Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/802 E. 2021/448 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/802
KARAR NO : 2021/448
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/11/2018
NUMARASI : 2017/657E. 2018/1139K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili davasında özetle; müvekkiline ait nüfus cüzdanının kaybolduğunu ve kimliği bulan kişilerce sahte imza kullanılmak suretiyle… İhr. San. Tic. Ltd. Şti.’nin kurulduğunu, şirketin vergi borçlarının ödenmemesi üzerine müvekkilinin durumdan haberi olduğunu, müvekkilinin borca itiraz ettiğini ve ilgililerin tespiti için savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, müvekkilinin sahte imza ile kefil olarak gösterildiği kredi sözleşmelerine istinaden şirkete kullandırılan kredilerin ödenmemesi üzerine İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından müvekkili aleyhine icra takibine geçildiğini, müvekkilinin şirketten ve şirkete kullandırılan kredilerden haberdar olmadığını, kredi sözleşmesinde yer alan imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili Fona devrolan dava dışı …bank ile davacı taraf arasında …İhr. San. Tic. Ltd. Şti. yetkilisi sıfatıyla Bireysel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, kullandırılan kredilerin yapılan ihtara rağmen ödenmemesi üzerine kredi borçlusu ve davacı hakkında takip başlatıldığını ileri sürerek, davanın reddine, icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda;”…İmza incelemesi yönünden alınan grafoloji bilirkişi raporu gerekçeli, denetlenebilir, dosya içeriğine uygun, itirazları cevaplar nitelikte ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli görüldüğünden, Mahkememizce de benimsenmiş ve hükme esas alınmıştır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, incelenen takip dosyası, benimsenen bilirkişi raporu ve toplanıp değerlendirilen delillere göre; yapılan imza incelemesi neticesinde takip ve dava konusu kredi sözleşmesi ve eklerindeki imzanın davacıya ait olmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla davacının takip ve dava konusu kredi sözleşmelerinden dolayı sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından davanın kabulü ile davacının takip ve dava konusu kredi sözleşmelerinden dolayı borçlu olmadığının tespiti, …” gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacının, İstanbul 9. İcra müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasında takibe dayanak kredi sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespitine, karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;
Bilirkişi raporu ile sözleşmedeki imzanın davacı eli ürünü olmadığı tespit edilmiş ise de dava dosyasındaki aşamalarda yazılı olarak sundukları beyanlardan anlaşılacağı üzere, sözleşme aslı borçlu … tarafından ilgili bankaya sunulduğunu, kredi müracaatında ilgili bankaya başvuran şahıslarla ilgili gerekli araştırmaları yaptıktan sonra sunulan evrakların doğruluğu da teyit edilip kredi kullandırıldığını,
Borç ödemeyince ilgili bankanın, kredi hesabını kat ederek ihtarname keşide ederek daha sonra da 2000 yılında icra takibine başladığını ve malvarlığı tespit edilemeyince aciz vesikası alındığını, davacı borçlunun daha önce takipten haberdar olduğu halde hiçbir itirazda bulunmadığını, dosyanın TMSF’ye devrinden sonra haciz tehdidi ile karşılaşınca bu yola tevessül ettiğini, söz konusu sözleşmenin yıl yıl önce imzalanmış olduğunu, imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunun mevcut belgelerle kesin olarak tespit edilemediğini, bilirkişi raporuna karşı itirazlarına yönelik inceleme yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, kredi borcu bulunmadığı iddiasıyla, İİK’nın 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılmış bir menfi tespit davasıdır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.10.2014 tarihli 2014/225 E.- 2014/464 K. sayılı ilamı ile asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, söz konusu karar tarafların temyiz etmemesi üzerin 31.05.2017 tarihinde kesinleşmiştir.Davaya esas İstanbul 9.İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde, alacaklının TMSF, borçlunun …Ürünleri … Şti, … oldukları, 597,81 TL asıl alacak, 7.870,16 TL faiz, en son 78,70 BSMV olmak üzere toplam 8.546,67 TL alacağın takibe konu edildiği, 03.08.2000 tarihli tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile ihtarname ve kredi sözleşmesinden doğan 597,81 TL alacağın borç sebebi olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.Davacı dava dilekçesinde nüfus cüzdanının 1997 yılında kaybettiğini bu nüfus cüzdanınındaki bilgiler kullanılarak sahte imza kullanılmak suretiyle müvekkili adına ….. Şti. adlı bir şirket kurulduğunu, kredi sözleşmesinde yer alan imzanın müvekkilinin eli ürünü olmadığını, kullanılan krediyle davacının bir ilgisinin bulunmadğını iddia etmektedir.İlk derece mahkemesince yargılama aşamasında alınan 31.07.2018 tarihli grafoloji ve sahtecilik uzmanı tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda; 24.11.1999 tarihli… Eskişehir TAŞ Eminönü Şubesince hazırlanan 1.102 USD meblağlı kredi için düzenlenmiş gözüken bireysel kredi sözleşmesi aslı kişisel bilgiler formu son sayfasındaki borçlu imzası, tüketici kredisi ayrıntılı geri ödeme tablosu USD aslı sayfasındaki borçlu imzası, ferdi kaza vefat sigorta formu aslı sayfasındaki borçlu imzası hususlarıyla alakalı olarak bu imzaların … isimli şahsın elinin ürünü olup olmadığı değerlendirilmiştir. Söz konusu değerlendirmeler yapılırken; davacının 01.11.1995 tarihli ”İşçi yıllık ücretli izin izlenimi” başlıklı defterin 52. sayfasındaki asılları, Zeytinburnu 2. Bölge Tapu Müdürlüğü görevlilerince 01.10.2001 tarihinde … yevmiye numarası ile düzenlenmiş gözüken resmi senet aslındaki imzalar, yine 03.07.2018 tarihinde huzurda düzenlenmiş gözüken Hakim onaylı iki sayfadan ibaret istiktap tutanağındaki imzalar mukayeseye esas alınmıştır. Sonuç olarak bu imzaların … isimli şahsın elinin ürünü olmadığı yönünde kanaate varılmıştır.Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı itirazlarında; kredi sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olduğunu, davacı borçlunun daha önce takipten haberdar olduğu halde itirazda bulunmadığını, dava dosyasına konu sözleşmedeki imzanın yaklaşık yirmi yıl önce atıldığını ileri sürerek bilirkişi raporundaki tespitlere itiraz etmiş, davacının tazminat istemine ilişkin olarak da 5411 Sayılı Yasa’nın 138. maddesinin gerekçe göstererek tazminat ve cezaların fon hakkında uygulanmayacağı sebebiyle tarafları aleyhine tazminata hükmedilemeyeceğini ileri sürmüştür.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesi davası konusu kredi sözleşmesi ve eklerindeki imzanın davacıya ait olmadığından davacının davasının kabul edilerek davacının takibe dayanak kredi sözleşmesinden borçlu olmadığının tespiti yoluna gidilmiştir.Adi senette borçlu olarak gözüken kimse, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığının ve dolayısıyla, senet borçlusu konumunda bulunmadığının tespiti amacıyla, cebri icra tehdidi ile karşı karşıya ise, icra takibinin yapılmasından önce; süresi içinde ödeme emrine karşı imzaya itiraz yoluyla itirazda bulunmayı ihmal etmiş ve takip kesinleşmişse, takibe başlanılmasından sonraki evrede sahtelik davası açabilir, böyle bir sahtelik davası hukukî niteliği itibariyle 2004 sayılı İİK 72’de düzenlenmiş olan menfi tespit davasıdır (Tanrıver, S.: Medenî Usul Hukuku, C.1, Ankara 2016, s. 844-845).Dolayısıyla davalı vekilinin takip aşamasında davacının imza itirazında bulunmamış olmasına rağmen eldeki menfi tespit davasını açmış olduğu yönündeki istinaf başvurusunun reddi gerekir.İlk derece mahkemesince, davacının, dava konusu kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten önce ve yakın tarihli imza asılları ve istiktap tutanağı üzerinde uzman bilirkişiden denetime elverişli rapor aldığı, bu rapora göre, takip dayanağı kredi sözleşmesindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı sabit görülmekle ve yukarıda açıklanan gerekçelerle, davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 140. maddesince dava fona devredilen banka alacağından kaynaklandığından harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.08.04.2021
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.