Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/761 E. 2021/382 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/761
KARAR NO : 2021/382
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/01/2019
NUMARASI: 2018/2 E.2019/67K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; davacı ile davalılar arasında akdedilen 30/12/2015 tarihli protokole istinaden, davalıların devretmiş olduğu şirket hisselerinin, devirden önce ödemeleri gereken sermaye paylarının ödenmemesi ve devirden önceki döneme ait ancak devirden sonra müvekkil tarafından ödenen borçların davalılardan tahsilini, davalıların devretmiş olduğu şirket hisselerinin devirden önce ödemeleri gereken sermaye paylarını ödememiş olmaları nedeniyle 5.000,00 TL ve devirden önceki döneme ait ancak devirden sonra davacı tarafından ödenen borçların karşılığı 5.000,00 TL olmak üzere, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 10.000,00 TL alacağın, 30/12/2015 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılardan … vekili savunmasında özetle; taraflar arasında imzalanan Bakırköy … Noterliğinin 30.12.2015 tarihli ve … yevmiye numaralı Limited Şirket Pay Devri Sözleşmesinde davacı … Tatar’ ın ” …adı geçen şirketteki 250 payını bütün aktif ve pasifiyle, hukuki ve mali yükümlülükleriyle birlikte 250.000,00 TL bedel karşılığında devir aldım. Devir bedelini kendisine nakden ve tamamen ödedim. Devir aldığım şirket paylarını devredenin beyanı ve şirket sözleşmesini inceleyerek sermaye paylarının devralınmasına ilişkin herhangi bir kısıtlama, izin, onaya tabi olmadığını …paydaşların ek ödeme ve yan ödeme yükümlülüklerinin ağırlaştırılmış rekabet yasağının ve özetle Türk Ticaret Kanununun 595. maddesinde belirtilen hak ve koşulların bulunmadığını bilerek devraldığımı…” ibarelerinin noter huzurunda beyan edilip imza altına alındığını, davacı tarafından aradan iki yıl geçtikten sonra açılan işbu dava mesnetsiz ve kötü niyetli olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamının değerlendirilmesinde; Dava dilekçesiyle, taraflar arasında imzalanan protokole istinaden davalıların devretmiş olduğu şirket hisselerinin devirden önce ödemeleri gereken sermaye paylarının ödenmemesi ve devirden önceki döneme ait ancak devirden sonra davacı tarafça ödenen borçların tahsili için fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin faiziyle birlikte tahsili talep edilmiş; mahkememizce davaya konu olup ödendiği belirtilen borçlar yönünden talep sonucu açıklamak üzere davacı vekiline 1 haftalık süre verildiği, davacı vekilince de 09/07/2018 tarihli dilekçe ile talep edilen alacak kalemlerinin her bir kalem yönünden miktarı belirtilerek açıklandığı görülmüştür. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli değildir. Bir davada bilirkişiye başvurulmasına rağmen, davacı, dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2016/13069 Esas 2018/1377 Karar sayılı ilamı). Yargıtay ilamı ile de görüldüğü üzere; alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiştir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Mahkememize konu davada da davacı vekilince devir öncesi ödenmemiş sermaye miktarının 375.000,00 TL olduğu belirtilmiş ve belirsiz alacak olarak şimdilik 5.000,00 TL’sinin tahsili talep edilmiştir. Yine davaya konu devir öncesi döneme ait borçlara ilişkin de davacı vekilince hangi borçların ne miktarda ödendiği belirtilmesine rağmen yine belirsiz alacak olarak şimdilik 5.000,00 TL’sinin tahsili talep edilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, eldeki davaya konu somut olayın özellikleri dikkate alınarak, belirsiz alacak davası yönünden yapılan değerlendirmede; talep edilen fiili alacak miktarının belirlenebilir olduğu anlaşıldığından iş bu talep yönünden 6100 sayılı HMK’nin 107. maddesinde belirtilen belirsiz alacak davası açma koşulları oluşmadığı kanaatine varılarak bu gerekçe ile davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile dava şartı yokluğundan reddi gerektiği …” gerekçesiyle, davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;Dava dilekçesi incelendiğinde, davanın HMK’nın 107.maddesine dayalı olarak açılmış belirsiz alacak davası olduğuna dair hiç bir ibare bulunmadığını, İlk derece mahkemesinin davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı tespitinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, taleple bağlılık ilkesi gereğince mahkeme tarafların talepleri ile bağlı olup talepten fazlasına veya farklı bir şeye hükmedemeyeceğini, Dava dilekçesinde devirden önceki döneme ait ödemelerin belirtildiğini ancak bunların tahdidi olarak sayılmadığını, defterler üzerinde yapılacak incelemede ortaya çıkacağı belirtildiğini, işbu borçların ancak ilgili kurumlara müzekkere yazıldığında, müzekkere cevabı ile tespit edilebilecek borçlar olduğunu, müvekkilinin belirlemesi veya bilmesinin mümkün olmadığını, HMK’nun 109. maddesinin 2. fıkrasının 1/4/2015 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6644 sayılı manunun 4.maddesiyle değiştirilerek, alacağın belirli olduğu durumlarda da kısmi dava açılmasının mümkün hale getirildiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket hisse devrinden ve ortaklık ilişkisinden kaynaklı alacakların tahsili amacıyla açılan bir kısmi alacak davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesince, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, dava konusu tüm taleplerin davacının elinde olan belgelerden tespitinin mümkün olması karşısında, belirsiz alacak davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.6100 sayılı HMK ile birlikte, belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmak suretiyle belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüğü genişletilmiş; bununla bağlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı da sınırlandırılmıştır. Zaman zaman, 6100 sayılı HMK ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya ilişkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediği, birinin diğeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliği ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak kısmi dava açılması mümkündür.Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; davacının dava dilekçesinin incelenmesinde; fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla taraflar arasında akdedilen 30.12.2015 tarihli protokole istinaden davalıların devretmiş olduğu hisselerinin devir önce ödemeleri gereken sermaye paylarının ödenmemesi nedeniyle 5000 TL ve devir önceki dönemi ait olup da devirden sonra davacı tarafından ödendiği söylenilen borçların tahsili için 5.000 TL olmak üzere şimdilik toplamda 10000 TL’nin protokol tarihinden itibarin işleyecek en yüksek faizi ile birlikte tahsili talep edilmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde; 6100 Sayılı 109. maddesinin 2. fıkrasını ortadan kalkmış olduğunu, dolayısıyla artık kısmi alacak davası açılmasının mümkün olduğunu belirtmiştir. İlk derece mahkemesince 03.07.2018 tarihli duruşmanın 4 nolu ara kararında davacı vekiline davaya konu olup ödendiği belirtilen borçlar yönünden talep sonucunu açıklaması için kesin süre verilmiş, davacı vekili bu ara karar gereği 09.07.2018 tarihli dilekçe ile beyanda bulunmuştur. Bu durumda, davacının talebinin belirsiz alacak davası kapsamında değerlendirilemeyeceği, kısmi davaya ilişkin olduğu dilekçeden anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin dosya içerisindeki beyanlarının hiçbir yerinde davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı belirtilmediği gibi belirsiz alacak davasının düzenlendiği HMK’nın 107. maddesine dayalı dava açıldığından da söz edilmemiştir. Belirsiz alacak davasının, maddi hukuka ilişkin yönlerinin bulunması karşısında, davacının talebinin açıkça belirsiz alacak davasına yönelik olması, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığının veya bu anlama gelecek bir anlatımın veya belirsiz alacağın düzenlendiği kanun maddesine atıf yapılarak talepte bulunulması gerekir. Aksi halde, talep açıklattırılarak, bölünebilir talebin bir kısmı ile ilgili talepte bulunulduğu takdirde davanın HMK’nın 109. maddesinde düzenlenen kısmi dava olarak açıldığının kabulü gerekir.Açıklanan gerekçeyle, davacı isteminin kısmi dava kapsamında bulunması nedeniyle ilk derece mahkemesinin gerekçesi yerinde olmayıp, dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşılmakla; HMK’nın 353/1.a.4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.