklenerek doğru şekilde yapılmış olduğundan, davalının bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde değildir. Davalı vekili, istinaf dilekçesinde dava dilekçesi ve tensip tutanağına ilişkin tebligatın usulsüz yapılmış olmasından ötürü sürecin uzadığı ve alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürmüş olsa da, az yukarıda bahsi geçtiği üzere tebligat usulüne uygun olmakla, tebligata ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Davalı, usulünce yapılan dava dilekçesi tebligatına rağmen yasal süresi içinde davaya cevap vermemiştir. İlk defa istinaf aşamasında zamanaşımı defini ileri sürmüştür. HMK’nın 357.maddesi uyarınca, kamu düzenine ilişkin hususlar hariç olmak üzere, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma sebepleri istinaf aşamasında ileri sürülemez. Bu nedenle, somut olayda ilk defa istinaf aşamasında ileri sürülmüş olan zamanaşımı definin incelenmesine hukuken olanak bulunmadığından, davalı vekilinin zamanaşımına ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sy HMK’nın 11.4 maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak düzenlenmiştir. Alacak davasının hukuki niteliği de dikkate alındığında, bu davada alacağın varlığı veya yokluğu ile davalının davacıya karşı sorumlu olup olmadığına ilişkin bir tespit de yer alacağından, ayrıca davalının, alacak davasında genel hükümlere göre savunma sebeplerini ileri sürebileceği, savunma olarak ileri sürülebilecek olmasına göre ayrı bir tespit davasına konu edilemeyecektir. Buna göre alacak davası açılmasından sonra borçlu tarafından “menfi tespit” davası açılamayacağı, çünkü menfi tespit davası açmasında bu davanın davacısının hukuki yararının bulunmadığı gerek doktrin gerekse uygulamada tereddütsüz kabul edilmektedir. Ancak somut olayda, eldeki davanın davalısı tarafından eldeki davanın davacısına aynı borç ilişkisi çerçevesinde daha önceden açılmış bir menfi tespit davasının mevcudiyeti sözkonusudur. Bahsi geçen bu menfi tespit davasında, ilk derece mahkemesi davanın reddine dair hüküm vermiş ve bu hüküm kesinleşmiştir. Daha sonra açılan istinafa konu iş bu alacak davasında elbette ki davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmaktadır. Bu itibarla, menfi tespit ve alacak davalarının birbirlerine kesin hüküm sayılması hukuken mümkün değil ise de emsal kararlarda ve uygulamalarda görüldüğü üzere, önceden kesinleşen kararın diğeri için güçlü delil niteliğinde bulunduğu,ilk derece mahkemesince önceki menfi tespit davasındaki yargılama aşamasında dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu gözönünde bulundurularak davacının alacak davasının kabulüne karar verilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığından, davalı vekilinin bu konudaki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.TBK’nın 117. maddesi uyarınca “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlenmişse, bu günün geçmesiyle…borçlu temerrüde düşmüş olur” şeklinde düzenleme mevcuttur. Somut uyuşmazlıkta davacı vekili davaya esas fatura alacağının tahsili için icra takibine girişilmekle alacağın ödenmesini ihtar etmiş sayılacağından, davalının icra takip tarihinde temerrüde düştüğünün kabulü isabetli olup, davalı vekilinin bu konudaki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına; bakiye 318,22 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,
5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.04.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİHİ : 09/04/2021

.