Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/784 E. 2021/426 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/784
KARAR NO : 2021/426
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/05/2018
NUMARASI : 2016/1179E. 2018/525K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili davasında özetle; …Bank ile dava dışı …Mal.San ve Ticaret Ltd.Şti. arasında kredi sözleşmeleri imzalandığını, sözleşmeleri davalının müteselsil kefil olarak imzaladığını, kredi borçlusunun 30.000,00 TL tutarlı teminat mektubu verdiğini, mektubun paraya çevrildiğini, borcun ödenmemesi üzerine ihtarname göndererek hesabın kat edildiğini, icra takibine başlandığını, ancak davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalıya dava ve tensip zaptının usulüne uygun tebliğ edildiği, süresinde cevap vermeyerek duruşmalara katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davaya konu somut olayda daha önce ifade edildiği gibi kefaletin oluştuğu son tarih 14.08.1997 dir. Başka bir ifade ile TBK’nın 598. maddesindeki 10 yıllık süre, TBK’nın yürürlüğü girmesinden önce dolmuştur. Yasanın düzenleniş şekli ve öğretideki görüşler dikkate alındığında, 10 yıllık sürenin zamanaşımı süresi olmadığı, 10 yıllık sürenin geçmesi ile kefaletin kendiliğinden ortadan kalktığı kabul edilmelidir.Bu sürenin hak düşürücü süre mi yoksa kefaletten kaynaklanan talep hakkının, süreye bağlı bir hak mı olduğu hususu tartışmalı ise de her iki halde de sonucun değişmeyeceği, zira kefaletteki 10 yıllık sürenin, hak düşürücü süre olduğu kabul edildiğinde 6101 sayılı Kanunun 5. maddesinin doğrudan, süreye bağlı hak olduğunun kabulü halinde ise aynı Kanunun 6. maddesi yollamasıyla dolaylı olarak uygulanması gerektiği, bu nedenle Mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiği açıktır.Somut uyuşmazlıkta icra takibinin 27/04/2015 tarihinde başlatıldığı, TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce 10 yıllık sürenin geçmesi sebebiyle kefaletin TBK’nin 598/3. maddesi gereğince kendiliğinden ortadan kalktığı, 6101 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince ek sürenin de 01/07/2013 tarihi itibariyle dolduğu, bu nedenle davanın reddine karar vermek gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.Davalı yargılama aşamasında kendisini vekille temsil ettirmemiş olmakla birlikte son karar duruşmasından önce davalı vekilinin dosyaya vekaletname sunduğu görülmekle birlikte, yargılamanın yasa değişikliği öncesi yazılı yargılama usulüyle sürdüğü tarihte davacıya yapılan usulüne uygun sözlü yargılama davetiyesinden sonra vekaletnamenin sunulmuş olduğu, ancak buna rağmen davalı vekilinin duruşmaya katılmadığı, mazeret dilekçesi de sunmadığı, dosyada herhangi bir dilekçe vb. surette hukuki yardım ve davacıyı temsil anlamına gelecek katkı bulunmadığı, avukatlık vekalet ücreti Avukatlık Kanunu ve AAÜT.’e göre avukatın vekalet verene hukuki yardımı veya hukuki temsili karşılığı hakedilen ücret olarak tanımlandığı da dikkate alındığında, AAÜT. uyarınca davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmediği,…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;
Müvekkilinin ilgili kanun hükümlerince her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olduğunu,
Müvekkili banka açısından dava ve takiplerde uygulanan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu gereği asıl borçlu ve kefiller hakkında başlatılan takiplerde ve açılan davalarda süre ile ilgili çekişme olması mümkün olmadığını,
5411 sayılı Bankacılık Kanununun geçici 11.maddesinde belirtildiği gibi icra takiplerinin süresi içerisinde açıldığını,…kbank A.Ş. ile dava dışı …Ticaret Ltd. Şti. arasında muhtelif tarihli Genel /Ek Kredi Sözleşmeleri düzenlenerek taraflarca imzalandığını, sözleşmelerin düzenlenme tarihleri 1998 – 1999 – 2000 – 2001 yılları olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla 10 yıllık süre esas alınsa bile kefalet süresi dolmadan takip başlatıldığını,En erken düzenlenen sözleşmenin 1998 tarihli olduğunu, dava dışı asıl borçlu ile kefiller ve davalı kefile Beşiktaş 17. Noterliğinin 08.02.2005 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, hesabın 02.02.2005 tarihi itibariyle kat edildiğinin bildirildiğini, ihtarname ile bildirilen yükümlülükler yerine getirilmediğinden İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından 27.04.2005 tarihinde takip başlatıldığını, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/385 D. İş sayılı dosyasından 02.05.2005 tarihli ihtiyati haciz kararı alınmış olup söz konusu icra dosyasından işleme konulduğunu, dolayısıyla kabul anlamına gelmemek kaydıyla hak düşürücü sürenin bu olayda uygulanabileceğini düşünülse bile kefalet ortadan kalkmadan takip başlatılmış olduğundan davalının kefaleti devam ettiğini,Somut olayda takip 27.04.2005 tarihinde başlatıldığını, ancak gerekçeli kararda 27.04.2015 tarihi yazıldığını, 6098 sayılı TBK yürürlüğe girmeden önce imzalanmış olan Genel kredi sözleşmeleri tarihlerine bakıldığında sürenin dolmadığını ve halihazırda davalının kefaletinin devam ettiğini ve ortadan kalkmadığının tespit edileceğini, ilk derece mahkemesi tarafından hatalı yorum yapılarak icra dosyası ve dosya içeriği incelendiğinde verilen red kararının haksız olduğunun ortaya çıkacağını,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, kredi sözleşmesi kapsamında verilen teminat mektubunun nakde çevrilmesi neticesi sebebiyle asıl borçlu ve kefiller aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine davalı kefil tarafında yapılan vaki itirazın iptali davasıdır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davaya esas İstanbul 3. İcra Dairesinin… esas sayılı dosyasının incelenmesinde, alacaklının …., borçlunun …Tıbbi Teknik Malzeme … Şti. (asıl kredi borçlusu sıfatıyla), müşterek borçlu müteselsil kefil …’in mirasçıları … toplam alacak tutarının 46.378,58 TL olduğu, borcun sebebi olarak genel kredi sözleşmesi, Beşiktaş 17.Noterliğinden keşide edilen 08.05.2005 tarih, 2990 y.nolu ihtarname, nüfus kayıtları, hesaplama tablosu, banka kayıtları vs.kayıtların gösterildiği, icra dosyasında İstanbul 5.Sulh hukuk Mahkemesinin 2006/504 Esas – 2016/202 Karar sayılı mirasçılık belgesi istemi üzerine verilen karar incelendiğinde, …’in 08.12.2008 tarihinde vefat ettiği, mirasçıları olarak… ve. ..’in bulunduğu anlaşılmıştır. Uyuşmazlığa esas genel kredi sözleşmesi incelendiğinde, …Bank ile….Tıbbi Teknik … Şirketi arasında imzalandığı, kredi limitinin 5.500 Milyon olduğu, söz konusu krediye …’in 5.500 Milyon limitle 21.08.1998 tarihinde kefil olduğu görülmektedir. Dosya içerisindeki 4 farklı tarihte akdedilen ek genel kredi sözleşmesinin incelenmesinde, …’in muhtelif tarihlerde söz konusu kredi ilişkisine kefil olduğu, 11.07.2001 tarihinde 12 Milyar,… ile birlikte 31.05.2001 tarihinde 15 Milyar, yine …ile birlikte 25.07.2001 tarihinde 3 Milyar,… ile birlikte 25.07.2000 tarihinde 9 Milyar,… ile birlikte 07.03.2000 tarihinde 9 Milyar, 18.02.2000 tarihinde 2 Milyar, … ile birlikte 21.12.1999 tarihinde 10 Milyar, … ile birlikte 14.12.1998 tarihinde 500 Milyon TL’yi teminen kefil olduğu görülmektedir. Dosya içerisinde Beşiktaş 17.Noterliğine ait 08.02.2005 tarihli,…y.nolu ihtarname bulunmaktadır. İhtarnamenin incelenmesinde, ihtar edenin …Bank A.Ş., muhatapların …bbi Teknik Malzeme … Şirketi,… ……i Gereçler … A.Ş.,… oldukları, toplam 2.418,81 YTL’nin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde nakden ödenmesi bildirilmiştir…..’e çıkartılan tebligatın iade edilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Asıl borçluya da … Ümraniye/İSTANBUL adresine çıkartılan tebligatın iade edildiği anlaşılmaktadır. Bahsi geçen bu adresin genel kredi sözleşmesinde gösterilen adresten farklı bir adres olduğu anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi yapmış olduğu yargılamada, dava dışı asıl borçlu … ile …bank arasında muhtelif tarihli genel kredi sözleşmeleri akdedildiği ve davalının anılan genel kredi sözleşmelerinde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatının bulunduğu, bu sözleşmeler kapsamında dava dışı şirket lehine verilen teminat mektubunun tazmininden doğan alacağın cebri icra yoluyla asıl borçlu şirket ve diğer kefillerden talep edildiği anlaşılmaktadır.Davaya konu kefalet genel kredi sözleşmesi çerçevesinde yapılan muhtelif ek sözleşmelere ilişkindir. Söz konusu kefaletin en son 25.07.2001 tarihli ek sözleşme kapsamında verilmiş olduğu görülmekle; sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda gerçek kişi kefillerin kefaletlerinden sorumlu olacakları süre yönünden bir zaman sınırlaması öngörülmemiştir. Ancak 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 598. maddesinin üçüncü fıkrası ile gerçek kişilerin kefaletinin kefalet tarihini takip eden 10 yılın sonunda kendiliğinden sona ereceği düzenlenmiştir. Yine 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5. maddesinin ikinci fıkrasında, Türk Borçlar Kanunu ile hak düşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olduğunda başlangıç tarihi itibariyle bu süre dolmuşsa, hak sahiplerinin Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanacakları, ancak, bu ek sürenin, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamayacağı öngörülmüştür.Somut uyuşmazlıkta, davacı TBK’nın yürürlüğe girmesinden önce icra takibine girişmiş, 29.07.2013 tarihinde alacaklı B…Fon A.Ş. tarafından İstanbul 3.İcra Müdürlüğüne yapılan başvuru ile takibin yenilenmesi talep edilmiştir. Ancak yenilenen takip asıl takibin devamı niteliğinde olup asıl takip 27.04.2005 tarihi olmakla, TBK’nın 598/3 maddesinde öngörülen sürenin ve Yürürlük Kanununun 5.maddesindeki ek sürenin geçtiğinden söz edilemez.Mahkemenin, davalının son kefaletine ilişkin sözleşme tarihini hatalı değerlendirdiği ve yine takibin yenilenmiş olduğundan bahisle ilk takip tarihini gözönüne alınmadan hatalı gerekçe ile sonuca ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Alacaklı banka tarafından hesap kat edilip 2005 yılında icra takibine girişildiğine göre, bundan sonra TBK’nın 598.maddesindeki kefalet süresine ilişkin hak düşürücü süre uygulanmaz. Bundan sonra işleyecek zamanaşımı, 818 sayılı BK 125’de düzenlenen 10 yıllık alacak zaman aşımıdır. İcra dosyasında zamanaşımını kesen her işlemden sonra yeniden işlemeye başlar. Kaldı ki davalı taraf zamanaşımı definde bulunmadan mahkeme 125.maddedeki zamanaşımına da resen hükmedilemez.Bu durumda mahkemece işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, somut olaya uymayan hukuki gerekçelerle hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına,
2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair;
HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.01.04.2021
KANUN YOLU : HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.