Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/793 E. 2021/373 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/793
KARAR NO : 2021/373
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/02/2019
NUMARASI: 2017/194 E. – 2019/150 K.
DAVANIN KONUSU:Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; davalı tarafından müvekkili aleyhine Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile vade farkı faturaları nedeniyle takip başlatıldığını, taraflar arasında taşıma sözleşmesi ilişkisi bulunduğunu, davalı yanın geciktiğini ileri sürdüğü taşıma faturaları nedeniyle beş adet vade farkı faturasını düzenleyerek takibe konu ettiğini, ancak faturaların gerçeği yansıtmadığını, faturaların müvekkiline tebliğ edilmediğini ve faturaların müvekkilinin kayıtlarında yer almadığını, müvekkilinin taşınma telaşıyla süresinde itiraz etmemesi nedeniyle takibin kesinleştiğini ileri sürerek, müvekkilinin takibe konu vade farkı faturaları nedeniyle davalıya borcunun bulunmadığının tespitine, takibin iptaline, haksız ve kötü niyetli takip nedeniyle takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacının kötü niyetli olduğunu, borcunu ödememek için sürekli şekilde müvekkilini oyaladığını, fatura alacağının vadesinde ödenmemesi halinde, vade farkı uygulanacağının davacıya tebliğ edilen irsaliyeli faturalarda açıkça yazıldığını, faturalarda “fatura tutarı peşin ödenir, geç ödemelerde %5,5 vade farkı uygulanır.” şeklinde açıklamanın yer aldığını, taraflar arasında vade farkı uygulamasının teamül haline geldiğini, davacının faturaları tebliğ alarak vade farkına herhangi bir itirazda bulunmadığını, faturalardaki vade farkı anlaşmasına istinaden müvekkilince vade farkı faturası düzenlendiğini, faturaların davacıya tebliğine rağmen itiraz edilmediği gibi borcun da vadesinde ödenmediğini, takiple birlikte tebliğ edilen faturalara itirazda bulunulmadığı savunarak, davanın reddine ve %20 oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava İ.İ.K. nun 72. maddesinde düzenlenen icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Taraflar arasında tartışma konusu olan husus takibe konu faturalardan alacağından davacının borçlu olup olmadığı noktasındadır. Ticari işlemlerde mal veya hizmet sunanların mal veya hizmet alıcılarına vade farkı faturası yansıtabilmesi için aralarında bir cari hesap sözleşmesine bağlı belirlenmiş bir vade olması veya daha önce satıcılar tarafından vade farkı faturaları düzenlenip alıcıların da bu fatura tutarlarına istinaden ödeme yaparak zaman içerinde bu işlemin ticari bir teamüle dönüşmesi gerektiği, fatura üzerinde ‘tutarın peşin ödeneceği’ ve ‘geç ödemelerde vade farkı uygulanacağı’ ibaresinin yazılması gerek öğretide ve gerekçe Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında vade farkı faturası için dayanak kabul edilmediğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu olan davalının düzenlemiş olduğu vade farkı faturalarının davalı tarafından davacıya tebliğ edildiğine dair somut bir belgeye rastlanmadığı, bu faturaların sadece davalı yan ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının faturalarına konu vade farkına dayanak teşkil edebilecek nitelikte taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir sözleşmenin tespit edilemediği, taraflar arasında vade farkı faturalarına ilişkin teamülün oluşmadığı hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, davalının geç ödenen fatura tutarlarına istinaden düzenlemiş olduğu vade farkı faturalarının dayanağının bulunmadığı, bu itibarla davalının vade farkı faturalarının ispata muhtaç olduğunun kabulü ile hesaplama dışı bırakılması gerekeceği, neticeten takip tarihi itibariyle davacının davalıya olan borcunun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.Vade farkı hukukumuzda bağımsız olarak düzenlenmiş değildir. Ancak taraflar arasında ticari ilişki olsa dahi davacının vade farkı talep edebilmesi için yerleşik Yargıtay uygulaması gereği vade farkı ödeneceğine ilişkin bir anlaşma veya taraflar arasında bir uygulama olması lazım gelir. Menfi tespit (olumsuz tespit) davası İİK’nun 72.maddesinde düzenlenmiş olup borçlunun, alacaklıya borçlu olmadığını genel hükümlere göre kanıtlamasına imkan sağlamak amacıyla getirilmiş bir düzenlemedir. İİK’nın 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü takip alacaklısına aittir. Bu konuda istisnai nitelikte iddiada bulunan davalının bu iddiasını ispatlayacak yazılı belgeleri öncelikle HUMK 288 ve devamı maddeleri gereği ortaya koyması gerekir. Davalı vekili buna rağmen yazılı belge sunamadığı gibi davacı şirket kayıtlarında da davalıyı haklı hale getirecek herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Taraflarca açıkça yemin deliline dayanılmadığından yemin teklifi etme hakkı da hatırlatılmamıştır. Toplanan deliller ve yapılan açıklamalar karşısında davanın kabulüne, takiplerin başlatılmasında davalı alacaklı tarafın, davaların açılmasında da davacı borçlu tarafın kötü niyetlerinin bulunmadığı kanaatiyle hem davacı hem de davalı için İİK m.72 kapsamında tazminat takdirine yer olmadığına karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın kabulü ile Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla başlatılan takip nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının kötü niyetli olup, borcunu ödememek için sürekli şekilde müvekkilini oyaladığını, müvekkilinin sözleşme konusu alacağını takipler sonucu tahsil edebildiğini, taraflar arasında vade farkı uygulaması bulunduğunu, Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında vade farkı uygulanacağı belirtilen faturanın ödenmemesi nedeniyle yapılan takipte alacağın üçüncü kişilerden İİK’nın 89. maddesine gönderilen ihbarlarla tahsil edildiğini, davacının vade farkı düzenlenmesine itirazda bulunmadığını, fatura alacağının ödenmemesi halinde vade farkı uygulanacağının davacıya tebliğ edilen irsaliyeli faturalarda açıkça yazıldığını, faturalarda, “Fatura tutarı peşin ödenir. Geç ödemelerde %5.5 vade farkı uygulanır.” şeklinde açıklama bulunduğunu, taraflar arasında bu tür vade farkı uygulamasının teamül haline geldiğini, tebliğ edilen faturalardaki vade farkı açıklamasına itiraz edilmediğinden müvekkilince, gecikilen süre için vade farkı faturası düzenlenerek tebliğ edildiğini, takip konusu faturaların takiple birlikte tebliğine rağmen itiraz edilmediğini, mahkemece önceki takip dosyalarının incelenmeden karar verilmesinin hukuksuz olduğunu, mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilerek yemin deliline dayanılıp dayanılmadığının sorulmadan davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, vade farkı borcu bulunmadığı iddiasıyla, İİK’nın 72. maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılmış bir menfi tespit davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Büyükçekmece ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde, davalı yanca beş adet faturaya dayalı toplam 29.878,75 TL vade farkı alacağı ile işlenmiş faizinin tahsilinin talep edildiği, süresinde itiraz edilmemesi üzerine takibin kesinleştiği anlaşılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda özetle; davacı defterlerinin usulüne uygun düzenlenmediği, davalı defterlerinin usulüne uygun düzenlendiği, davalının ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle 39.458,20 TL alacak bulunduğu, defterler arasındaki farkın, takibe konu 29.878,74 TL vade farkı faturalarının davacının ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklandığı, faturaların davacıya tebliğine ilişkin belge bulunmadığı, taraflar arasında vade farkına ilişkin sözleşme bulunmadığı gibi her hangi bir teamülün de bulunduğunun kanıtlanmadığı belirlenmiştir. Davalı itirazı üzerine alınan ek raporda, önceki görüşler tekrar edilmiştir. Taraflar arasında, satım sözleşmesinin esaslarını düzenleyen yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Davalı tarafından keşide edilen faturaların vadeleri gösterilmiş olup, fatura bedelinin peşin ödeneceği, geç ödemelerde %5,5 vade farkının uygulanacağı açıklanmıştır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2016/5191 Esas, 2018/101 Karar sayılı emsal ilamında belirtildiği üzere; taraflar arasında vade farkı uygulacağına ilişkin yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi vade farkı ödeneceğine dair teamül halini alan fiili bir uygulama ve kararlaştırma da bulunmamaktadır. Mahkemece mali müşavir bilirkişiden alınan raporlarda da, davacı defterlerinde takibe konu beş adet vade farkı faturasının kayıtlı olmadığı ve bu faturaların tebliğine ilişkin kanıt sunulmadığı görülmektedir. Taraflar arasındaki ticari ilişkide, fatura bedellerinin faturada gösterilen vadede ödenmemesi üzerine, daha önce davalı tarafından düzenlenen vade farkı faturalarının, davacı tarafından ödendiği ve bunun teamül haline geldiği kanıtlanmamıştır. Ticari ilişkide daha önce düzenlenen faturaların geç ödenmesi nedeniyle, takip konusu faturalar düzenlenmiştir. Yazılı sözleşme bulunmadığı gibi vade farkına ilişkin bir uygulama da söz konusu değildir. Davalı tarafından düzenlenen faturalardaki vade farkına ilişkin ibareler sözleşme hükmü olarak değerlendirilemez. Davalının, satım sözleşmesinden kaynaklanan fatura ve kambiyo senedine bağlı alacağını geç tahsil etmesi her halükarda vade farkı ödenmesini gerektirmez. Faturada vade farkı talep edileceğine dair kayıtlara dayanılarak talepte bulunulması da mümkün değildir (Yargıtay İBHGK’nun 27.06.2003 tarihli, 2001/1 E- 2003/1 K sayılı kararı).Davalı vekili cevap dilekçesinde delillerini göstermiş olup, yemin deliline açık şekilde dayanmamıştır. Dosya kapsamında bulunan 18.09.2017 tarihli delil listesinde de sunulan deliller arasında yemin delili bulunmadığından, mahkemece, dayanılmayan yemin delilini hatırlatılmamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye1.997,16 TL istinaf nispi karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.