Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/772 E. 2021/424 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/772
KARAR NO : 2021/424
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/12/2018
NUMARASI : 2017/219E. 2018/1354K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin davalıya satılan boyalı örme kumaş nedeniyle davalı adına düzenlenen 06/11/2012 tarih 3.842,64 TL tutarlı fatura ile 28/07/2012 tarih 13.031,28 TL tutarlı faturaları tahsil edemediğini, bu nedenle İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün…sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun takibe itiraz ettiğini, takibin durduğunu, takibe yapılan itirazın haksız olduğunu ileri sürerek davalı borçlunun anılan icra dosyasına yaptığı itirazının iptali ile takibin devamına, %20 oranındaki icra tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafça davaya cevap dilekçesi verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, davalı borcun ödendiğine ilişkin tediye makbuzları sunmuş, davalı tarafından düzenlenen tediye makbuzları ile davalının 297,12 TL alacaklı duruma geçtiği görülmüş ise de, tediye makbuzlarının incelenmesinde yapılan ödemelerin banka, benzeri aracı kurum, posta idaresi veya çek gibi ödeme araçları ile yapılmadığı, elden dolar ödemeye ait tediye makbuzları olduğu, tarafların doğan borç miktarı hususunda mutabık oldukları, kök raporda davacı hesap incelemesinde 28/07/2012 tarih… numaralı 13.031,28 TL’lık faturanın bankalar, benzeri finansal kurumlar, posta idaresi yoluyla veya çek verilmek suretiyle ödeme yapılması gerekirken parça parça elden dolar olarak ödemelerin olduğu anlaşılmıştır. Davalının davacıya 16.873,92 TL’lık borcu hususunda tarafların mutabık oldukları dikkate alınarak davalının davacıya 2014, 2015, 2016 yıllarında tediye makbuzu düzenlemek suretiyle dolar ödemeleri yaptığı, Muavin Defteri üzerinde görülen 01/01/2016 tarihli açılış fişinde devreden 16.873,92 TL’lık borcun sadece 2016 yılında düzenlenen tediye makbuzları ile kapatıldığı, 30/10/2015 tarihli 003398 numaralı tediye makbuzunun 2016 yılına kaydedildiği, tediye makbuzlarında ad ve soyadın çoğunlukla bulunmadığı, imzaların her bir tediye makbuzunda aynı olduğu hususları davacı lehine değerlendirilmiştir. Tediye makbuzu ve muavin defterinin tasdiki zorunlu belgeler olmadıkları, sonradan rahatlıkla düzenlenmesi ve hazırlanması mümkün belgelerden oldukları, ilgili yıl/yıllar taraf ticari defterlerinin incelemesi yapılmadan kendi başına delil niteliği taşıyamayacakları kabul edilerek davalının ödeme itirazını kanıtlayamadığı, davacının fatura alacağı için, davalıyı ihtarname göndermek suretiyle temerrüde düşürmediğinden işlemiş faiz talep edemeyeceği anlaşılmakla davanın kabulü ile, davalı tarafından İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün… E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazın 16.873,92 TL asıl alacak yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, geçerli bir ilamsız genel icra takibinin varlığı, borçlunun yedi günlük süre içerisinde ödeme emrine itiraz etmiş olması, bir yıl içinde açılmış bir itirazın iptali davası bulunması, davacı alacaklının tazminat istemini dava dilekçesinde açıkça talep etmiş olması ve takip konusu alacağın miktarının belli (likit) olması dikkate alınarak borçlunun itirazının haksız olması nedeniyle asıl alacağın % 20 si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği, …” gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davalı tarafından İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün 2017/7823 E sayılı icra dosyasına yöneltilen itirazın 16.873,92 TL asıl alacak yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağın % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.
Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: önceki beyanlarını tekrarlamış ve ilaveten;
Bilirkişi raporu itiraz dilekçesinde bilirkişi incelemesine karar verilen 04/12/2018 tarihli ön inceleme duruşmasının günü tebliğ edilmediğini, bu nedenle ön inceleme duruşmasına katılamadıklarını, ön inceleme duruşmasının tebliğ mazbatası incelendiğinde ”muhatap adresinin kapalı olması nedeniyle yönetici …. soruldu iş takibine gitti beyanı ve imzadan imtina etmesi üzerine mahalle muhtarı …’ tebliğ edildi kapısına haber kağıdı yapıştırıldı” ifadesinin yer aldığını, bu şekilde yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, çünkü Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için tebliğ adresinde tebliğ yapılabilecek birinin olmaması ve bu muhtarda kaydının veya mernis kaydının olması gerektiğini, tüzel kişilerde ise tebligatın, tüzel kişinin muhtarda kaydının olmayacağından eğer muhatap yerinde yoksa tebligat kanunun 35/4 maddesine göre tebliğ yapılabileceğini, bu yönüyle dosya içerisindeki tebligatın usulüne uygun olmadığını, taraflarının bilgisi dışında duruşma yapıldığını, ön inceleme duruşması sonrasında ayrıca tahkikat duruşması açılıp tahkikat aşamasına geçilmesi gerekirken bu gözardı edilerek aynı celse içerisinde tahkikat aşamasına geçildiğini, geçersiz tebligat sonucunda yokluklarında yapılan duruşmanın ve bilirkişi incelemesinin de herhangi bir geçerliliğinin olmadığını,20/04/2018 tarihli dilekçe ekinde sundukları ödeme belgeleri ve 14/12/2018 tarihli dilekçelerini aynen tekrar ettiklerini, ödeme makbuzları incelendiğinde davacının iki çalışanın imzası görüleceğini, bunlardan birisnin Şafak Konak diğerinin de… isimli şahıslar olduğunu, icra dosyasında takibe konu olan alacaklı vekilinin sunduğu fatura ile, taraflarınca sunulan ödeme belgelerinde …k’ın imzası bulunduğunu ve imzaların birebir aynı olduğunu, bu kişilerin davacının çalışanı olduğu hususunun icra dosyasına sunulan faturalar ile sabit olduğunu, mahkemede yeterli kanaaat oluşmadıysa SGK dan …ve …un davacının çalışanı olup olmadığının sorulması veya makbuzda imzası olan şahısların dinlenilmesi taleplerinin değerlendirmeye alınmadığını,
Yerleşik yargıtay içtihatları gereği ödeme savunmasının yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceğini, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2018/7659 E. 2018/17235 K. Sayılı kararının emsal nitelikte olduğunu,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve eksikleri tamamlanılarak ve yeniden incelenerek neticesinde davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, faturaya dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davaya esas İstanbul 20. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası incelendiğinde, alacaklının… İthalat, borçlunun… Tekstil … Şirketi olduğu, 16.873,92 TL asıl alacak, 6.852,66 TL faiz olmak üzere toplamda 23.726,58 TL tutarındaki alacak için icra takibi başlatıldığı, takibe esas olarak 28.07.2012 tarihli…yevmiye numaralı Deniz Kumaş … Şti. tarafından …Grup Tekstil … Şirketi adına keşide edilen 2011 metre boyalı örme kumaş için 12.066 TL tutarında fatura ile 06.11.2012 tarihli …yevmiye numaralı … Kumaş … Şti. tarafından …Grup Tekstil … Şirketi adına keşide edilen 593 metre boyalı örme kumaş için 3.558,00 TL tutarında faturanın gösterildiği, borçlu vekili icra dosyasına olan 27.02.2012 tarihli itirazında süresi içerisinde takip konusu alacağın asıl ve ferilerine itiraz ettiğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince dosyaya kazandırılan 21.12.2017 tarihli bilirkişi raporunun incelenmesinde, davaya konu iki adet faturanın açık fatura olarak düzenlendiği, davacı ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliği bulunduğu, faturaların ticari defterlere kayıt edildiği, fatura toplamının 16.873,92 TL olduğu, davalı tarafından 2012 yılında faturalar için ödeme yapılmadığı, 31.12.2012 tarihi itibariyle 16.873,92 TL tutarında bakiye bulunduğu ve bakiyenin 2013 yılına devrettiği anlaşılmıştır. Davacının davaya esas icra dosyasına konu ettiği alacağın 16.873,92 TL asıl alacak ile 6.852,66 TL işleyen faiz olmak üzere toplamda 23.723,58 TL olduğu yönünde değerlendirme yapılmıştır. 22.10.2018 tarihli bilirkişi ek raporunda, davalı tarafından dosyaya sunulan tediye makbuzları incelenmiş, tediye makbuzları ekinde davalı muavin defterlerinde yapılan değerlendirmede davalının davacıya 2015 yılından 2016 yılına devreden borcunun 16.873,92 TL olduğu, davalının davacıya 2016 yılında 17.171,04 TL tutarında tediye makbuzu düzenlediği, 02.01.2016 tarihinde kayıtlı 3398 tediye numaralı makbuzun 30.10.2015 tarihine ait olduğu, düzenlenen tediye makbuzlarında davalının 297,12 TL alacaklı duruma geçtiği, tarafların borç miktarı konusunda mutabık oldukları, 28.07.2012 tarihli, 13.031,28 TL tutarındaki faturanın parça parça elden dolar olarak ödendiği yönünde sonuca varılmıştır. İlk derece mahkemesince tediye makbuzu ve muavin defterinin tasdikli zorunlu belge olmadığı, sonradan rahatlıkla düzenlenmesi mümkün olan defterler olduğu, ilgili yıllara ait taraf ticari defterlerinin incelemese yapılmadan tediye makbuzlarının tek başına delil olmayacağı, davalının ödeme itirazını kanıtlayamadığı, davacının ihtarname göndermek suretiyle davalıyı temerrütte düşüremediği gerekçeleriyle davalının itirazının 16.873,92 TL asıl alacak yönünden iptaline, borçlunun itirazının haksız olması nedeniyle asıl alacağın %20’si oranında davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hükmi şahıslara ne şekilde tebligat yapılacağı 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 12 ve 13. maddelerinde belirlenmiştir. Borçlu şirketin tebligat adresinin, ticaret sicilinde kayıtlı adresi olması ve tevziat saatlerinde kapalı bulunması veya tebligatın alınmasından imtina edilmesi halinde, bu adrese 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. ya da 35/4. maddelerine göre tebligatın yapılması gerekir. Tüzel kişiler adına ticaret sicilindeki adreslerine gönderilen tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılmış olması halinde tebliğ memurunun, Tebligat Yönetmeliği’nin 30 ve 31. maddelerindeki koşulları araştırmasına gerek yoktur. Zira, muhatabın adreste bulunmaması halinde, bunun nedeninin araştırılması ve tevziat saatinden sonra adrese dönüp dönmeyeceğinin tespit edilmesi gerçek kişiler yönünden zorunlu olup, hükmi şahısların sıfatı ve niteliği itibari ile böyle bir araştırmanın yapılmamış olması, tebligatın usulsüzlüğü sonucunu doğurmaz. Ancak, Kanunun 21/1.maddesine göre tebligat yapılması halinde, tebliğ memuru, tebliğ evrakını tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde, tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de, mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir.Öte yandan TK’nun 32. maddesi gereğince, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir.Dosya içerisindeki 04.12.2017 tarihli ön inceleme duruşmasının davalı asile tebliğ edildiğine ilişkin tebligat parçasının incelenmesinde; davalının …Beyazit/Fatih/İstanbul/Fatih/İstanbul adresine tebligatın çıkartıldığı, muhatabın adresinin kapalı olması sebebiyle …’dan sorulduğu, ” muhatabın iş takibine gittiği sözlü beyan edilmiş imzadan imtina edilmiştir mahalle muhtarı … imzasına teslim edilmiş olup haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmıştır ayrıca en yakın komsuya haber verilmiştir. ” şeklinde ibarenin bulunduğu, söz konusu adresin davalının dava dilekçesinde yer alan adresi ile aynı adres olduğu anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde aynı adrese tebliğ edildiği ancak dava dilekçesinin tebliğ edildiğine dair tebligat parçası üzerinde ” tüzel kişi temsilcisinin gecici olarak iş takibine gittiği kendisinin daimi çalışanı ve işçisi olduğunu ve almaya yetkili olduğunu beyan eden görünüşe göre 18 yaşını bitirmiş ehliyetli olan … imzasına teslim edildi ” şeklinde ibarenin bulunduğu görülmüştür.
Somut olayda yasa hükümlerine uygun şekilde tebligat yapıldığı anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde değildir.Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür (HMK 140/3.md). Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (HMK 140/5.md). HMK’nın 147/1.maddesi uyarınca, ön inceleme tamamlandıktan sonra, taraflar tahkikat için belirlenen duruşmaya davet edilir. Çıkarılacak davetiyeye, maddenin 2. fıkrasındaki ihtarat yazılır. Davalıya usulüne uygun tahkikat davetiyesi tebliğ edilmeden, tahkikat aşamasına geçilemez. Somut olayda dava, yazılı yargılama usulüne tabidir. Davalı vekilinin ön inceleme duruşmasında hazır bulunmadığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen, ön inceleme duruşmasının bittiğinin tefhimiyle davalının yokluğunda doğrudan tahkikata geçilerek bilirkişi incelemesine ilişkin ara kararı oluşturulması usule aykırı olup davalının hukuki dinlenilme hakkını ve ispat hakkını zedeler niteliktedir. Bu konudaki istinaf nedeni yerinde görülmüştür. Taraflar arasında mal alım-satımı yapıldığı ve bedel hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık mal bedelinin ödenip ödenmediği hususunda toplanmaktadır. Davalı, alınan mal bedelini davacının çalışanlarından ikisinin isim ve imzasının bulunduğu tediye tahsilat makbuzlarıyla ödendiğinin sabit olduğunu ileri sürmektedir. Bu durumda mahkemece bahsi geçen tediye makbuzları konusunda, hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında davacıdan izahat istenmeli, gerekirse imzaları bulunan kişilerin davacı çalışanları olup olmadıkları araştırılmalı, çalışan olduklarının anlaşılması halinde tahsilat yapmaya yetkili olup olmadıkları, daha önceden benzer şekillerde tahsilat yapıp yapmadıkları araştırılmak suretiyle, gerekirse tahsilat makbuz asıllarının ibrazı sağlanarak usulüne uygun şekilde imza incelemesi de yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin davacının hukuki dinlenilme hakkına riayet etmediği ve davanın çözümünde etkili delilleri toplamadan karar verdiği anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu kararının kaldırılmasına,
2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair;
HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.01.04.2021
KANUN YOLU : HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.