Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/758 E. 2021/381 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/758
KARAR NO : 2021/381
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2018
NUMARASI: 2018/356 E.2018/1050K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Şirket hisse devir bedeli alacağından kaynaklı)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin … San Tic. Ltd. Şirketi’nin 1998 yılından bu yana ortağı bulunduğunu, davalının da bu şirkete ortak olmak istediğini ve bunun üzerine davacı ile davalı arasında … Sermayesinin % 45’ine isabet eden 22.500.00 TL nominal değerdeki hissesinin davalıya satışı konusunda anlaşmaya varıldığını, bu mutabakat sonucunda da şirketin sermayesinin % 45’ine tekabül eden 22.500,00 TL nominal değerdeki hissenin 500.000 EURO bedel karşılığında davalıya devri hususunda 02.01.2008 tarihli hisse devir sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmenin 3. maddesinde söz konusu satış bedelinin 15.01.2008 tarihinden başlayarak takip eden her ayın 15. gününde 15.6.2009 tarihine kadar taksit tarihleri karşısında tutarlarının belirtilen aylık ödemelerle toplam 18 taksitte ödenmesinin kararlaştırıldığını ve hisselerin devrinin gerçekleştirildiğini, davalının bu sözleşme hükümleri uyarınca şirkete müdür olarak da atandığını, müvekkilinin sözleşme gereğince tüm edimlerini yerine getirdiği halde davalının ödemeyi üstlendiği bedelin 250.000 EURO tutarındaki kısmının banka hesapları üzerinden yaptığı transferlerle ödediğini, ancak bakiye 250.000 EURO tutarındaki kısmının ise vadelerinde ödenmediğini ve davalının bu nedenle temerrüde düşmüş olduğunu, davalı hakkında bu alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibine girişildiğini, davalının haksız olarak bu takibe itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının iptaline ve takibin devamına, % 20 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; öncelikle zamanaşımı itirazında bulunarak, müvekkili ile davacının iş bu sözleşme tarihinden sonra yıllarca ortaklık yaptıklarını, taraflar arasındaki sözleşme konusu borç alacak ilişkisinin tamamı ile ortadan kalktığını, şirketin tüm idaresinin davacı tarafından gerçekleştirildiğini, bunun üzerine müvekkilinin ihtarname keşide ederek şirketin ticari defter ve kayıtlarının sunulmasını talep ettiğini, yeminli mali müşavir … tarafından hazırlanan özel amaçlı tespit raporunda da görüldüğü üzere davacının 31.03.2017 tarihli mizana göre tüm ortaklar cari hesap dökümleri itibariyle şirketten çektiği paralara ilişkin olarak şirkete 1.751.474.37 TL borçlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin ise bu aşamada şirkete sadece 77,30 TL borçlu bulunduğunun açık olduğunu belirterek, öncelikle yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın reddine, aksi takdirde esas yönünden de davacı iddialarının yasal dayanaktan yoksun olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava, limited şirket hisse devir sözleşmesi nedeniyle ödenmeyen bedelin tahsili istemine ilişkindir. Limited Şirketin hisse devir sözleşmesine dayalı iş bu davada zamanaşımı mülga BK nun 126.maddesinde (TBK nun 147.maddesi) düzenlenen 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Limited Şirketlerde pay devri usulü mülga 6762 sayılı TTK nun 520.maddesinde düzenlenmiş olup ‘bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay devrine kaydedilmek şartı ile hüküm ifade eder. Devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için devre ilişkin mukavelenin yazılı şekilde yapılmış ve imzasının noterce tasdik edilmiş olması ve ortaklardan en az 3/4′ ünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin enaz 3/4’üne sahip olması şarttır.’ hükmünden de anlaşılacağı üzere birbirini takip eden üç işlemin yapılması halinde pay devri gerçekleşir. Bu durumda, pay devri şirket pay defterine tescil ile tekamül ettiğinden zamanaşımının başlangıç tarihi de devrin pay defterine tescil tarihinden başlar. Somut olayda, hisse devir sözleşmesi pay defterine 10.02.2008 tarihinde tescil edildiğinden, dava konusu olayda 5 yıllık zamanaşımı süresi geçtiği anlaşılmakla, davalı tarafça süresinde yapılan zamanaşımı def’i nedeniyle, …” gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla;Davaya konu takip talebinde ve ödeme emrinde de icra takibinin dayanağının, 02.01.2008 tarihli “Harici” (Satım Sözleşmesi) olduğunu, bu sözleşmenin ise eTTK’nın 520. maddesinde belirtilen türden bir sözleşme olmadığını, bu harici satım sözleşmesine eBK’nın 126/4. maddesinin değil, eBK’nın 125. maddesinin uygulanması gerektiğini ve bu maddedeki on yıllık zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle geçmemiş olduğunu, Mahkemenin zamanaşımının başlangıç tarihi olarak, davaya konu olmayan ve taraflar arasında sırf yasal şekli tamamlamak için düzenlemiş bulunan imzası noter tastikli nominal değer üzerinden yapılmış 17.500 TL bedelli “Noter Sözleşmelerinin” şirket pay defterine tescil tarihi olan 10.02.2008 tarihini kabul etmesinin hata olduğunu, 02.01.2008 tarihli 500.000 Euro bedelli adi yazılı “Harici Sözleşme”de kararlaştırılan satım bedeli olan 500.000 Euro’nun ilki 15.01.2008 tarihinden başlayarak takip eden her ayın 15 inci gününde ve son taksiti 15.06.2009 tarihinde ödenecek toplam 18 taksitte ödenecek olduğunun gözden kaçırıldığını, davaya konu sözleşmenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan eBK’nın 101/2. hükmünün uygulanması gerektiğini, bir alacağın zamanaşımı süresinin başlayabilmesi için o alacağın muaccel olması gerektiğini, ayrıca borçlunun da mütemerrit durumunda bulunması gerektiğini, vadeye bağlı borçlarda vadeden önce alacağın tahsili için icra takibi veya dava açılamayacağını, davaya konu sözleşmedeki alacağın taksitlerle ödeneceği kararlaştırıldığına göre, her bir taksitten itibaren zamanaşımı sürelerinin ayrı ayrı hesaplanması gerektiğini, 02.01.2008 tarihli “Harici Satım Sözleşmesi”ne göre en son ödenecek hisse devir bedeli taksit tutarının vadesinin 15.06.2009 olduğunu, zamanaşımı süresi de on yıl olup, takip açıldığı tarih itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığını, Davalı borçlu ile davacının şirket ortaklığı öncesinde uzun yıllardan beri arkadaş olduğunu, davalı borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazında da hiçbir şekilde zamanaşımı definde bulunmadığını, davalı itirazın iptali davasına da esastan hiçbir cevap vermediğini, sadece ilk itiraz olarak zamanaşımı definde bulunduğunu, davalı borçlunun işbu zamanaşımı defini ileri sürerken dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini ve bu davranışının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğunu açıkca gösterdiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair kararının kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, ortaklar arasındaki hisse devir sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davaya esas İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının …, borçlunun … olduğu, 250.000,00 Euro asıl alacak, 30.000 Euro işlemiş faiz olmak üzere toplam 280.000,00 Euro alacağın takibe konu edildiği, borç sebebi olarak da 02.01.2008 tarihli şirket hissesi devir sözleşmesinin gösterildiği, icra dosyasına ekli sözleşme suretinin incelenmesinde; … ile … arasında imzalandığı, sözleşmenin konusunun … … sahibi bulunduğu 700 adet hisse ile yine … sahip oldu 200 adet hissenin, …’e devrinin sağlanacağı, bunu karşılığı … tarafından … 15.01.2008 tarihinden başlamak üzere muhtelif tarihlerde yapılacak ödemeler doğrultusunda toplam 500.000 Euro ödeneceği konusunda anlaşmış oldukları görülmüştür. Borca itiraz eden vekili, icra dosyasına verdiği itiraz dilekçesinde; müvekkilinin takip alacaklısına hiçbir borcunun olmadığı gibi esasen alacaklı olduğu gerekçesiyle borca, tüm ferilerine, işlemiş ve işleyecek faizlere itiraz ettiğini bildirmiştir. Dosya içerisindeki İTO kaydı incelendiğinde; … Şti’nin ortaklarının … ve … olduğu, yine yetkililerin de münferiden temsil yetkisi ile aynı kişiler oldukları anlaşılmaktadır. Dosya içerisindeki Beyoğlu …. Noterliğine ait 31.05.2017 tarihli ihtarnamede; keşide edenin …, muhatapların … Şti. ve … oldukları, ihtarnamenin konusunu …’in her ne kadar şirket müdürü olarak gözükse de esasen şirketin tüm idaresinin … tarafından yapıldığını ve kendisinin şirket müdürlüğünden istifa ettiğini ihtaren bildirilmiştir.Beyoğlu ….Noterliğine ait … yevmiye numaralı 02.01.2008 tarihli limited şirket hisse devir senedinin incelenmesinde; devir alanın …, devredenin … oldukları, Beyoğlu ….Noterliğinin … yevmiye numaralı 02.01.2008 tarihli limited şirket hisse devir senedinin incelenmesinde; devralanın …, devir edenin … oldukları anlaşılmaktadır. Dosya içerisindeki Beyoğlu ….Noterliği’ne ait 21.02.2008 tarihli … yevmiye numaralı belge incelendiğinde; 10.02.2008 tarihli hisse devrine ilişkin karar neticesi; … mevcut 500.000 YTL kıymetindeki sermayesini tamamını 02.01.2008 tarihli limited şirket hisse devir sözleşmesi ile şirkete dışarıdan katılacak …’e, hissedarlardan … ise mevcut 45.000 YTL kıymetindeki sermayesini 17.500 YTL’sini 02.01.2008 tarihli limited şirket hisse devir sözleşmesi ile yine aynı kişiye devretmiş olduğu, şirket müdürlüğüne … ile …’in şirket müdürlüğüne 10 yıl süre ile münferit imza ile yetkili olacak şekilde seçilmiş oldukları hususunda karar alındığı anlaşılmaktadır. Somut olayın incelenmesinde; ihtilafın ortaklık sözleşmesinden doğduğu, ortaklıkların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki hisse devrinden kaynaklı alacağın davaya konu edildiği anlaşılmaktadır. Zira hali hazırda her iki tarafta dava dışı şirketin ortaklarıdır. Limited şirket hissesinin devir edenler devir alanlar arasında hisse devir sözleşmesine dayalı davada zamanaşımı eBK’nın 126. maddesinde düzenlenen 5 yıllık zaman aşımına tabidir (Yeni TBK 147. madde). Bu nedenle, davacı vekilinin somut olaya eBK’nın 125.maddesindeki on yıllık sürenin uygulanması gerektiği yönündeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Ancak, dosya içerisindeki harici satım sözleşmesinin incelenmesinde, satım bedelinin ödenmesi taksitlere bağlanmış olmakla; zamanaşımı süresinin son taksit tarihinden itibaren işlemeye başladığı kabul edilmelidir. 02.01.2008 tarihli harici satım sözleşmesinde; son taksit tarihinin 15.06.2009 tarihi olduğu anlaşılmakla davaya esas icra takip tarihi 15.11.2017 tarihi olduğundan 5 yıllık zaman aşımı süresi geçtikten sonra takip talebinde bulunulduğu ve 30.03.2018 tarihinde ise istinafa konu eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin karar gerekçesinde zamanaşımı süresinin beş yıl olduğuna dair tespiti isabetli bulunmuşsa da zamanaşımının başlangıç tarihine ilişkin gerekçesi yerinde görülmemiş, karar gerekçesinin bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir. Davacı vekili, davalı yanın icra dosyasındaki itirazında zamanaşımı define dayanmamış olmasına rağmen davaya cevap dilekçesinde bu hususu öne sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması sebebiyle kabul edilmemesi gerektiğini ileri sürmüştür. Ancak dava, itirazın iptali davası olmakla, icra dosyasında ileri sürülmeyen itiraz sebeplerinin davalı tarafından süresinde usulüne uygun şekilde verilen cevap dilekçesinde dile getirilmesine engel bir durum bulunmamaktadır. Yine zamanaşımı define dayanılmasının TMK’nın 2. maddesine yer alan dürüstlük kuralına aykırılık oluşturması için, davalının beyan ve davranışlarıyla davacıyı oyalayıcı davranışlar sergilemesi, bu şekildeki hakkını kullanmayı bilerek kasıtlı şekilde geciktirmiş olması gerekmektedir. Davalının bu şekilde karşı tarafı oyalamaya yönelik davranışlarının ispat edilmediği anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesince kurulan hüküm sonucu itibariyle isabetli olmakla birlikte, gerekçede hata yapıldığından, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kararın gerekçesi düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;İlk derece mahkemesince kurulan hüküm sonucu itibariyle isabetli olmakla birlikte, gerekçede hata yapıldığından, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kararın gerekçesi yukarıdaki şekilde düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına bu doğrultuda;1-Davanın ZAMANAŞIMI NEDENİ İLE REDDİNE,2-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılmış olan 15.419,20 TL harçtan mahsubuna, fazla yatırıldığı anlaşılan 15.359,90 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,3-Davacının yapmış olduğu harç ve yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Davalı tarafça bir masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yerolmadığına,5-Hüküm tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca davalı yararına tayin ve takdir edilen 62.250,64 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,6-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, davacıya iadesine,7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden,a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına,b-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının talep halinde iadesine,8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.03.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.